Gül, Alevi-bektaşi Federasyonları ve Derneklerinin İftar Yemeğine Katıldı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Alevi-Bektaşi Federasyonları ve Derneklerinin düzenlediği iftar programında yaptığı konuşmada, "İnanıyorum ki önümüzdeki yıllar çok daha parlak olacaktır.Geriye baktığımızda 'bazen nelerle uğraşmışız' diyeceğiz" dedi.
Alevi-Bektaşi Federasyonları ve Dernekleri tarafından Polat Otel’de tertip edilen iftar yemeğine Cumhurbaşkanı Gül'ün yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Erdem, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun ve Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Cengiz Hortoğlu katıldı.
Burada bir konuşma yapan Gül, Ramazan ayının kardeşlik ayı olduğunu ifade ederek, böyle bir ayda ülkenin dört bir tarafında Ramazan ayının ruhuna uygun faaliyetlerin olduğunu anlattı. Salona baktığında Türkiye'nin bütün çeşitliliğini gördüğünü kaydeden Gül, Türkiye'nin bütün her kesiminden kişilerin salonda bir arada olduğunu ifade etti.
Bütün problemlerin insanların birbirini bilmemesinden ve tanımamasından kaynaklandığını dile getiren Gül, dünyadaki büyük devletlerden biri olan Türkiye'nin tarih boyunca cihanşümul imparatorluklar kurduğunu, tarihe damga vurduğunu, insanlığa eserler verdiğini ve birçok dini, kültürü etnik yapıyı bir arada tuttuğunu söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir imparatorluk olmamasına rağmen geçmişinin müktesebatını taşıyan bir devlet olduğunu belirten Gül, imparatorluk refleksinin istenilse de istenilmese de varolduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, "Küçük devletler zengin olamaz, çok renkli de olamaz. Tek renkli ve düzdür. Dolayısıyla tek renk ve yapıyla büyüklük çelişir. Türkiye Cumhuriyeti büyük olduğuna göre ve büyük bir geçmişi temsil ettiğine göre ülkemizin de o kadar çok gerçekleri varki işte bu gerçekler bugün bu salonda. Doğuya gidiyorsunuz farklı gelenekler, şiveler, kuzeye gidiyorsunuz aynı şekilde... Diyarbakır'a gidiyorsunuz kültürü farklı, şive farklı. Birşey varki bir olan hepimiz bu ülkenin sahibiyiz ve bu ülkenin mensuplarıyız, asil vatandaşlarıyız. Geçmişte o kadar büyük özgüven içerisinde olduk ki camiyle, kiliseyi ve sinagogu yan yana yapacak, cemaati olduğuna hitap edebilecek ve onun bütün ihtiyaçlarını yerine getirebilecek bir özgüven içerisinde olduk. Bu özgüveni bugün de taşımamız gerekir. Bugün burada bunu görüyorum. Bizim aslında birbirimizin farklılıklarını görüp, bilip onlara saygı göstermemiz ve kabullenmemiz gerekiyor. İnsan doğduğu yerde büyürse bütün dünyayı ve ülkeyi öyle zanneder ama ne zaman ki gezer, görür, tanır ve bilirse o zaman çeşitlilikleri, farklılıkları görür. O zaman ya herkesi bir dizayn içine sokmak için zorlayacaktır ki bu dünyada hiçbir zaman mümkün olmamıştır veya herkesin gerçeğine saygı gösterecektir. Saygı gösterince de karşılıklı sevgi olacaktır, muhabbet olacaktır" dedi.
Türkiye’de yaşan herkesin eşit olduğunu ifade eden Gül, "Dolayısıyla yapılacak tek şey, ayrılık, gayrılık değil, hep beraber olmak, birbirimize saygı göstermek, sevgi göstermek ve ülkenin bütün kurallarını, hepimizin eşit bir şekilde onlara aynı mesafede olduğumuzu düşünüp, onların hepimize eşit şekilde uygulandığını görmek" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül şöyle devam etti: "Bugün buradan hep beraber Türkiye'nin zenginliğini görüyoruz ve bunun değerini biliyoruz. Bugün hep beraber tekrar ülkemize sahip çıkıyoruz, birbirimiz sevdiğimizi görüyoruz. Bu tip toplantılardan kimse farklı anlamlar çıkarmamalı. Bunlar daha çok olsun. Türkiye'nin her tarafında herkes bir araya gelmeye çalışsın. Herkes birbirini zorlasın, tanımaya başlasın. Birbirimizi tanımadıkça o zaman arkadan hikayeler üretiriz. Birbirimiz tanıdıkça muhabbet, sevgi giderek artar. Çok şükür aslında Türkiye'de bu yönde büyük mesafeler almış bulunmaktayız. Çevremize baktığımızda ne büyük sıkıntıların olduğunu ve büyük acıların çekildiğini görüyoruz. Çok şükür bunlardan uzağız. Bizim de sıkıntılarımız var tabii ki ancak bunları aşacak güç bizde var. Memleketimizi çevremizdeki bu sıkıntılardan korumalı ve daha çok dayanışmamızı artırmalı, her bakımdan kendi dertlerimiz çözmek için daha çok gayret gösterip bir taraftan devlet olarak resmi sorumlulukları olanlar gayret gösterirken bir taraftan sivil toplum örgütleri, ülkenin değerli yazarları çizerleri.. Herkese büyük iş düşmektedir. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllar çok daha parlak olacaktır. Geriye baktığımızda 'bazen nelerle uğraşmışız' diyeceğiz. Ve inanıyorum ki bizim çocuklarımız, torunlarımız, önümüzdeki nesiller çok daha müreffeh, parlak, ekonomik ve demokratik ve hukuk standartları olarak çok daha gelişmiş bir ülkede yaşayacaklardır. Bunun olmaması için hiçbir sebep yoktur. Biz birçok kritik eşikleri aşmış bir ülkeyiz. Birçok büyük sıkıntıları geride bırakmış bir ülkeyiz" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Burada bir konuşma yapan Gül, Ramazan ayının kardeşlik ayı olduğunu ifade ederek, böyle bir ayda ülkenin dört bir tarafında Ramazan ayının ruhuna uygun faaliyetlerin olduğunu anlattı. Salona baktığında Türkiye'nin bütün çeşitliliğini gördüğünü kaydeden Gül, Türkiye'nin bütün her kesiminden kişilerin salonda bir arada olduğunu ifade etti.
Bütün problemlerin insanların birbirini bilmemesinden ve tanımamasından kaynaklandığını dile getiren Gül, dünyadaki büyük devletlerden biri olan Türkiye'nin tarih boyunca cihanşümul imparatorluklar kurduğunu, tarihe damga vurduğunu, insanlığa eserler verdiğini ve birçok dini, kültürü etnik yapıyı bir arada tuttuğunu söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir imparatorluk olmamasına rağmen geçmişinin müktesebatını taşıyan bir devlet olduğunu belirten Gül, imparatorluk refleksinin istenilse de istenilmese de varolduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, "Küçük devletler zengin olamaz, çok renkli de olamaz. Tek renkli ve düzdür. Dolayısıyla tek renk ve yapıyla büyüklük çelişir. Türkiye Cumhuriyeti büyük olduğuna göre ve büyük bir geçmişi temsil ettiğine göre ülkemizin de o kadar çok gerçekleri varki işte bu gerçekler bugün bu salonda. Doğuya gidiyorsunuz farklı gelenekler, şiveler, kuzeye gidiyorsunuz aynı şekilde... Diyarbakır'a gidiyorsunuz kültürü farklı, şive farklı. Birşey varki bir olan hepimiz bu ülkenin sahibiyiz ve bu ülkenin mensuplarıyız, asil vatandaşlarıyız. Geçmişte o kadar büyük özgüven içerisinde olduk ki camiyle, kiliseyi ve sinagogu yan yana yapacak, cemaati olduğuna hitap edebilecek ve onun bütün ihtiyaçlarını yerine getirebilecek bir özgüven içerisinde olduk. Bu özgüveni bugün de taşımamız gerekir. Bugün burada bunu görüyorum. Bizim aslında birbirimizin farklılıklarını görüp, bilip onlara saygı göstermemiz ve kabullenmemiz gerekiyor. İnsan doğduğu yerde büyürse bütün dünyayı ve ülkeyi öyle zanneder ama ne zaman ki gezer, görür, tanır ve bilirse o zaman çeşitlilikleri, farklılıkları görür. O zaman ya herkesi bir dizayn içine sokmak için zorlayacaktır ki bu dünyada hiçbir zaman mümkün olmamıştır veya herkesin gerçeğine saygı gösterecektir. Saygı gösterince de karşılıklı sevgi olacaktır, muhabbet olacaktır" dedi.
Türkiye’de yaşan herkesin eşit olduğunu ifade eden Gül, "Dolayısıyla yapılacak tek şey, ayrılık, gayrılık değil, hep beraber olmak, birbirimize saygı göstermek, sevgi göstermek ve ülkenin bütün kurallarını, hepimizin eşit bir şekilde onlara aynı mesafede olduğumuzu düşünüp, onların hepimize eşit şekilde uygulandığını görmek" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül şöyle devam etti: "Bugün buradan hep beraber Türkiye'nin zenginliğini görüyoruz ve bunun değerini biliyoruz. Bugün hep beraber tekrar ülkemize sahip çıkıyoruz, birbirimiz sevdiğimizi görüyoruz. Bu tip toplantılardan kimse farklı anlamlar çıkarmamalı. Bunlar daha çok olsun. Türkiye'nin her tarafında herkes bir araya gelmeye çalışsın. Herkes birbirini zorlasın, tanımaya başlasın. Birbirimizi tanımadıkça o zaman arkadan hikayeler üretiriz. Birbirimiz tanıdıkça muhabbet, sevgi giderek artar. Çok şükür aslında Türkiye'de bu yönde büyük mesafeler almış bulunmaktayız. Çevremize baktığımızda ne büyük sıkıntıların olduğunu ve büyük acıların çekildiğini görüyoruz. Çok şükür bunlardan uzağız. Bizim de sıkıntılarımız var tabii ki ancak bunları aşacak güç bizde var. Memleketimizi çevremizdeki bu sıkıntılardan korumalı ve daha çok dayanışmamızı artırmalı, her bakımdan kendi dertlerimiz çözmek için daha çok gayret gösterip bir taraftan devlet olarak resmi sorumlulukları olanlar gayret gösterirken bir taraftan sivil toplum örgütleri, ülkenin değerli yazarları çizerleri.. Herkese büyük iş düşmektedir. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllar çok daha parlak olacaktır. Geriye baktığımızda 'bazen nelerle uğraşmışız' diyeceğiz. Ve inanıyorum ki bizim çocuklarımız, torunlarımız, önümüzdeki nesiller çok daha müreffeh, parlak, ekonomik ve demokratik ve hukuk standartları olarak çok daha gelişmiş bir ülkede yaşayacaklardır. Bunun olmaması için hiçbir sebep yoktur. Biz birçok kritik eşikleri aşmış bir ülkeyiz. Birçok büyük sıkıntıları geride bırakmış bir ülkeyiz" diye konuştu.