Memur-sen Nevşehir İl Temsilcisi Mustafa Özdemir Açıklaması

Memur-Sen Nevşehir İl Temsilcisi Mustafa Özdemir, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili olarak: “Cemaat-AK Parti tartışmasını fırsat bilen ve bunun arkasına gizlenen küresel operasyon, kurulmasına ramak kalan toplumsal bütünleşmeye zarar vermekte ve yeni kutuplaşmalara da zemin hazırlamaktadır” dedi.

Memur-sen Nevşehir İl Temsilcisi Mustafa Özdemir Açıklaması

Özdemir düzenlediği basın toplantısında, dershanelerin dönüşümü süreciyle başlayıp, 17 Aralık’ta gerçekleştirilen operasyon ile yükselen Cemaat-AK Parti tartışmasının, gün geçtikçe daha da derinleştiğini ve gelişmelerin, Başbakan Erdoğan üzerinden Türkiye’yi hedef alan küresel operasyonu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkardığını kaydetti.

Özdemir: “Aynı süreçte, Türkiye’nin yakın ve uzak geleceğini kuşatmayı hedefleyen küresel operasyona bilerek destek verenler de eylem ve tutumlarıyla destek olduklarını göremeyenler de millet nezdinde netleşmeye başlamıştır” dedi.

Memur-Sen olarak 20 Aralık’ta yaptıkları basın açıklamasında yolsuzluk yapanların da, yolsuzluk operasyonu üzerinden küresel operasyona yol verenlerin de ortaya çıkarılması gerektiğini dile getirdiklerini hatırlatan Özdemir, nihai hedefi Türkiye olan küresel operasyonun Türkiye’nin büyümesine ve gelişmesine yönelik rahatsızlıkların tezahürü olduğunu ifade etti.

Yaptıkları basın açıklamasının sonrasındaki gelişmeler nedeniyle, milletin iradesine sahip çıkma sorumluluklarının gereği olarak operasyona ve bu kapsamda yaşananlara bir kez daha dikkat çekmek istediklerini vurgulayan Özdemir: “Ülkesini seven ve korumayı görevi sayan bütün vatandaşlarımız ve kurumlarımız gibi Memur-Sen olarak yaşananları büyük bir dikkatle takip ediyor ve kullanılan dilin “Büyük Türkiye” idealine zarar verdiğini kaygıyla izliyoruz. Yaşanan tartışmalarda izlenen yol ve kullanılan yöntemler, milletin ortak iradesiyle son yıllarda elde ettiğimiz bütün kazanımları tehdit etmektedir. Memur-Sen, milletimizle birlikte bu küresel operasyona ve onun içerideki uzantılarına karşı, milletin birlikte ürettiği kazanımlara ve “Büyük Türkiye” idealine sahip çıkmaya aynı azim ve kararlılıkla devam edecektir. Darbe dönemi yasa ve yasaklarının temizlenmesi ile yıkımlarının onarılması, eğitim ve çalışma hayatında kadına devlet eliyle şiddetin sembolü başörtüsü yasağının kaldırılması, 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitim dayatmasına son verilmesi, ötekileştirmeye son verilip kardeşlik ikliminin tesis edilmesi, devletin milletinden milletin devletine geçilmesi dahil saymakla bitmeyecek dönüşümler milletin ve millet iradesinin eseridir. Bu dönüşümler, küresel operasyonu planlayanların ve destekçilerinin gözünü korkutmakta, farkında olmadan destek verenlerce göz ardı edilmektedir. Çözüm sürecinde kat edilen mesafe başta olmak üzere ülkenin bütününü kaplayan ümit, ince bir mühendislikle baltalanmaktadır” diye konuştu.

AK Parti hükümetlerinin icraatlarıyla darbe dönemlerinin yağmasına son verip, ekonomideki tekelleşmeyi, baronluk sistemini ve yoksulluğu bitirme çabalarıyla kamuoyu tarafından takdirle karşılandığını belirten Özdemir, büyüyen ve gelişen Türkiye’nin, bölge ülkelerine ve dünya mazlumlarına verdiği destekle bölgesel lider ve küresel aktör olma yolundaki kritik eşiği aştığını vurguladı. Korkularından, kaygılarından, kavgalarından ve kamplaşmalarından kurtulan Türkiye’nin, küresel rekabetin kirli paydaşlarında kaygı ve korku ürettiğini ifade eden Özdemir, yaşananların, bu kaygı ve korkuları gidermeyi hedefleyen küresel operasyona yön veren senaryonun farklı sahneleri olduğunu söyledi.

Özdemir sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün gelinen nokta itibarıyla, gerçekten de “Büyük ve Lider Türkiye” idealini gerçekleştirmeye dönük icraatlarla bağdaşmayan yolsuzluk iddiaları toplum tarafından şaşkınlıkla izlenmektedir. Hükümetten beklentimiz; “3 Y ile mücadele” sloganıyla startını verdiği “Büyük Türkiye” yolculuğu adına, mensubiyetine ve mevkilerine bakmaksızın yolsuzluk iddialarına adı karışanların üzerine gitmesi ve kamuoyunu tatmin edecek bütün adımları içtenlikle atarak, adaletin yerini bulmasını sağlamasıdır. Siyasi iktidar, bu çerçevede varsa milletin malına kast etmiş ve yolsuzluğa bulaşmış olanları ayıklamalı, yolsuzlukla mücadele kavramına sığınarak milli irade üzerinde kalıcı vesayet kurma hesaplarının faillerini de bu vesileyle ortaya çıkarmalıdır. İçinde bulunduğumuz süreç, sivil toplum kuruluşları, gönüllü teşekküller, cemaatler ve mensuplarının istedikleri partiyi destekleme, parti kurarak siyasette var olmalarının tabii hakları olduğunu herkese hatırlatmayı gerektiriyor. Şüphesiz millet iradesinin temsiline talip olmak bütün demokrasilerde meşrudur. Ancak, sivil örgütler, cemaatler ve mensupları da, bu yolu tercih etmeden milli iradeyi teslim almaya çalışmanın, demokratik hukuk devleti anlayışını benimseyen bütün sistemlerde gayri meşru olduğunu ve ortak bir tavırla engelleneceğini unutmamalıdır. Son günlerde yaşananlar, İslami hizmetleri ve prestijli faaliyetleriyle milletin takdirini kazanan bir cemaatin, devletin gücünü ve imkânlarını diğer toplumsal kesimleri yok sayacak ve onları hak kaybına uğratacak biçimde kullanma teşebbüslerinin ve en azından buna dair kaygıların nedeni olarak algılanması sonucunu da doğurmuştur. Böylesi bir durum, hep birlikte hem büyük bedeller ödeyerek var ettiğimiz toplumsal barışı hem de bir asır sonra yeniden tesis ettiğimiz milli iradeyi tehdit edecektir. Bu yönüyle, tavır ve tutumları tartışılmaya başlanan cemaat kanadına düşen görev; kamuoyunda oluşan “milli irade üzerinde vesayet kurma çabaları suçlamasını” boşa çıkaracak söylem ve eylemlerle kamu vicdanını rahatlatmaktır. Aksi halde cemaatin 2010 referandumuna verdiği destek, kamuoyu tarafından millet iradesini tesis etme olarak değil, devlet idaresini zimmete geçirmenin stratejik hamlesi olarak görülecektir. Bu çerçevede, hizmetleri ve uluslararası düzeydeki prestijli faaliyetleriyle milletin takdirine mazhar olan cemaat; yabancısı olması gereken siyaset alanında bulunduğu algısı üreten eylem ve söylemlerden, mevcut siyasi iktidarı değersizleştirme ve Türkiye’yi yok etme odaklı küresel operasyona destek anlamına gelecek her türlü yaklaşımdan özenle kaçınmalıdır. Milletin ortak hedefi olan Büyük Türkiye idealinin hayata geçmesini hızlandıracak şekilde İslam’a hizmeti esas kabul eden asıl alanında millete hizmet etmeyi sürdürmelidir. Sonuç olarak; “Cemaat-AK Parti” tartışmasını fırsat bilen ve bunun arkasına gizlenen küresel operasyon, kurulmasına ramak kalan toplumsal bütünleşmeye zarar vermekte ve yeni kutuplaşmalara da zemin hazırlamaktadır. Unutulmamalıdır ki, bu ülkeyi kutuplara ve kamplara bölmek için harekete geçirilen potansiyel, milli iradeyi ve kardeşlik iklimini hâkim kılmak isteyen medeniyet değerlerine bağlı kitleler tarafından devre dışı bırakılacaktır. Mısır’da seçilmiş iktidara yapılan darbenin Türkiye’de de başarılacağını sanmak, milletine yıllardır hizmet eden Başbakanımız üzerinden ülkemize küresel operasyon yapmaya kalkışmak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayale kapılmaktır. Gün, “Büyük ve Güçlü Türkiye” ideali için yeniden kucaklaşma günüdür. Memur-Sen ailesi olarak, bu yolda bütün gücümüzle mücadele edeceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz. Tarih boyunca ferasetiyle hakkın ve hakikatin yanında yer almış olan milletimizin, kendisini ve ülkesini hedef alan küresel operasyonu bozguna uğratarak üzerine düşen görevi yine yerine getireceğine inanıyoruz.”
Kaynak: İHA