Kanadoğlu'ndan anayasa değişikliğine hayır

12. Zeytinli Kültür ve Sanat Şenliği' kapsamında Zeytinli Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Edremit Şubesi tarafından konuşmacı olarak getirilen

12. Zeytinli Kültür ve Sanat Şenliği' kapsamında Zeytinli Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Edremit Şubesi tarafından konuşmacı olarak getirilen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Türkiye'nin önemli günleri geride bırakarak daha önemli günlere hızla ilerlediğini söyledi.

Kanadoğlu, kendisinin 12 Eylül'de 'Hayır' diyeceğini de kaydederek her şeyden önce bir anayasa değişikliği gerekli midir? Sorusunun yanıtını vermek gerektiğini ifade etit.

Kanadoğlu, "Hiç kuşku duymayın ki anayasa değişikliğine şiddetle ihtiyaç vardır. Çünkü ne derlerse desinler sadece ilk defa bir anayasa değişikliği yapıldığını söyleme aldatmacasına da girseler bilinmelidir ki 1982 Anayasası 16 defa değişti ve 84 maddesi de yeni şekline kavuştu. Bu kadar çok bir anayasa değişikliğine uğramış bir anayasanın bütünlüğünü muhafaza etmesi mümkün değildir. O nedenle birbiriyle çelişen birçok maddenin yer aldığı bu anayasanın böyle yüzlerce defa örneği görüldüğü gibi çeşitli şekillere yorumlamaya açık bir anayasanın artık miadını doldurduğunu söylemek doğru olur." dedi.

Bir anayasa değişikliğinin nasıl yapılması gerektiğinin tarifini de yapan Sabih Kanadoğlu, "Anayasa değişikliği elbette ki uzlaşmayla yapılmalıdır. Bu nedenledir ki uzlaşmak toplumsal bir sözleşme olan anayasanın halk katmanlarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilebilir bir uzlaşmanın sonucu olması gerekmektedir. Eğer uzlaşmayı sağlayamazsanız ileride tekrar anayasa konuşmaları, tartışmaları yine değişiklik yapılması ihtiyaçlarını ortaya çıkarır. İşte 1961 anayasası ki Türkiye'nin bugüne kadar gördüğü en demokratik, en güzel anayasa. Belirli bir düşünce sahiplerinin dışlanması sonucu çok kısa bir tarihte büyük tartışmalara yol açtı. Bu uzlaşma yerine gelmediği için 10 sene sonra tekrar bir anayasa değişikliği 1971 yılında önümüze çıktı. Peki bu anayasa değişikliği gerekli idiyse acaba herhangi bir uzlaşma yapılarak mı bu değişikliğe gidildi? Öncelikle medya yoluyla sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, tabi öncelikle siyasi partiler arasındaki uzlaşmayla, anayasa hukukun üzerinde uzman olan arkadaşların görüşleri alınarak, yargının bu konudaki düşünceleri bilinerek bir uzlaşma sonucu anayasa değişikliğine gidilmesi gerekir. Yine bir siyasi parti liderinin yakın kurmaylarının katılımıyla işte önümüze çıkan o değişiklik metni hazırlandı, siyasi partilere üç gün içinde düşünce bildirmeleri söylendi ve bunu yapmak istiyorum ve yapacağım düşüncesiyle görüşmeler başladı. O zaman netice olarak söyleyebiliriz ki bu bir dayatmadır." diye konuştu.

Kanadoğlu, 1982 anayasasının gerçekte elbette ki geçici 15. maddesinin bir demokrasinin ayıbı olarak bir anayasada yer almaması gerektiğinin altını çizerek, sözlerine şöyle devam etti: "Ancak şöyle düşünürsek 1982 anayasasının kabulü tarihinden itibaren 28 sene geçen süre içerisinde buna hiç dokunmayan siyasi iktidarları herhalde bu umursamazlık sebebiyle kutlamak gerekmiyor. Elbette ki bu anayasanın o geçici 15. maddesi kaldırılmalıydı. Ama gözümüzün içine bakarak, 12 eylül sorumlularının yargılanmasına yol açmak için bunu yapıyoruz diyen kocaman bir yalana ben hayır diyeceğim. Çünkü 1980'den bu yana 30 yıl geçmesine rağmen bir zaman aşımına gitmeye gerek yok. Çünkü o geçici maddeye konan ve 12 Eylül sorumlularının hiçbirini ne hukuki, ne cezai, ne ekonomik hiçbir sorumluluğunun bulunmadığı bir geçici 15. maddenin gelecekte bir af yasasının çok ötesinde olanaklar sağladığını ve bu anayasanın çeşitli nedenlerle halkımız tarafından yüzde 91 küsur oranla kabul edildiğini bile bile tekrar sorumlularını cezalandırılabileceğini söylemek koca bir yalan. Herkes aldatmaya teşebbüs edebilir. Ama bu aldatmanın sonunda ayıp aldatılanların değildir."

Edremit'in Zeytinli beldesindeki söyleşide konuşan Kanadoğlu, "Evet oyları daha fazla olursa yani bir oy fazla çıkarsa Türkiye şöyle bir uygulamayla karşı karşıya kalacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin oluşumu tamamen değişmektedir ve bu değişim içerisinde halk oylaması sonucunun alındığının ertesi gününden başlamak üzere 11 asil üyeden oluşan Anayasa Mahkemesi 17 üyeye çıkarılacaktır. Şu anda 4 yedek üye aynı günde asil üye olacaklardır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bir üyesi Sayıştay'dan ki o Sayıştay üyeleri Meclis tarafından seçilmektedir. Diğeri de Barolar Birliği'ne güvenilmediği için baro başkanlarının oluşturduğu kurul tarafından gösterilecek adaylar içerisinden bu üye seçimi yapılacaktır. İşte onun içindir ki 17 kişilik Anayasa Mahkemesi evet oylarının fazla çıktığı andan itibaren doğrudan doğruya 4 yedek üyeyi de sayın tarafsız cumhurbaşkanımız tarafından da seçildiği için Meclis'in yeni seçeceği üyelerle birlikte o oluşumunun görüntüsünü tamamen değiştirecektir. Yüce Devan sıfatıyla çalıştığı bir sırada elbette ki başbakan ve bakanlar için bir soruşturma açılır ise daha açık bir deyimle siyasi iktidar el değiştirirse işte o seçtiğiniz yargıçlar tarafından yargılanmayı sağlayacaksınız. İşte bunun için bu anayasa değişikliğine hayır diyin. Siyasi kavganızı her yerde yapabilirsiniz ama öyle bir gündeyiz ki 12 Eylül günü anlaşarak birleşerek güçlerinizi bir araya getirerek bu anayasa değişikliğine hayır demezseniz sizin seçimdeki işiniz daha zor olur. Hangi siyasi düşünceye sahip olursanız olun bir tek hedefiniz olmalı. Bu anayasa değişikliğine oylarınızla hayır demek, bunu engellemek. Onun için birbirinizle tartışmaya çekişmeye ayrışmaya yol açmayınız. Oylarınızı bir belirli güç olarak bu değişikliğin karşısına dikiniz." diye sözlerini tamamladı.

Kanadoğlu yargının bağımlı bir yargı olarak herkesi yargılamaya .başlarsa demokratik bir ülkede demokratik siyasi bir iktidar vardır deme olanağının olmayacağını da sözlerine ekledi.

Söyleşi sonrasında Zeytinli Belediye Başkanı Hasan Arslan, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'na Zeytinli belde halkı ve Zeytinli Atatürkçü Düşünce Derneği adına bir plaket verdi.

Bu arada, seyirciler arasında bulunan bir kişi de Kanadoğlu'nun konuşmasını tamamlamasının ardından yüksek sesle okuduğu şiirle hükümeti protesto etti.