Islak İmzalı Cunta Belgelerini Emniyet Deşifre Etti
28 Şubat sürecinde Necmettin Erbakan'ın yakın kurmaylarından olan eski Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç, 'postmodern darbe'nin perde arkasını anlattı.
Emniyet kanalıyla cunta faaliyetlerini deşifre eden 'orijinal-ıslak imzalı' bütün belgelerin hükümetin eline geçtiğini belirten Malkoç, suç delillerinin ortaya çıktığını öğrenen cuntacıların paniklediğini söyledi. Malkoç, 'RP hedefti ama onun üzerinden toplum ve değerleriyle uğraşıldı. Cuntacılar, dini hayattan silmeye çalıştılar. İstanbul, Anadolu sermayesini yutmaya çalıştı; CHP egemen bürokrasi de Anadolu çocuklarını. Demokrasi askıya alındı. ' dedi.
Hukukçu Şeref Malkoç, uzun yıllar Erbakan'ın en yakınında bulundu. 28 Şubat'a milletvekili iken bizzat tanıklık etti. Artık HAS Parti'de genel başkan yardımcısı. O süreçte yaşadıklarını Zaman'a anlattı. Malkoç'a göre, 28 Şubat, içerideki Refah Partisi (RP) karşıtlığıyla NATO menfaatlerinin paralelleşmesiydi. Devletin en güçlü organı TSK ile halkın en güçlü siyasi örgütü RP birbiriyle vuruşturuldu. RP hedefti ama onun üzerinden toplum ve değerleriyle uğraşıldı. Cuntacılar, dini hayattan silmeye çalıştılar. İstanbul, Anadolu sermayesini yutmaya çalıştı; CHP egemen bürokrasi de, Anadolu çocuklarını. Demokrasi askıya alındı.
Malkoç, baskı uygulanan siyasetin korkutulduğundan bahsediyor. DYP'lilerin 'Asker, kışlalarda misafir edecekleri yerleri bize gösterdi. ' dediklerini hatırlıyor. 'İnsanları parayla ikna ettiler. Milyonlarca dolar döndü. Az alan yakınıyordu. Kimini de tehditle. Basını kullandılar. Ahlaki zaafları olanları daha rahat kafaladılar. ' diye ekliyor.
28 Şubat MGK'sı öncesi her kurumdan rapor istenir. Erbakan, 'Çalışmanızı getirin, bakalım. ' diyerek MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ı çağırır. 'İrticai faaliyetler... İrticai faaliyetleri sürdüren bir parti seçimlerde şu kadar oy aldı, Milli Gençlik... ' ifadeleriyle devam eder rapor. Erbakan, 'Bu anlattığınız benim, biziz; böyle rapor mu olur? Düzeltin getirin. ' der. Gerisini Malkoç anlatıyor: 'Düzeltilmiş hali MGK'da MİT raporu olarak okunuyor. Asker kanadı şaşkın. 'Bir dakika, bizdeki rapor bu değil, başka' itirazları. Meğer, askere, MİT'e hazırlattıkları o ilk rapor gitmiş. '
Erbakan'ın süreçteki tavrı eleştirildi. Malkoç ise buna tam katılmıyor. Cuntanın 'Bunlar kavgayı başlatır, biz ezer geçeriz' hesabından bahsederken günün şartlarında direnç gösterildiğini ileri sürüyor: 'Erbakan, kavganın Müslümanlar aleyhine olacağını düşünüyordu. Namlu gösterilince, zamana yayarak anayasal zeminde çözeceğine inandı. Parti liderlerine 'Sadece RP'ye değil, Türk siyasetine yapılmıştır.' dedi. Diğerleri koltuk hesabı yaptı. '
14 Haziran'ı 15'ine bağlayan gece, Ankara darbe söylentileriyle sallanıyordu. Erbakan, parti yöneticilerini çağırdı. Herkes, 'Darbe yapılacak, nasıl tedbir alacağımızı konuşacağız. ' diye düşündü. Malkoç, karşılaştıkları manzarayı şöyle anlatıyor: 'Gittik, kurmay kadrosu orada. Hoca, D-8 toplantısını planlıyor, bizimle detaylarını konuşacakmış. Telaşı yoktu. Bazı arkadaşlar, 'Hocam, darbe olacağı söyleniyor. Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı bir arayın.' dediler. Aradı ama Karadayı telefona çıkmadı. '
GENELKURMAY'DAN ANAYASA MAHKEMESİ'NE DOSYA
RP hakkındaki kapatma davası sürerken Anayasa Mahkemesi ile parti irtibatını da Malkoç kuruyordu. Mahkeme Başkanı Yekta Güngör Özden, 'Hukuka güvenin, delillere bakarak karar veririz. ' diyordu. Ancak Malkoç, kendisini ziyaretlerinden birinde gördüklerine şaşıracaktı: 'O arada Genelkurmay'dan bir dosya geldi. Dava sürecinde bunu istedik. 'Aradık yok, Genelkurmay'a iade ettik.' dediler. Hukukçu muhasebesi yaptı. Kapatma kararını kendi emekliliğinden sonraya bıraktı. '
Toplumun uzun süre travmadan kurtulamadığını söyleyen Malkoç, resmin TSK'ya dönük ve kendisini üzen yönünü ise şöyle özetliyor: 'Vatandaşta 'Bunlar dine karşıymış' algısı oluşturuldu. Peygamber ocağı ama başörtümüze, Kur'an kursumuza müdahale ediyorlar' yakınmalarına yol açtılar. RP iktidarı kaybetti ama TSK da halkın gözünde yıprandı. ' Malkoç, benzer hadiselerin yaşanmaması için de şu önerileri sıralıyor: 'Türkiye'de eğer siyasiler anayasa dışı faaliyetlere karşı, millet iradesine sahip çıkarsa, yaşanmaz. Anayasa mutlaka değişmeli. YAŞ ve MGK anayasal kurum olmaktan çıkarılmalı. Askerî lise ve okulların müfredatları uluslararası hukuk ve demokrasiye uyumlu hale getirilmeli. '
Hukukçu Şeref Malkoç, uzun yıllar Erbakan'ın en yakınında bulundu. 28 Şubat'a milletvekili iken bizzat tanıklık etti. Artık HAS Parti'de genel başkan yardımcısı. O süreçte yaşadıklarını Zaman'a anlattı. Malkoç'a göre, 28 Şubat, içerideki Refah Partisi (RP) karşıtlığıyla NATO menfaatlerinin paralelleşmesiydi. Devletin en güçlü organı TSK ile halkın en güçlü siyasi örgütü RP birbiriyle vuruşturuldu. RP hedefti ama onun üzerinden toplum ve değerleriyle uğraşıldı. Cuntacılar, dini hayattan silmeye çalıştılar. İstanbul, Anadolu sermayesini yutmaya çalıştı; CHP egemen bürokrasi de, Anadolu çocuklarını. Demokrasi askıya alındı.
Malkoç, baskı uygulanan siyasetin korkutulduğundan bahsediyor. DYP'lilerin 'Asker, kışlalarda misafir edecekleri yerleri bize gösterdi. ' dediklerini hatırlıyor. 'İnsanları parayla ikna ettiler. Milyonlarca dolar döndü. Az alan yakınıyordu. Kimini de tehditle. Basını kullandılar. Ahlaki zaafları olanları daha rahat kafaladılar. ' diye ekliyor.
28 Şubat MGK'sı öncesi her kurumdan rapor istenir. Erbakan, 'Çalışmanızı getirin, bakalım. ' diyerek MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ı çağırır. 'İrticai faaliyetler... İrticai faaliyetleri sürdüren bir parti seçimlerde şu kadar oy aldı, Milli Gençlik... ' ifadeleriyle devam eder rapor. Erbakan, 'Bu anlattığınız benim, biziz; böyle rapor mu olur? Düzeltin getirin. ' der. Gerisini Malkoç anlatıyor: 'Düzeltilmiş hali MGK'da MİT raporu olarak okunuyor. Asker kanadı şaşkın. 'Bir dakika, bizdeki rapor bu değil, başka' itirazları. Meğer, askere, MİT'e hazırlattıkları o ilk rapor gitmiş. '
Erbakan'ın süreçteki tavrı eleştirildi. Malkoç ise buna tam katılmıyor. Cuntanın 'Bunlar kavgayı başlatır, biz ezer geçeriz' hesabından bahsederken günün şartlarında direnç gösterildiğini ileri sürüyor: 'Erbakan, kavganın Müslümanlar aleyhine olacağını düşünüyordu. Namlu gösterilince, zamana yayarak anayasal zeminde çözeceğine inandı. Parti liderlerine 'Sadece RP'ye değil, Türk siyasetine yapılmıştır.' dedi. Diğerleri koltuk hesabı yaptı. '
14 Haziran'ı 15'ine bağlayan gece, Ankara darbe söylentileriyle sallanıyordu. Erbakan, parti yöneticilerini çağırdı. Herkes, 'Darbe yapılacak, nasıl tedbir alacağımızı konuşacağız. ' diye düşündü. Malkoç, karşılaştıkları manzarayı şöyle anlatıyor: 'Gittik, kurmay kadrosu orada. Hoca, D-8 toplantısını planlıyor, bizimle detaylarını konuşacakmış. Telaşı yoktu. Bazı arkadaşlar, 'Hocam, darbe olacağı söyleniyor. Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı bir arayın.' dediler. Aradı ama Karadayı telefona çıkmadı. '
GENELKURMAY'DAN ANAYASA MAHKEMESİ'NE DOSYA
RP hakkındaki kapatma davası sürerken Anayasa Mahkemesi ile parti irtibatını da Malkoç kuruyordu. Mahkeme Başkanı Yekta Güngör Özden, 'Hukuka güvenin, delillere bakarak karar veririz. ' diyordu. Ancak Malkoç, kendisini ziyaretlerinden birinde gördüklerine şaşıracaktı: 'O arada Genelkurmay'dan bir dosya geldi. Dava sürecinde bunu istedik. 'Aradık yok, Genelkurmay'a iade ettik.' dediler. Hukukçu muhasebesi yaptı. Kapatma kararını kendi emekliliğinden sonraya bıraktı. '
Toplumun uzun süre travmadan kurtulamadığını söyleyen Malkoç, resmin TSK'ya dönük ve kendisini üzen yönünü ise şöyle özetliyor: 'Vatandaşta 'Bunlar dine karşıymış' algısı oluşturuldu. Peygamber ocağı ama başörtümüze, Kur'an kursumuza müdahale ediyorlar' yakınmalarına yol açtılar. RP iktidarı kaybetti ama TSK da halkın gözünde yıprandı. ' Malkoç, benzer hadiselerin yaşanmaması için de şu önerileri sıralıyor: 'Türkiye'de eğer siyasiler anayasa dışı faaliyetlere karşı, millet iradesine sahip çıkarsa, yaşanmaz. Anayasa mutlaka değişmeli. YAŞ ve MGK anayasal kurum olmaktan çıkarılmalı. Askerî lise ve okulların müfredatları uluslararası hukuk ve demokrasiye uyumlu hale getirilmeli. '