Diyarbakır'da 'Kadına Yönelik Şiddet' Semineri
Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Laurent Bili, "Geçen yıl Fransa'da her 3 günde bir kadın, eşinin veya birlikte yaşadığı erkeğin şiddetine maruz kalarak hayatını kaybetmiştir. Her 10 kadından biri, aile içi şiddet görmüştür. Her yıl yaklaşık 50 bin tecavüz suçu işlenmektedir" dedi.
Türkiye ve Fransa Adalet Bakanlıkları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Fransa'nın Ankara Büyükelçiliği ve sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle Diyarbakır Dedeman Oteli'nde düzenlenen "Kadına Yönelik Şiddet" semineri başladı.
Büyükelçi Bili, seminerin açılışında, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü arifesinde Fransa'nın bu alandaki deneyimlerini, elde ettikleri sonuçlar ve karşılaştıkları zorlukları paylaşmak üzere bir arada olduklarını belirtti.
"Kadınlara yönelik şiddet konusunda aslında Fransa'nın ne yazık ki Türkiye'ye vereceği ders yok. Sizler gibi bizler de endişe verici boyutlara ulaşan bu olguyla karşı karşıya bulunuyoruz. Kadına yönelik şiddete karşı harekete geçmek öncelikle bu olgunun özgül durumunun bilincine varmak ve önemini kavramaktan geçiyor" diyen Bili, Fransa'da, söz konusu bilinçlenmeye katkı sağlayan 1998-2000 yılları arasında gerçekleştirilen kadına yönelik şiddet konusunda ulusal bir araştırma olduğunu bildirdi.
- Kadınlar şiddeti saklıyor
Araştırmanın en önemli kazanımlarından birinin, bu konuyla ilgili var olan sesizliğin boyutunu ve şiddet gören kadınların maruz kaldıkları şiddeti sakladıklarını ortaya çıkması olduğunu kaydeden Bili, çok sayıda kadının bu araştırmadan sonra, cinsel şiddet de dahil yaşadıkları şiddeti ilk kez dile getirmeye başladıklarını vurguladı.
Bili, şiddete meyilli veya şiddet uygulayan bir erkekle yaşayan kadınların genelde sorunu görmemezlikten gelme eğiliminde olduğuna dikkat çeken Bili, kadınların maruz kaldıkları şiddeti itiraf edemediklerini ve dolayısıyla bir nevi kabul ettiklerinde durumun düzeleceğine inandıklarını anlattı.
- Fransa'da şiddetin boyutu
Bili, şöyle konuştu:
"Bu olgunun boyutlarını ölçmek üzere yapılan araştırmalar, kadınların bu konuda artık konuşmaya başlamalarına ve bu musibetin boyutlarının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Geçen yıl Fransa'da her 3 günde bir kadın, eşinin veya birlikte yaşadığı erkeğin şiddetine maruz kalarak hayatını kaybetmiştir. Her 10 kadından biri, aile içi şiddet görmüştür. Her yıl yaklaşık 50 bin tecavüz suçu işlenmektedir. Bu rakamlar kabul edilemez ve bizlerin, hiç durmaksızın, çaba göstermeye devam etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Bu musibetle mücadelede sorumluluk birinci derecede devlete aittir."
Fransa'da devletin 2005 yılından bu yana kadına yönelik şiddetle mücadele konulu çok geniş bir program geliştirmeye başladığını bildiren Bili, bu kapsamda 2005-2007 ve 2008-2010 yılları arasında şiddet gören kadınlara daha bağımsız hale gelmelerini sağlayan, diğer yandan şiddet gösteren kişilere ve aile içi şiddete tanıklık eden çocuklara tıbbi ve psikolojik yardım sağlayan iki planın yürürlüğe konulduğuna dikkati çekti.
- "Devletin gayretleri tek başına yeterli değildir"
Fransa'nın 2010 yılında kadınlara yönelik şiddete karşı mücadeleyi, kamuoyunu bu konuda bilinçlendirmek amacıyla büyük bir ulusal dava haline getirdiğini ve yeni yasalar çıkardığını bildiren Bili, devletin sorumluluğunun önemli olduğunu, şiddet veya istismar mağduru bütün kadınların anında güvenliklerini sağlayacak bir takım kamu hizmetlerine, kendileri ve çocukları için güvenli bir konuta, hukuki yardım ve adalete, ruhsal sağlık konusunda nitelikli bir desteğe, tecavüz sonrası tedaviye erişimlerinin sağlanması gerektiğini dile getirdi.
Devletin, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda çok önemli bir rolünün bulunduğunu vurgulayan Bili, şöyle devam etti:
"Ancak kadına yönelik şiddete karşı mücadelede devletin gayretleri tek başına yeterli değildir. Şiddetin önlenmesi ve mağdurların yeniden eski sağlıklarına kavuşmaları bakımından yakın çalışmaları ve gayretleri elzem olan yerel yönetimler, avukatlar, dernekler başta olmak üzere bütün aktörlerin ortak eylemi gerekmektedir. Kadınlara konuşabilmeleri için ortam yaratılması, olayları yetkili mercilere bildirmeleri ve eski sağlıklarına yeniden kavuşmaları açısından sahadaki aktörlerin varlığı elzemdir. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede ortaklığın, herkesin çalışmasının daha etkin hale getirilmesi bakımından ne kadar elzem, hatta, vazgeçilmez olduğunun altını çizmek istiyorum."
- Şiddet iliklere kadar işlenmiş
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda deneyimlerin aktarılacağı bir seminerin Diyarbakır'da düzenlenmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek, modern, eğitim seviyesi yüksek, yoksul ve eğitim olanaklarına az kavuşmuş olan toplumlarda, kentlerde ve kırsalda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın var olduğunu söyledi.
Doğu toplumların bu şiddete töre, batı ya da kalkınmış toplumlarda kıskançlık veya aşk cinayeti denilebildiğini kaydeden Baydemir, sonucu itibarıyla şiddet ve cinayet realitesinin var olmaya devam ettiğini bildirdi.
Baydemr, bunların kadına yönelik şiddet ve cinsiyet ayrımcılığının toplumun iliklerine kadar işlendiğinin göstergesi, hatta erkeklerin genlerine dahiişlediğini söylemenin abartı olmayacağını dile getirerek, "Toplumun genlerine bu kadar işleyen bir ayrımcılıkla nasıl baş edeceğiz, bununla nasıl mücadele edeceğiz? Elbetteki kadına yönelik şiddette mücadele için idari, yargısal, sosyal, ekonomik tedbirler, toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki eğitim farklılıkları çalışmaları, idari düzenlemelere dair çok boyutlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Bu mücadele sistemli, kapsamlı ve çok yönlü olmalı" dedi.
- "Kadına yönelik şiddette hiçbir kesimin masum olmadığı kanaatindeyim"
Belediye olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Baydemir, şöyle devam etti:
"Kadına gelen şiddet sadece aile ortamından gelen şiddet midir? Kamusal şiddet ya da devlet şiddeti kadına yönelmektedir. Bu coğrafya neredeyse 30 yıldır en üst düzeyde kadına yönelik şiddetin kamu eliyle de uygulandığı bir coğrafyanın ifadesidir. Sadece bu coğrafyada kamu eliyle şiddet uygulanmıyor. Paris'in göbeğinde de politik kimliklerinden dolayı 3 kadın hunharca katledildi. Dünyanın pek çok yerinde kadına yönelik şiddet hala var. Cinsiyet özgürlükçü bir eğitim sistemine, idari ve kamu tedbirlerinin çok ciddiyetle bir kez daha gözden geçirilmesine ihtiyaç var. Bugün çeşitli mekanizmalara başvurup sonuç almadan yaşamlarını yitiren kadınların olduğunu biliyoruz. Kadına yönelik şiddette toplumun kamu başta olmak üzere hiçbir kesimin masum olmadığı kanaatindeyim."
Baydemir, kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kalkabilmesi için kadının ekonomik özgürlüğüne kavuşması gerektiğini vurgulayarak, kadına yönelik şiddetin cezalandırılmasının hafifletici hiçbir unsurun bulunmaması gerektiğine dikkati çekti.
Seminer, 2 gün sürecek.