Başbakan Erdoğan'dan Gündeme Dair Açıklamalar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “İlker paşamızla alakalı olarak ben yapılan benzetmeleri ve yakıştırmaları asla doğru bulmuyorum.Yani bir örgüt elemanıymış, bir örgütün mensubuymuş gibi bu tür yaklaşımları kesinlikle çok çok çirkin buluyorum" dedi.
Başbakan Erdoğan, ATV'de katıldığı canlı yayında soruları cevapladı.
Yerel seçimlerle ilgili olarak aynı yıl içerisinde iki seçimin sıkıntılı olabileceğini söylediklerini anımsatan Erdoğan, ''Eğer muhalefetle arkadaşlarım görüşecekler, muhalefet de kabul ederse Eylül, Ekim, Kasım, buralara yerel seçimi alabiliriz, ama bunun müşterek kararını birlikte vermek suretiyle alabiliriz dedik. Şimdi Sayın Bahçeli'nin yaptığı bir açıklamayı duydum. Mesela Sayın Bahçeli, Meclis açıldıktan sonra görüşmek suretiyle bunları, yani kendileri Kasım, (6 ay önceye çekilmesi) oraya çekilmesi konusunu, böyle bir olumlu yaklaşım gördük. Bu konu oturulur, konuşulur, hakikaten mutabakatımız da olması halinde olmaması için hiç bir sebep yok. Sadece daha sağlıklı bir seçim yılı yaşayalım diye böyle bir teklif gündeme gelmiştir” diye konuştu.
Kendisinin tartışmaya açtığı başkanlık sisteminin demokrasi dışı bir sistem olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Bugün başkanlık sistemi demokrasi dışı bir sistem değildir. Parlamentosuyla hatta çift parlamentosuyla, bir milletvekillerinden oluşan iki senatolardan oluşan. Ben bunu illa böyle olsun iddiasında değilim. Bunun kararını milletimin vermesi lazım. Bunlardan niye kaçıyoruz? Koalisyon hükümetlerinin olduğu batı çöküş sürecini yaşıyor. Eğer Türkiye bir istikrar yakaladıysa koalisyonlar hükümeti olmadığı için yakalamıştır. 10 senenin iki sır kelimesi vardır. Bir istikrardır, iki güvendir. Bakın başkanlık sistemi olmadı, bir başkası var yarı başkanlık sistemi. O sistemde sizi koalisyona mahkum etmiyor. Benim tek başıma kararını vereceğim karar değil. Partimin de değil. Benim partimin oy sayısı yeterli olsa, parti içinde bunu tartıştırırım. Bakıyorsunuz ana muhalefet hemen tersliyor. Tartışalım. Bunu sayın Özal, Demirel gündeme getirildi.
Ama Tayyip Erdoğan bunu seslendirince feryat ediliyor. Bu defa dedim ki, gelin partili cumhurbaşkanı olsun. Yahu kardeşim, hiçbir cumhurbaşkanının partisi yoktur diyebilir misiniz? Partiden gelmedi diye rahmetli Özal’a yahu bunun partisi yok diyebilir miydik? Hepsi de bal gibi, yıllarca başkanlıklarını yaptıkları partide icralarda bulunmuşlardır. Öyle krallık, padişahlık yok. Bunların hiçbiri bunlara benzemiyor” ifadelerini kullandı.
Parti tüzüğünüz değişmesi ve köşk’e çıkma ihtimalinin olması halinde, partinin yönetimi nasıl şekilleneceği sorusuna Erdoğan, “Biz tabi bu üç dönem olayını hücreler artık tazelensin. Fakat orada bir eksiklik vardı. Üç dönem arka arkaya milletvekilliği yapan, bir dönem ara verip tekrar aday olabilir. Aynı şey genel başkanlıkta da. AK Partinin geleceğe yönelik, biz fanilerle bu tür siyasi hareketleri fanilerden çok ilkelerin kalıcı kılınması çok önemli. Siz ilkelere sadık kalırsanız, o fanilerde bu ilkelere göre hareket ederlerse başarıyı kolay kolay kaybetmezsiniz. Tayyip Erdoğan her an ölebilir. Sağ kalacağına dair bir garanti var mı? Ama Ak Parti her an benim genel başkanım ölebilir, öldüğü anda bu işi kim yapabilir, böyle bir soruyu sorma sıkıntısına bile düşmemeli. Bu ülke benlerin partisi olmayacak, bu parti bizlerin partisi olacak” şeklinde cevapladı.
BÜYÜKANIT'LA OLAN GÖRÜŞME Dolmabahçe’de eski Genel Kurmay Başkanı Orgenadal Yaşar Büyükanıt ile görüşülen konuların sorulması üzerine Erdoğan, “Bu zaten biz iktidara geldiğimiz andan itibaren dedikodu olarak olan şeyler. Bir gece yatarsınız ertesi gün böyle kalkabilirsiniz. Bunlar hep söylendi. Biz bu tür şeylere fazla kulak assaydık zaten buralara gelemezdik. Biz bu noktada silahlı kuvvetlerimizle olsun bizim hizmet aşkımız var. Bunun gereği neyse o şekilde de sürdürürüz. 27 Nisan akşamı bir bildiri yayınladı. Medya buna muhtıra demiştir. Ben bunu böyle kabul etmedim. Ertesi sabah biz zaten onun cevabını verdik. Eğer muhtıra diyorlarsa, onun üzerine daha güçlü bir muhtırayı biz verdik. Söylenen nedir? Ordumuz Atatürkçüdür. Öyle misiniz? Öyleyseniz, o zaman Ata’nın bu sözü kulak arkası demezsiniz. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ Hükümet olarak biz de değerlendirdik. Buranın verdiği karara siz tabii olacaksınız dedik. İşte Dolmabahçe’de ne konuşuldu? Genelkurmay Başkanımla her şeyi konuşurum. Ama ben kendisiyle o 27 Nisan ardından görüşmeydi malum. O zaman böyle bir görüşmeyi burada yaptığımızda kendisine ben dedim ki ‘Bakın bu aramızdaki görüşme siz de kaldığı sürece bilesin ki benimle mezarıma gidecek. Ama sizden bir şey çıkarsa ben de söyleyeceğimi söylerim’ İki insanın kendi arasında mahremi olmaz mı? Bak çıktı bir tane milletvekili, CHP’nin içinde, bakanlık yapmış bir adam, affedersiniz çıktı genelkurmay başkanı’nın hanımıyla alakalı bir şeyler söyledi.
Sır diye bir şey yok mu devlette? Bizim bir çok yazışmalarımızda çok gizli var. İsme özel var. Hiç orada olmayan bir kişinin kalkıpta hanımıyla ilgili konular konuşuldu gibi çirkin yaklaşımlar, nitekim yargıda da kaybetti zaten. Böyle bir şey olabilir mi? İn cin bir şeylerin mi var senin? Neyin nesisin böyle bir şeyi söyleyebiliyorsun?” diyerek tepki gösterdi.
YAŞ KARARLARI Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklu yargılanmasına ilişkin, şunları ifade etti: ''İlker paşamızla alakalı olarak ben yapılan benzetmeleri ve yakıştırmaları asla doğru bulmuyorum. Yani bir örgüt elemanıymış, bir örgütün mensubuymuş gibi bu tür yaklaşımları kesinlikle çok çok çirkin buluyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmiş bir insan için bu tür bir yakıştırmanın, bu tür bir benzetmenin doğru olmadığını ve insaf dışı olduğunu kesinlikle düşünüyorum. Daha önce de söyledim tutuklu yargılanmasını dahi yargıda olmasına rağmen söylüyorum doğru bulmuyorum, tutuksuz yargılanmasından yana olduğumu da daha başta söyledim. Şu anda içeride olan insanların hepsi haklı olarak içeridedir diyemeyiz. Kim bilir burada düşünce noktasından, hatta hatta geçin onu adi suçlardan bile bir çok insan içeriye atılabiliyor. Yanlış hükme mahkum olanlar da var. Beni niçin içeri attıklarını ben bilemiyorum. Çünkü devletin bütün kitaplarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitaplarında olan bir şiiri okuyan insan içeriye giriyor. Bunun hiçbir şeyle izahı yok ki. Geliyorlar ambalajlıyorlar, o ambalajla içeri koyuyorlar.
Silahlı kuvvetler mensuplarının tutuksuz yargılanması gerekir. Ben kolay kolay bir silahlı kuvvetler mensubunun bu ülkeden kaçacağına ihtimal vermiyorum. Sivillerden kaçanları biliyoruz da ama şuana kadar TSK’dan ayrılıp bir tane kaçan var. Bunun dışında olmadı. Hatta hatta NATO’da görev yapan, yurtdışında görev yapan personellerimizden bu süreç içerisinde olanlar, bakın çağrılmışlardır ailelerini bırakmak suretiyle gelmişler ve tutuklanmışlardır. Bu bir inceliktir. Bir hassasiyet var. Öyleyse tutuksuz yargılarsınız.
Ama bu şekildeki bir yaklaşım hakikaten birçok sıkıntıya neden olmuştur. Üzülerek söylemek durumundayım. Gerçekten bizim bu son Yüksek Askeri Şura, başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere, oradaki ekipte görev alanlarla hakikaten iyi bir çalışma oldu.
Burada bir şeyi söylemem lazım. Bazen bilir bilmez bazı şeyleri yazıyorlar. Emekli edilen generallerle ilgili özellikle yazıyorlar. Efendim diyor, bu 55 general ve amiral bunlar basın açıklamasında yer aldığı gibi kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmişlerdir. Bu bir yıl daha niye uzatılmadı? Bu uzatma kararını askeri şura ya bir ihtiyaç nedeniyle verir, eğer ihtiyacı yoksa emekli eder. Çünkü bir generalin generallikte kalma süresi normalde 4 yıldır. Ya terfi edilir, ye ertelenir yada emekli edilir. İhtiyaç olanlar terfi edilmiştir veyahutta ertelemeye girmiştir. Ama olmayanlar da kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmişlerdir.” EKONOMİK DURUM Türkiye’nin IMF’den borç alır durumda iken İMF’ye borç veren ülke konumuna geldiğini söyleyen Erdoğan, “Bakın ekonomide batı bir çöküşü yaşıyor. Komşu Yunanistan her taraftan destek gelmesine rağmen belini doğrultamıyor. Öbür tarafta İtalya aynı şekilde. İki tarafta da teknotratlar hükümeti var. Belçika Hollanda İspanya aynı sıkıntıları yaşıyor.
Ama şurada bir kıyas yapmak zorundayız. Biz göreve geldiğimizde her zaman söylüyorum, merkez bankası bizim için en önemli yer. Sizin Merkez Bankanız sağlam olursa güçlü kalırsınız. 27,5 milyar döviz rezervi vardı Türkiye’de, üçlü koalisyon dönemi. Bizim şu an döviz rezervimiz 99 milyar dolara ulaştı. Biz arkadaşlarıma dedim ki, 100 milyar dolara çıkarmamız lazım, ama görüyorum ki biz bunu aşacağız. İkinci bir konu IMF konusu. Bizim borcumuz 23,5 milyar dolardı, şu anda 1,7 milyar dolara düştü. Biz onların 1,2 ortağıyız aynı zamanda. IMF’nin sıkıntısı var, ülkelerden borç istiyor. Biz de şu an 5 milyar dolar borç vermek için IMF’yle görüşüyoruz. Ama bizim zaten 2013’ün Nisan’ında borç ilişkisini bitiriyoruz. O verdiğimiz 5 milyar dolarda Merkez Bankası’nın tahvili gibi, istediğin an bunu çekebileceksin. Türkiye’yi borçlu bir ülke olarak gösteriyorlar. Bizim milli gelire oranımız yüzde 73’tü. Ama şu anda oranımız yüzde 39. bakın buraya düştük. Bizi teğet geçti demiştim. Biz yere sağlam basıyoruz, dikkatli gidiyoruz. Bizim mali disiplinden taviz vermeyişimiz. Tasarruf politikalarını iyi işletişimiz, arkadaşlarımın görevlerine sadık kalışları bizi sapmalardan korudu” dedi EMEKLİ ORGENERAL HİLMİ ÖZKÖK Eski genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün o dönemde olmasının kendileri için önemli olup olmadığı sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, “Hilmi Özkök Paşa ile olan süre dört yıllık süreydi. Bizim ilk dönemimiz. Ekonomi olarak Türkiye’nin krizde olduğu bir dönem. Dünya yüzünüze bakmıyor. Yoksulluk felaket. Yasaklar ülkesi. Böyle bir durumdayız. Böyle bir durumda bizim özellikle silahlı kuvvetlerimizle olan ilişkilerimiz önem arz ediyor. Biz o dört yılı iyi geçirdik. O daha sonrası için iyi bir temel taşı oluşturdu. Ondan sonra da iyi yürüdü. Şimdi de Özel Paşa ile başarılı bir süreç yaşıyoruz. Temenni ederim ki bu başarılı süreci bütün kurumlarda yaşarız” diye cevapladı.
ALEVİLİK TARTIŞMALARI Malatya’da yaşanan alevi suni gerginliği ve Alevilerin AK Parti'ye desteğinin sorulması üzerine Erdoğan, “Beni Alevi düşmanı olarak gösterenler var. Ben Aleviliği, Hazreti Ali’yi sevenler olarak biliyorum. Ben bugünkü Aleviyim diyenlere baktığım zaman hepsinden daha Aleviyim. Hiçbiri Hazreti Ali gibi yaşamıyor, ben onun gibi yaşamaya çalışıyorum.
Dediler ki Karacaahmet Mezarlığı’nı söküyorlar dediler. Atladım gittim. 106 tane mezar taşını sökmüşler kenara dizmişler. O zaman orada bu faaliyeti yürüten derneğin başkanı aynı zamanda ticaret odasının üyesi. O gün irtibat kurduk kendisiyle. Dedim ki yahu dedim burada böyle bir şey yapılıyor. Burası tarihi mezarlıktır dedim. Bakın ben kendilerine 46 tane farklı yerde, Üsküdar’da yer gösteriyorum. Hangisini beğenirlerse cemevini oraya yapalım diyorum. Ne olur şu mezarlığa dokunulmasın. Daha sonra biz üçlü bir araya geldik. Ne dedi biliyor musunuz? Siz beni oraya gömersiniz ama bunu yapamazsınız. Ben zaten sana ruhsat vermem dedim, yıkarım dedim. Bunlar kaçak inşaata başladılar, ben de dozeri gönderip vurdum.
Allahtan ki biz resimleri çektirmiştik. Çünkü o cemevi bir ucube olarak yapıldı orada. Hala kaçaktır. Ruhsatı yoktur. Karacaahmet Türbesi’nin yanında ucube olarak durur. Hakkımda benim orayı yıkmadım diye dava açıldı. Biz resimleri falan ibra ettik de ben beraat ettim. Yoksa ondan da mahkum olacaktım. Halbuki yaptıranlar ben değilim, başkaları göz yumdular. Aleviler Müslüman’dır diyenler var, değildir diyenler var. Aynı zamanlarda bir de bunların içinde Ateist olanlar var. Eğer biz Müslümansak bir alevi olarak, o zaman Müslüman’ın ibadethanesi tek olması lazım. Cemevine karşı olduğumu söylemiyorum. Mesela Türkmen Alevi’leri camiye gelirler. Ama bağıran çağıran tipler var ya. Camiyle cemeviyle alakaları yok. Ama cemevi konusunda birçok arkadaşımın olumlu yaklaşımı vardır. Başkanlarımız Milletvekillerimiz gerekli desteği vermektedir. Ama Alevilik bir dindir deniliyorsa bunu çıksınlar müşterek olarak açıklasınlar" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Yerel seçimlerle ilgili olarak aynı yıl içerisinde iki seçimin sıkıntılı olabileceğini söylediklerini anımsatan Erdoğan, ''Eğer muhalefetle arkadaşlarım görüşecekler, muhalefet de kabul ederse Eylül, Ekim, Kasım, buralara yerel seçimi alabiliriz, ama bunun müşterek kararını birlikte vermek suretiyle alabiliriz dedik. Şimdi Sayın Bahçeli'nin yaptığı bir açıklamayı duydum. Mesela Sayın Bahçeli, Meclis açıldıktan sonra görüşmek suretiyle bunları, yani kendileri Kasım, (6 ay önceye çekilmesi) oraya çekilmesi konusunu, böyle bir olumlu yaklaşım gördük. Bu konu oturulur, konuşulur, hakikaten mutabakatımız da olması halinde olmaması için hiç bir sebep yok. Sadece daha sağlıklı bir seçim yılı yaşayalım diye böyle bir teklif gündeme gelmiştir” diye konuştu.
Kendisinin tartışmaya açtığı başkanlık sisteminin demokrasi dışı bir sistem olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Bugün başkanlık sistemi demokrasi dışı bir sistem değildir. Parlamentosuyla hatta çift parlamentosuyla, bir milletvekillerinden oluşan iki senatolardan oluşan. Ben bunu illa böyle olsun iddiasında değilim. Bunun kararını milletimin vermesi lazım. Bunlardan niye kaçıyoruz? Koalisyon hükümetlerinin olduğu batı çöküş sürecini yaşıyor. Eğer Türkiye bir istikrar yakaladıysa koalisyonlar hükümeti olmadığı için yakalamıştır. 10 senenin iki sır kelimesi vardır. Bir istikrardır, iki güvendir. Bakın başkanlık sistemi olmadı, bir başkası var yarı başkanlık sistemi. O sistemde sizi koalisyona mahkum etmiyor. Benim tek başıma kararını vereceğim karar değil. Partimin de değil. Benim partimin oy sayısı yeterli olsa, parti içinde bunu tartıştırırım. Bakıyorsunuz ana muhalefet hemen tersliyor. Tartışalım. Bunu sayın Özal, Demirel gündeme getirildi.
Ama Tayyip Erdoğan bunu seslendirince feryat ediliyor. Bu defa dedim ki, gelin partili cumhurbaşkanı olsun. Yahu kardeşim, hiçbir cumhurbaşkanının partisi yoktur diyebilir misiniz? Partiden gelmedi diye rahmetli Özal’a yahu bunun partisi yok diyebilir miydik? Hepsi de bal gibi, yıllarca başkanlıklarını yaptıkları partide icralarda bulunmuşlardır. Öyle krallık, padişahlık yok. Bunların hiçbiri bunlara benzemiyor” ifadelerini kullandı.
Parti tüzüğünüz değişmesi ve köşk’e çıkma ihtimalinin olması halinde, partinin yönetimi nasıl şekilleneceği sorusuna Erdoğan, “Biz tabi bu üç dönem olayını hücreler artık tazelensin. Fakat orada bir eksiklik vardı. Üç dönem arka arkaya milletvekilliği yapan, bir dönem ara verip tekrar aday olabilir. Aynı şey genel başkanlıkta da. AK Partinin geleceğe yönelik, biz fanilerle bu tür siyasi hareketleri fanilerden çok ilkelerin kalıcı kılınması çok önemli. Siz ilkelere sadık kalırsanız, o fanilerde bu ilkelere göre hareket ederlerse başarıyı kolay kolay kaybetmezsiniz. Tayyip Erdoğan her an ölebilir. Sağ kalacağına dair bir garanti var mı? Ama Ak Parti her an benim genel başkanım ölebilir, öldüğü anda bu işi kim yapabilir, böyle bir soruyu sorma sıkıntısına bile düşmemeli. Bu ülke benlerin partisi olmayacak, bu parti bizlerin partisi olacak” şeklinde cevapladı.
BÜYÜKANIT'LA OLAN GÖRÜŞME Dolmabahçe’de eski Genel Kurmay Başkanı Orgenadal Yaşar Büyükanıt ile görüşülen konuların sorulması üzerine Erdoğan, “Bu zaten biz iktidara geldiğimiz andan itibaren dedikodu olarak olan şeyler. Bir gece yatarsınız ertesi gün böyle kalkabilirsiniz. Bunlar hep söylendi. Biz bu tür şeylere fazla kulak assaydık zaten buralara gelemezdik. Biz bu noktada silahlı kuvvetlerimizle olsun bizim hizmet aşkımız var. Bunun gereği neyse o şekilde de sürdürürüz. 27 Nisan akşamı bir bildiri yayınladı. Medya buna muhtıra demiştir. Ben bunu böyle kabul etmedim. Ertesi sabah biz zaten onun cevabını verdik. Eğer muhtıra diyorlarsa, onun üzerine daha güçlü bir muhtırayı biz verdik. Söylenen nedir? Ordumuz Atatürkçüdür. Öyle misiniz? Öyleyseniz, o zaman Ata’nın bu sözü kulak arkası demezsiniz. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ Hükümet olarak biz de değerlendirdik. Buranın verdiği karara siz tabii olacaksınız dedik. İşte Dolmabahçe’de ne konuşuldu? Genelkurmay Başkanımla her şeyi konuşurum. Ama ben kendisiyle o 27 Nisan ardından görüşmeydi malum. O zaman böyle bir görüşmeyi burada yaptığımızda kendisine ben dedim ki ‘Bakın bu aramızdaki görüşme siz de kaldığı sürece bilesin ki benimle mezarıma gidecek. Ama sizden bir şey çıkarsa ben de söyleyeceğimi söylerim’ İki insanın kendi arasında mahremi olmaz mı? Bak çıktı bir tane milletvekili, CHP’nin içinde, bakanlık yapmış bir adam, affedersiniz çıktı genelkurmay başkanı’nın hanımıyla alakalı bir şeyler söyledi.
Sır diye bir şey yok mu devlette? Bizim bir çok yazışmalarımızda çok gizli var. İsme özel var. Hiç orada olmayan bir kişinin kalkıpta hanımıyla ilgili konular konuşuldu gibi çirkin yaklaşımlar, nitekim yargıda da kaybetti zaten. Böyle bir şey olabilir mi? İn cin bir şeylerin mi var senin? Neyin nesisin böyle bir şeyi söyleyebiliyorsun?” diyerek tepki gösterdi.
YAŞ KARARLARI Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklu yargılanmasına ilişkin, şunları ifade etti: ''İlker paşamızla alakalı olarak ben yapılan benzetmeleri ve yakıştırmaları asla doğru bulmuyorum. Yani bir örgüt elemanıymış, bir örgütün mensubuymuş gibi bu tür yaklaşımları kesinlikle çok çok çirkin buluyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmiş bir insan için bu tür bir yakıştırmanın, bu tür bir benzetmenin doğru olmadığını ve insaf dışı olduğunu kesinlikle düşünüyorum. Daha önce de söyledim tutuklu yargılanmasını dahi yargıda olmasına rağmen söylüyorum doğru bulmuyorum, tutuksuz yargılanmasından yana olduğumu da daha başta söyledim. Şu anda içeride olan insanların hepsi haklı olarak içeridedir diyemeyiz. Kim bilir burada düşünce noktasından, hatta hatta geçin onu adi suçlardan bile bir çok insan içeriye atılabiliyor. Yanlış hükme mahkum olanlar da var. Beni niçin içeri attıklarını ben bilemiyorum. Çünkü devletin bütün kitaplarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitaplarında olan bir şiiri okuyan insan içeriye giriyor. Bunun hiçbir şeyle izahı yok ki. Geliyorlar ambalajlıyorlar, o ambalajla içeri koyuyorlar.
Silahlı kuvvetler mensuplarının tutuksuz yargılanması gerekir. Ben kolay kolay bir silahlı kuvvetler mensubunun bu ülkeden kaçacağına ihtimal vermiyorum. Sivillerden kaçanları biliyoruz da ama şuana kadar TSK’dan ayrılıp bir tane kaçan var. Bunun dışında olmadı. Hatta hatta NATO’da görev yapan, yurtdışında görev yapan personellerimizden bu süreç içerisinde olanlar, bakın çağrılmışlardır ailelerini bırakmak suretiyle gelmişler ve tutuklanmışlardır. Bu bir inceliktir. Bir hassasiyet var. Öyleyse tutuksuz yargılarsınız.
Ama bu şekildeki bir yaklaşım hakikaten birçok sıkıntıya neden olmuştur. Üzülerek söylemek durumundayım. Gerçekten bizim bu son Yüksek Askeri Şura, başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere, oradaki ekipte görev alanlarla hakikaten iyi bir çalışma oldu.
Burada bir şeyi söylemem lazım. Bazen bilir bilmez bazı şeyleri yazıyorlar. Emekli edilen generallerle ilgili özellikle yazıyorlar. Efendim diyor, bu 55 general ve amiral bunlar basın açıklamasında yer aldığı gibi kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmişlerdir. Bu bir yıl daha niye uzatılmadı? Bu uzatma kararını askeri şura ya bir ihtiyaç nedeniyle verir, eğer ihtiyacı yoksa emekli eder. Çünkü bir generalin generallikte kalma süresi normalde 4 yıldır. Ya terfi edilir, ye ertelenir yada emekli edilir. İhtiyaç olanlar terfi edilmiştir veyahutta ertelemeye girmiştir. Ama olmayanlar da kadrosuzluk nedeniyle emekli edilmişlerdir.” EKONOMİK DURUM Türkiye’nin IMF’den borç alır durumda iken İMF’ye borç veren ülke konumuna geldiğini söyleyen Erdoğan, “Bakın ekonomide batı bir çöküşü yaşıyor. Komşu Yunanistan her taraftan destek gelmesine rağmen belini doğrultamıyor. Öbür tarafta İtalya aynı şekilde. İki tarafta da teknotratlar hükümeti var. Belçika Hollanda İspanya aynı sıkıntıları yaşıyor.
Ama şurada bir kıyas yapmak zorundayız. Biz göreve geldiğimizde her zaman söylüyorum, merkez bankası bizim için en önemli yer. Sizin Merkez Bankanız sağlam olursa güçlü kalırsınız. 27,5 milyar döviz rezervi vardı Türkiye’de, üçlü koalisyon dönemi. Bizim şu an döviz rezervimiz 99 milyar dolara ulaştı. Biz arkadaşlarıma dedim ki, 100 milyar dolara çıkarmamız lazım, ama görüyorum ki biz bunu aşacağız. İkinci bir konu IMF konusu. Bizim borcumuz 23,5 milyar dolardı, şu anda 1,7 milyar dolara düştü. Biz onların 1,2 ortağıyız aynı zamanda. IMF’nin sıkıntısı var, ülkelerden borç istiyor. Biz de şu an 5 milyar dolar borç vermek için IMF’yle görüşüyoruz. Ama bizim zaten 2013’ün Nisan’ında borç ilişkisini bitiriyoruz. O verdiğimiz 5 milyar dolarda Merkez Bankası’nın tahvili gibi, istediğin an bunu çekebileceksin. Türkiye’yi borçlu bir ülke olarak gösteriyorlar. Bizim milli gelire oranımız yüzde 73’tü. Ama şu anda oranımız yüzde 39. bakın buraya düştük. Bizi teğet geçti demiştim. Biz yere sağlam basıyoruz, dikkatli gidiyoruz. Bizim mali disiplinden taviz vermeyişimiz. Tasarruf politikalarını iyi işletişimiz, arkadaşlarımın görevlerine sadık kalışları bizi sapmalardan korudu” dedi EMEKLİ ORGENERAL HİLMİ ÖZKÖK Eski genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün o dönemde olmasının kendileri için önemli olup olmadığı sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, “Hilmi Özkök Paşa ile olan süre dört yıllık süreydi. Bizim ilk dönemimiz. Ekonomi olarak Türkiye’nin krizde olduğu bir dönem. Dünya yüzünüze bakmıyor. Yoksulluk felaket. Yasaklar ülkesi. Böyle bir durumdayız. Böyle bir durumda bizim özellikle silahlı kuvvetlerimizle olan ilişkilerimiz önem arz ediyor. Biz o dört yılı iyi geçirdik. O daha sonrası için iyi bir temel taşı oluşturdu. Ondan sonra da iyi yürüdü. Şimdi de Özel Paşa ile başarılı bir süreç yaşıyoruz. Temenni ederim ki bu başarılı süreci bütün kurumlarda yaşarız” diye cevapladı.
ALEVİLİK TARTIŞMALARI Malatya’da yaşanan alevi suni gerginliği ve Alevilerin AK Parti'ye desteğinin sorulması üzerine Erdoğan, “Beni Alevi düşmanı olarak gösterenler var. Ben Aleviliği, Hazreti Ali’yi sevenler olarak biliyorum. Ben bugünkü Aleviyim diyenlere baktığım zaman hepsinden daha Aleviyim. Hiçbiri Hazreti Ali gibi yaşamıyor, ben onun gibi yaşamaya çalışıyorum.
Dediler ki Karacaahmet Mezarlığı’nı söküyorlar dediler. Atladım gittim. 106 tane mezar taşını sökmüşler kenara dizmişler. O zaman orada bu faaliyeti yürüten derneğin başkanı aynı zamanda ticaret odasının üyesi. O gün irtibat kurduk kendisiyle. Dedim ki yahu dedim burada böyle bir şey yapılıyor. Burası tarihi mezarlıktır dedim. Bakın ben kendilerine 46 tane farklı yerde, Üsküdar’da yer gösteriyorum. Hangisini beğenirlerse cemevini oraya yapalım diyorum. Ne olur şu mezarlığa dokunulmasın. Daha sonra biz üçlü bir araya geldik. Ne dedi biliyor musunuz? Siz beni oraya gömersiniz ama bunu yapamazsınız. Ben zaten sana ruhsat vermem dedim, yıkarım dedim. Bunlar kaçak inşaata başladılar, ben de dozeri gönderip vurdum.
Allahtan ki biz resimleri çektirmiştik. Çünkü o cemevi bir ucube olarak yapıldı orada. Hala kaçaktır. Ruhsatı yoktur. Karacaahmet Türbesi’nin yanında ucube olarak durur. Hakkımda benim orayı yıkmadım diye dava açıldı. Biz resimleri falan ibra ettik de ben beraat ettim. Yoksa ondan da mahkum olacaktım. Halbuki yaptıranlar ben değilim, başkaları göz yumdular. Aleviler Müslüman’dır diyenler var, değildir diyenler var. Aynı zamanlarda bir de bunların içinde Ateist olanlar var. Eğer biz Müslümansak bir alevi olarak, o zaman Müslüman’ın ibadethanesi tek olması lazım. Cemevine karşı olduğumu söylemiyorum. Mesela Türkmen Alevi’leri camiye gelirler. Ama bağıran çağıran tipler var ya. Camiyle cemeviyle alakaları yok. Ama cemevi konusunda birçok arkadaşımın olumlu yaklaşımı vardır. Başkanlarımız Milletvekillerimiz gerekli desteği vermektedir. Ama Alevilik bir dindir deniliyorsa bunu çıksınlar müşterek olarak açıklasınlar" diye konuştu.