Başkan Kocaoğlu, İzmir'in Büyükşehir Tecrübesini Muğla'da Anlattı
Muğla’da düzenlenen “Büyükşehir Belediyeciliği” konulu panele katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, büyükşehir olacak yeni iller arasında gösterilen Muğla’da tecrübe ve önerilerini anlattı.
Kocaoğlu, Muğla Kadın Meclisi Başkanı Özlem Şahin Güngör’ün moderatörlüğünde yapılan, Prof. Dr. Ruşen Keleş ve İçişleri Bakanlığı 1. Hukuk Müşavir Yardımcısı Hasan Hüseyin Can’ın konuşmacı olduğu panele, Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya ve Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ ile birlikte katıldı.
Demokrasinin şehirlerden başladığını belirten Başkan Kocaoğlu, “Eğer bir ülke, gerçek anlamda demokrasinin uygulandığı bir ülke olacaksa mutlaka yerel yönetimlerin güçlenmesi gerekir. Yerelde demokrasi başlamadan, Ankara’da demokrasi kurulamaz. Demokrasi uygulanıyor mu, merkezî hükümet adil davranıyor mu, önce buna bakmak lazım. İzmir’e gelip, 'Ayrım yapmıyoruz.' diye nutuk atılıyor ama ben, mezarlık yerini bile kamulaştırmak zorunda kalıyorum. Ama ben, meydan düzenlemesi için Buca Kasaplar Meydanı’ndaki bin 300 metrekarelik Hazine payını 1 milyon 750 bin liraya satın almak zorunda kalıyorum. Raylı sistem için bugüne kadar 1 milyar liranın üzerinde para harcadım ama 18 yıldır 1 metre metro yapmayan Ankara’da bu, Ulaştırma Bakanlığı’nın işi olarak görülüyor. Bakanlığın Ankara Metrosu için harcayacağı para, 2 ile 3 milyar lira arasında. Bu adil midir? Siz halka hizmet ediyorsanız herkese aynı pencereden bakmalı, adil hizmet götürmeli, alt kimlik ve siyaset gibi konularda ayrımcılık yapmamalısınız.” dedi.
Hükümetin İzmir’de yapacağı işlerin öncelik sıralamasının doğru olmadığını savunan Kocaoğlu, bunun en büyük sebebinin diyalog sağlanamamasını olduğunu söyledi.
Yerel yönetimlerin mutlaka güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “İli, ilçeyi kurarken, parayı dağıtırken, beldeyi kapatırken hep nüfus diyoruz. Tek kriterle bir beldeyi, ili, ilçeyi belirleyemezsiniz. Bunu yaparsanız çok hatanız olur. Örneğin Yeni Foça, çok eski bir yerleşim birimi; burasını Foça’ya bağlıyorsunuz. Aydınoğulları’nın merkezi Birgi’yi de belediye olmaktan çıkarıp mahalle yapacaksınız. Birgi gibi tarihi, turistik bir beldenin kapanması, bu tek kriterle hareket etmenin getirdiği sıkıntıdır. Benim 400 bin nüfuslu ilçe belediyelerim imar yetkisine sahip değil ama 2 bin nüfuslu yerler planlama yapabiliyor. Kentin geleceği açısından her ilin planlama otoritesinin belirlenmesi gerekiyor. İlçe ve büyükşehir belediyelerinin yetkilerinin, herkesin anlayacağı ve arada problem çıkmayacak şekilde çizilmesi lazım ama en başta da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Örneğin biz, izin almadan sahilde bir karış yere giremiyoruz, son imza hep Ankara’da. Maden arama ruhsatlarını geçen seneye kadar büyükşehir belediyeleri veriyordu, şimdi bu da yok. Efem Çukuru’ndaki altın arama faaliyetine ruhsat vermemiştik ama yetkimiz kalmadığı için açtığımız davalardan biri düştü. Oysa biz, belediyeler olarak devletin önemli bir kurumuyuz. Yetkisiz bir iş yapamayız. Kentin zararına olacağını gördüğümüz konularda, yetkilerimiz içinde belli şeyleri engelleriz, yasal olarak mücadele ederiz. Yetkimiz yoksa da halkın önüne düşer yürürüz.” şeklinde konuştu.
Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün ise büyükşehirler konusunda ne olacağını bilemedikleri bir kanunu tartıştıklarını ve ellerinde herhangi bir tasarı bulunmadığını söyledi.
Başkan Gürün, şöyle devam etti: “Her şeyi bizden iyi bilen büyüklerimizin, bize sormadan çıkaracakları bir yasayı tartışıyoruz. Bazı illeri büyükşehir yapmakla Türkiye’deki yerel yönetim sorunları çözülecek mi? Yetki ve kaynakla donatılacak mıyız? Bunları bilemiyoruz.”
Demokrasinin şehirlerden başladığını belirten Başkan Kocaoğlu, “Eğer bir ülke, gerçek anlamda demokrasinin uygulandığı bir ülke olacaksa mutlaka yerel yönetimlerin güçlenmesi gerekir. Yerelde demokrasi başlamadan, Ankara’da demokrasi kurulamaz. Demokrasi uygulanıyor mu, merkezî hükümet adil davranıyor mu, önce buna bakmak lazım. İzmir’e gelip, 'Ayrım yapmıyoruz.' diye nutuk atılıyor ama ben, mezarlık yerini bile kamulaştırmak zorunda kalıyorum. Ama ben, meydan düzenlemesi için Buca Kasaplar Meydanı’ndaki bin 300 metrekarelik Hazine payını 1 milyon 750 bin liraya satın almak zorunda kalıyorum. Raylı sistem için bugüne kadar 1 milyar liranın üzerinde para harcadım ama 18 yıldır 1 metre metro yapmayan Ankara’da bu, Ulaştırma Bakanlığı’nın işi olarak görülüyor. Bakanlığın Ankara Metrosu için harcayacağı para, 2 ile 3 milyar lira arasında. Bu adil midir? Siz halka hizmet ediyorsanız herkese aynı pencereden bakmalı, adil hizmet götürmeli, alt kimlik ve siyaset gibi konularda ayrımcılık yapmamalısınız.” dedi.
Hükümetin İzmir’de yapacağı işlerin öncelik sıralamasının doğru olmadığını savunan Kocaoğlu, bunun en büyük sebebinin diyalog sağlanamamasını olduğunu söyledi.
Yerel yönetimlerin mutlaka güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “İli, ilçeyi kurarken, parayı dağıtırken, beldeyi kapatırken hep nüfus diyoruz. Tek kriterle bir beldeyi, ili, ilçeyi belirleyemezsiniz. Bunu yaparsanız çok hatanız olur. Örneğin Yeni Foça, çok eski bir yerleşim birimi; burasını Foça’ya bağlıyorsunuz. Aydınoğulları’nın merkezi Birgi’yi de belediye olmaktan çıkarıp mahalle yapacaksınız. Birgi gibi tarihi, turistik bir beldenin kapanması, bu tek kriterle hareket etmenin getirdiği sıkıntıdır. Benim 400 bin nüfuslu ilçe belediyelerim imar yetkisine sahip değil ama 2 bin nüfuslu yerler planlama yapabiliyor. Kentin geleceği açısından her ilin planlama otoritesinin belirlenmesi gerekiyor. İlçe ve büyükşehir belediyelerinin yetkilerinin, herkesin anlayacağı ve arada problem çıkmayacak şekilde çizilmesi lazım ama en başta da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor. Örneğin biz, izin almadan sahilde bir karış yere giremiyoruz, son imza hep Ankara’da. Maden arama ruhsatlarını geçen seneye kadar büyükşehir belediyeleri veriyordu, şimdi bu da yok. Efem Çukuru’ndaki altın arama faaliyetine ruhsat vermemiştik ama yetkimiz kalmadığı için açtığımız davalardan biri düştü. Oysa biz, belediyeler olarak devletin önemli bir kurumuyuz. Yetkisiz bir iş yapamayız. Kentin zararına olacağını gördüğümüz konularda, yetkilerimiz içinde belli şeyleri engelleriz, yasal olarak mücadele ederiz. Yetkimiz yoksa da halkın önüne düşer yürürüz.” şeklinde konuştu.
Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün ise büyükşehirler konusunda ne olacağını bilemedikleri bir kanunu tartıştıklarını ve ellerinde herhangi bir tasarı bulunmadığını söyledi.
Başkan Gürün, şöyle devam etti: “Her şeyi bizden iyi bilen büyüklerimizin, bize sormadan çıkaracakları bir yasayı tartışıyoruz. Bazı illeri büyükşehir yapmakla Türkiye’deki yerel yönetim sorunları çözülecek mi? Yetki ve kaynakla donatılacak mıyız? Bunları bilemiyoruz.”