Yıldırım internetle ilgili garanti verdi
TBMM'nde partisinin Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, güvenli internet uygulamasıyla gündeme gelen sansür iddialarına cevap verdi.
-2012 Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda
-Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım: (1)
''Güvenli internet uygulamasıyla sansür, kısıtlama,
yasak söz konusu değil''
-''Biz ne yapacaktık; 'ey Youtube, sen istediğin gibi Atatürk'e
Yıldırım, bakanlığının bütçesinin görüşmelerinde milletvekillerinin soru, görüş ve eleştirilerini yanıtladı.
Güvenli internet ile ilgili hizmet alınmak istendiğinde ücret ödenmeyeceğini belirten Yıldırım, talepte bulunulmaması halinde şu andaki sistemin uygulanmaya devam edeceğini kaydetti.
Güvenli interneti tercih edenlerin de istedikleri anda bu uygulamayı terk edip tamamen serbest sisteme geçebileceğini anlatan Yıldırım, ''Yasak söz konusu değildir. Tamamen isteğe bağlıdır. Amaç çocukları zararlı yayınlardan korumaktır. İnternet çok büyük nimet ama aynen ilaç gibi, tedavinin yan tesirleri de var. Bu da buluğ olmayan çocuklarımızı bu tip zararlardan korumak devletin görevi. Ama mecburiyet yok. Aileler isterlerse böyle bir koruma opsiyonunu kullanacaklar. Bunun dışında sansür, kısıtlama, yasak söz konusu değildir'' dedi.
Youtube'un mahkeme tarafından kapatıldığını ve 31 tane mahkeme kararı bulunduğunu aktaran Yıldırım, mahkeme kararlarının tamamının Atatürk'e hakaret ile ilgili olduğunu bildirdi.
Binali Yıldırım, şunları ifade etti:
''Biz ne yapacaktık; 'ey Youtube, sen istediği gibi Atatürk'e hakaret et, biz mahkeme kararını tanımıyoruz, internete yasak gelir mi?' diye duyarsız kalıp, mahkeme kararını uygulamayacak mıydık? Biraz insaf lazım.
Mahkeme kararlarından sonra onlar inat etti biz inat ettik. Çok büyük mücadele verdim ama çok büyük de hakarete uğradım. Kendimi ifade edemedim, anlatamadım, çok da hırslandım ama sonunda biz Youtube'u dize getirdik. Nasıl dize getirdik? Telif hakkından hareket ederek, TRT'den, Tarih Kurumundan, Anadolu Ajansından bu gösterilen hakarete konu değiştirilmiş görüntüleri bir telif hakkı olmaksızın yayınladıklarından dolayı kendilerini dava edeceğimizi yazılı olarak uyardık ve bunun üzerine bu konu onlar tarafından kabul edildi ve derhal kaldırıldı.
Mahkemeye müracaat eden Atatürkçü Düşünce Derneğidir. Ben olsam ben de ederim. Türk vatandaşı Atatürk'e hakareti hiçbir zaman hoş göremez, kabul edemez. Ama bunlar çok iyi propaganda yaptılar. Sanal alemde bizden daha etkililer. O mukayeseli üstünlüklerini çok iyi kulandılar ve kamuoyunu bize karşı ciddi anlamda örgütlediler. 'Milyonlar kazanıyorsunuz, beş kuruş vermiyorsunuz, bunu yapmaya hakkınız yok, temsilciliğiniz yok' dedim ertesi günü 'sana ne, sen kimsin, Maliye Bakanı mısın, internetimize nasıl laf edersin' diye almadığım hakaret kalmadı. Önemli değil. Sonunda ısrar ettik, inat ettik, burada kim olursa bu ülkenin hukuk sisteminden güçlü hiç kimse yoktur. Bunu herkesin bilmesi lazım. Orada da boyunu ölçüsünü almıştır.''
-Trafik kazaları-
Yolların standardının geliştiğini, motorlu araçların sayısının artığını, hareketliliğin arttığını belirten Yıldırım, ''Hareketlilik arttığı için daha çok trafik daha çok kaza'' dedi.
Kaza sayısı artmasına rağmen ölümlü kazalardaki oranın yüzde 34 düştüğünü söyleyen Yıldırım, ''Milyon kilometre yolculuk başına oran 5,72'den 3,79'a düştü. Bu çok önemli bir kazanımdır'' diye konuştu.
Yıldırım, kazaların yüzde 89,6'sının hatalı sürücü davranışlarından kaynaklandığını ifade ederek, şunları söyledi:
''Bunu 8 sene önce söyleyemiyorduk. 8 sene önce yol kusuruyla sürücü hataları başa baş gidiyordu. Şu anda yol kusuru beşinci sıraya indi. 9,7'ye indi.
Mutlaka eğitimle ilgili ciddi tedbir almamız lazım. Yolların kralı olmaz kuralı olur. Mutlaka bunu her sürücüye, herkesin kafasına dantel gibi işlememiz lazım. Ölümle şaka olmaz. Direksiyonla, gazla, pedalla şaka olmaz. Bir anlık gaflet, ihmal bir ocağın sönmesine sebep oluyor.
Hareketlilik iki kat artmış ama sayı beş sene önceki ile aynı kalmış. Kaza sayısı iki kat artmış ölümlü kazalar aynı kalmış. Bu iyi bir şey ama övünülecek bir şey değil. Avrupa bugün sıfır ölümlü kazayı konuşuyor. İsveç sıfır ölümlü kazayı başarmış durumda bir yılda. Bütün Avrupa şu anda üç olan oranı bire çekmeye çalışıyor.''
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının (TİB) dinleme yetkisinin olmadığını, görevinin dinleme yapmak isteyen yetkili kurumlara izin vermek veya vermemek olduğunu belirterek, bir yılda 5 binden fazla dinleme talebini reddettiğini söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının bütçesi üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Yıldırım, dinleme konusunda toplumda ciddi bir algı olduğunu belirterek, insanların ''Acaba dinleniyor muyum?'' diye endişe ettiğini, bunu gidermek zorunda olduklarını belirtti.
Dinlemenin yasal ve yasal olmayan boyutu olduğunu, 2007 yılına kadar konuyla ilgili hiçbir kural ve düzenleme bulunmadığını hatırlatan Yıldırım, yapılan düzenlemeyle dinleme konusunda yetkili kurumların belirlendiğini, bunların polis istihbarat, jandarma istihbarat ve MİT olduğunu anlattı. Bu 3 kurum dışında yasal olarak mahkeme kararıyla dinleme yetkisi olan kurum, kuruluş ve kişi bulunmadığına işaret eden Yıldırım, ''Bu her ülkede var; ülkenin güvenliği, suçların önlenmesi, terörle mücadele, iç ve dış istihbarat toplamak için kanunlarında tadat edilmiş'' dedi.
Bir milletvekilinin ''Geriye yönelik dinleme var mı?'' sorusuna karşılık Yıldırım, ''Geriye dönük dinleme yok ama geçmişe yönelik kayıtlara erişim var. Kim kimle konuşmuş... Ama bunun için de mahkeme kararı aranıyor. İçerik için yok'' karşılığını verdi.
Daha önce Jandarma veya bir başka istihbarat kuruluşunun bir telefon için karar alarak bütün o ildeki dinlemeleri yapabildiğine dikkati çeken Yıldırım, ancak şimdi her telefon için ayrı mahkeme kararı gerektiğini kaydetti. Dinlemelerle ilgili gelen kararları TİB'in incelediğini, alınan karar, izin, mahkemelerde yazılan konular, dinlemenin kapsamına baktığını, yasaya uymadığı takdirde reddettiğini söyledi.
Yıldırım, prosedürün nasıl işlediği konusunda, şöyle konuştu:
''Türkiye'de bütün dinleme talepleri önce mahkemeye gidiyor, daha sonra mahkeme kararı TİB'e geliyor. TİB bunu inceleyip yol veriyor. TİB, 5 binden fazla dinleme talebini reddetmiş, bir yılda 70 binini kabul etmiş. Nüfusun binde birine geliyor. Bu konuda yanlış bilinen bir doğru var; TİB hiçbir şeyi dinlemiyor, dinleme yetkisi yok. Bu kuruluşun tek görevi, dinleme yapmak isteyen yetkili kurumlara dinleme için uç vermesi, izin vermesi veya vermemesidir. Eskiden bunu telefon şirketinden alıyordu. Şimdi o yok. Reddetme hakları var. 5 binini geri göndermiş. Mahkeme kararının sınırlarının belli olması lazım.''
-''TİB bilmez''-
CHP'li Gökhan Günaydın'ın, ''Bir savcı veya hakimi dinlemek için alınan kararın Yargıtay santrali için verilmesine ne diyorsunuz?' sorusuna karşılık Yıldırım, ''Mahkemelerin, savcıların uygulamalarını ben bilemem. TİB, kendisine gelen telefonların kime ait olduğunu, santral mı yoksa tek numara mı olduğunu bilmez, bilmek mecburiyetinde de değil. O mahkemenin sorumluluğundadır. TİB'in görevi talep edilen telefon dinleme konusunun yasalara uygun olup olmadığına bakmaktır. Bir santral için dinleme talebi yapılmışsa, o mahkemenin hatasıdır. Orada TİB'in taksiratı yok. Uygulamayla ilgili bir sorundur. Olay kamuoyuna yansıdı ve dinlemenin yapılamadığı anlaşıldı'' diye konuştu.
Yıldırım, ''Dinleme bittiği zaman haber veriyor mu?'' sorusuna, ''(Seni dinledik) demiyor'' karşılığını verdi.
-''Yasa dışı dinlemenin çeşitli yolları var''-
Yıldırım, dünyada da Türkiye'de de yasal olmayan dinleme olabildiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Dinlemenin çok çeşitli yolları var; ortam dinlemesi, aktif-pasif baz istasyonu dinlemesi, böceklerle dinleme veya direkt santrale girip dinleme var. Bunlar her geçen gün de artıyor. Teknolojik bir sorun ama asıl olan aynı zamanda ahlaki bir sorun. Aynı zamanda da suç. Birisi yasa dışı dinleme yapmışsa, bunun savunulacak tarafı yok. TCK'nın ilgili maddelerine göre de suçtur.
İlginç bir şey var; dinleme yapıldı. Yasal da yapıldı. Savcı dosyayı hazırlarken üşeniyor veya başka bir saikle, ilgisiz üçüncü kişiler de işin içine giriyor. Onlarla konuşan bir sürü insan var ama onları ayıklamıyor, 'mahkeme uğraşsın' diyor. Olduğu gibi kayıtları koyuyor. Mahkemelerin hazırlık soruşturmasının daha titiz yapılması lazım.''
CHP'li Günaydın'ın ''Bir tek siyasi dinleme tespit edilip savcılığa suç duyurusu yapıldı mı?'' sorusu üzerine Yıldırım, ''Benim böyle bir görevim yok, bu iş savcıların işi. Teknolojiden anlaması gerekmiyor çünkü suçları araştırmak savcının görevidir. Mahkemeler, savcılıklar bilirkişilerle çalışır'' dedi.
Yıldırım, Günaydın'ın ''Bir tek dinlemeye ilişkin bu sistem yasa dışı dinleme saptamadı mı?'' sorusuna, ''Benim bilgimi, yetkimi aşan bir konu. Nasıl yanıt vereyim, samimi olarak söylüyorum'' cevabını verdi.
-''Hiç kimse mahkemelere başvurmadı''
Yasa dışı dinlemelerle ilgili bir tezat yaşandığına dikkati çeken Yıldırım, ''Yasa dışı dinlendiği anlaşılan hiç kimse mahkemelere müracaat etmedi. Buna ne anlam veriyorsunuz? Başvurduğunda dinlendiğinizin yasa dışı olup olmadığı anlaşılıyor. Ama adam ifşa olmuş, yıkılmış, ikinci kez tekrar gündeme gelmek istemiyor. Böyle onlarca olayda şikayet yok'' dedi.
İletişim altyapısından sorumlu olmak dışında konuyla ilgilileri olmadığı halde yapılması gerekenlere kafa yorduklarını anlatan Yıldırım, toplumu rahatsız ettiği ve varolan algıyı değiştirmek için mutlaka bir şey yapılması gerektiğini kaydetti. Yasalarda değişiklik yapılacağını bildiren Yıldırım, şöyle devam etti:
''Birinci değişiklik yasa dışı dinlemelerde mağdur olan kişilerin başvurusuna, şikayete bağlı olmaksızın takibat olması lazım. Yani isteğe bağlı olmaktan çıkarılması lazım. Bu konuda hukukçular da ihtilaf halinde. Buradaki cezaların mutlaka daha caydırıcı hale gelmesi lazım. Cezalar 6 ay ile 4 yıl arasında değişiyor. Fiilen verilen cezalar bir anlam ifade etmiyor. Bu işe çok kafa yordum; Adalet Bakanlığı ve hukukçularla çok çalıştım. Adalet Bakanlığı bir çalışma başlattı. Sanıyorum bu yasama döneminde ele alınacak. Yardımcı olursak bu işi bir düzene sokmuş, sorunu da bir ölçüde gidermiş oluruz.''
Yıldırım, teknik olarak 74 milyon insanı dinlemenin mümkün olmadığını belirterek, ''Buna gücünüz de kapasiteniz de yetmez. Ayrıca gerek de yok'' diye konuştu.
-''PTT'yi KİT olmaktan çıkarıyoruz''-
PTT Kanununda özelleştirme olmadığını ifade eden Yıldırım, ''PTT'yi KİT olmaktan çıkarıp şirkete dönüştürüyoruz. Ücret bakımından ne kadar çalışırsan o kadar ücret alırsın. Şimdi sınırlama var. İster çok çalış, ister az çalış ücrette farklılık yok. Özlük haklarını daha da iyileştirecek bir husustur'' ifadelerini kullandı.
PTT'nin tekel hakkının ihlal edildiğini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
''Buna bir usul getiriyoruz; 5 yılda kademeli olarak tekel hakkını, mesela '150 gramdan aşağısı mutlaka PTT olacak, ondan yukarısını özel şirketler taşıyabilir' diyeceğiz. PTT ile ilgili de bu işi yapan kurumlara lisans verilecek. Şimdi düzenleme yok. Başkaları PTT'nin katlandığı maliyetlere katlanmıyor, iş yapıyor. PTT her türlü kanuni yükümlüğünü yerine getirerek onlarla rekabet etmeye çalışıyor. Türkiye'nin 10 iline gönderi karlı, oralara çalışıyorlar, 70'ine gitmiyorlar, PTT'den gönderiyorlar. PTT'yi taşeron olarak kullanıyorlar.''
-''Bilgim yok''-
İzmir Büyükşehir Belediyesine yapılan operasyonlarla ilgili sorular üzerine Yıldırım, konuyla ilgili bilgisinin olmadığını belirterek, şunları söyledi:
''Ama şuna katılıyorum; kamuda çalışanları toplama yöntemi bu olmamalı. Burada bir sıkıntımız var. Bu işin yapılış şeklinde bir yanlış olduğunu düşünüyorum ve sizlerle beraberim. Bu konuda itirazımı defalarca Adalet Bakanlığına bildirdim. Kamuda çalışanlar çağrılır, ifadeleri de alınır gereği de yapılır. Böyle enselerinden tutup muamele yapmak yanlış bir uygulamadır. 2009'da aynı şeyi yaşadım. Erzincan'da seçime 9 gün kala bir operasyon yaptı o dönemin başsavcısı, bugünün CHP Milletvekili ve bizi perişan duruma düşürdü. Böyle şeyler her yerde oluyor. Kim yaparsa yapsın yanlışın karşısındayız.''
Yıldırım, metro yapımlarının bakanlığa devriyle ilgili yapılan çalışmaları anlattı.
Ankara dışında metro yapımıyla ilgili devraldıkları proje olmadığını ifade eden Yıldırım, İstanbul, İzmir, Adana'nın da müracaatlarının olduğunu ve bunların değerlendirildiğini söyledi.
Yıldırım, bakanlığının 9 yılda İzmir'e 2,5 milyar TL yatırımının olduğunu, İstanbul'a Ankara'ya da bu kadar yatırımının olmadığını bildirdi.
İstenmeyen SMS'lerin engellenmesiyle ilgili çalışma yapacaklarını söyleyen Yıldırım, Meclis'te istenilen sitelere girilmemesiyle ilgili kendilerinden kaynaklanan bir uygulamanın olmadığını sözlerine ekledi.
Bakan Yıldırım'ın konuşmasının ardından bakanlık ile bağlı ve ilgili kuruluşların bütçeleri kabul edildi.
-Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım: (1)
''Güvenli internet uygulamasıyla sansür, kısıtlama,
yasak söz konusu değil''
-''Biz ne yapacaktık; 'ey Youtube, sen istediğin gibi Atatürk'e
Yıldırım, bakanlığının bütçesinin görüşmelerinde milletvekillerinin soru, görüş ve eleştirilerini yanıtladı.
Güvenli internet ile ilgili hizmet alınmak istendiğinde ücret ödenmeyeceğini belirten Yıldırım, talepte bulunulmaması halinde şu andaki sistemin uygulanmaya devam edeceğini kaydetti.
Güvenli interneti tercih edenlerin de istedikleri anda bu uygulamayı terk edip tamamen serbest sisteme geçebileceğini anlatan Yıldırım, ''Yasak söz konusu değildir. Tamamen isteğe bağlıdır. Amaç çocukları zararlı yayınlardan korumaktır. İnternet çok büyük nimet ama aynen ilaç gibi, tedavinin yan tesirleri de var. Bu da buluğ olmayan çocuklarımızı bu tip zararlardan korumak devletin görevi. Ama mecburiyet yok. Aileler isterlerse böyle bir koruma opsiyonunu kullanacaklar. Bunun dışında sansür, kısıtlama, yasak söz konusu değildir'' dedi.
Youtube'un mahkeme tarafından kapatıldığını ve 31 tane mahkeme kararı bulunduğunu aktaran Yıldırım, mahkeme kararlarının tamamının Atatürk'e hakaret ile ilgili olduğunu bildirdi.
Binali Yıldırım, şunları ifade etti:
''Biz ne yapacaktık; 'ey Youtube, sen istediği gibi Atatürk'e hakaret et, biz mahkeme kararını tanımıyoruz, internete yasak gelir mi?' diye duyarsız kalıp, mahkeme kararını uygulamayacak mıydık? Biraz insaf lazım.
Mahkeme kararlarından sonra onlar inat etti biz inat ettik. Çok büyük mücadele verdim ama çok büyük de hakarete uğradım. Kendimi ifade edemedim, anlatamadım, çok da hırslandım ama sonunda biz Youtube'u dize getirdik. Nasıl dize getirdik? Telif hakkından hareket ederek, TRT'den, Tarih Kurumundan, Anadolu Ajansından bu gösterilen hakarete konu değiştirilmiş görüntüleri bir telif hakkı olmaksızın yayınladıklarından dolayı kendilerini dava edeceğimizi yazılı olarak uyardık ve bunun üzerine bu konu onlar tarafından kabul edildi ve derhal kaldırıldı.
Mahkemeye müracaat eden Atatürkçü Düşünce Derneğidir. Ben olsam ben de ederim. Türk vatandaşı Atatürk'e hakareti hiçbir zaman hoş göremez, kabul edemez. Ama bunlar çok iyi propaganda yaptılar. Sanal alemde bizden daha etkililer. O mukayeseli üstünlüklerini çok iyi kulandılar ve kamuoyunu bize karşı ciddi anlamda örgütlediler. 'Milyonlar kazanıyorsunuz, beş kuruş vermiyorsunuz, bunu yapmaya hakkınız yok, temsilciliğiniz yok' dedim ertesi günü 'sana ne, sen kimsin, Maliye Bakanı mısın, internetimize nasıl laf edersin' diye almadığım hakaret kalmadı. Önemli değil. Sonunda ısrar ettik, inat ettik, burada kim olursa bu ülkenin hukuk sisteminden güçlü hiç kimse yoktur. Bunu herkesin bilmesi lazım. Orada da boyunu ölçüsünü almıştır.''
-Trafik kazaları-
Yolların standardının geliştiğini, motorlu araçların sayısının artığını, hareketliliğin arttığını belirten Yıldırım, ''Hareketlilik arttığı için daha çok trafik daha çok kaza'' dedi.
Kaza sayısı artmasına rağmen ölümlü kazalardaki oranın yüzde 34 düştüğünü söyleyen Yıldırım, ''Milyon kilometre yolculuk başına oran 5,72'den 3,79'a düştü. Bu çok önemli bir kazanımdır'' diye konuştu.
Yıldırım, kazaların yüzde 89,6'sının hatalı sürücü davranışlarından kaynaklandığını ifade ederek, şunları söyledi:
''Bunu 8 sene önce söyleyemiyorduk. 8 sene önce yol kusuruyla sürücü hataları başa baş gidiyordu. Şu anda yol kusuru beşinci sıraya indi. 9,7'ye indi.
Mutlaka eğitimle ilgili ciddi tedbir almamız lazım. Yolların kralı olmaz kuralı olur. Mutlaka bunu her sürücüye, herkesin kafasına dantel gibi işlememiz lazım. Ölümle şaka olmaz. Direksiyonla, gazla, pedalla şaka olmaz. Bir anlık gaflet, ihmal bir ocağın sönmesine sebep oluyor.
Hareketlilik iki kat artmış ama sayı beş sene önceki ile aynı kalmış. Kaza sayısı iki kat artmış ölümlü kazalar aynı kalmış. Bu iyi bir şey ama övünülecek bir şey değil. Avrupa bugün sıfır ölümlü kazayı konuşuyor. İsveç sıfır ölümlü kazayı başarmış durumda bir yılda. Bütün Avrupa şu anda üç olan oranı bire çekmeye çalışıyor.''
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının (TİB) dinleme yetkisinin olmadığını, görevinin dinleme yapmak isteyen yetkili kurumlara izin vermek veya vermemek olduğunu belirterek, bir yılda 5 binden fazla dinleme talebini reddettiğini söyledi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının bütçesi üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Yıldırım, dinleme konusunda toplumda ciddi bir algı olduğunu belirterek, insanların ''Acaba dinleniyor muyum?'' diye endişe ettiğini, bunu gidermek zorunda olduklarını belirtti.
Dinlemenin yasal ve yasal olmayan boyutu olduğunu, 2007 yılına kadar konuyla ilgili hiçbir kural ve düzenleme bulunmadığını hatırlatan Yıldırım, yapılan düzenlemeyle dinleme konusunda yetkili kurumların belirlendiğini, bunların polis istihbarat, jandarma istihbarat ve MİT olduğunu anlattı. Bu 3 kurum dışında yasal olarak mahkeme kararıyla dinleme yetkisi olan kurum, kuruluş ve kişi bulunmadığına işaret eden Yıldırım, ''Bu her ülkede var; ülkenin güvenliği, suçların önlenmesi, terörle mücadele, iç ve dış istihbarat toplamak için kanunlarında tadat edilmiş'' dedi.
Bir milletvekilinin ''Geriye yönelik dinleme var mı?'' sorusuna karşılık Yıldırım, ''Geriye dönük dinleme yok ama geçmişe yönelik kayıtlara erişim var. Kim kimle konuşmuş... Ama bunun için de mahkeme kararı aranıyor. İçerik için yok'' karşılığını verdi.
Daha önce Jandarma veya bir başka istihbarat kuruluşunun bir telefon için karar alarak bütün o ildeki dinlemeleri yapabildiğine dikkati çeken Yıldırım, ancak şimdi her telefon için ayrı mahkeme kararı gerektiğini kaydetti. Dinlemelerle ilgili gelen kararları TİB'in incelediğini, alınan karar, izin, mahkemelerde yazılan konular, dinlemenin kapsamına baktığını, yasaya uymadığı takdirde reddettiğini söyledi.
Yıldırım, prosedürün nasıl işlediği konusunda, şöyle konuştu:
''Türkiye'de bütün dinleme talepleri önce mahkemeye gidiyor, daha sonra mahkeme kararı TİB'e geliyor. TİB bunu inceleyip yol veriyor. TİB, 5 binden fazla dinleme talebini reddetmiş, bir yılda 70 binini kabul etmiş. Nüfusun binde birine geliyor. Bu konuda yanlış bilinen bir doğru var; TİB hiçbir şeyi dinlemiyor, dinleme yetkisi yok. Bu kuruluşun tek görevi, dinleme yapmak isteyen yetkili kurumlara dinleme için uç vermesi, izin vermesi veya vermemesidir. Eskiden bunu telefon şirketinden alıyordu. Şimdi o yok. Reddetme hakları var. 5 binini geri göndermiş. Mahkeme kararının sınırlarının belli olması lazım.''
-''TİB bilmez''-
CHP'li Gökhan Günaydın'ın, ''Bir savcı veya hakimi dinlemek için alınan kararın Yargıtay santrali için verilmesine ne diyorsunuz?' sorusuna karşılık Yıldırım, ''Mahkemelerin, savcıların uygulamalarını ben bilemem. TİB, kendisine gelen telefonların kime ait olduğunu, santral mı yoksa tek numara mı olduğunu bilmez, bilmek mecburiyetinde de değil. O mahkemenin sorumluluğundadır. TİB'in görevi talep edilen telefon dinleme konusunun yasalara uygun olup olmadığına bakmaktır. Bir santral için dinleme talebi yapılmışsa, o mahkemenin hatasıdır. Orada TİB'in taksiratı yok. Uygulamayla ilgili bir sorundur. Olay kamuoyuna yansıdı ve dinlemenin yapılamadığı anlaşıldı'' diye konuştu.
Yıldırım, ''Dinleme bittiği zaman haber veriyor mu?'' sorusuna, ''(Seni dinledik) demiyor'' karşılığını verdi.
-''Yasa dışı dinlemenin çeşitli yolları var''-
Yıldırım, dünyada da Türkiye'de de yasal olmayan dinleme olabildiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Dinlemenin çok çeşitli yolları var; ortam dinlemesi, aktif-pasif baz istasyonu dinlemesi, böceklerle dinleme veya direkt santrale girip dinleme var. Bunlar her geçen gün de artıyor. Teknolojik bir sorun ama asıl olan aynı zamanda ahlaki bir sorun. Aynı zamanda da suç. Birisi yasa dışı dinleme yapmışsa, bunun savunulacak tarafı yok. TCK'nın ilgili maddelerine göre de suçtur.
İlginç bir şey var; dinleme yapıldı. Yasal da yapıldı. Savcı dosyayı hazırlarken üşeniyor veya başka bir saikle, ilgisiz üçüncü kişiler de işin içine giriyor. Onlarla konuşan bir sürü insan var ama onları ayıklamıyor, 'mahkeme uğraşsın' diyor. Olduğu gibi kayıtları koyuyor. Mahkemelerin hazırlık soruşturmasının daha titiz yapılması lazım.''
CHP'li Günaydın'ın ''Bir tek siyasi dinleme tespit edilip savcılığa suç duyurusu yapıldı mı?'' sorusu üzerine Yıldırım, ''Benim böyle bir görevim yok, bu iş savcıların işi. Teknolojiden anlaması gerekmiyor çünkü suçları araştırmak savcının görevidir. Mahkemeler, savcılıklar bilirkişilerle çalışır'' dedi.
Yıldırım, Günaydın'ın ''Bir tek dinlemeye ilişkin bu sistem yasa dışı dinleme saptamadı mı?'' sorusuna, ''Benim bilgimi, yetkimi aşan bir konu. Nasıl yanıt vereyim, samimi olarak söylüyorum'' cevabını verdi.
-''Hiç kimse mahkemelere başvurmadı''
Yasa dışı dinlemelerle ilgili bir tezat yaşandığına dikkati çeken Yıldırım, ''Yasa dışı dinlendiği anlaşılan hiç kimse mahkemelere müracaat etmedi. Buna ne anlam veriyorsunuz? Başvurduğunda dinlendiğinizin yasa dışı olup olmadığı anlaşılıyor. Ama adam ifşa olmuş, yıkılmış, ikinci kez tekrar gündeme gelmek istemiyor. Böyle onlarca olayda şikayet yok'' dedi.
İletişim altyapısından sorumlu olmak dışında konuyla ilgilileri olmadığı halde yapılması gerekenlere kafa yorduklarını anlatan Yıldırım, toplumu rahatsız ettiği ve varolan algıyı değiştirmek için mutlaka bir şey yapılması gerektiğini kaydetti. Yasalarda değişiklik yapılacağını bildiren Yıldırım, şöyle devam etti:
''Birinci değişiklik yasa dışı dinlemelerde mağdur olan kişilerin başvurusuna, şikayete bağlı olmaksızın takibat olması lazım. Yani isteğe bağlı olmaktan çıkarılması lazım. Bu konuda hukukçular da ihtilaf halinde. Buradaki cezaların mutlaka daha caydırıcı hale gelmesi lazım. Cezalar 6 ay ile 4 yıl arasında değişiyor. Fiilen verilen cezalar bir anlam ifade etmiyor. Bu işe çok kafa yordum; Adalet Bakanlığı ve hukukçularla çok çalıştım. Adalet Bakanlığı bir çalışma başlattı. Sanıyorum bu yasama döneminde ele alınacak. Yardımcı olursak bu işi bir düzene sokmuş, sorunu da bir ölçüde gidermiş oluruz.''
Yıldırım, teknik olarak 74 milyon insanı dinlemenin mümkün olmadığını belirterek, ''Buna gücünüz de kapasiteniz de yetmez. Ayrıca gerek de yok'' diye konuştu.
-''PTT'yi KİT olmaktan çıkarıyoruz''-
PTT Kanununda özelleştirme olmadığını ifade eden Yıldırım, ''PTT'yi KİT olmaktan çıkarıp şirkete dönüştürüyoruz. Ücret bakımından ne kadar çalışırsan o kadar ücret alırsın. Şimdi sınırlama var. İster çok çalış, ister az çalış ücrette farklılık yok. Özlük haklarını daha da iyileştirecek bir husustur'' ifadelerini kullandı.
PTT'nin tekel hakkının ihlal edildiğini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
''Buna bir usul getiriyoruz; 5 yılda kademeli olarak tekel hakkını, mesela '150 gramdan aşağısı mutlaka PTT olacak, ondan yukarısını özel şirketler taşıyabilir' diyeceğiz. PTT ile ilgili de bu işi yapan kurumlara lisans verilecek. Şimdi düzenleme yok. Başkaları PTT'nin katlandığı maliyetlere katlanmıyor, iş yapıyor. PTT her türlü kanuni yükümlüğünü yerine getirerek onlarla rekabet etmeye çalışıyor. Türkiye'nin 10 iline gönderi karlı, oralara çalışıyorlar, 70'ine gitmiyorlar, PTT'den gönderiyorlar. PTT'yi taşeron olarak kullanıyorlar.''
-''Bilgim yok''-
İzmir Büyükşehir Belediyesine yapılan operasyonlarla ilgili sorular üzerine Yıldırım, konuyla ilgili bilgisinin olmadığını belirterek, şunları söyledi:
''Ama şuna katılıyorum; kamuda çalışanları toplama yöntemi bu olmamalı. Burada bir sıkıntımız var. Bu işin yapılış şeklinde bir yanlış olduğunu düşünüyorum ve sizlerle beraberim. Bu konuda itirazımı defalarca Adalet Bakanlığına bildirdim. Kamuda çalışanlar çağrılır, ifadeleri de alınır gereği de yapılır. Böyle enselerinden tutup muamele yapmak yanlış bir uygulamadır. 2009'da aynı şeyi yaşadım. Erzincan'da seçime 9 gün kala bir operasyon yaptı o dönemin başsavcısı, bugünün CHP Milletvekili ve bizi perişan duruma düşürdü. Böyle şeyler her yerde oluyor. Kim yaparsa yapsın yanlışın karşısındayız.''
Yıldırım, metro yapımlarının bakanlığa devriyle ilgili yapılan çalışmaları anlattı.
Ankara dışında metro yapımıyla ilgili devraldıkları proje olmadığını ifade eden Yıldırım, İstanbul, İzmir, Adana'nın da müracaatlarının olduğunu ve bunların değerlendirildiğini söyledi.
Yıldırım, bakanlığının 9 yılda İzmir'e 2,5 milyar TL yatırımının olduğunu, İstanbul'a Ankara'ya da bu kadar yatırımının olmadığını bildirdi.
İstenmeyen SMS'lerin engellenmesiyle ilgili çalışma yapacaklarını söyleyen Yıldırım, Meclis'te istenilen sitelere girilmemesiyle ilgili kendilerinden kaynaklanan bir uygulamanın olmadığını sözlerine ekledi.
Bakan Yıldırım'ın konuşmasının ardından bakanlık ile bağlı ve ilgili kuruluşların bütçeleri kabul edildi.