Sevilay Yükselir CHP'lilere seslendi
Sabah gazetesi köşe yazarı Sevilay Yükselir, gündeme bomba gibi düşen CHP lideri Deniz Baykal'a ait olduğu iddia edilen kaset ve sonrasında yaşanan olaylara farklı bir açıdan baktı.
İşte Yükselir'in köşesindeki 'Eyyy CHP'liler! Uyanın artık! Çünkü kral çıplak! başlıklı yazısı...
Yazdım daha evvel değil mi? "Yatak odaları odaların içerisinde en mahrem olan alanlardır. Bu nedenle bu odaları kah dürbünle, kah anahtar deliğinden izlemek büyük alçaklıktır! Hele de insanları donlu veya donsuz gizli kameralara çekip seyretmek ya da seyrettirmek şerefsizliktir! Günahtır! Adiliktir!" diye.
Son birkaç günde yazılanlara, konuşulanlara, yorumlara bakınca da, bütün toplumun bu konuda hemfikir olduğundan yana zerre kadar şüphem de kalmadı artık.
Tabii ki hepimiz çok üzüldük, Deniz Baykal'ın siyasi kariyerinin böyle alçakca bir tuzak ve saldırı ile sonlandırmış olmasına.
Ancakkkk...
"Keşke daha dikkatli olsaydı. Keşke böyle bir zafiyetin içerisine düşmemiş olsaydı. Keşke o görüntülerdeki kadın TBMM'ye taşıdığı 19 yıllık özel kalemi, sekreteri Nesrin Baytok değil de, Ornella Mutti ya da Sophia Loren olsaydı..." dedik mi, demedik mi eyyy sevgili CHP'liler?
Dedik!
Pekiiii... Bunun yanı sıra, "Bu skandal, CHP'de yıllardır siyaset yapan ancak rozet taşımaktan, pankart sallamaktan, slogan attırılıp meydanlarda yürütülmekten başka bir iş yaptırılmayan CHP'nin onurlu, şerefli, haysiyetli kadınlarının hakkının yendiğini gün gibi ortaya çıkarmıştır!" tartışmasını yaptık mı, yapmadık mı?
Dahası, "Baytok milletvekili olmadan evvel, burnundan kıl aldırmayan, yeri geldiğinde asan, kesen, her seçim öncesi aday adaylarının Baykal ile görüşme taleplerinde kendi önceliklerini ortaya koyan, gözüne kestirdiğini isterse milletvekili, isterse belediye başkanı adayı yaptıran ve hatta Baykal'ın hangi partili ile ilişkiye gireceğine, hangisini seveceğine, sevmeyeceğine karar veren, canını sıkanın ipini çektiren, onu ciddiye almayan adamın anasını belleyen, burnundan fitil fitil getiren, özel kalem müdiresi olmaktan çok Genel Başkan'ın ruh ikizi gibi davranan Nesrin Baytok çok siyasinin ahını almıştır. Çok can yakmıştır geçmişte. Acaba bütün bu yaşadıkları ilahi adaletin bir tecellisi midir?" diyerek sorgulamadık mı kendi aramızda?
Allah aşkınıza doğruyu söyleyin. Zamanında, kocası Can Baytok'un Odesa adlı bilişim şirketine aralarında Şişli'nin de olduğu CHP'li belediyelerden verilen milyon dolarlık ihaleleri öğrenince öfkelenmedik mi?
Baykal ve Baytok arasındaki yasak ilişkiye dair dedikodularımız kulisleri çalkalamadı mı?
Onu 2007 seçimlerinde milletin vekili olarak Meclis'e taşıdığında, "Ohaaaa! Bu kadarı da fazla! Millet yıllarca çalışıp didinsin bu parti için bir halt olamasın. Baytok ise Baykal'la kurduğu özel ilişki sayesinde tereyağından kıl çeker gibi Meclis'te koltuk kapsın! Olmaz böyle rezalet! Olmaz böyle adaletsizlik!" diyerek isyan etmedik mi?
Sevgili CHP'liler. Kaçınız, "Baykal'a kendini kabul ettirmenin yolu Nesrin'den geçer" deyip, genel merkeze gidince ilk onun kapısını çalmadınız? El etek önünde durup, "Nesrin Hanım bugün yine çok güzelsiniz! Harikasınız! Memleketten size bal, tereyağı, kayısı kurusu, tarla domatesi, kendi üretimimiz olan ayakkabılardan getirdim" demediniz? Onun gazabına uğrayıp, "siyasi hayatım kararmasın" düşüncesiyle kaçınız Baytok'un odasına girerken besmele çekmediniz?
Ayrıca birçok defalar, birçoğunuz kendinizi yerden yere atıp, "Bu kadın eni sonu Genel Başkanımızın başını yiyecek! Bir an evvel genel merkezden uzaklaştırılmalı!" demediniz mi birbirinize? Şimdi ne oldu peki?
Hakikaten dediğiniz oldu! Nesrin, Erdal İnönü, Aydın Güven Gürkan, İsmail Cem, Ertuğrul Günay, Hikmet Çetin, Erol Tuncer, Hasan Fehmi Güneş, Bedri Baykam, Mehmet Moğultay, Erol Çevikce, Tarhan Erdem, Murat Karayalçın, Gürbüz Çapan, Mustafa Sarıgül, Adnan Keskin, Seyfi Oktay, Celal Doğan, Onur Kumbaracıbaşı, Hurşit Güneş ve Ercan Karakaş gibi kurt siyasetçilerin bile yıllarca uğraşıp, didinip yiyemedikleri genel başkanınızı topu topu 5 dakikalık bir filmle yedi! Ve bitirdi! Hepinize geçmiş olsun...
Şimdi size yakışan, o gidince kaybedecekleri mevki ve koltukların derdine düşen Baykal yandaşı adamların gazına gelip, "Geri dön... Geri dön..." şarkısının ritmine ayak uydurmak değildir. Sizden beklenen, Türkiye solu adına önünüze bakıp, evrensel sol değerlere sahip çıkan, genç, dinamik ve uzun yol adamı olan bir genel başkan için çalışmaktır.
Çünkü eski kral artık çıplak yakalanmıştır! Yeniden giydirseniz bile, halk nezdinde o çıplak silüeti asla ama asla unutulmayacaktır!
Sabah
Yazdım daha evvel değil mi? "Yatak odaları odaların içerisinde en mahrem olan alanlardır. Bu nedenle bu odaları kah dürbünle, kah anahtar deliğinden izlemek büyük alçaklıktır! Hele de insanları donlu veya donsuz gizli kameralara çekip seyretmek ya da seyrettirmek şerefsizliktir! Günahtır! Adiliktir!" diye.
Son birkaç günde yazılanlara, konuşulanlara, yorumlara bakınca da, bütün toplumun bu konuda hemfikir olduğundan yana zerre kadar şüphem de kalmadı artık.
Tabii ki hepimiz çok üzüldük, Deniz Baykal'ın siyasi kariyerinin böyle alçakca bir tuzak ve saldırı ile sonlandırmış olmasına.
Ancakkkk...
"Keşke daha dikkatli olsaydı. Keşke böyle bir zafiyetin içerisine düşmemiş olsaydı. Keşke o görüntülerdeki kadın TBMM'ye taşıdığı 19 yıllık özel kalemi, sekreteri Nesrin Baytok değil de, Ornella Mutti ya da Sophia Loren olsaydı..." dedik mi, demedik mi eyyy sevgili CHP'liler?
Dedik!
Pekiiii... Bunun yanı sıra, "Bu skandal, CHP'de yıllardır siyaset yapan ancak rozet taşımaktan, pankart sallamaktan, slogan attırılıp meydanlarda yürütülmekten başka bir iş yaptırılmayan CHP'nin onurlu, şerefli, haysiyetli kadınlarının hakkının yendiğini gün gibi ortaya çıkarmıştır!" tartışmasını yaptık mı, yapmadık mı?
Dahası, "Baytok milletvekili olmadan evvel, burnundan kıl aldırmayan, yeri geldiğinde asan, kesen, her seçim öncesi aday adaylarının Baykal ile görüşme taleplerinde kendi önceliklerini ortaya koyan, gözüne kestirdiğini isterse milletvekili, isterse belediye başkanı adayı yaptıran ve hatta Baykal'ın hangi partili ile ilişkiye gireceğine, hangisini seveceğine, sevmeyeceğine karar veren, canını sıkanın ipini çektiren, onu ciddiye almayan adamın anasını belleyen, burnundan fitil fitil getiren, özel kalem müdiresi olmaktan çok Genel Başkan'ın ruh ikizi gibi davranan Nesrin Baytok çok siyasinin ahını almıştır. Çok can yakmıştır geçmişte. Acaba bütün bu yaşadıkları ilahi adaletin bir tecellisi midir?" diyerek sorgulamadık mı kendi aramızda?
Allah aşkınıza doğruyu söyleyin. Zamanında, kocası Can Baytok'un Odesa adlı bilişim şirketine aralarında Şişli'nin de olduğu CHP'li belediyelerden verilen milyon dolarlık ihaleleri öğrenince öfkelenmedik mi?
Baykal ve Baytok arasındaki yasak ilişkiye dair dedikodularımız kulisleri çalkalamadı mı?
Onu 2007 seçimlerinde milletin vekili olarak Meclis'e taşıdığında, "Ohaaaa! Bu kadarı da fazla! Millet yıllarca çalışıp didinsin bu parti için bir halt olamasın. Baytok ise Baykal'la kurduğu özel ilişki sayesinde tereyağından kıl çeker gibi Meclis'te koltuk kapsın! Olmaz böyle rezalet! Olmaz böyle adaletsizlik!" diyerek isyan etmedik mi?
Sevgili CHP'liler. Kaçınız, "Baykal'a kendini kabul ettirmenin yolu Nesrin'den geçer" deyip, genel merkeze gidince ilk onun kapısını çalmadınız? El etek önünde durup, "Nesrin Hanım bugün yine çok güzelsiniz! Harikasınız! Memleketten size bal, tereyağı, kayısı kurusu, tarla domatesi, kendi üretimimiz olan ayakkabılardan getirdim" demediniz? Onun gazabına uğrayıp, "siyasi hayatım kararmasın" düşüncesiyle kaçınız Baytok'un odasına girerken besmele çekmediniz?
Ayrıca birçok defalar, birçoğunuz kendinizi yerden yere atıp, "Bu kadın eni sonu Genel Başkanımızın başını yiyecek! Bir an evvel genel merkezden uzaklaştırılmalı!" demediniz mi birbirinize? Şimdi ne oldu peki?
Hakikaten dediğiniz oldu! Nesrin, Erdal İnönü, Aydın Güven Gürkan, İsmail Cem, Ertuğrul Günay, Hikmet Çetin, Erol Tuncer, Hasan Fehmi Güneş, Bedri Baykam, Mehmet Moğultay, Erol Çevikce, Tarhan Erdem, Murat Karayalçın, Gürbüz Çapan, Mustafa Sarıgül, Adnan Keskin, Seyfi Oktay, Celal Doğan, Onur Kumbaracıbaşı, Hurşit Güneş ve Ercan Karakaş gibi kurt siyasetçilerin bile yıllarca uğraşıp, didinip yiyemedikleri genel başkanınızı topu topu 5 dakikalık bir filmle yedi! Ve bitirdi! Hepinize geçmiş olsun...
Şimdi size yakışan, o gidince kaybedecekleri mevki ve koltukların derdine düşen Baykal yandaşı adamların gazına gelip, "Geri dön... Geri dön..." şarkısının ritmine ayak uydurmak değildir. Sizden beklenen, Türkiye solu adına önünüze bakıp, evrensel sol değerlere sahip çıkan, genç, dinamik ve uzun yol adamı olan bir genel başkan için çalışmaktır.
Çünkü eski kral artık çıplak yakalanmıştır! Yeniden giydirseniz bile, halk nezdinde o çıplak silüeti asla ama asla unutulmayacaktır!
Sabah