Hangi kitap çok sattı?

Kitap satışlarından elde edilen bilgilere göre bu hafta kitapseverlerin yoğun ilgisi bu 10 kitap üzerindeydi.

Hangi kitap çok sattı?
1. Küçük Arı / Chris Cleave
Size bu kitapta ne olduğunu anlatmak istemiyoruz; çünkü gerçekten çok özel bir hikâye ve biz onu bozmak istemiyoruz.
Yine de bu kitabı almanıza yetecek kadar bilmeniz gerektiğinden, sadece şu kadarını söyleyelim:
Bu, yaşamları kaçınılmaz bir şekilde çarpışan iki kadının hikâyesidir. Ve biri korkunç bir seçim yapmak zorundadır.
İki yıl sonra tekrar karşılaşırlar ve hikâye burada başlar...
Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen, neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü, olayların akışında...

'Bir sonraki Uçurtma Avcısı.'

-Library Journal-
'Sizi alıp götürecek''

-Washington Post-
'Okuduktan sonra unutmanız hiç de kolay olmayacak.'

-Financial Times-
''Hiç tartışmasız 2009'un açık ara en iyi kitabı''

2. Kayıp Gül / Serdar Özkan
Arka kapak
Kayıp bir ikizin izinden San Francisco’dan İstanbul’a, güllerin ve düşlerin dünyasına uzanan gizemli bir yolculuk...

''Hatırlıyor musun, güneşli günlerde sana akın akın koşanlar güz gelince bir bir terk etmeye başlıyorlardı seni. Kış iyice bastırınca da hiç kimseyi bulamıyordun yanında. Gururun seni yalnız bırakıyordu ve o kuru gururun yüzünden ağlayamıyordun bile. Bahardaki övgüler seni ne kadar yükseltmişse, sonbahardaki düşüşün de o denli yüksekten oluyordu. Havanın değişmesi yerle bir ediveriyordu seni... Oysa bir gül için bu böyle mi? Bir gül için, güz demek, yağmur demek. Güz demek, bahara hazırlık demek...

Üzgünüm dostum ama sana tutkuyla bağlananlar bir gün seni terk edecekler. Çünkü onlar sana değil, kendi tutkularına tapıyorlar yalnızca. Ve bir gün gelecek, o tutkuları başka bir tanrıça bulacak. Senden daha güzel, daha güçlü bir tanrıça! İşte o zaman sen unutulacaksın. Kendini onların övgüleriyle var ettiğin için de, unutulduğun zaman yok olup gideceksin.''


3. İki Darbe Arasında / İskender Pala
28 Şubat süreci… Her gün bir yığın hüsran… Günler ilerledikçe dalgalar şiddetini arttırarak dövmeye başlamıştır kalbinizin duvarlarını ve çaresizliğin sesi çığlık çığlığadır içinizde. Ateş düştüğü yeri yakar ve bir serçe olsun, gagasıyla bir damla su getirmez yangını söndürmeye…

İskender Pala, bu defa pek bilinmeyen bir özelliğiyle, “asker kimliğiyle” karşınızda. Usta yazar, 12 Eylül'ün hemen ardından başlayıp 28 Şubat sürecinde YAŞ kararıyla son bulan Deniz Kuvvetler'ndeki 15 yılın hikâyesini içeriden okuma fırsatı veriyor.

(…) Acı günleri hatırlamak, insana tekrar acı verir elbette. Buna rağmen vaktiyle unutmayı çok zor başardığım o günleri şimdi yeniden hatırlamanın acısını yaşamaya cesaret etmem, sırf tarihe belge bırakma ve belki o savruluş insanların hâlâ aramızda yaşadıklarına dikkat çekebilme amacına yöneliktir ve bu yüzden yazdıklarımın tamamı katıksız hakikattir.


4. Aşkın Sanal Halleri / Canan Tan
Vakt-i zamanında, “Aldanma ki şair sözü elbette yalandır!” diyen Fuzûlî, günümüzde yaşasa, “Aldanma ki sanal aşklar elbette yalandır!” mı derdi? Yoksa “Aşk aşktır!” diyerek, gerçek ya da sanal tüm sevdalıların önüne mi sererdi dizelerini?

Var mıydın gerçekten? Gözlerimiz buluşmadan, ellerimiz birbirine değmeden, yalnızca yüreklerimizle, doludizgin bir aşk seninle paylaştık mı biz? Yoksa... Acımasız bir aldatmaca mıydı yaşadıklarımız? Kimdin sen? Bilinçaltımın bana oynadığı bir oyun... Gerçekleşmesini istediğim ulaşılmaz bir düş… Kahredici bir duygu yanılsaması... Hangisiydin? Var mıydın gerçekten? Bilemiyorum...


5. Muz Sesleri / Ece Temelkuran

Oxford, Paris, Beyrut üçgeninde bir aşk ve savaş romanı!
Her kitabıyla gündemi değiştiren Ece Temelkuran'dan güçlü bir ilk roman!
Hep bir iç savaştır aşk! Bir neden arar kendine...
Muz sesleri
“Onu ağustosta muz tarlalarına götürecektim. Muz seslerini dinleyecekti. Nasıl sevineceğini, hayret edeceğini düşündükçe…”
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

6. Sadakat / İnci Aral
İhanetin en uğursuzunu yaşayan Azra, tutkuyla bağlandığı, saplantılı hatta bencilce bir aşkla sevdiği Ferda ve ihanet nesnesi üçüncü kişi. Bir aşk-nefret ikilemi içinde, üçlü bir ilişkinin girdabında savrulan insanlar; çözümsüzlüğün, ikiyüzlülüğün, aşka tutsaklığın yakıcı çemberine kıstırılmış üç kişi. Yaşamın kıyısında çözümsüz kalan Azra, her şey bittiğinde belleğinin ışığında şimdiyle geçmiş arasında gidip gelir ve dehşet verici bir sonla biten hikâyesini sayfalara döker. Yaşamla ölümün kesişme noktasından geçmişe bakarken ihanetin mi sadakatin mi zor olduğunu sorgulatır okura. Günümüz ilişkilerinin çıkmazlarını, yerleşik kuralların geçersizliğini, kadınla erkek arasındaki tutku bağlarını ustalıkla işleyen İnci Aral, modern zamanların aşkları üzerinde düşünmeye zorluyor hepimizi.
“Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum. Sessizliğimin ne kadar yırtıcı olduğunu. Benim değildi o ses. Konuşan ben değildim. O yükselen alçalan, çözülen, fırıl fırıl dönen ve çıkış arayan haykırışlar benim olamazdı. Sözcükler yuvarlanıp yerlere düşüyordu ve ben nasıl olup da hep birlikte baş aşağı, aşağı, aşağı düştüğümüzü anlayamıyordum. Yeryüzünün neresinde bulunduğumu bilmiyordum. İçimi bulandıran nefretle kapıyı dövüyordum ve ellerimle boğmak, öldürmek istiyordum onları. Sadakatin yalnızca iyimserlik ve umuttan ibaret olduğunu böyle, kanatlarım ateşe tutularak öğrendim.”

7. Aşk / Elif Şafak
Ya ortasındasındır Aşk’ın merkezinde; ya da dışındasındır, hasretinde. Ella Rubinntain (40) Amerikalı bir ev kadınıdır. Tipik burjuva değerlerinin hâkim olduğu oldukça varlıklı bir ailesi, düzenli ve görünüşte “sorunsuz” bir evliliği vardır. Üç çocuğunu da büyüttükten sonra bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; görevi A. Z. Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, hiç beklemediği bir şekilde Ella’yı derinden sarsacak, dünyevi aşkı keşfetmek adına zorlu ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmasına neden olacaktır. Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… Ve aşkın peşinde kat etmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller… Aşk… Kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası… Aşk… Elif Şafak’tan arayışa, gerçeğe ve keşfetmeye dair bir roman.

8. Ali ile Ramazan / Perihan Mağden
Ali, Ramazan'ın hayatındaki tek temizlik ihtimali.
Tek berraklık, güzellik, iyilik çemberi.
Hayatındaki.
Gırtlağına kadar pisliğe gömülse Ramazan, boka bulansa; gözlerinin önünde Ali'yi canlandırarak, Ali'ye aşkını, Ali'nin ona aşkını; hâlâ temiz olduğunu, olabileceğini, kalabileceğini hayal edebilir.
“Sen benim hayatımdaki tek temiz şeysin Ali,” diyor telefonda bir cumartesi.
Toplumun ittiği, itelediği iki genç erkek… Yoksulluk ve İstanbul onları tüketirken, kendine gazetelerin üçüncü sayfasından başka gidecek yer bulamayan derin bir aşk!
Ali ile Ramazan…
Kısa ama acı yaşadılar…
Ve sonuna kadar gerçekti yaşadıkları.

Kitabın hikâyesi, gerçek hayattan alıntı. Yetimhanede birlikte büyüyen, ardından yetimhaneden ayrılınca biri hırsız öbürü şarkıcı olan iki erkeğin hikâyesi, Ali ile Ramazan. Hikâye oldukça dramatik üstelik söz konusu iki erkeğin yaşadığı aşk da kitabın en çok konuşulacak mevzularından biri.

Son olarak Biz Kimden Kaçıyorduk Anne ile anneler ve kızları meselesine yakından bakan başarılı yazar, şimdi kalemini trajik bir aşka yöneltecek velhasıl.

9. Kayıp Sembol / Dan Brown

Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlardan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binası'nda konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur.

Kongre Binası'na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir.

Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?

10. Ay Hırsızı / Sunay Akın
Sunay Akın yeni kitabı Ay Hırsızı'nda gözünü Ay'a dikiyor ve bir arkeoloğun sabrıyla kazıyor insanlığın ortak birikiminin üzerine çöken tozu toprağı… Ortaya çıkardığı bilgiyi şair duyarlığıyla ilmek ilmek dokuyor ve okurunu hayrete düşürecek öyküler bir bir diziliyor karşımıza.

Cervantes ve Mimar Sinan hangi caminin inşaatında buluştu? Enver Paşa'nın uçağı kaç kez düştü? Piri Reis'in haritası Topkapı Sarayı'nda nasıl bulundu? İstanbul Boğazı'nı yürüyerek geçen Attila Hülagü'nün sırrı neydi? 157 yıl yaşayan Zaro Ağa'nın Amerika seferi… Atatürk neden hiç uçağa binmedi?..