Türkiye'de Aıds'li Hasta Sayısı 7 Bine Ulaştı
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Firdevs Aktaş, AIDS konusunda Türkiye'de hala ''bana bir şey olmaz'' düşüncesinin yaygın olduğunu belirtirken, ''hem şüpheli cinsel ilişki sonrası AIDS olma korkusu takıntı haline gelenler var hem de hastalığını saklama ve reddetme yaklaşımı olan bir hasta grubu var'' dedi.
Aktaş, 1 Aralık Dünya AIDS günü nedeniyle AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de resmi AIDS vaka sayısının buzdağının üstünü gösterdiğini belirterek, tanımlanan hasta sayısı artışının, hastalığın artışı olarak algılanmaması gerektiğini söyledi.
Hastalık konusunda bilinçlenmenin başlıca yolunun eğitim olduğunu vurgulayan Aktaş, ''Kondom kullanımı gibi özellikle cinsel yolla bulaşmayı önleyecek davranışlar yerleşmedikçe vaka sayısının artması olağandır. Çünkü bilmek yapmak değildir. Eğitim, AIDS'le mücadelenin en önemli basamağıdır. Film, TV dizisi, kamu spotu, afiş gibi her türlü görsel ve yazılı medya araçları kullanılabilir'' değerlendirmesinde bulundu.
AIDS'de tedavinin hedefinin virüsü uzun süreli baskılamak, bozulmuş olan bağışıklık fonksiyonlarını düzeltmek ve/veya korumak, yaşam kalitesini ve süresini arttırmak olduğunu ifade eden Aktaş, Türkiye'de de mevcut olan etkin AIDS ilaçları ile hastalığın kontrol edildiğini ve yaşam süresinin uzatıldığını hatırlattı. Aktaş,hastalığa eşlik eden fırsatçı enfeksiyonların aşı ve ilaçla korunmasının sağlandığını dile getirdi.
-Kimi takıntılı kimi umursamaz
Türk toplumunun AIDS'e bakışını da değerlendiren Aktaş, şöyle konuştu:
''Türkiye'de şüpheli cinsel ilişki sonrası AIDS olma korkusu takıntı haline gelenler de var, hastalığını saklama ve hastalığı reddetme yaklaşımında olanlar da var. 'Bana bir şey olmaz' düşüncesiyle korunmayı reddedenler yaygın. Hastalığın saklanmasının ardında da en çok toplumda AIDS/HIV hastasını dışlamanın yaygın olması yatıyor. Öte yandan hastaya müdahale etmeyi reddeden sağlık personeli giderek azaldı.''
-Türkiye'de cinsel ilişki ile bulaşma yaygın
HIV/AIDS'in korunmasız cinsel ilişki, kan yolu ve anneden bebeğe olmak üzere 3 yolla bulaşabileceğine işaret eden Aktaş, Türkiye'de en önemli bulaşma şeklinin cinsel ilişki olduğunu bildirdi.
Cinsel yolla bulaşmayı önlemek amacıyla tek eşlilik veya uygun ve güvenli cinsel eş seçiminin özendirilmesi gerektiğini vurgulayan Aktaş, kondom kullanımının teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.
Kan ve kan ürünlerinin antikor testleri yapılarak kontrolü ile bulaşmanın azaldığına dikkati çeken Aktaş, damar içi madde kullananlarda bu alışkanlığın önlenmesi ve tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanım risklerinin anlatılması, steril enjektör kullanımının sağlanması yanında eğitimin de önemli olduğunu, anneden bebeğe geçişe karşı korunma için HIV pozitif kadına doğum kontrol yöntemlerinin öğretilmesi gerektiğini anlattı.
-Ölümcül hastalık olmaktan çıktı
Hacettepe Üniversitesi HIV/AIDS Tedavi Araştırma Merkezi Koordinatörü Dr. Aygen Tümer de HIV enfeksiyonundan ölümün hemen hemen tamamen ortadan kalktığını belirtirken, bunun ölümcül hastalık olmaktan çıkıp, yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüştüğünü söyledi.
Tedavide eskiden günde 25-30 tane ilaç kullanılması gerekirken, şu anda iki hatta tek ilaçla günlük tedavinin mümkün olduğuna işaret eden Tümer, ''tedaviden kasıt virüsü vücuttan atamıyoruz, ömür boyu baskılıyoruz ve bağışıklık sistemine zarar vermesini engelliyoruz. Artık hastalık insanların ölüm nedeni değil, bütün dünyada yaşlı HIV pozitif hastalarımız var '' dedi.
-Aylık maliyeti 1500-2000 lira
Hastalığın tedavisinin maliyetli olduğuna dikkati çeken Tümer, ilaçların aylık 1500-2000 liralık aylık maliyeti olduğunu ve hastanın bunu ömür boyu kullanması gerektiğini ifade etti.
Hasta sayısındaki artışın Türkiye'de AIDS konusunda halen yeterli bilinçlenmenin sağlanamadığını gösterdiğini belirten Tümer, bu kapsamda eğitimin çok önemli olduğunu hatta AIDS'le mücadele konusunun örgün eğitime dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
-Kanla bulaşma riski çok düşük
AIDS'in kanla bulaşma oranının çok azaldığını anlatan Tümer, testlerin tanı koyma süresinin de 3 aydan iki haftaya indiğini söyledi.
Tümer, şöyle devam etti:
''Yani dün şüpheli cinsel temasta bulundunuz, bugün gittiniz kan verdiniz daha antikor vücudunuzda oluşmadığı için HIV testi negatif çıkıyordu. Üç aylık dönemde test sonucu doğru çıkmıyordu şimdi o test süresi 15 güne indi. Kişi bu iki haftalık dönemde kanını veriyorsa, HIV pozitifse tabi bulaşma olabiliyor ama bunun oranı 1 milyon 800 binde bir. Türkiye'de bütün kan ve kan ürünlerine 87 yılından beri eliza ile test yapılıyor.''
Tümer, bu hastalığa yakalanmamak için Türkiye'nin en önemli sloganının ''tek çare tek eşlilik'' olması gerektiğini savundu.
-''Kötü insan hastalığı olarak görülüyor''
Türkiye'de AIDS'in halen halk arasında ''kötü insan hastalığı'' olarak görüldüğünü anlatan Tümer, AIDS olduğunu öğrenen bir kişinin bunu çevresindekilere söylemediğini ifade etti.
Tümer, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hala halkımız "AIDS" dendiği zaman eşine dostuna söylememe eğiliminde, "kanserim" dese etrafındaki herkes yanında olur, destek olmak için uğraşır. Ama AIDS dendiği zaman kötü insanların hastalığı olarak biliniyor. Cinsel yolla bulaştığı için seks işçilerinde görülüyor. Türkiye'de eğer kan yoluyla bulaştıysa "masum HIV" deniyor. Kimi kan yoluyla bulaştı benim aslında bir suçum yoktu diyor. Bu da bizim bu konuda ne kadar geri kaldığımızı gösteriyor''
İnsanların çoğunun şüpheli bir cinsel temasta test yaptırmadığına, hastalığın büyük kısmının tesadüfen ortaya çıktığını anlatan Tümer, Türkiye'de daha çok bu hastalığın ameliyat öncesi ve sırasında yapılan testlerden veya kadın doğumda gebelik takibinde ortaya çıktığını kaydetti.