İhvan Eski Lideri Beyanuni: Suriye Yönetimi, Özgürlük Talebine Direnemeyecek

Ali Sadrettin El Beyanuni, Suriye’de Esad yönetimine karşı en büyük muhalif güç olan İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketinin uzun yıllar liderliğini yapmış bir siyaset adamı.

Ali Sadrettin El Beyanuni, Suriye’de Esad yönetimine karşı en büyük muhalif güç olan İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketinin uzun yıllar liderliğini yapmış bir siyaset adamı. Suriye’nin bağımsızlığını kazandığı tarihten bu yana ülkede demokratik sürecin içinde yer alan; ancak Baas Partisi’nin iktidara gelmesiyle dışlanan hareket, 1982 yılındaki Hama Katliamı neticesinde Suriye içinde örgütsel gücünü kaybetti. Harekete mensup binlerce kişi idam edilirken, birçok yönetici de yurt dışına çıktı.

    Son 11 yıldır Londra’da ikamet eden Ali Sadrettin El Beyanuni de İhvan’ın sürgün liderlerinden biri. 41 yıldır yurt dışında yaşamak zorunda kalan Beyanuni, Suriye’de son dönemde patlak veren olaylar ve ülke geleceğiyle ilgili olarak Cihan Haber Ajansı’na özel mülakat verdi. Londra’daki evinde Cihan’a konuşan Ali Sadreddin El Beyanuni, Türkiye’nin, Suriye halkına sınırlarını açarak tüm dünyaya insanlık dersi verdiğini söyledi. Suriye’deki ayaklanmaları “halk devrimi” olarak tanımlayan Beyanuni, halkın demokrasi ve özgürlük talepleri önünde hiçbir yönetimin direnemeyeceğine dikkat çekti. Beyanuni, “İran ve İsrail’in Suriye halkının özgürlük mücadelesine karşı aynı safta yer aldığını” da vurguladı.

    1963‘te Baas Partisi’nin askeri bir darbeyle otoriteyi ele geçirmesinden bu yana Suriye‘deki sistemin, tek partili ve kapsamlı bir diktatörlük yapısında olduğunu söyleyen Beyanuni, “Partiler kapatılmış, özgürlükler kısıtlanmıştır. Suriye bu darbeden beri bu diktatör sistemle yönetilmektedir.” dedi.

    HALKIN UMUTLARI BOŞA ÇIKTI; SURİYE, DEVRİM SÜRECİNDE

    73 yaşındaki Halep doğumlu Beyanuni, Müslüman Kardeşler’in Suriye toplumunu oluşturan ana unsurlardan biri olduğunun altını çizerek, buna rağmen Baas rejiminin İhvan’ın politika yapmasını yasakladığını, hatta bu partiye üye olanları idam etmeyi sağlayan ve hâlâ yürürlükte olan bir kanun çıkarttıklarını belirtti. Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan ve avukatlık mesleğinin yanı sıra uzun yıllar Müslüman Kardeşler partisinin liderliğini yapan Beyanuni, 1970 yılında Hafız Esad tarafından ülkeden sürgün edilmişti. Suriyeli muhalif lider, o tarihten bu yana ülkesine hiç gidemediğini belirterek memleket özlemini de dile getirdi.

    Suriye’deki son halk ayaklanmalarının yıllardır süren baskı ve zulümler sebebiyle patlak verdiğini öne süren Suriyeli muhalif lider, “Halk, kapsamlı reformlar ve özgürlüklerin iade edilmesi ümidiyle bu sisteme çok sabretti. Önce Hafız Esad’a sonrasında ise Beşşar Esad’a çok sabretti. Fakat umutları boşa çıktı, zira böyle bir şey gerçekleşmedi.” diye konuştu.

    Beyanuni, Tunus ve Mısır’daki devrimlerin bir benzerinin Suriye’de de gerçekleşme aşamasında olduğunu ve bu ülkelerde “devrimi doğuran” tüm sebeplerin ülkesinde de mevcut bulunduğunu savunarak şöyle konuştu: “Tutuklamalar, insan hakları ihlalleri…Tek parti hakimiyeti var. Ülke ve yönetim menfaatlerini sadece kendi aralarında paylaşan hâkim bir aile var. Halkın geriye kalan kısmı ise çok fakir durumda. İstibdat hâkim; mali yolsuzlukların haddi hesabı yok. Olaylar sırasında her türlü baskı aracına başvurulmakta; hatta gerçek kurşun kullanılıyor. 80‘lerde babasının yaptığı gibi...”

    BEŞŞAR ESAD DA BABASININ YOLUNDAN GİDİYOR

    Ülkedeki yönetim sisteminin “cumhuriyet” olmasına rağmen Beşşar Esad’ın, yönetimi “krallık” sistemindeki gibi babasından miras olarak aldığını hatırlatan Beyanuni, “Suriye anayasası cumhurbaşkanının 40 yaşından küçük olmasına müsaade etmiyor. Beşşar Esad’ın yaşı 34 olduğundan, anayasada 15 dakika içinde değişiklik yapıldı ve kanun Esad’ın yaşına göre tekrar düzenlendi.” dedi.

    “Suriye halkı, Esad’ın genç, kültürlü ve Avrupa’da okumuş biri olduğundan yola çıkarak onun ülkede kapsamlı ve gerçek manada reformlar yapacağını ve özgürlük alanlarını genişleteceğini bekliyor ve ümit ediyordu.” diyen Beyanuni, fakat Beşşar Esad’ın da babasının baskıcı ve şiddete dayalı politik çizgisini takip ederek halkın ümitlerini boşa çıkardığını aktardı. Sadrettin Beyanuni sözlerini şöyle sürdürdü: “Reform sözlerine rağmen Beşşar Esad reformcu değildi. Cumhurbaşkanlığı yemin konuşmasında reform sözleri verdi; ancak bunların hepsi havada kaldı. Beşşar yönetimi tamamen babasının yönetiminin bir kopyası ve devamı niteliğindedir. Yolsuzlukların hakim olduğu baskıcı ve diktatör bir yönetimdir.”

    DEVRİMİN ARDINDA SADECE HALK VAR

    Suriye’deki halk devriminin ardında Müslüman Kardeşler’in olduğuna ilişkin söylentiler hakkında ise Beyanuni, bu devriminin “kendiliğinden” harekete geçtiğini ve arkasında hiçbir parti, cemaat, klik veya ideolojinin olmadığını savundu. Suriyeli muhalif lider, “Bu hareket halkçı, barışçı bir devrimdir. Toplumu oluşturan bütün katmanların yer aldığı bir devrim… Bu devrimin başlaması ve devam etmesi hususunda hiçbir parti ve cemaatin üstünlüğü ve rolü yoktur.” diye sözlerine devam etti.

    Müslüman Kardeşler olarak ülkede reformların yapılması ve demokratik sisteme geçilmesi yönünde Esad’a her zaman çağrıda bulunduklarını dile getiren Beyanuni, “Ancak bu devrim, yılların birikmiş baskı ve zulümlerine bir başkaldırı sonucunda meydana gelmiştir. Dolayısıyla ne Müslüman Kardeşler’in, ne de başka bir grubun bu devrimin tutuşmasında bir rolü yoktur; bu bir gençlik ve halk devrimidir.” diye konuştu.

    DEMOKRASİ SAVAŞI SONUNA KADAR DEVAM EDECEK

    Yaklaşık 3 aydan beri devam eden halk devrimi sonucu bin 700 “şehit verildiğini”, on binlerce insanın yaralanıp tutuklandığını ve birçok insanın başka ülkeye göç etmek zorunda kaldığını sözlerine ekleyen Beyanuni, “Bu devrim, ülkede demokratik bir yönetime geçilinceye kadar devam edecektir. Eğer Esad yönetimi, halkın bu talebine olumlu cevap verir ve demokratik döneme geçiş yaparsa bu hem kendisi hem de halkımız için iyi olacaktır. Bu netice gerçekleşene kadar devrim sürecektir.” dedi. Beyanuni, Suriye halkının bu devrimi gerçekleştirmek için sonuna kadar mücadelesini devam ettireceğine vurgu yaptı.

    Müslüman Kardeşler olarak 2004 yılında Arapça ve İngilizce olarak da yayınlanan bir “siyasi proje” sunduklarını hatırlatan Suriyeli siyasetçi, bu projede “sivil, demokratik, çoğulcu, katılımcı modern bir hukuk devleti” kurmak için nelerin yapılması gerektiğinin yer aldığını belirtti. Beyanuni, bu projede ayrıca seçimlerin şeffaf bir şekilde yapılmasını ve kim seçilirse seçilsin kesinlikle saygı duyulması gerektiğine de vurgu yapıldığını aktardı.

    Suriye’deki toplum yapısının Sünni Müslümanların çoğunluğunu oluşturduğu farklı din, mezhep ve ırklardan meydana geldiğini kaydeden Beyanuni, “Biz hiçbir klik veya grup, azınlık veya çoğunluğun ülkenin kaderini egemenlikleri altına almasını istemiyoruz. Biz Suriye halkını oluşturan bütün toplum katmanlarını içeren milli bir hükümetin geçiş dönemini yönetmesini istiyoruz. Bu dönemin ardından yapılacak temiz ve adil bir seçim ülkeyi kimlerin yöneteceğini belirleyecektir. Suriye gibi ülkelerde, hiçbir klik, mezhep veya grup tek başına iktidar olamaz. Bunun için 40 yıldan daha fazla süren baskıcı ve diktatör dönemin kalıntılarını temizlemek için millî birlik hükümetinin kurulması şarttır.” şeklinde önerilerde bulundu.

    HİZBULLAH, İRAN VE İSRAİL, ESAD REJİMİNİN DEĞİŞMESİNİ İSTEMİYOR

    Sadece İsrail’in değil, İran ve Hizbullah’ın da Suriye’deki halk devrimine karşı olduğunu ve baskıcı Esad yönetimini desteklediklerine dikkat çeken Beyanuni, “Devrimcilerin ajan olduğunu, Suriye ve halkına karşı oyun oynadıklarını, dış güçlerin piyonu olduklarını söylüyorlar. Hatta Suriye’nin içinden bize gelen bilgilere göre, ülkede ayaklanan halk güçlerini bastırmak için İran bizzat Suriye ordusuna maddi ve teknolojik destek vererek yardım ediyor. Bunlara Hizbullah üyesi bazı kişilerin olayları bastırmak için Suriye emniyet güçleri yanında bizzat rol aldıklarını da ekleyelim. Bu konuda elimizde kesin bilgiler var. Kesin olan şu ki, İran ve Hizbullah, Suriye halk devrimine karşı Suriye yönetimini desteklemektedir.” ifadelerini kullandı.

    “İsrail’in Hizbullah’ı kullandığını düşünüyor musunuz?” şeklindeki soruya karşılık Beyanuni, “Zannetmiyorum. Fakat İsrail, Suriye yönetiminin yıkılmasından çok endişeli ve bu yönetimin devamını istiyor. Hizbullah ve İran‘ın Suriye rejimi ile ilişkisi ve bağları var. Bu bağların iki tarafı da mevcut rejimi desteklemeye ittiğini düşünüyorum. İsrail’in bu konuyla bir ilişkisinin olduğunu düşünmüyorum.” diye cevap verdi.

    Baas rejiminin yıkılması halinde yeni kurulacak yönetim ile İsrail’in ilişkilerinin nasıl olabileceğine de değinen Beyanuni, İsrail’in Suriye’nin bazı topraklarını işgal ettiğini ve kurulacak olan yeni yönetimde bu konunun öncelikli olarak yer alması gerektiğini savundu. Beyanuni sözlerine şöyle devam etti: “Suriye’nin Golan Tepeleri’ndeki topraklarının bir kısmı halen İsrail’in işgali altındadır. İsrail Suriye halkına göre düşman ve ülke topraklarının işgalcisidir. Ancak mevcut Suriye rejimi bu işgal edilmiş toprakları kurtarmak için herhangi bir girişimde bulunmuyor. Bu konu yeni kurulacak hükümetin öncelikleri arasında yer almalı ve elindeki bütün yasal yolları kullanarak bu toprakları özgürlüğüne kavuşturmalıdır. Tabiî ki Baas rejiminin yıkılışıyla birlikte İsrail’le bir savaş yaşanmayacaktır, ancak bu toprakların özgürleşmesi için bütün meşru yolları deneyecek bir milli programın olması kaçınılmazdır.”

    SURİYE’DE OLANLAR, TÜRKİYE’Yİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR

    Türkiye ile Suriye halklarının aynı ortak tarihe sahip olduklarını ve iki ülkenin birçok alanda ilişkisinin bulunduğunu belirten Beyanuni, Suriye’de olan her şeyin Türkiye’yi çok yakından ilgilendirdiğine ve etkilediğine dikkat çekti. Türkiye’nin Beşşar Esad’a her alanda köklü reformlar yapması için birçok kez nasihatte bulunduğunu, fakat Esad’ın bu nasihatlere kulak asmadığını söyleyen Suriyeli siyasetçi, “Türkiye, Suriye halkının yanında olarak doğru olanı yapmıştır. Ülkedeki kurşundan, zulümden ve tutuklamalardan kaçan halka kucak açmıştır.” diye konuştu.

    “Türkiye’nin Suriye’deki halk devrimine karşı tutumunun, diğer Arap ve İslam devletlerinin tutumundan çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.” diyen Beyanuni, Türkiye’nin Baas rejimi cehenneminden kaçanlara kucak açarak çok insancıl ve ilkeli bir davranış sergilediğini ve bu tavrı AK Parti hükümetinin hesabına kaydetmek gerektiğini söyledi. Beyanuni konuşmasının devamında, “Türkiye’nin bu olumlu tavrını daha da geliştirip Suriye halkına desteğe dönüşmesini ve Esad yönetimine, demokratik sisteme geçmesi için baskılarını devam ettirmesini temenni ediyorum.” şeklinde sözlere yer verdi. Türkiye’nin sınırlarını Suriyelilere açarak büyük bir civanmertlik gösterdiğini söyleyen Beyanuni, bunu Suriye halkının hiçbir zaman unutmayacağını ifade etti.

    Esad yönetiminin sınır kapılarının açılmasından dolayı Ankara’dan çok rahatsız olduğunu ve diğer ülkelere sığınan vatandaşlarından intikam almak istediğini öne süren Beyanuni, “Suriye dışişleri bakanının Türkiye’yi bu konuda itham etmesi çok yersiz bir hareket. Mülteciler Suriye’de yaşanan olayların gerçek yüzünü gösterdikleri için bundan çok rahatsız oldu Şam yönetimi... Türkiye’nin bu insani tutumu Suriye rejimini zor durumda bıraktı.” dedi.

    SURİYE KÜRTLERİNE DE YOĞUN BASKI VAR

    Müslüman Kardeşler olarak Suriye’deki “Kürt sorununu” çözme adına bir proje çalışması yaparak bunu kamuoyuyla paylaştıklarını dile getiren Beyanuni, Kürt halkının da ülkedeki “genel zulümden” nasibini aldığını ifade etti. Suriyeli muhalif lider sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca onlara kendi dil ve kültürlerini ifade etme özgürlükleri de tanınmamıştır. Kürtlere Suriye vatandaşlığı verilmediği gibi vatandaşlık verilenlerin vatandaşlıkları da geri alınmıştır. Bizler, Suriye’de yaşayan diğer bütün Suriye vatandaşları gibi Kürtlerin de bütün haklarının kendilerine iade edilmesinden yanayız. Vatandaşlık haklarıyla beraber dil ve kültür haklarının, kendi dillerinde eğitim verme ve alma haklarının tanınması lazım. Tabi bütün bunların Suriye’den ayrılmak suretiyle değil, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve tek bir Suriye devleti çatısı altında gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyoruz.”

    Din, dil ve mezhep ayrımı üzerine kurulacak bir devlet hiç kimsenin faydasına olmayacağını ifade eden muhalif lider, “O takdirde Alevilere bir devlet, Türklere bir devlet, Kürtlere bir devlet, Türkmenlere bir devlet olur ki bu da birilerinin işinden başka kimsenin işine yaramaz… Aleviler, Kürtler, Türkmenler, Dürziler, Çerkezler vs…Hepsi geleceğin ülkesinde vatandaşlık haklarına sahip olacaklardır.” diye konuştu.

    TÜRKİYE, ORTADOĞU İÇİN ROL MODEL OLABİLİR

    Türkiye’nin Ortadoğu ve Arap ülkeleri için bir “rol model” olabileceğine dikkat çeken Beyanuni, “Türk demokrasi tecrübesi istifade edilmesi gereken zengin bir tecrübe ve Araplar için de bir örnek teşkil etmektedir. Bu tecrübenin alanında öncü bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. Özgür bir şekilde sandığa gidiliyor. Halkın seçmiş olduğu kişiler ülkeyi yönetiyor. Halkına hizmet eden her parti seçmenlerin oyunu alabiliyor. AK Parti hükümeti iş başına geldiğinde bu tecrübe yeni bir ivme kazandı. Bundan dolayı hem Arap hem de İslam dünyası için bir model ve örnek olması gerekir.” şeklinde konuştu.