İyi ki sürüldüler adam oldular

İsmet İnönü'nün torunu CHP'li Gülsün Bilgehan'dan Dersim için şok değerlendirmeler:

Sonuçta bugün Tunceli en görgülü, en eğitimli insanlardan oluşuyor. Sürgüne gönderilen genç kızlar da çok iyi yetişti.

CHP Ankara Milletvekili ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan, 1938’de yapılan ve bugün ‘Dersim katliamı’ olarak tartışılan operasyonlarla ortaçağ döneminde yaşanan Tunceliler’in Türkiye’nin en eğitimli ve demokrasiye inanan insanları haline geldiğini savundu. CHP milletvekili Bilgehan, operasyonların yapıldığı dönemin İnönü değil Atatürk dönemi olduğunu da söyledi.

İnönü yerine Atatürk yazılmalı

Gazeteci Serpil Çevikcan dün yayımlanan köşe yazısında, İsmet İnönü’nün torunu CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan’ın sözlerine yer verdi. Bilgehan’ın, dedesi İnönü’yü savunurken, şu çarpıcı ifadeleri kullandığı görüldü: “İnönü’nün yerine Atatürk’ü yazmak gerekir diye düşünüyorum. Çok açık. İnönü diye söylediği bütün dönem Atatürk dönemidir. O dönem tek parti dönemi, milli dava dönemi. Kaldı ki imparatorluktan beri süregelen birtakım sorunlar var. O sorunların çözülme yöntemleri bugünki insan haklarını uyuyor mu, tabi ki uymuyor. Onun için Başbakan’ın sözlerinde bir kötü niyet var.”

İnsan haklarına uymuyor ama...

“Değerlendirmeyi tarihçilere bırakmak gerekiyor. Ama Dersim’i anlatan ve harekatları eleştirenler bile orada bir sorun olduğunu kabul ediyorlar. Bu sorunun çözülme yöntemi bugünki insan haklarına uymuyor ama o dönemde başka çare yokmuş zaten. Bence sonuca bakmak lazım. Sonuçta bugün Tunceli bölgesi en görgülü, en eğitimli, demokrasiye inanan insanlardan oluşuyor. Mesela sürgünlerden söz ediliyor. O sürgünlerde çok iyi yetişmiş genç kızlar da var. Belki o bölgede, ortaçağ şartlarında kalsalardı o aileleri kuramayacaklardı.”

O belgelerde bir suç unsuru yok

İsmet İnönü hatıralarında, ‘Ben 1937’de Dersim’i bıraktığım zaman mesele büyük çapta halolmuştu’ diyor. Dedemi savunmak içinde bunu söylemiyorum. Ondan sonra yönetimde olanlar da o dönemi devam ettirmişler. İnönü’nün torunu olarak hatıralarından benim okuduğum; ‘1937’de bıraktığımda iş bitmişti’ diyor. En azından şunu insaf ederek söylemek gerekiyor ki son bir yılda İnönü yok. Pembe Köşk’te, evinde oturuyor, ayrılmış. Sürgünlerin olduğu, isyanın en ağır şekilde bastırıldığı zaman İnönü Başbakan değil zaten. Ben şunu kendime yakıştıramam; ‘İnönü’den sonra gelen Başbakan’a, O’nun ailesine sorun’ diyemem ama gerçek de o. O şekilde de artık gerçekleri görmek gerekiyor. Ben o belgelerde bir suç unsuru göremedim. Bir isyan olduğunu söylüyorlar zaten. İnönü kendisi ‘ırkçı ve mezhepsel bir sorun değil, asayiş sorunu var’ diyor. Herkes hatıralarını okusun.”

Sürgün geliştirmedi

- Sürgünlerden Ali Kılıçkaya: “Dersim katluiamında benim ailem de büyük acılar çekti. Dedem köylülerle birlikte kurşuna dizildi. Babam da bizimle birlikte Balıkesir’e sürüldü. Çok büyük acılar çekildi. Sürgün olayını iyi anlamda yorumlamak mümkün değil. Sürgüne gönderilenler gittikleri yerlerde de iyi şeyler yaşamadılar. Horlandılar, aşağılandılar, haksızlığa uğradılar. O gittikleri yerlerde de büyük trajediler yaşandı. Hikayenin bir de bu yönü var. Bu nokta da unutulmamalı. Sürgünlerin gönderildiği yerlerde insanlar ‘Bunlar insan yiyor’ diyorlardı sürgünler için. ‘Kuyruklu Kürtler’ diyerek aşağılanıyorlardı. O dönemlerde çekilen büyük acılara ben deşahidim. Sürgünün insanları geliştirdiği iddiasını da doğru bulmuyorum.”

DERSİMLİLERDEN ‘GAFA’ TEPKİ

Dedesinin torunuymuş

- Özgür Fındık (Dersim Sürgünleri Belgeseli’nin Yönetmeni): “Gülsün Bigehan gerçekten de dedesinin torunuymuş! Kendisine çektiğim belgeseli özel olarak göndereceğim. Yaşananları bir de oradan izlesin, bakalım anlattığı başarı ve mutluluk tablosunu orada görebilecek mi?”

Faşizanca bakış

- Çayan Demirel (38 / Dersim Katliamı Belgeseli Yönetmeni): “Bu bakış açısını faşizanca buluyorum. Madem öyle ismini de koysunlar. Almanlar ismini koydu. Aslında Gülsün Bilgehan’ın sözleri bir itiraf. Yapılmak istenen, yapılan tam da buydu.”