Bakan Babacan: Ağlayanlar Sızlayanlar Olabilir, Bu Son Derece Normaldir

Çin’de resmi temaslarını sürdüren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankacılık konusunda aldıkları kararları eleştirenlere sert çıkarak, ‘’Ağlayanlar sızlayanlar olabilir. Bu son derece normaldir’’ dedi.

Çin’de resmi temaslarını sürdüren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bankacılık konusunda aldıkları kararları eleştirenlere sert çıkarak, ‘’Ağlayanlar sızlayanlar olabilir. Bu son derece normaldir’’ dedi.

Çin’in güneydoğusundaki Nanjing şehrinde yapılan ve açılışını G-20’nin dönem başkanlığını yürüten Fransa’nın Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin yaptığı G-20 seminerine katılan Bakan Babacan, Pekin’de Türk basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu. Cihan muhabirinin, ‘’Sizin kredi hacmindeki artışla ilgili, ‘Polisiye tedbiri tercih etmiyoruz‘ sözüne Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ‘Polisiye derken geriye basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Hukuk devleti değil miyiz? Ne biçim ifadeler bunlar‘ ifadelerini kullandı. Ayrıca Merkez Bankası’nın zorunlu karşılıkları artırmasına bankacılar büyük tepki gösterdi. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna cevap veren Babacan, ‘’49 tane genel müdür var, bizim her bankanın genel müdürünün söylediklerine tekrar cevap vermemiz, laf yetiştirmemiz gibi bir pozisyonumuz olamaz. Ancak bizim almış olduğumuz tüm kararlar, Merkez Bankamızın ve ilgili tüm birimlerimizin uygulamış olduğu tüm politikalar Türkiye’nin uzun vadeli istikrarı için uygulanan politikalardır’’ diye konuştu. Uzun vadeli istikrar gözetilmeden kısa vadeli bakış açısıyla yapılan uygulamalardan yine Türkiye’nin zarar görmekte olduğunu belirten Babacan, ‘’Şunu hiçbir zaman unutmamamız lazım, bankacılık sektörü Türkiye’ye çok büyük maliyetler getirmiş bir sektördür. 2000-2001 krizinde, bankacılık kriz sebebiyle, o krizin açıklarını kapatmak sebebiyle hazinenin çok büyük bir borç yükü altına sokulması söz konusu olmuştu. Biz o borçların ödemesini, daha yeni 2010’un Ekiminde tamamladık. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi 10 yıldır Türk bankacılık sektörünün maliyetlerini karşılamak için bedel ödedi. Bu bedelin toplamı, borçlanma faiziyle bugüne getirdiğimizde 380 milyar Lira ediyor. Bu 380 milyar lirayı halkımızın kolay anlaması için ne alabiliriz diye şöyle ifade edeyim, 380 milyar liraya 10 milyon adet otomobil alabilirsiniz, 5 milyon adet daire satın alınabilir. Olayın vahametini ve boyutlarını söylemek için bunu özellikle kastediyorum’’ şeklinde konuştu.

"BANKACILIKLA İLGİLİ KARARLAR UZUN VADELİ İSTİKRAR İÇİN"

Baban Babacan, konuşmasına şöyle devam etti: "Dolayısıyla bankacılıkla ilgili alınan bütün kararlar uzun vadeli istikrar içindir ve Türkiye’ye yeni bedeller ödetmemek içindir. Eğer her banka sadece kendi bir yıllık karını gözeterek hareket ederse, bu hareketlerin toplamı Türkiye’yi istikrarsız bir ortama götürebilir ve Türkiye’ye yeni bedeller ödetebilir. Biz halkımıza yeni bedeller ödetmemek adına bu kararları almış durumdayız. Bankacılık sektörünün bugünkü sağlam yapısı bizim yaptığımız düzenlemeler sayesindedir. Aksi halde Avrupa’da Amerika’da bunca banka batarken, hatta Amerika’daki, Avrupa’daki bankaların Türkiye şubeleri sapasağlam ayakta dururken, kendi evlerinde bankalar batıyorsa, bunlar aynı sahibi, aynı yöneticisi olan bankalar, bizim ihtiyatlı tutumumuz, ihtiyatlı uygulamalarımız ve bankacılıkla ilgili yaptığımız düzenlemeler bankalarımızı bu krizden korumuştur."

Bankacılık sektörünün bu krizi başarılı şekilde geçmesini sağladığını hatırlatan Babacan, ‘’Bütün dünya kasıp kavrulurken, Türk bankacılık sistemi sapasağlam ayaktadır. Bunun sebebi hükümet olarak yaptığımız düzenlemelerdir, 2004, 2005, 2006’da yaptığımız reformlardır.’’ görüşünü dile getirdi. ‘’Bunun unutulmaması, sürekli göz önünde bulundurulması lazım. İstikrar adına en sert tedbirleri almaktan hiçbir zaman kaçınmayız. Zaten bu işe başlarken de bunu açıkça ortaya koyduk. Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarımızın uzun vadeli istikrarıdır, uzun vadede refahıdır. Bunu sağlamak için hiçbir tedbirden kaçınmayız’’ diye konuşan Babacan, ‘’Atılan bütün bu adımlar çocuklarımızın, torunlarımızın Türkiye’si içindir. Uygulamalar kararlılıkla devam edecektir. Biz hiçbir lobinin etki alanına girmeden dimdik durarak kararlar veriyoruz ve doğru bildiğimiz yolda da yürümeye aynen devam edeceğiz. Tabii ki ağlayanlar, sızlayanlar olabilir. Gayet doğaldır. Çünkü doğruyu yaptığınızda kısa vadede belki banka bazında hoşnut olunmayan gelişmeler olabilir. Belki karlarından birazcık fedakârlık etmek zorunda kalabilirler, ama ne adına yapıyoruz, Türkiye’ye yeniden bedeller ödetmemek adına yapıyoruz. 2000-2001 krizini hiç kimse unutmasın. Bu devletin 381 milyar TL borcu bankacılık krizi yüzündendir. O günkü bankaların kötü yönetilmesi yüzündendir ve o günkü devletin, hükümetin bu işi sıkıya almaması yüzündendir’’ değerlendirmesini yaptı.

Konuşmasında Babacan ayrıca, ‘’Bakın biz ne diyoruz? AB tanımlı kamu borçlarımız 459,5 milyar diyoruz. Eğer o gün bankacılık krizi yaşamasaydık, bugün Türkiye’nin borcu 381 milyar daha az olacaktı, yani bankalar o gün başımıza bu derdi açmasaydı. Dolayısıyla herkes devletin koyduğu düzenler içerisinde ve devletin koyduğu regülasyon ve denetim çerçevesinde işini yapmaya devam edecek’’ ifadelerini kullandı.

ÇİN İLE İLİŞKİLER

Çin temaslarında, Libya ile ilgili bir mesajının olup olmayacağı yönündeki bir soruya Babacan, ‘’Biz kendi vatandaşlarımızı Libya’dan çıkartırken, 1500’ün üzerinde Çin vatandaşını da çıkartıp Sabiha Gökçen Havaalanı’na getirdik, oradan da kendi memleketlerine döndüler. Çin vatandaşları da bizim kurtarma operasyonunun kapsamı içindeydi. Bunu Çin Başbakan Yardımcısıyla (Wang Qishan) kısaca görüştük" cevabını verdi.

Çin’le gündemlerinin artık çok geniş olduğunu, siyasi ilişkilerin oldukça geniş bir alanda gittikçe yoğunlaştığını kaydeden Babacan, ‘’Ekonomik ilişkiler açısından Çin ile beraber yürüttüğümüz ya da ileride yürütebileceğimiz önemli projeler var. Türkiye, altyapı yatırımı hızla devam eden bir ülke. Çin firmalarının Türkiye’deki altyapı projelerine daha çok ilgi göstermesini arzu ediyoruz. Merkez bankalarımız arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesini önemsiyoruz. Türkiye Merkez Bankası ile Çin Merkez Bankası arasında daha yoğun bir ilişki olmasını istiyoruz’’ dedi.

Ticarette geçen yıl 20 milyar dolara yakın bir rakama ulaştıklarını da ifade eden Bakan Babacan, Çin ile ticarette ihracatın ithalata göre çok düşük bir noktada olduğunu, ihracatın artabilmesiyle ilgili temaslarının devam etmesi gerektiği konusunda görüşmeler yaptıklarını dile getirdi.

NANJING’DEKİ G-20 TOPLANTISI

Nanjing’deki çok geniş kapsamlı G-20 toplantısında uluslararası para sisteminin enine boyuna tartışıldığını, özellikle sermaye akımları önemli gündemi oluşturduğunu anlatan Babacan, toplantıda kurlar ve dünyadaki likidite fazlalığının olumsuz etkilerinin konuşulduğunu, ülkelerin sermaye hareketleri politikalarının da masaya yatırılıp, küresel ölçekteki işbirliğinin gerekliliğinin tartışıldığını belirtti.

Türkiye’nin son dönemde elde ettiği ekonomik başarılar ve özellikle son 4-5 aydır sermaye hareketleriyle ilgili aldığı kararların oldukça ilgi çektiğine işaret eden Babacan, açıklamış oldukları orta vadeli programlarla maliye politikasına çok ciddi bir öngörülebilirlik getirdiklerini söyledi.

‘’Türkiye’de bütçe açığı ve kamu borç stoğu bir endişe kaynağı olmaktan hızla uzaklaştı. Bu para politikası uygulamasını hem etkinleştirdi hem kolaylaştırdı, ancak Kasım ayından buyana Türkiye’nin cari dengesindeki gelişmeler, bir yandan Merkez Bankası, bir yandan BDDK, bir yandan hazinenin ve ilgili tüm kuruluşlarının yeni bir politika setini uygulamasını beraberinde getirdi.’’ diyen Babacan, ‘’Bu politika seti de ilgi çekiyor. Tabi henüz yolun başında sayılırız. Tam sonuçları aldık demek için henüz erken ama ilk uygulama sinyallerine şöyle bir baktığımızda olumlu görünüyor’’ görüşünü dile getirdi.

"TÜRKİYE 2010’DA MİLLİ GELİRE ORANLA BORÇ STOĞUNU DÜŞÜREN TEK AVRUPA ÜLKESİ OLDU"

Çin’deki bu toplantıları yaptıklarında Türkiye ekonomisiyle ilgili rakamların açıklandığını ve Türkiye’nin 2010’da yüzde 8.9 büyüdüğünü öğrendiklerini aktaran Başbakan Yardımcısı Babacan, ‘’Bu 2004’ten buyanda Türkiye’nin elde ettiği en yüksek büyüme oranı. Büyümenin kompozisyonuna baktığımızda özel sektör aktivitesiyle elde edilmiş bir büyüme bu. Biz biryandan kamu maliyesinde sıkılaştırmaya giderken, öte yandan Türkiye’nin rekor seviyede büyüyor olması kuşkusuz önemli bir sonuç.’’ şeklinde konuştu. ‘’Özellikle bu kriz döneminde pek çok ülke kamu harcamalarını arttırmak suretiyle krizden çıkma yoluna gitti. Ancak bu ülkelerin zaten kamu borcu çok yüksek seviyedeydi ve daha çok kamu harcaması yapan bu ülkeleri çok ciddi zorluklar bekliyordu ve bu zorlukları Yunanistan’da, arkasından İrlanda’da şimdi Portekiz’de ve adını vermek istemediğim birkaç Avrupa ülkesinde görüyoruz.’’ diye konuşan Babacan, ‘’İşte o dönemde biz uyguladığımız politikaların olumlu sonuçlarını aldık.’’ değerlendirmesini yaptı.

Yine açıklanan rakamlara göre, Türkiye’nin 2010 yılı kamu net borç stoğunun 317.4 milyar TL olarak netleştiğini, bunun milli gelire oranının da yüzde 28.7 olduğunu belirten Babacan, bunun aynı zamanda şimdiye kadarki Türkiye’nin en düşük kamu net borç stoğunu temsil ettiğini vurguladı. Avrupa Birliği (AB) brüt borç stoğuna bakıldığında bu rakamın da 459.5 milyar TL ve bunun milli gelire oranın yüzde 41.6 olduğuna işaret eden Babacan, bu konudaki Mastrih kriterinin yüzde 60, fakat şu andaki AB ortalamasının ise yüzde 80’in üzerinde olduğuna dikkat çekti. ‘’Hatta Avro bölgesine baktığımızda rakamlar daha da yüksek ve bu rakamların bazı ülkelerde yüzde 90’lara, hatta tedbirler alınmazsa yüzde yüzlere çıkabileceğini görebiliyoruz. Böyle bir ortamda Türkiye’nin 2010 yılını yüzde 41.6 ile bitirmiş olması da kuşkusuz önemli bir sonuç.’’ diyen Babacan, ‘’2010 yılını çok şükür hedeflerimiz doğrultusunda tamamladık. 2010 yılı pek çok başarılara imza atılmış bir yıl odu. Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi oldu. Türkiye, 2010 yılında milli gelire oranla borç stoğunu düşüren tek Avrupa ülkesidir.’’ yorumunda bulundu.

Bunun yanında istihdam verilerinin olumlu olduğunu, 2010’da çalışan sayısının 1 milyon 300 bin kişi arttığını da anlatan Babacan, işsizlik oranının yüzde 2.11 düştüğünü, tüm bunların, sıkıntıların son derece büyük ve risklerin son derece büyük olduğu küresel ortamda başarı örneği olarak ortaya çıkmasını ve tüm dünyada konuşuluyor olmasını sağladığını dile getirdi.

Dün Nanjing’deki günübirlik toplantı çerçevesinde Çin Başbakan Yardımcısı Wang Qishan ile bir araya gelen Babacan, Pekin’de de bugün Çin‘in 5 numaralı adamı olarak görülen Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Siyasi Bürosu Daimi Üyesi Li Changchun ile görüşecek. Babacan yarın da Türkiye’nin Pekin Büyükelçiliği’nde Büyükelçi Murat Esenli tarafından onuruna verilecek ve Pekin’de yaşayan Türklerin de katılacağı bir çalışma kahvaltısına katılacak.

Babacan’ın heyetinde Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Erdem Başçı da bulunuyor. Bakan Babacan’ın 3 Nisan’da Çin’den ayrılması bekleniyor.