Deik Başkanı Yırcalı'dan Hükümete Tam Destek

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı A. Rona Yırcalı, referandumdan "evet" çıkmasının ülke menfaatlerine uygun olduğunu, bunun hem siyasi hem ekonomik istikrar sağladığını söyledi.

Balıkesir Sanayi Odası'nın Meclis Toplantısında konuşan A. Rona Yırcalı, ülkede aylardır tartışılan, televizyonların insanları rahatsız edecek derecede kavgaya dönüştürdüğü referandumun nihayet bittiğini ve neticenin de müspet olmasının sevindirici olduğunu ifade etti. Toplantıda ülke gündemindeki siyasi ve ekonomik gelişmeleri değerlendiren Rona Yırcalı, ardı ister Kürt açılımı olsun ister demokratik açılım olsun terör örgütü PKK ilye alakalı yaşanan yeni sürecin bir hal yoluna girmesinin olumlu
olduğunu bildirdi. Yırcalı, "Referandum yapıldı. Uzun günler, haftalar, aylar ülkemizin gündemini meşgul eden ve artık gün geçtikçe televizyonlarda bu iş, bu kavga ne zaman bitecek diye hepimizi rahatsız edecek hale gelen şey bitti. Neticelerin alınmasından çok önce evetin Türkiye için hayırlı olacağını şahsi görüşüm olarak söylemiş bir arkadaşınızım. Ben neticenin ülke menfaatlerine uygun olduğu kanaatindeyim. Ülkemize bir siyasi istikrar getirdiğini düşünüyorum. Nitekim de bunun bir neticesi olarak
bakın 2-3 günden beri Kürt açılımı mı dersiniz, demokratik açılım mı dersiniz bu açılımın bir momentum kazandığını, ileriye doğru gittiğini görmekteyiz. İkincisi, çok enteresan bulduğum, Irak'ın İçişleri Bakanı ile Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'taki komutanının Türkiye'ye gelmeleri çok dikkat çekici. İlk defa böyle ikili bir görüşme olması dikkatimi çekti. Bir de enteresan olanı Öcalan'ın bu çerçevenin içine kati olarak girdiği. Bir siyasi partinin müşterek başkanı hanımefendi gidiyor, konuşuyor,
geliyor basın yoluyla mesajlar veriliyor. Bununla (Öcalan ile) konuşup konuşulmadığı tereddüdünün de ortadan kalktığı anlaşılıyor. Dolayısıyla bu tür müspet gelişmelerin, siyasi istikrarın yerleşmesi, referandumun yüzde 58 gibi önemli bir neticesi olmasının uzantısı olduğu kanaatindeyim" dedi.

"ŞEKLİ NE OLURSA OLSUN YABANCI SERMAYEYE İHTİYAÇ VAR"
DEİK Başkanı A. Rona Yırcalı, Balıkesir Sanayi Odası Meclis Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında yaşanan bu sürecin yurt içi ve yurt dışında ekonomik bakımdan da faydası olacağını belirtti. Türk Lirası'nın referandumda "evet" çıktığı takdirde değer kazanacağını daha önceden açıkladığını hatırlatan Yırcalı, Türk ekonomisinin şekli nasıl olursa olsun yabancı sermayeye kesinlikle ihtiyacı oluğunu ve olacağını vurguladı. Rona Yırcalı, "Türk Lirası'nın bu seçimde evet çıktığı takdirde yabancı paraların
sepetine karşı kıymet kazanacağını, bu bazı ihracatçılarımızın istemediği bir şey olmasına rağmen ülkenin parası bakımından önemli olduğunu düşündüğümü söylemiştim. Bu bize önümüzdeki günlerde yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesinde de bir hız olacak. 2006 yılında 20 milyar dolar girdi Türkiye'ye. 2007'de 22, sonra kriz başlıyor 2008'de 18 ve 2009'da 7,6'ya kadar düşüyor. Bu sene içinde de (son çeyrekte hızlanma olmazsa) bunun 9 ila 10 civarında olacağı bekleniyor. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin
çarkını çevirebilmesi için bu yabancı sermayeye, görüşünüz ne olursa olsun, şekli ne olursa olsun, yabancı sermayenin şekli ne olursa olsun önemli ihtiyacımız olduğunu, bundan sonraki önümüzdeki yıllarda da ihtiyacımız olacağını söylemek isterim" dedi.

"BAŞKANLIK SİSTEMİ UYGUN, EKSEN KAYMASI YOK"
Son günlerde siyaset gündeminde yine çok konuşulan ve tartışılan başkanlık sistemi ve eksen kayması konularıyla alakalı görüş ve düşüncelerini de dile getiren DEİK Başkanı Rona Yırcalı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başkanlık sistemi, kamuyu çok ilgilendiren bir konu. Bence başkanlık sisteminin genel hatlarıyla ülke içinde faydalı olacağı kanaatindeyim. Ama ülkemizin şartlarına uygun olması gerekiyor. Bugün başkanlık sistemi Amerika'da başka, Fransa'da başka, Malezya ve Kore'de başka. Dolayısıyla her ülke o sistemi almakla beraber kendi vücuduna uyan bir elbise haline getirdiğini de kabul etmek, bunun da gayet normal bir şey olduğunu ifade etmek istiyorum. Yeni meclis ile bunun ele alınmasında fayda görüyorum. Çok
hassasiyetle üzerinde durduğum eksen kayması meselesi, bunun son derece yanlış değerlendirildiği kanaatindeyim. Benim kanaatime göre Türk dış ilişkileri ve bakanlık son derece olumlu ve müspet çalışmaktadır. Bizim İran'a daha yaklaşmamız, oylamada Brezilya ile beraber İran ile ilgili olumsuz oy kullanmamız, bence çok cesaretli ve tüm baskılara rağmen iyi bir yol seçilmiştir. Çünkü Batı'nın ve dünyanın diğer ülkelerinin İran ile olan bilgi akışı ve haberleşmesinin tek kablosu ve tek kanalı şimdi Türkiye
haline gelmiştir. Buna da tüm dünyanın ihtiyacı var. Eğer bu siyasi olarak çözülecek ise Irak gibi olmaması düşünülürse bence Türk hükümeti bu işi cesaretle yapmıştır ve devam etmektedir. Bu bir eksen kayması değil. Türkiye'nin bütün opsiyonlarını açık tutarak ülke menfaatleri neredeyse ona göre hareket etmesidir. Hükümetimiz bu konuda son derece kararlı. Biz DEİK olarak referandum pazar günüydü, biz çarşamba günü Türk-İran İş Konseyinin bir toplantısını yaptık, son anda sayın Başbakan da katıldılar, çok
önemliydi. Eksen kaymasına çok önemli bilgi var. 1700 senesinde dünya üretiminin yüzde 62'si Asya'dan geliyormuş, buna Osmanlı da dahil. 22'si Avrupa'dan ve yüzde 7'si de Afrika'dan. 1850 yıllarında Asya'nın üretimi 32'ye düşmüş, Avrupa 22'den 34'e çıkmış. ABD devreye girmiş yeni bir ülke olarak ve yüzde 10'u oradan olmaya başlamış. Sonra 1900 yadeğer kazanacağını daha ılında Asya'daki yüzde 62 üretim 18'e düşmüş, Avrupa yüzde 34'ünü muhafaza etmiş, ABD yüzde 20'sini üretmeye başlamış. Sonra 1950'de ABD
yüzde 28'e çıkmış. Daha enteresanı bu eksen kaymasını işaret etmek için söylüyorum, 1700 yılında yüzde 62'sini üreten Asya 32 ve 18'e düşmüş, 2000'de 35'e çıkması öngörülüyor ve 2050'de dünya üretiminin yüzde 60'ının Asya ülkelerinde olması düşünülüyormuş. Böyle bir tablo varsa tabiatıyla geminin burnunu biraz o tarafa çevirmekte fayda var. Afrika'nın birçok ülkesinde büyükelçiliğimiz yok, olmayan ülkelerde büyükelçilikler kurulmalı. Biz de DEİK olarak bunları takip ederek iş konseyleri kuruyoruz. Libya,
Suriye, Lübnan, Ürdün vizeleri kaldırdı, Rusya kaldırmayı planlıyor, Rusya gibi bir ülkenin kaldırmayı düşünmesi bile çok önemli bir gelişme. Suriye'den Türkiye'ye her gün 18 otobüs geliyormuş, Gaziantep'e alış veriş için. Dolayısıyla orada hemen her gün alışveriş merkezleri açılıyormuş. İnsanlar önceden birbirlerine tel örgülerden selam verebiliyorlardı. Dolayısıyla siyasi gelişmelerin, ekonomik gelişmelere ne kadar yön verdiği görülüyor. Gelişen ülkeler ticaretlerinin dış ekonomik ilişkilerinin genellikle
yüzde 23'ünü komşularıyla yaparlar. Buna rağmen 2000 yılında bizim komşularımızla yaptığımız ticaretin miktarı bütün ticaretin yüzde üç buçuğu. Bu 2010 yılında yani bu sene yüzde 9'a çıkmış, üç misli yükselmişiz. Ama bunun normali yüzde 25. Dolayısıyla etrafımızdaki bize yalnız sınır komşusu olan ülkelerle değil bölgemizdeki ülkelerle iyi geçinmek, vizeyi kaldırmak, onlara gidip gelmek, yardımcı olmak konularında politikaları devam ettirmek son derece önem arz ediyor."

"TÜRKİYE BÜYÜK GÜÇ"
DEİK Başkanı Rona Yırcalı, bugün Avrupa'da 6., dünyada ise 16. büyük ekonomi olan Türkiye'nin Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerini de içine alan Çin'e kadar dayanan coğrafyada ise sanayisi en güçlü ülke olduğunun altını çizdi. Tarım ve hayvancılığın sanayi ile desteklendiği takdirde kalıcı olacağını ve katma değerinin yükseleceğini söyleyen Rona Yırcalı, "Bize göre tarım, hayvancılık ancak sanayi faaliyetleriyle desteklendiği takdirde kalıcı ve katma değeri yüksek olabilir. Onun için birçok
ülke yalnız üretim değil ama onun sanayiye yönelmiş şekliyle başarılı olabiliyor. Çünkü yapılan istatistiklere göre 6,5 milyar olan dünya nüfusunun 9,5 milyara yükselmesi öngörülüyor. Ve sonra da bunun çeşitli sebeplerden dolayı düşmeye başlaması öngörülüyor. Tarımdaki sanayi gelişmeleri yapılabilirse dünya nüfusunun kendi kendini besleyeceği belirtiliyor. Hükümetin önümüzdeki 9 ayın önemli bir kısmını belki biraz ihmal edilmiş olan ekonomik konulara eğilerek geçirmesi önemli olacak. Zira bugün artık
Avrupa'da 6'ıncı, dünyada 16'ıncı ekonomi olduk. Cumhuriyetimizin 100. yılında ilk 10'a girmeyi hesap ettiğimiz, 500 milyar dolarlık ithalat-ihracat, dış ekonomik ilişkiler olmasının düşünüldüğü bu zamanda Türkiye'nin bu önderliğini kaybetmemesi lazım. Türkiye'nin kuvvetini, gücünü, önderliğini görmemiz lazım. Bugün Çin ve Hindistan ile İtalya arasındaki en büyük sanayi kuruluşu, sanayi ülkesi Türkiye'dir. Demokrasi ile idare edilen sanayi ülkesi biziz. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türk Cumhuriyetlerini dahil
eden bir coğrafya içindeki ülkelerin sanayi üretimlerinin yüzde 65'ini Türkiye yapıyor. Suudi Arabistan gibi ülkelerde ham petrol çok ama sanayi üretimi değil. Bunlar çok önemli şeyler. bunu muhafaza etmek, bu rekabeti devam ettirmek için de gayret içinde olmamız ve birlik, beraberlik içinde çalışmamız lazım. Bu seçimleri de arkaya attıktan sonra, yeni hükümetle, belki icap ediyorsa yeni anayasa ile sosyal meselelerimizin bir kısmını halletmiş olarak daha güçlü ve kuvvetli bir şekilde ileriye doğru gitmek
hepimizin menfaatine olacaktır" diye konuştu.