“Yasağı Kabul Etmeyiz Biz”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Valiliği’nin 29 Ekim kutlamalarına ilişkin yasağına tepki gösterdi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin istihbaratlarla yönetilen bir devlet olmadığını belirterek, “Başbakan ve onun uzantıları yasak getiriyorlar. Yasağı kabul etmeyiz biz” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin tutuklu milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Yaklaşık 2.5 saat içeride kalan Kılıçdaroğlu, tutuklu vekillerle bayramlaştı. Kılıçdaroğlu, ziyaretin ardından cezaevi önünde basın mensuplarına açıklama yaptı.
Tutuklu ve hükümlülerle ailelerinin bayramlarını kutlayan Kılıçdaroğlu, “Ayrıca bu vesileyle bayramın ülkemiz için barış getirmesini, huzur getirmesini, herkesin birbirini sevdiği bir Türkiye olmasını yürekten istiyorum ve diliyorum. Az önce arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Ülkede adalete ihtiyacımız var, ülkede demokrasiye, barışa ihtiyacımız var. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Çünkü adalet mülkün temelidir. Adaleti yarım sağlayamazsınız, birilerinin iradesine göre de adalet olmaz. Adalet kamu vicdanı demektir. Savunma hakkının olmadığı, kısıtlandığı, avukatların konuşturulmadığı, kişi kendisini savunacak diye duruşmalardan men edildiği bir düzende adalet sağlanmaz. Adalete hepimizin ihtiyacı var” diye konuştu.
“Biz hiçbir zaman kimse yargılanmasın diye bir iddiada bulunmadık” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Elbette ki yargılanabilirler. Ama yargılamanın adalet içinde olması lazım. Silivri toplama kampında adalet yoktur, burada yargılama da yoktur. Önyargılı bir anlayışla davalara bakılmaktadır. Bizi rahatsız eden budur. Eğer burada bu tür yargılamalar yapılıyorsa, sadece bizi rahatsız etmiyor. AB İlerleme Raporlarında bu davalardan şikayet ediliyor. Gazeteciler, bilim insanları, milletvekilleri, askerler, üniversite öğrencileri tutuklu. Nedir bu kadar tutuklu olmalarının sebebi? Bunlar demokrasi istiyorlar. Demokrasi istemek ne zamandan beri tutuklu olmayı gerektiriyor. Bunlar özgürlük istiyorlar. Demokrasinin olmadığı ülkelerde ancak bu kadar tutuklu olabilir. Kişi düşüncelerini açıklayacak. Düşüncelerin özgürce dile getirildiği bir düzenin demokrasi olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Sen düşünceni açıkladın, ben senin düşüncene katılmıyorum, o zaman seni hapse atacağım. Bu doğru değil. Silivri’de sadece insanlar kalmıyor, onların yakınları da bir anlamda hapiste.”
“BU ÜLKENİN KURUCUSUNUN SAYGIYLA ANILMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR”
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin şu anda yarı açık bir cezaevi görünümünde olduğunu savunarak, “İnsanlar telefonla konuşmaktan konuşmaya korkuyorlar, Başbakan’ı eleştirmeye korkuyorlar, başımıza bir iş gelir diye. Demokrasinin her geçen gün, her geçen yıl, her seçim sonrası daha da kökleşmesini, derinleşmesini beklerken demokrasinin kısıtlandığını görüyoruz, özgürlüklerin kısıtlandığını görüyoruz” dedi.
Ankara’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, “Hepimizin kıvanç duyduğu, beraber kurduğumuz bir Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yasakla mı gelir? Bir bayramın yasaklandığını hangi demokraside gördün. Ankara’da yasak getiriyorlar. Bu ülkenin kurucusunun saygıyla anılmasını engellemek istiyorlar. Bir insanın elinde bir karanfil demetiyle gidip Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeline bırakması ne zamandan beri suç oldu, ne zamandan beri yasaklanmaya başladı? Yeni bir iklime, yeni bir söyleme ihtiyacımız var. Düşüncelerine katılmadığımız insanların da düşüncelerini özgürce dile getirdikleri bir rejime, düzene ihtiyacımız var” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, insan hakları ihlallerinin bu kadar artmış olmasının Türkiye ve demokrasi açısından ciddi bir kayıp olduğunu ifade etti.
“Eğer 100’e yakın gazeteci hapisteyse, siz kalkıp da ‘Türkiye’de demokrasi vardır’ diye söyleseniz dahi kimseyi inandıramazsınız, inanmıyorlar da zaten” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Brüksel’e ilk gittiğimde tutuklu gazeteci sayısı 35’ti. Her yargı reformu paketinden sonra içerideki gazeteci sayısı arttı. İnsanlar içeride yatıyorlar, hangi gerekçesiyle tutuklandıklarını bilmiyorlar. Bir bilim insanı, hayat kurtaran bir insan, böbrek nakli yapacak, karaciğer nakli yapacak. Hayır diyorlar sen içeride kalacaksın. Bir milletvekili halkın oylarıyla seçilmiş. Halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekilini siz hangi gerekçeyle hapiste tutuyorsunuz? Parlamento yasa çıkartıyor, somut gerekçelerin yazılması alazım diye. Mahkeme kararına bakıyorsunuz, hiçbir somut gerekçe yok. Eğer yargı organı yasama organını kontrol etmeye kalktıysa, baskı kuruyorsa, kimse kusura bakmasın ama yasama organının başındaki kişi görevini yapmıyor demektir. Güçler ayrılığı ilkesi var ama bir gücün diğer güce tahakkümü söz konusu değildir demokrasilerde. Umuyorum Türkiye bu süreci bayram sonrası da sürdürür, ülkemize demokrasi gelir, özgürlükler gelir, insanlar düşüncelerini özgürce dile getirdiklerinde tutuklanmayacaklarından emin olurlar, hapse atılmayacaklarından emin olurlar, Türkiye’yi güzel bir barış denize döndürmüş oluruz.”
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ İSTİHBARATLARLA YÖNETİLEMEZ”
“Türkiye Cumhuriyeti istihbaratlarla yönetilen bir devlet değildir” diyen Kılıçdaoğlu, toplantı ve gösteri yapma hakkının anayasada yer aldığına işaret etti. “İstihbarat geldi biz yasaklıyoruz” anlayışının kabul edilemez olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, “Böyle bir anlayış olabilir mi? Bayram kutlaması yapıyorsunuz siz. Yasak geldiği için ben zaten 29 Ekim törenlerinde değil, halkın arasında olacağım. Onlarla beraber ben bayramı kutlayacağım. Resmi törenlerde olmak kolay, halkın arasında olmak zordur. Ben CHP’nin Genel Başkanı olarak zoru seçiyorum. Eğer bir bedel ödenecekse orada, o bedeli ödemeye hazırım. Biz Cumhuriyeti kurduk, istihbarat geldi biz Cumhuriyet’i kutlamaktan vazgeçelim anlayışını kabul etmeyiz. Bu çağdışı bir anlayıştır, korkulan bir anlayıştır. Bizim babalarımız, dedelerimiz Kurtuluş Savaşı’nı düşman geldi, korktuk diye yapmadılar. Tam tersine üstüne yürüdüler. Yedi düvele karşı mücadele ettiler, halkın egemenliğine dayalı Cumhuriyet’i kurdular” şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan ve onun uzantılarının yasak getirdiklerini savunarak, bu yasağı kabul etmediklerini söyledi.
29 Ekim’i halkın arasında kutlayacağını belirten Kılıçdaroğlu, “Yurttaşlarımdan tek isteğim var; herkes eline bir Türk bayrağı alarak gelsin oraya. Cumhuriyet’in kurulduğu TBMM önünde olacağım” dedi.
Başbakan Erdoğan’ın eleştirilerine de karşılık veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan ne söylerse söylesin. Bayram kutlamanın, hele hele Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamanın izni olmaz. Bu halkın bayramıdır, demokrasi bayramıdır, özgürlük bayramıdır. Cumhuriyet’i o kadar kolay kurmadık. Mücadele verildi.
Biz bayrağımıza boşuna al bayrak demiyoruz. Dedelerimizin kanının rengi var o bayrakta. Birileri kalkacak, istihbarat geldi. Sen devlet değil misin? Yasaklayarak mı önlem alıyorsun? Hiçbir şekilde istihbarata dayalı bir yasaklamayı demokrasiyle bağdaştırmıyoruz. Bunu söyleyen kişi de bu ülkede ben Başbakanlık yapıyorum diyorsa kimse kusura bakmasın ama istihbarattan güç alan bir devlet başkanı olmaz. Başbakan demokrasilerden ve özgürlüklerden güç alır. Eğer saygın bir toplum olmak istiyorsanız önce demokrasi ve özgürlüğü getireceksiniz” diye konuştu .
Kaynak: İHA
Kılıçdaroğlu, partisinin tutuklu milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Yaklaşık 2.5 saat içeride kalan Kılıçdaroğlu, tutuklu vekillerle bayramlaştı. Kılıçdaroğlu, ziyaretin ardından cezaevi önünde basın mensuplarına açıklama yaptı.
Tutuklu ve hükümlülerle ailelerinin bayramlarını kutlayan Kılıçdaroğlu, “Ayrıca bu vesileyle bayramın ülkemiz için barış getirmesini, huzur getirmesini, herkesin birbirini sevdiği bir Türkiye olmasını yürekten istiyorum ve diliyorum. Az önce arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Ülkede adalete ihtiyacımız var, ülkede demokrasiye, barışa ihtiyacımız var. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Çünkü adalet mülkün temelidir. Adaleti yarım sağlayamazsınız, birilerinin iradesine göre de adalet olmaz. Adalet kamu vicdanı demektir. Savunma hakkının olmadığı, kısıtlandığı, avukatların konuşturulmadığı, kişi kendisini savunacak diye duruşmalardan men edildiği bir düzende adalet sağlanmaz. Adalete hepimizin ihtiyacı var” diye konuştu.
“Biz hiçbir zaman kimse yargılanmasın diye bir iddiada bulunmadık” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Elbette ki yargılanabilirler. Ama yargılamanın adalet içinde olması lazım. Silivri toplama kampında adalet yoktur, burada yargılama da yoktur. Önyargılı bir anlayışla davalara bakılmaktadır. Bizi rahatsız eden budur. Eğer burada bu tür yargılamalar yapılıyorsa, sadece bizi rahatsız etmiyor. AB İlerleme Raporlarında bu davalardan şikayet ediliyor. Gazeteciler, bilim insanları, milletvekilleri, askerler, üniversite öğrencileri tutuklu. Nedir bu kadar tutuklu olmalarının sebebi? Bunlar demokrasi istiyorlar. Demokrasi istemek ne zamandan beri tutuklu olmayı gerektiriyor. Bunlar özgürlük istiyorlar. Demokrasinin olmadığı ülkelerde ancak bu kadar tutuklu olabilir. Kişi düşüncelerini açıklayacak. Düşüncelerin özgürce dile getirildiği bir düzenin demokrasi olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Sen düşünceni açıkladın, ben senin düşüncene katılmıyorum, o zaman seni hapse atacağım. Bu doğru değil. Silivri’de sadece insanlar kalmıyor, onların yakınları da bir anlamda hapiste.”
“BU ÜLKENİN KURUCUSUNUN SAYGIYLA ANILMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR”
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin şu anda yarı açık bir cezaevi görünümünde olduğunu savunarak, “İnsanlar telefonla konuşmaktan konuşmaya korkuyorlar, Başbakan’ı eleştirmeye korkuyorlar, başımıza bir iş gelir diye. Demokrasinin her geçen gün, her geçen yıl, her seçim sonrası daha da kökleşmesini, derinleşmesini beklerken demokrasinin kısıtlandığını görüyoruz, özgürlüklerin kısıtlandığını görüyoruz” dedi.
Ankara’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, “Hepimizin kıvanç duyduğu, beraber kurduğumuz bir Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yasakla mı gelir? Bir bayramın yasaklandığını hangi demokraside gördün. Ankara’da yasak getiriyorlar. Bu ülkenin kurucusunun saygıyla anılmasını engellemek istiyorlar. Bir insanın elinde bir karanfil demetiyle gidip Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeline bırakması ne zamandan beri suç oldu, ne zamandan beri yasaklanmaya başladı? Yeni bir iklime, yeni bir söyleme ihtiyacımız var. Düşüncelerine katılmadığımız insanların da düşüncelerini özgürce dile getirdikleri bir rejime, düzene ihtiyacımız var” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, insan hakları ihlallerinin bu kadar artmış olmasının Türkiye ve demokrasi açısından ciddi bir kayıp olduğunu ifade etti.
“Eğer 100’e yakın gazeteci hapisteyse, siz kalkıp da ‘Türkiye’de demokrasi vardır’ diye söyleseniz dahi kimseyi inandıramazsınız, inanmıyorlar da zaten” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Brüksel’e ilk gittiğimde tutuklu gazeteci sayısı 35’ti. Her yargı reformu paketinden sonra içerideki gazeteci sayısı arttı. İnsanlar içeride yatıyorlar, hangi gerekçesiyle tutuklandıklarını bilmiyorlar. Bir bilim insanı, hayat kurtaran bir insan, böbrek nakli yapacak, karaciğer nakli yapacak. Hayır diyorlar sen içeride kalacaksın. Bir milletvekili halkın oylarıyla seçilmiş. Halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekilini siz hangi gerekçeyle hapiste tutuyorsunuz? Parlamento yasa çıkartıyor, somut gerekçelerin yazılması alazım diye. Mahkeme kararına bakıyorsunuz, hiçbir somut gerekçe yok. Eğer yargı organı yasama organını kontrol etmeye kalktıysa, baskı kuruyorsa, kimse kusura bakmasın ama yasama organının başındaki kişi görevini yapmıyor demektir. Güçler ayrılığı ilkesi var ama bir gücün diğer güce tahakkümü söz konusu değildir demokrasilerde. Umuyorum Türkiye bu süreci bayram sonrası da sürdürür, ülkemize demokrasi gelir, özgürlükler gelir, insanlar düşüncelerini özgürce dile getirdiklerinde tutuklanmayacaklarından emin olurlar, hapse atılmayacaklarından emin olurlar, Türkiye’yi güzel bir barış denize döndürmüş oluruz.”
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ İSTİHBARATLARLA YÖNETİLEMEZ”
“Türkiye Cumhuriyeti istihbaratlarla yönetilen bir devlet değildir” diyen Kılıçdaoğlu, toplantı ve gösteri yapma hakkının anayasada yer aldığına işaret etti. “İstihbarat geldi biz yasaklıyoruz” anlayışının kabul edilemez olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, “Böyle bir anlayış olabilir mi? Bayram kutlaması yapıyorsunuz siz. Yasak geldiği için ben zaten 29 Ekim törenlerinde değil, halkın arasında olacağım. Onlarla beraber ben bayramı kutlayacağım. Resmi törenlerde olmak kolay, halkın arasında olmak zordur. Ben CHP’nin Genel Başkanı olarak zoru seçiyorum. Eğer bir bedel ödenecekse orada, o bedeli ödemeye hazırım. Biz Cumhuriyeti kurduk, istihbarat geldi biz Cumhuriyet’i kutlamaktan vazgeçelim anlayışını kabul etmeyiz. Bu çağdışı bir anlayıştır, korkulan bir anlayıştır. Bizim babalarımız, dedelerimiz Kurtuluş Savaşı’nı düşman geldi, korktuk diye yapmadılar. Tam tersine üstüne yürüdüler. Yedi düvele karşı mücadele ettiler, halkın egemenliğine dayalı Cumhuriyet’i kurdular” şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan ve onun uzantılarının yasak getirdiklerini savunarak, bu yasağı kabul etmediklerini söyledi.
29 Ekim’i halkın arasında kutlayacağını belirten Kılıçdaroğlu, “Yurttaşlarımdan tek isteğim var; herkes eline bir Türk bayrağı alarak gelsin oraya. Cumhuriyet’in kurulduğu TBMM önünde olacağım” dedi.
Başbakan Erdoğan’ın eleştirilerine de karşılık veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan ne söylerse söylesin. Bayram kutlamanın, hele hele Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamanın izni olmaz. Bu halkın bayramıdır, demokrasi bayramıdır, özgürlük bayramıdır. Cumhuriyet’i o kadar kolay kurmadık. Mücadele verildi.
Biz bayrağımıza boşuna al bayrak demiyoruz. Dedelerimizin kanının rengi var o bayrakta. Birileri kalkacak, istihbarat geldi. Sen devlet değil misin? Yasaklayarak mı önlem alıyorsun? Hiçbir şekilde istihbarata dayalı bir yasaklamayı demokrasiyle bağdaştırmıyoruz. Bunu söyleyen kişi de bu ülkede ben Başbakanlık yapıyorum diyorsa kimse kusura bakmasın ama istihbarattan güç alan bir devlet başkanı olmaz. Başbakan demokrasilerden ve özgürlüklerden güç alır. Eğer saygın bir toplum olmak istiyorsanız önce demokrasi ve özgürlüğü getireceksiniz” diye konuştu .