Baykal Erdoğan ve Durmuş'a yüklendi

Partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulunan CHP Lideri Deniz Baykal Başbakan Erdoğan ve MHP Milletvekili Osman Durmuş'a yüklendi.

Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Yoğun bir gündem var. Değinmemiz gereken gündem var. Kısa süre önce mecliste yaşananlar anlamı arkasında yaşanan gerçekler. Yine CHP'nin iktidar programı ile ilgili açıklamaları ilgi ve destek yarattı. İktidar bundan rahatsız oldu. Tekel işçilerinin mücadelesi, iktidarın ilkesiz tutarsız tavrı gibi konulara gireceğim.

Ama bunlara girerken önemli konulara değineceğim. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliğinin bir kenara bırakılması gerektiğine dikkate çekti. Artık Anayasa değişikliğinin zamanının geçtiğini ve takip edilemeyeceğini gördüğümü ifade etmiştim.
Bunun ardında sadece 330 oy toplama konusunda güçlükle karşılaşacağı ifade ediliyor Başbakanca ama önemli olan bu değil referandumda yüzde 50 imkansızdır. Anayasa değişikliği bir kenara itilecektir demiştim anaysa değişikliği önemli bir konudur.
Ak Parti’nin Anayasa değişikliğini kendileri için hukukun arkasından dolanmak için böyle bir yola gittiklerini biliyoruz. Bu yüzden Anayasa değişikliği konusunda anlayış birliğine girmesi güçtür. 608 tane fezleke dosya var mecliste neden dokunulmazlık yüzünden bekliyor.
Madem bu kadar demokrasi diyorsunuz bir de dokunulmazlık sorununa değinin. İlk şart önce vekil olarak hesap vermeye hazır olduğunu ortaya koyacaksın. Evet bu gerçek ortaya çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı tarihi fırsattır dedi ama ardından iyi bir şey çıktığı görülmedi. Anayasa değişikliğinde de tarihi fırsatı kaçırdık diyor. Üzülmesin Gül bu millet zamanı gelince yapacak biz de gerekeni yapacağız.
Türkiye'de uzlaşma konusundaki ilk temel yanlış cumhurbaşkanı seçimi konusunda olmuştur. Bu milletin en çok Cumhurbaşkanı konusundaki uzlaşma konusunda yok sayarsanız şimdi de bu konuma düşersiniz. Millet çıkar der ki Türkiye'ye bir ombudsman lazım. O işte Cumhurbaşkanının ta kendisidir. Eğer uzlaşma olsaydı o Cumhurbaşkanı ombudsman olurdu.

Son dönemde 14 rektör atandı ki bütün bunlar üniversite görevlilerinin seçimlerinin dışında alınmıştır. Bu atamaların en dramatik sonuç doğuranı İzzet Baysal'da gerçekleşti.
Geçenlerde bu üniversitede rektör konusunda bilinen usul uygulandı. Öğretim üyelerinin aptığı sıralamayı YÖK'ün değiştirmesi üzerine Baysal ailesinin büyüğü mektup yazdı. Mektupta rahmetlinin en büyük arzusu bu üniversiteden iyi öğrenciler çıkması ülkenin ileri gitmesidir. Yeni rektörlük seçimleri yapıldı. Vereceğiniz karar önemlidir. Atilla kılıç sayesinde devlet üniversitesi büyük atılım sağladı ve mütevelli heyetinin takdirini kazanmıştır. YÖK tarafından size verilen listede bir sıra değişikliği olursa bana dakika bir söyleme fırsatı verin diyor. Mektupta böyle dendi.
Bu seçimden önce üniversitede geride olmasına rağmen AKP'li vekillerle yemek yemiştir. Şimdi uzlaşma Anayasa değişikliği üzüntü beyanları ne anlama geliyor. Anayasa mı size o sıralamayı bozun diyor. Yoksa kafanızdaki demokrasiye bir türlü alıştıramadığınız zihniniz mi?

ERMENİSTAN AÇILIMI

Ermeni açılımları ile ilgili diğer bir konu var. Bütün açılımları biliyorsunuz burada konuşuruz. Olayın ayrıntısına girmiyoruz. Ermenistan bizim komşumuzdur. Devleti kuruldu biz ilk olarak tanıdık. Tarihte peşin fikirli soruşturmalara boyun eğmeyiz. Tarihi gerçekliği araştırırız. Bildiğiniz gibi Ermenistan Azeri toprağını işgal etti. Herkes biliyor ki işgal etti. Türkiye'de olmaz böyle bir şey bu davranışı onaylayamam dedi sınırı kapattı. Bundan Ermenistan büyük sıkıntı duydu. Biz toprağımızı ekmeğimizi paylaşmışız. Irak'ta saldırıya maruz kalmış 2 milyonu kucaklamışız. Bulgaristan'da baskıda göç edenlere, Humeyni'den İran'dan, Bosna'dan gelenlere kucak açmışız. Ama Türkiye sınırı Ermenistan'a düşmanlık için, iddialarına tepki gösterdiği için değil; ona rağmen tanımışız bunları ama sınırı kapattık neden kapattık Azerbaycan'a bunu kabul edemeyiz dedik.

Hani sıfır ihtilaf politikası var ya. Sıfır sorun var ya, işte sanki bu ihtilafı biz koymuşuz gibi yansıtılmış. Çıktık ilişkilerin daha iyi olmasını sağlayacak anlayışı Ermenistan’da göremiyoruz..Açılımla ilgili adımları atmayın dedik. Küstürürüz tedirgin etmeyin dedik. Oradaki işgali hazmetmek anlamına gelir. Bugün ne karşılığı teslim oluyorsunuz. Merak etmeyin yukarı Karabağ'daki işgali kalkmadıkça biz protokol imzaladık mı? kafa da olmaz bu iş kağıtta olur var mı? Bizden tepkiyi gördü. Azerbaycan'dan tepkiyi gördü. Ne oldu maça geldi. Şimdi soruyoruz protokolde ne var diye. Hani diyordu ki Batı Ermenistan'ı kaldırdılar. Biz göremiyoruz dedik onlar var dedi. Soykırımla ilgili komisyonu da görmedik dedik iktidar var dedi. Bekliyoruz aylardır. Ermenistan Anayasa Mahkemesi çıktı dedi ki protokol tamam ama sınırları değiştireceğiz anlamına gelmez, komisyon soykırımdan vazgeçileceği anlamına gelmez dedik. Bunu söylese de söylemese de umutlar gerçekleşmedi. Neden söylüyorum 24 Nisan geliyor. Yeniden gündem ısıtılacak. Yani bu hükümetin 0 ihtilaf konusunda bizi getirdiği nokta budur. Tam bir fiyaskodur. Hiçbir şey elde edilmemiştir. Ama çok şey kaybedildi. Bir kere Azeri dostluğu kaybedildi.
Bir de doğal gaz politikasında Baykal dedi diye yapmıyorlar bari kışı geçirelim. Ama doğal gaz politikası geliyor. Bunun bedelini doğal gazın bedelini halkım ödeyecek.
MECLİSTEKİ OLAYLAR
Meclisteki olayı izledim. Bunlar Tayvan'daki meclis görüntülerine benzer görüntülere rastladık. Mecliste çoğu zaman olur ama bu boyutta parmaklar kırıldı. Çok acı bir manzara yaşadık. Bakınca gördüğüm bazı şeyler var. 3 ana nokta var. Birincisi eş tartışmasıdır. Kürsüye yansımış siyasi tartışma içerisine girmiştir. Bu tartışma gerilimi yükseltti. İkincisi din istismarı boyutu vardır. İş çığırından çıkmıştır. Üçüncüsü de kavga boyutudur. Çok sistemli organize saldırı gerçekleşti. Çok üzücü bir olay siyaset görüşler etrafından yapılır. Siyasi tartışmanın hedefi siyasetçidir akrabası olamaz. Bu bize ahlakımıza yakışmaz. Kimsenin aile bireylerine dokunamayacaksın. Kimse bizim biz de başkalarının eşini hedef almayacağız...
Yanlışı kendisi başlattı. TRT'de bir programda eşine yönelik hatıralar anlatarak bir mağduriyet inşa etme konumuna gelirsen bizzat yanlış boyutu sen katmış olursun. Sorun milletindir bunu o çerçevede konuşacaksın.

Ama bir başka olay Fransız Devlet Başkanı'nın Erdoğan'a eşini buraya getirme mesajı gönderdi. Sadece kılık kıyafet dolayısıyla devlet ziyaeretinde eşini getirme mesajı verdi. Bir gün şiakyet konusu edip gündeme getirdik mi? Biz de üzüldük. Şimdi ne açıyorsun bu defterleri. Sen şikayet edecek değil çözecek konudasın. İstismar edemezsin. Çöz zamanın çözeiyorsan da sus.

Din istismarı boyutu yok mu böyle bir şey! Bir süre önce senin il başkanın çıkmış sana bir methiye düzmüş. Referans peygamber. Peygamber sadece partinin değil bu ülkenin inananların ümmetin peygamberi. Şimdi böyle söylemekle inanan insanlara hakaret etmiş olursun. Başbakana söylenen herhangi birisinin bir insanın aklından geçmesine imkan var mı? Hakkında fezleke olan millete yüce divana hesap vermemiş bir insan. Hadi o benzetir diyelim sen de tutar bir seçilmiş makama taltif edersen ne olur. Böyle olur. Bir de geçen bir belediye başkanı çıktı. Herkes Erdoğan'a şükür namazı kılsın dedi. Şu haddini bilmezlere bakın. Bunlar anlayışla karşılanacak konular mı? Bunlar siyasette kullanılır ise bu milleti tahrik eder... Dine, peygambere en büyük saygısızlık. Böyle bir teklifi Müslümanlıkla, inançla, imanla, dinle ilgisi olabilir mi? Olmazsa bu tepkiyi ilk önce onların göstermesi gerekmez mi? Ne oldu gündeme geldi o şükür namazı diyen devam ediyor diğeri idtifa ettirildi. Tutarsızlık samimiyetsizlik.
Üçüncü boyutu saldırı boyutu. Duyurmuş bu konuyu dile getirdiği zaman birileri ayağa kalkıp tepki gösterdiği için mi ortaya çıktı. hayır o sözler sükunetle dinlendi. Kavga ne zaman çıktı. Başbakan'ın alı al moru mor bir tepki ortaya çıkması üzerine galiba biz görev ihmalinde bulunduk dediler. Birden ayağa kalktılar diğer muhalefetin sıralarına doğru salvet ettiler. Kavga neden çıktı. Bir saldırı var... Şimdi bu 72 milyonun gözü önünde yaşanan olay. Ama AKP'ye bakarsanız onlar haklı. Sonra da saldırı. Gerilimin tek sebebi sensin senin varlığın. Milleti kör mü sanıyorsun.
Bizim Meclis Başkanvekilimize sergilenen tavır faciadır. Odaya bir AKP yöneticisi selamsız sabahsız habersiz rap diye giriyor yürüyor. Yer meclis görevlisine tahsis edilmiş mekân. O kişi uygun görürse görüşebilir. Ama o odanın sahibi kadınsa asgari edep ahlak gereği ruhsatsız girilmez. Biri giriyor. Meclisin efesi. sana ne! Grubunun içinde sen tehdit ederek kadın diye sahipsiz mi zannettin. Bir de işin Anayasal boyutu var. Meclis vekiline talimat veriyor. Sen yürütmesin yasamaya karışamazsın. Hatırlarsanız Başbakan Meclis başkanına susturma konusunda sen mi yaparsın ben mi demişti. Diğer arkadaşımız büyük bir kilo verme mücadelesinin içerisinde. Yemeyi kesti içmeyi tamamen bıraktı. Bir arkadaşa sordum içkili mi diye hiç alakası yok dedi.

Şimdi o oda basan diyor ki o isterse ben özür dilerim diyor. Sipariş üzerine özür dileme olmaz. senin vicdanın ne diyorsa ona göre yap. Sen o ithamı ispatlıyor musun? Sen bunları sanma ki kişisel küçük meseleler. Bunlar bir ahlakın yansımasına dair soyut olaylar...
TEKEL İŞÇİLERİ
Tekel işçilerine de kısaca değinmek istiyorum. Bilinmeli ki Tekel işçileri sadece kendi haklı davalarının peşindedir. Onlar çok daha büyük bir mücadelenin içerisindeler ilgi görmelerinin nedeni de bu. Herkes Tekel işçilerinin ardında herkese yönelik mağduriyetin göstergesi ve mücadelesi olarak sahip çıkıyor. Berber ve esnaf el uzatıyor.. Çünkü bu mücadeleyi veren arkadaşlar kimsenin hakkına el uzatmıyorlar. Sadece hakkı olanı istiyorlar. Bu dünyanın en doğal en demokratik talebidir. Bu demokrasinin de sosyal devlet anlayışının da gereğidir.

Ayrıntılar geliyor...