Avrupalı Dersimliler: Başbakanın Özrü Bir Milat, Tunceli İsmi Değişmeli
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 74 yıl önce yaşanan Dersim katliamıyla ilgili dört belge açıklayıp, devlet adına Dersimli Alevilerden özür dilemesi, Avrupa’da yaşayan Dersimliler arasında büyük takdir topladı.
Başbakan’ın özrünü bir milat olarak niteleyen “Avrupalı Dersimliler”, Tunceli isminin kendilerine katliamı hatırlattığını belirterek Dersim isminin de yeniden verilmesi ve SAbiha Gökçan Havaalanı`nın isminin değişmesi gerektiğini düşünüyor.
Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı resmi belgelere göre o dönem Dersim diye anılan Tunceli’de toplam 13 bin 806 kişi öldürüldü, 11 bin 683 kişi sürgün edildi. Avrupa’daki Dersimliler ise, öldürülenlerin sayısının 50 ile 70 bin arasında olduğunu bildirerek, yaşanan acıların tarifsiz olduğuna dikkat çekiyor. Devlet adına özür dileyen Başbakan Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’na ise, “CHP adına özür dilemesi gereken biri varsa o da sensin” çağrısı yapmıştı.
Cihan Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Avrupa’daki Dersimliler Başbakan Erdoğan’ın devlet adına özür dilemesinin kendileri ve Türkiye için bir milat olduğuna dikkat çekiyor. Dersim katliamının tanığı Seycan Şenol, “Şimdiye kadar nice Başbakanlar geldi, geçti; kimse özür dilemedi. 74 yıl sonra devlet adına özür dileyen Başbakan Erdoğan’a teşekkür ediyoruz” diye konuşuyor. Köln Dersimliler Cemaati Başkanı Nijat Bakış ise “Devlet ilk kez acılarımızı paylaştı, Başbakana teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Gözleri yaşlı şekilde duygularını anlatan Gülpınar Çapar adlı bir başka Dersimli ise ”Başbakan Erdoğan kadar yürekli açıklamayı bugüne kadar kimse yapmadı. Başbakan üzerimizdeki kara perdeyi kaldırdı” diyor. Araştırmacı Metin Bozdağ’a göre özür, hem Dersimliler, hem de Türkiye için “bir milat” özelliği taşıyor. Bozdağ, “Başbakana yüzbinlerce kez teşekkür ediyoruz” diye ekliyor.
Beklentilerini de dile getiren Dersimlilerden Gülperi Çapar, “Özür dilemezse CHP bundan sonra Dersim’den oy alamaz” derken, Avrupalı Dersimliler devletten diğer beklentilerini ise şöyle sıralıyor: “Tunceli adı bize katliamı hatırlatıyor, Dersim ismi yeniden verilmeli. Mecliste anma gerçekleştirilmeli. Araştırma komisyonu kurulup kayıplar, evlatlık verilenlerin durumu ortaya konmalı. Bölgeye sahip çıkılmalı, boşaltılan köylere dönüş teşvik edilmeli. Barajlar durdurulmalı, bölgeye sahip çıkılıp dünyaya tanıtılmalı.”
KAÇ BAŞBAKAN GELDİ, KİMSE ÖZÜR DİLEMEDİ
Dersim katliamının tanıklarından 1932 doğumlu Seycan Şenol, katliamın üzerinden 74 yıl geçtiğini ve öürün çok gecikmiş bir özür olduğunu düşünüyor. Şenol, “Başbakanımıza teşekkür ediyoruz. Şimdiye kadar kaç başbakan geldi geçti, kimse bu katliamları açıklamadı, özür dilemedi. Geçen sene de anlatmıştı, 20 tane çocuğu dereye götürüp öldürdüler diye” diye konuşuyor.
Seycan Şenol, gerek hatırladığı, gerekse kendisine anlatılan olayları “Ne kadar millet öldü, çoluk çocuk evinden barkından oldu. 40-50 bin insan öldü. Benim abim Baba Şenol da orada öldü. Asker kurşuna diziyordu. Buğdayları, evleri yakıyorlardı. Amaç hepsini öldürmekti herhalde. Sonra ölmeyeni de sürgüne gönderme emri çıkardılar. Ben daha 4-5 yaşındaydım. Çocuktum, beni de Bolu’ya bir ailenin yanına verdiler. Beş sene yasak koydular, kimse bir yere gidemez diye. Bunları konuşmak da yasaktı, kimse konuşmuyordu” şeklinde aktarıyor.
Bu konudaki beklentilerini de sıralayan Seycan Şenol, “Başbakanımız milletimize sahip çıksın. Barajlarla köyler kalkıyor, buna engel olsun” ifadelerini kullanıyor.
DÜZGÜNKAYA AİLESİ OLARAK ÇANAKKALE’YE SÜRGÜN EDİLDİK
Katliamın diğer tanığı Nazife Şenol ise, kendilerinin Erzincan tarafında olduklarını bildirerek, şunları aktarıyor: “82 kişiyi götürüp öldürdüler. Benim kızlık soyadım Düzgünkaya. Babam tarlada çalışırken, annem askerler halkı topluyor diye ona haber veriyor ve babam dağa kaçarak kurtuluyor. Amcam Türkçe de bildiği için ona tercümanlık yaptırıyorlar ama, kullandıktan sonra öldürmeyi planlıyorlar. Biz de sürgüne Çanakkale’ye gittik. 9 sene orda kaldık, iki kardeşim orda doğdu.”
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında katliamla ilgili verdiği bilgileri hatırlatan Nazife Şenol, “Vallahi mideme kramp girdi, sancılandım. 74 sene sonra Başbakan Erdoğan özür diledi. Sen olsan teşekkür etmez misin?” diye soruyor. CHP’nin de özür dilemesini beklediklerini bildiren Nazife Şenol, Tunceli’ye yeniden Dersim adının verilmesi, Sabiha Gökçen Havaalanı’nın adının değişmesini kendilerinin de arzu ettiğini söylüyor.
İLK DEFA DEVLET ACIMIZI PAYLAŞTI, BAŞBAKAN’A TEŞEKKÜR EDİYORUZ
Köln Dersim Cemaati Başkanı Nijat Bakış ise Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını çok cesur bulduklarını belirtiyor. Bakış, “Başbakandan bunu bekliyordum. Daha önceki Başbakanlık döneminde de Dersim olaylarını gündeme getiriyordu, Tunceli yerine Dersim’i kullanması bizi sevindiriyordu. Bugünkü açıklaması Dersimliler arasında büyük bir yankı yarattı, bu açıklama Dersimlileri çok rahatlattı, bizi mutlu etti. Hem kendim, hem Dersim Cemaati adına Başbakan’a teşekkür ediyorum. Yaşanan acılardan sonra ilk defa devlet tarafından acımız paylaşıldı” değerlendirmesi yapıyor.
Türkiye’deki çelişkilere dikkat çeken Bakış, “Yazarlar arasında bile sol görünümlü, Atatürkçü yazarlardan değil de, muhafazakar yazarların bize yardımı oldu. Yaşanan birçok şeyi Necip Fazıl’dan öğrendik. Bugün de daha çok muhafazakar basın bu konuyla ilgileniyor” diye ekliyor.
Başbakan’ın son açıklamalarının, milletvekili Hüseyin Aygün’ün açıklamalarıyla başlayan süreçte geldiğini hatırlatan Bakış, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hüseyin Beyin açıklamasını destekliyoruz. Buna öncülük eden yayın kuruluşlarına da teşekkür ediyoruz. Elbette CHP’nin de özür dilemesi gerekiyor, Meclis’in de bir anma töreni yapması lazım. Tek tek kurumlar özür dilemese de CHP’nin kendi geçmişiyle yüzleşmesi lazım. Sadece Dersim değil, muhafazakâr kesimi şapka takmaya zorlama, çeşitli cezalandırmalar gibi CHP’nin dosyası bayağı kabarık. Ama ben hemşerim Kılıçdaroğlu’na güveniyorum, partiyi değiştirecektir. Başbakanın bunu başlatması Kılıçdaroğlu’nun da partisinde elini güçlendirir”
Devletten başka beklentilerinin olduğunu da bildiren Bakış, ardından şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Dersim adı zaten pratikte kullanılıyor, Başbakan’da kullanıyor, Tunceli’nin adı yeniden Dersim olmalı. Bu Osmanlı döneminde de, Cumhuriyetin ilk döneminde de böyleydi. Tunceli adı da bu yaranın bir parçası, o isimle de biz bu acıları hatırlıyoruz. Alpdoğan İlkokulu, sokağı, mahallesi var. Abdullah Alpdoğan katliamı gerçekleştiren komutanın adı. Bu isimlerin değişmesi lazım. Ben Sabiha Gökçen radyoda anlatırken dinlemiştim, ‘uçakla giderken köylüleri kaçarken gördüm, üzerlerine bombaları attım’ diyordu. TRT arşivlerinde vardır. Sabiha Gökçen Havaalanı isminin değiştirilmesini de isteriz. Ama Başbakanımızın bunları hemen yapmasını beklemiyoruz, o kadar kolay olmuyor, biliyoruz. Ayrıca Bülent Arınç’ın önerisi vardı, Meclis’te komisyon kurulması. Bu olursa bütün bunlar gündeme gelecektir.”
KÖPEKLER İNSAN ETİ YEMEYE ALIŞMIŞTI
Bakış, o döneme ait hatırlarını ise şöyle aktarıyor: “O kadar büyük acılar yaşandı ki, bizim ailemizde adeta bir tabu gibi bu konuda konuşulmazdı. Belki de çocuklar etkilenmesin diye. Bizim ailenin bütün erkeklerini Pülümür tarafında topluyorlar. Sadece dedem ormana kaçtığı için kurtuluyor, sekiz erkek ölüyor, sadece annemin babası dedem Kamer Fırat kurtuluyor. Hüseyin Aygün’ün kitabındaki resim ona ait. Sonra uzun süre dağda yaşıyor, ot yiyerek yaşamışlar. Diğer insanları ele vermesin diye çocuklarını öldürenler olmuş. Öbür dedem Erzurum tarafında işçiymiş, ‘dönerken nehrin kenarında her tarafta cesetler vardı’ diyor. Köylüler ona, dikkat et köyün köpekleri seni yiyebilir diye uyarıyor. Ceset yiye yiye köpekler insan eti yemeye alışmış. Korkunç bir katliam, bunun açığa çıkması lazım”
BAŞBAKAN KADAR YÜREKLİ BİR AÇIKLAMAYI KİMSE YAPMADI
Avrupa’daki Dersimli Alevilerden, Cafe Restorant Lyly’nin sahibi Gülperi Çapar ise göz yaşlarını da tutamayarak, şöyle konuşuyor: “Ben Başbakan’ın bu girişimini bir Dersimli olarak çok yerinde buluyorum. İki yıl önce de katliamı açıklamıştı, iki yıl bile gecikmemeliydi. Ama şimdi devlet adına özür dilediğine ben çok seviniyorum. Türkiye’de Dersim katliamı konusunda bugüne kadar hiç kimse böyle yürekli bir açıklama yapmadı. Bundan dolayı da Başbakanı kutluyorum gerçekten. Kendisine teşekkür ediyorum. Cesurca çıktı söyledi. Başbakan bizim üzerimizdeki bu kara perdeyi kaldırdı. Kendimizi şu an ifade edebiliyoruz, onun mutluluğunu yaşıyorum. Kayıp kızla belgeseli yapmıştık. Belgesel başlayıp bitene kadar ağladım. Kendimden bir şeyler buldum orda. Dayım sürgüne gönderilmişti, 38 yaşına geldiğimde onu gördüm ve o zaman çok acı şeyler yaşadım. Bu toplum bizi kabul etmedi, hep dışladı. Başbakanımız madem bu kadar güzel bu konuyu açtı ve Dersimlilerden özür diledi beklentilerimize cevap versin, memleketimizi rahatlatsın, geriye dönüşleri kolaylaştırsın, barajları engellesin. Barajlar bizim oraları sular altında bırakıyor. Munzur dünya çapında bir doğal güzellik. Munzur dağından kırk su akar, sahip çıkıp dünyaya tanıtılmalı”
CHP’nin özür dilememesine değinen Çapar, “CHP sosyal demokrat, ben isterdim ki CHP öncü olsun. Erdoğan’dan önce özür dileyebilmeliydi. CHP her zaman Dersim’den milletvekili çıkarıyor. CHP çok büyük kusurlar işliyor, toplumun bir yarasına yeni bir yara ekliyor. Özür dilemezlerse CHP bundan sonra Dersim’den oy alamaz” ifadelerini kullanıyor.
BAŞBAKANIN ÖZÜR DİLEMESİ BİZİM İÇİN BİR MİLAT
Dersim kökenli araştırmacı Metin Bozdağ da düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Dersimlilerin yoğun duygular yaşadıkları günler çoktur. Bugün de öyle bir gün oldu. Yoğun duygular içindeyim. Devletin özür dilemiş olması bizim için önemli bir şey. Bu bir milat. Bugün Başbakanın devlet adına özür dilemiş olması bizi ziyadesiyle memnun etmiştir. Dersimliler bugün ziyadesiyle memnun. Başbakana yüzbinlerce sefer teşekkür ediyoruz. Devletin bunu söylemiş olması bunu kabul etmesi anlamına geliyor, bizim istediğimiz de buydu. Biz çok ufak şeylerle de yetinebiliyoruz, istediğimiz şeyler bunlardı. Özür dilensin, mezarlarımızın yerleri gösterilsin. Toprak altında olan kemiklerimizin üzerine barajlarla setler kurulmasın”
1933’te yazılmış raporlarda, Dersim’i tamamen insansızlaştırma projelerinin olduğunu bildiren araştırmacı Bozdağ, “Ayrıca göç ettirerek, dağıtarak Türk ve Sünnileştirme programı var. Sonra o zulümler var, bombalar atılmış, çoluk çocuk insanların sığındığı mağaralara gazlar atılmış. İstediğimiz tek şey, bize bunları yapanların tarih önünde mahkûm olması. Kimseyi mezarından kaldırıp cezalandıracak halimiz yok” diyor.
Başka talepleri de olduğunu bildiren Bozdağ, “1994’te köyler boşaltıldı, yakıldı. Barajlar yapılıyor, köyler boşaltılıyor. Dersim çok zengin bitki yapısı olan bir bölge, barajların yapılmasının engellenmesi, köylere dönüşlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Yer altındaki kemiklerimiz sular altında kalmasın. Mezar ziyaretlerimiz var, onlar sular altında kalmasın. Evlatlık verilen çocuklar, sürgüne gönderilenler veya mezarlarının nerde olduğunun açıklanmasını bekliyoruz. Sabiha Gökçen’de bir travma bizim için, havaalanı ismi değişmeli” şeklinde belirtiyor.
TÜRKİYE İÇİN TARİHİ BİR GÜNDÜR
Sol Parti’den Köln Belediye Meclisi Üyesi olan Dersim Kökenli Şengül Şenol ise, “Başbakanın özür dilediği gün, Dersimliler adına ve Türkiye için tarihi bir gündür. Dersim katliamı Türkiye için bir faciadır. Dersim’de katliam yapılsın diye Meclis’te kararlar alınmıştır. Bu ülke 74 yıl sonra özür diliyor. Bunu yapan Başbakan Erdoğan’dır, bizim Başbakanımızdır, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Bu Türkiye’nin iç barışını sağlar, büyütür, önünü açar, kardeşliği pekiştirir. Hepimiz çok mutluyuz, ülkem adına çok mutluyum” diye konuşuyor.
Dersim milletvekili Hüseyin Aygün’ün açıklamalarıyla bu sürecin yeniden başladığını hatırlatan Şenol, “Hüseyin Aygün’ü destekliyoruz. Umarız CHP de güç bulur, Kılıçdaroğlu da bir sosyal demokrata yakışır şekilde özür diler. Çünkü onların döneminde bu katliamlar yaşandı. Kılıçdaroğlu bunu yapabilirse partinin de gelişmesini, sosyal demokrat olmasını sağlar. Bir parti geçmişiyle hesaplaşabilmeli. Bu cesareti kendisinden bekliyoruz. Araştırma komisyonu kurulup kayıpların açıklanması, yer isimlerinin değiştirilmesi. Ben Başbakanın barajları da durduracağına inanıyorum. Dersimlilerin topraklarının kutsallığına inandığını Başbakanımız biliyor. Hüseyin Aygün ve onun haberini yayınlayanlara teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullanıyor.
NEDEN DERSİMLİLER CHP’YE OY VERİYORLAR?
Müzik ve tarih öğretmeni Hıdır Şenol ise, “Başbakan Erdoğan’ın devlet adına özür dilemesi çok önemli bir olay. Geçen yıl açıklama yaptığında televizyonda gördüm, kendi milletvekilleri de ağlıyordu, bunu görmek güzel bir şey. Bu yönüyle etkileyici” şeklinde konuşuyor. Bazı şeylerinse kendini rahatsız ettiğini bildiren Hıdır Şenol, “Neden Dersimliler CHP’ye oy veriyorlar? Stockholm sendromu mu gibi sorgulamalar beni rahatsız ediyor. Bunun Stockholm Sendromu ile hiç bir alakası yok. Aleviler hala muhafazakar kesim tarafından dışlandığını hissediyorlar, böyle bir algı var” tespitini yapıyor.
Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı resmi belgelere göre o dönem Dersim diye anılan Tunceli’de toplam 13 bin 806 kişi öldürüldü, 11 bin 683 kişi sürgün edildi. Avrupa’daki Dersimliler ise, öldürülenlerin sayısının 50 ile 70 bin arasında olduğunu bildirerek, yaşanan acıların tarifsiz olduğuna dikkat çekiyor. Devlet adına özür dileyen Başbakan Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’na ise, “CHP adına özür dilemesi gereken biri varsa o da sensin” çağrısı yapmıştı.
Cihan Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Avrupa’daki Dersimliler Başbakan Erdoğan’ın devlet adına özür dilemesinin kendileri ve Türkiye için bir milat olduğuna dikkat çekiyor. Dersim katliamının tanığı Seycan Şenol, “Şimdiye kadar nice Başbakanlar geldi, geçti; kimse özür dilemedi. 74 yıl sonra devlet adına özür dileyen Başbakan Erdoğan’a teşekkür ediyoruz” diye konuşuyor. Köln Dersimliler Cemaati Başkanı Nijat Bakış ise “Devlet ilk kez acılarımızı paylaştı, Başbakana teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Gözleri yaşlı şekilde duygularını anlatan Gülpınar Çapar adlı bir başka Dersimli ise ”Başbakan Erdoğan kadar yürekli açıklamayı bugüne kadar kimse yapmadı. Başbakan üzerimizdeki kara perdeyi kaldırdı” diyor. Araştırmacı Metin Bozdağ’a göre özür, hem Dersimliler, hem de Türkiye için “bir milat” özelliği taşıyor. Bozdağ, “Başbakana yüzbinlerce kez teşekkür ediyoruz” diye ekliyor.
Beklentilerini de dile getiren Dersimlilerden Gülperi Çapar, “Özür dilemezse CHP bundan sonra Dersim’den oy alamaz” derken, Avrupalı Dersimliler devletten diğer beklentilerini ise şöyle sıralıyor: “Tunceli adı bize katliamı hatırlatıyor, Dersim ismi yeniden verilmeli. Mecliste anma gerçekleştirilmeli. Araştırma komisyonu kurulup kayıplar, evlatlık verilenlerin durumu ortaya konmalı. Bölgeye sahip çıkılmalı, boşaltılan köylere dönüş teşvik edilmeli. Barajlar durdurulmalı, bölgeye sahip çıkılıp dünyaya tanıtılmalı.”
KAÇ BAŞBAKAN GELDİ, KİMSE ÖZÜR DİLEMEDİ
Dersim katliamının tanıklarından 1932 doğumlu Seycan Şenol, katliamın üzerinden 74 yıl geçtiğini ve öürün çok gecikmiş bir özür olduğunu düşünüyor. Şenol, “Başbakanımıza teşekkür ediyoruz. Şimdiye kadar kaç başbakan geldi geçti, kimse bu katliamları açıklamadı, özür dilemedi. Geçen sene de anlatmıştı, 20 tane çocuğu dereye götürüp öldürdüler diye” diye konuşuyor.
Seycan Şenol, gerek hatırladığı, gerekse kendisine anlatılan olayları “Ne kadar millet öldü, çoluk çocuk evinden barkından oldu. 40-50 bin insan öldü. Benim abim Baba Şenol da orada öldü. Asker kurşuna diziyordu. Buğdayları, evleri yakıyorlardı. Amaç hepsini öldürmekti herhalde. Sonra ölmeyeni de sürgüne gönderme emri çıkardılar. Ben daha 4-5 yaşındaydım. Çocuktum, beni de Bolu’ya bir ailenin yanına verdiler. Beş sene yasak koydular, kimse bir yere gidemez diye. Bunları konuşmak da yasaktı, kimse konuşmuyordu” şeklinde aktarıyor.
Bu konudaki beklentilerini de sıralayan Seycan Şenol, “Başbakanımız milletimize sahip çıksın. Barajlarla köyler kalkıyor, buna engel olsun” ifadelerini kullanıyor.
DÜZGÜNKAYA AİLESİ OLARAK ÇANAKKALE’YE SÜRGÜN EDİLDİK
Katliamın diğer tanığı Nazife Şenol ise, kendilerinin Erzincan tarafında olduklarını bildirerek, şunları aktarıyor: “82 kişiyi götürüp öldürdüler. Benim kızlık soyadım Düzgünkaya. Babam tarlada çalışırken, annem askerler halkı topluyor diye ona haber veriyor ve babam dağa kaçarak kurtuluyor. Amcam Türkçe de bildiği için ona tercümanlık yaptırıyorlar ama, kullandıktan sonra öldürmeyi planlıyorlar. Biz de sürgüne Çanakkale’ye gittik. 9 sene orda kaldık, iki kardeşim orda doğdu.”
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında katliamla ilgili verdiği bilgileri hatırlatan Nazife Şenol, “Vallahi mideme kramp girdi, sancılandım. 74 sene sonra Başbakan Erdoğan özür diledi. Sen olsan teşekkür etmez misin?” diye soruyor. CHP’nin de özür dilemesini beklediklerini bildiren Nazife Şenol, Tunceli’ye yeniden Dersim adının verilmesi, Sabiha Gökçen Havaalanı’nın adının değişmesini kendilerinin de arzu ettiğini söylüyor.
İLK DEFA DEVLET ACIMIZI PAYLAŞTI, BAŞBAKAN’A TEŞEKKÜR EDİYORUZ
Köln Dersim Cemaati Başkanı Nijat Bakış ise Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını çok cesur bulduklarını belirtiyor. Bakış, “Başbakandan bunu bekliyordum. Daha önceki Başbakanlık döneminde de Dersim olaylarını gündeme getiriyordu, Tunceli yerine Dersim’i kullanması bizi sevindiriyordu. Bugünkü açıklaması Dersimliler arasında büyük bir yankı yarattı, bu açıklama Dersimlileri çok rahatlattı, bizi mutlu etti. Hem kendim, hem Dersim Cemaati adına Başbakan’a teşekkür ediyorum. Yaşanan acılardan sonra ilk defa devlet tarafından acımız paylaşıldı” değerlendirmesi yapıyor.
Türkiye’deki çelişkilere dikkat çeken Bakış, “Yazarlar arasında bile sol görünümlü, Atatürkçü yazarlardan değil de, muhafazakar yazarların bize yardımı oldu. Yaşanan birçok şeyi Necip Fazıl’dan öğrendik. Bugün de daha çok muhafazakar basın bu konuyla ilgileniyor” diye ekliyor.
Başbakan’ın son açıklamalarının, milletvekili Hüseyin Aygün’ün açıklamalarıyla başlayan süreçte geldiğini hatırlatan Bakış, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hüseyin Beyin açıklamasını destekliyoruz. Buna öncülük eden yayın kuruluşlarına da teşekkür ediyoruz. Elbette CHP’nin de özür dilemesi gerekiyor, Meclis’in de bir anma töreni yapması lazım. Tek tek kurumlar özür dilemese de CHP’nin kendi geçmişiyle yüzleşmesi lazım. Sadece Dersim değil, muhafazakâr kesimi şapka takmaya zorlama, çeşitli cezalandırmalar gibi CHP’nin dosyası bayağı kabarık. Ama ben hemşerim Kılıçdaroğlu’na güveniyorum, partiyi değiştirecektir. Başbakanın bunu başlatması Kılıçdaroğlu’nun da partisinde elini güçlendirir”
Devletten başka beklentilerinin olduğunu da bildiren Bakış, ardından şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Dersim adı zaten pratikte kullanılıyor, Başbakan’da kullanıyor, Tunceli’nin adı yeniden Dersim olmalı. Bu Osmanlı döneminde de, Cumhuriyetin ilk döneminde de böyleydi. Tunceli adı da bu yaranın bir parçası, o isimle de biz bu acıları hatırlıyoruz. Alpdoğan İlkokulu, sokağı, mahallesi var. Abdullah Alpdoğan katliamı gerçekleştiren komutanın adı. Bu isimlerin değişmesi lazım. Ben Sabiha Gökçen radyoda anlatırken dinlemiştim, ‘uçakla giderken köylüleri kaçarken gördüm, üzerlerine bombaları attım’ diyordu. TRT arşivlerinde vardır. Sabiha Gökçen Havaalanı isminin değiştirilmesini de isteriz. Ama Başbakanımızın bunları hemen yapmasını beklemiyoruz, o kadar kolay olmuyor, biliyoruz. Ayrıca Bülent Arınç’ın önerisi vardı, Meclis’te komisyon kurulması. Bu olursa bütün bunlar gündeme gelecektir.”
KÖPEKLER İNSAN ETİ YEMEYE ALIŞMIŞTI
Bakış, o döneme ait hatırlarını ise şöyle aktarıyor: “O kadar büyük acılar yaşandı ki, bizim ailemizde adeta bir tabu gibi bu konuda konuşulmazdı. Belki de çocuklar etkilenmesin diye. Bizim ailenin bütün erkeklerini Pülümür tarafında topluyorlar. Sadece dedem ormana kaçtığı için kurtuluyor, sekiz erkek ölüyor, sadece annemin babası dedem Kamer Fırat kurtuluyor. Hüseyin Aygün’ün kitabındaki resim ona ait. Sonra uzun süre dağda yaşıyor, ot yiyerek yaşamışlar. Diğer insanları ele vermesin diye çocuklarını öldürenler olmuş. Öbür dedem Erzurum tarafında işçiymiş, ‘dönerken nehrin kenarında her tarafta cesetler vardı’ diyor. Köylüler ona, dikkat et köyün köpekleri seni yiyebilir diye uyarıyor. Ceset yiye yiye köpekler insan eti yemeye alışmış. Korkunç bir katliam, bunun açığa çıkması lazım”
BAŞBAKAN KADAR YÜREKLİ BİR AÇIKLAMAYI KİMSE YAPMADI
Avrupa’daki Dersimli Alevilerden, Cafe Restorant Lyly’nin sahibi Gülperi Çapar ise göz yaşlarını da tutamayarak, şöyle konuşuyor: “Ben Başbakan’ın bu girişimini bir Dersimli olarak çok yerinde buluyorum. İki yıl önce de katliamı açıklamıştı, iki yıl bile gecikmemeliydi. Ama şimdi devlet adına özür dilediğine ben çok seviniyorum. Türkiye’de Dersim katliamı konusunda bugüne kadar hiç kimse böyle yürekli bir açıklama yapmadı. Bundan dolayı da Başbakanı kutluyorum gerçekten. Kendisine teşekkür ediyorum. Cesurca çıktı söyledi. Başbakan bizim üzerimizdeki bu kara perdeyi kaldırdı. Kendimizi şu an ifade edebiliyoruz, onun mutluluğunu yaşıyorum. Kayıp kızla belgeseli yapmıştık. Belgesel başlayıp bitene kadar ağladım. Kendimden bir şeyler buldum orda. Dayım sürgüne gönderilmişti, 38 yaşına geldiğimde onu gördüm ve o zaman çok acı şeyler yaşadım. Bu toplum bizi kabul etmedi, hep dışladı. Başbakanımız madem bu kadar güzel bu konuyu açtı ve Dersimlilerden özür diledi beklentilerimize cevap versin, memleketimizi rahatlatsın, geriye dönüşleri kolaylaştırsın, barajları engellesin. Barajlar bizim oraları sular altında bırakıyor. Munzur dünya çapında bir doğal güzellik. Munzur dağından kırk su akar, sahip çıkıp dünyaya tanıtılmalı”
CHP’nin özür dilememesine değinen Çapar, “CHP sosyal demokrat, ben isterdim ki CHP öncü olsun. Erdoğan’dan önce özür dileyebilmeliydi. CHP her zaman Dersim’den milletvekili çıkarıyor. CHP çok büyük kusurlar işliyor, toplumun bir yarasına yeni bir yara ekliyor. Özür dilemezlerse CHP bundan sonra Dersim’den oy alamaz” ifadelerini kullanıyor.
BAŞBAKANIN ÖZÜR DİLEMESİ BİZİM İÇİN BİR MİLAT
Dersim kökenli araştırmacı Metin Bozdağ da düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Dersimlilerin yoğun duygular yaşadıkları günler çoktur. Bugün de öyle bir gün oldu. Yoğun duygular içindeyim. Devletin özür dilemiş olması bizim için önemli bir şey. Bu bir milat. Bugün Başbakanın devlet adına özür dilemiş olması bizi ziyadesiyle memnun etmiştir. Dersimliler bugün ziyadesiyle memnun. Başbakana yüzbinlerce sefer teşekkür ediyoruz. Devletin bunu söylemiş olması bunu kabul etmesi anlamına geliyor, bizim istediğimiz de buydu. Biz çok ufak şeylerle de yetinebiliyoruz, istediğimiz şeyler bunlardı. Özür dilensin, mezarlarımızın yerleri gösterilsin. Toprak altında olan kemiklerimizin üzerine barajlarla setler kurulmasın”
1933’te yazılmış raporlarda, Dersim’i tamamen insansızlaştırma projelerinin olduğunu bildiren araştırmacı Bozdağ, “Ayrıca göç ettirerek, dağıtarak Türk ve Sünnileştirme programı var. Sonra o zulümler var, bombalar atılmış, çoluk çocuk insanların sığındığı mağaralara gazlar atılmış. İstediğimiz tek şey, bize bunları yapanların tarih önünde mahkûm olması. Kimseyi mezarından kaldırıp cezalandıracak halimiz yok” diyor.
Başka talepleri de olduğunu bildiren Bozdağ, “1994’te köyler boşaltıldı, yakıldı. Barajlar yapılıyor, köyler boşaltılıyor. Dersim çok zengin bitki yapısı olan bir bölge, barajların yapılmasının engellenmesi, köylere dönüşlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Yer altındaki kemiklerimiz sular altında kalmasın. Mezar ziyaretlerimiz var, onlar sular altında kalmasın. Evlatlık verilen çocuklar, sürgüne gönderilenler veya mezarlarının nerde olduğunun açıklanmasını bekliyoruz. Sabiha Gökçen’de bir travma bizim için, havaalanı ismi değişmeli” şeklinde belirtiyor.
TÜRKİYE İÇİN TARİHİ BİR GÜNDÜR
Sol Parti’den Köln Belediye Meclisi Üyesi olan Dersim Kökenli Şengül Şenol ise, “Başbakanın özür dilediği gün, Dersimliler adına ve Türkiye için tarihi bir gündür. Dersim katliamı Türkiye için bir faciadır. Dersim’de katliam yapılsın diye Meclis’te kararlar alınmıştır. Bu ülke 74 yıl sonra özür diliyor. Bunu yapan Başbakan Erdoğan’dır, bizim Başbakanımızdır, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Bu Türkiye’nin iç barışını sağlar, büyütür, önünü açar, kardeşliği pekiştirir. Hepimiz çok mutluyuz, ülkem adına çok mutluyum” diye konuşuyor.
Dersim milletvekili Hüseyin Aygün’ün açıklamalarıyla bu sürecin yeniden başladığını hatırlatan Şenol, “Hüseyin Aygün’ü destekliyoruz. Umarız CHP de güç bulur, Kılıçdaroğlu da bir sosyal demokrata yakışır şekilde özür diler. Çünkü onların döneminde bu katliamlar yaşandı. Kılıçdaroğlu bunu yapabilirse partinin de gelişmesini, sosyal demokrat olmasını sağlar. Bir parti geçmişiyle hesaplaşabilmeli. Bu cesareti kendisinden bekliyoruz. Araştırma komisyonu kurulup kayıpların açıklanması, yer isimlerinin değiştirilmesi. Ben Başbakanın barajları da durduracağına inanıyorum. Dersimlilerin topraklarının kutsallığına inandığını Başbakanımız biliyor. Hüseyin Aygün ve onun haberini yayınlayanlara teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullanıyor.
NEDEN DERSİMLİLER CHP’YE OY VERİYORLAR?
Müzik ve tarih öğretmeni Hıdır Şenol ise, “Başbakan Erdoğan’ın devlet adına özür dilemesi çok önemli bir olay. Geçen yıl açıklama yaptığında televizyonda gördüm, kendi milletvekilleri de ağlıyordu, bunu görmek güzel bir şey. Bu yönüyle etkileyici” şeklinde konuşuyor. Bazı şeylerinse kendini rahatsız ettiğini bildiren Hıdır Şenol, “Neden Dersimliler CHP’ye oy veriyorlar? Stockholm sendromu mu gibi sorgulamalar beni rahatsız ediyor. Bunun Stockholm Sendromu ile hiç bir alakası yok. Aleviler hala muhafazakar kesim tarafından dışlandığını hissediyorlar, böyle bir algı var” tespitini yapıyor.