'Agforise Projesi' Çalışmaları

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Zahteroğulları, hayata geçirilen projelerle birlikte Mersin ve Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) haritasına dahil olduğunu söyledi.

'Agforise Projesi' Çalışmaları
Zahteroğulları, bugün projesinde Mersin adını kullanan kurum veya kuruluşların, Avrupa'da kendisine ortak bulmakta zorlanmadığını savundu.

Ahmet Zahteroğulları, Mersin Valiliği bünyesinde oluşturulan Mersin Kalkınma ve İşbirliği Konseyi'nin (MEKİK) Şubat Ayı Olağan Toplantısı'na katıldı. Zahteroğulları, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen oturumda; Agforise Projesi kapsamında hazırlanan 'Mersin-Türkiye Tarım Gıda Sektörünün Rekabet Edebilirliği İçin Mevcut Durum Analizi ve Stratejik Yönelik Taslak Raporu' hakkında da açıklamalarda bulundu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın ağırlıklı olarak İş-Kur tarafından yürütülen 'Aktif İstihdam Tedbirleri Projesi' üzerinde durduğuna dikkat çeken Zahteroğulları, Türkiye'de Halk Eğitim'den gelen bir kurs alışkanlığı olduğunu ancak kendilerinin mesleki eğitimle birlikte bu durumun dışına çıkmaya çalıştıklarını anlattı. Zahteroğulları, İş-Kur'daki anlayışın daha çok 'sektör kimi istiyorsa biz de onu eğitelim' şeklinde özetlenebileceğini ancak bu durumun ortaya somut bir şeyler çıkarmadığını, bunun artık değiştirilmesi gerektiğini, sektörlerin ihtiyaç duydukları elemanları yine kendilerinin yetiştirmesi ve İş-Kur'un da buna destek olması gerektiğinin altını çizdi.

Mesleki eğitim konusunda kentlerde inisiyatifin 'İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları'nda olduğunu hatırlatan Zahteroğulları, söz konusu kurulların işleyişine yönelik iyileştirmeler yapılarak, küçük de olsa bir 'huzur hakkı' getirildiğini vurgulayadı ve bunun yanında yüzde 5'lik bir bütçe ayrılarak ilin mesleki ihtiyaçlarının belirlenmesinde bilimsel çalışmalar yapılabilmesine de olanak sağlandığını dile getirdi. İş gücü analizlerinin sağlıklı yapılması uyarısında bulunan Zahteroğulları, bu konuda Mersin'in Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile birlikte Türkiye için model sayılabilecek bir çalışma ortaya koyduğunu savundu.

"AB FONLARINDAN YARARLANMAK HAVUZDA BALIK TUTMAYA BENZER"
Avrupa Birliği (AB) fonlarının üye ülkelerle, aday olup olmadığına bakılmaksızın tüm ülkelere açık olan fonlar olmak üzere ikiye ayrıldığı bilgisini de veren Zahteroğulları, bu kapsamda da aday ülke statüsünde olan Türkiye'nin söz konusu fonlardan 12 düzey bölgesini oluşturan toplam 43 ilin faydalanabildiği bilgisini verdi. Zahteroğulları, "Yani AB'den Türkiye'ye ayrılan fonlardan yararlanmak kolay. Bu, havuzda balık tutmaya benzer. Mersin ise açık denizde, bir başka ifadeyle okyanusta balık yakalamak için yola çıktı ve 'Agforise Projesi' ile herkese açık olan çerçeve programlarından yararlanmayı başardı. Projenin başarısı maddi olarak ölçülemez. Çünkü toplam bütçesi 56 milyar euroya ulaşan çerçeve programları, gelecekte dünyanın bilgi, teknoloji ve araştırmaya dayalı en rekabetçi ülkesi olmak isteyen ve bunun içinde 'Lizbon Stratejisi'ni uygulamaya koyan AB'nin, bu stratejiyi destekleyecek en önemli programıdır" dedi.

AB Çerçeve Programları içinde 'İşbirliği Özel Programları', 'Fikirler Özel Programı', 'Kişiyi Destekleme ve Kapasite Özel Programı' ile nükleer ve atom enerjisi için ayrılmış kaynaklar olduğuna işaret eden Ahmet Zahteroğulları, Mersin'in tüm bu programlara proje sunup, belirtilen alanlardan yararlanabileceğinin altını çizerek, buna rağmen Türkiye'de proje üretme ve uygulama kapasitesinin yetersiz olduğunu, birtakım korkuların hakim olduğunu söyledi. Zahteroğulları, tam da bu noktada TÜBİTAK'ın önümüzdeki
mayıs ayında geniş kapsamlı bir toplantı organize ederek, 'Korkmayın' mesajı vermeye hazırlandığını ifade etti. Avrupa'da '7. Çerçeve Programı' denildiği zaman Mersin ve TÜBİTAK'ın öne çıktığını, AB kurumlarının Mersin'den başka ortaklık teklif edecek veya iş birliği yapma noktasında bildikleri başka bir yer olmadığını ileri süren Zahteroğulları, "Mersin, hayata geçirdiği projeler sayesinde maddi karşılığı olmayan böylesine çok büyük bir avantaj yakaladı" diye konuştu.

"AYAĞI YERE BASAN VE AB'YE KATKI SUNACAK PROJELER HAZIRLANMALI"
Zahteroğulları, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Belediye başkanlarının yanı sıra diğer kurum ve kuruluş temsilcileri bize 'Siz AB'den nasıl para alıyorsunuz? Yol gösterin de biz de alalım' diyorlar. Ama unuttukları bir şey var. AB çıkıp da 'Alın şu parayı harcayın' demiyor. Yani 'Bize para verin' deyince vermiyorlar. Öncelikle hazırlanan projelerin bir şekilde AB'ye bir katkısı olacak. Bu nedenle ayakları yere basan projeler üretmek zorundayız. Projelerin, AB'yi gelecekte dünyanın en rekabetçi ekonomisi yapacak stratejiye uygun olması lazım. Bunu yapabilme kapasitenizi, ne yapmak istediğinizi ve nasıl yapacağınızı göstermeniz lazım. Örneğin, MTSO'nun uyguladığı 'RIS Mersin Projesi' işin temel iskeletiydi. 'Agforise Projesi' bunun üstüne bir kat daha çıkmamızı sağladı. Artık her cümlemizden, kelimemizden yeni bir proje çıkıyor."

'Agforise'in; 'Tarım Gıda Kümeleri Platformu ile Ekonomik Büyümeye ve Zenginliğe Doğru Uzun Dönem Ortak Araştırma ve Yenilik Stratejisi Projesi' olarak da bilindiğini anlatan Zahteroğulları, projenin uzun dönemde uluslararası iş birliği, sektör ve teknoloji stratejisi ile hareket planı oluşturulacağını anlattı. Söz konusu projeyle birlikte Mersin'in her sektörel kümeleme grubunun olduğu AB'de 6. ve 7. çerçeve programları kapsamında desteklenen tarım-gıda projelerinin oluşturulduğu bir networke üye olduğunu hatırlattı. 34 Avrupa ülkesinden değişik kuruluşların oluşturduğu networke üye olunmasının, aynı zamanda da Mersin tüm bu ülke ve kuruluşlarla iletişime geçmiş anlamına geldiğini belirten Zahteroğulları, tarım-gıda projelerinin de yer aldığı networkun bir toplantısının da kentte yapıldığını, bunun da önemli bir başarı olduğunu söyledi.

"MERSİN VE TÜRKİYE PROJELERLE AB HARİTASINA DAHİL OLDU"
Tüm bu gelişmelere bağlı olarak, projelerinde Mersin adını kullanacak kurum, kuruluş veya şirketlerin artık Avrupa'da ortak bulma gibi bir sorunu olmayacağını, AB'nin haritasına Mersin ile Türkiye'yi söz konusu projelerle birlikte dahil etme başarısı gösterdiklerinin altını çizen Zahteroğulları, "RIS Mersin Projesi ile kentin geleceğinin tarım-gıda, lojistik ve turizmde olması kararı alınmıştı. Bugün tarım-gıda aynı zamanda AB'nin de talepleri de örtüşüyor. Çünkü AB'nin; '2020 Stratejik Vizyonu' için en stratejik sektör olarak tarım-gıda seçildi. Bunun nedenleri de tarım-gıdanın en doğal ihtiyaç olması ve sahip olunan kapasitesi ve bilgi birikimi ile farkındalık oluşturulabilmesinin farkına varılmasıdır. Örneğin; Hollanda ülkemize göre çok daha küçük bir ülke. Ancak tarımsal ihracat faaliyetleri bizden çok daha fazla. Bugün Hollanda'da Erdemli'nin 5'te biri büyüklüğünde bir alanda toplam 17,5 milyar euro tarımsal üretim yapılabiliyor. Üstelikte bu bölgede toprak ve güneş yok, su da tuzlu ancak teknoloji var ve ticareti de çok iyi biliyorlar. Bizdeyse Türk tarımının ön önemli merkezlerinden Çukurova Bölgesi'nin tarımsal kapasitesi 386 milyon eurodur. Yani tarım ve teknoloji birlikte çok etkin kullanılabilir" dedi.

"KOOPERATİFÇİLİKTE İSPANYA VE İTALYA'NIN TECRÜBELERİNDEN FAYDALANMALIYIZ"

Mersin İl Özel İdaresi'nin koordinatöründe İtalya ve İspanya ile ortaklaşa yürütülen 'Agforise Projesi'nin özünde Avrupa içerisinde rekabet edilmesi yerine başka bölgelerde birlikte rekabet edilmesi anlayışının hakim olduğunu dile getiren Zahteroğulları, İtalya'da projeye ortak olan bölgenin tarım makineleri ve teknolojisi bakımından, İspanya'daki bölgenin de bitki örtüsü ve iştigal alanlarıyla Mersin ile çok iyi örtüşen bir bölge olduğunu, bu bölgenin özellikle suyu daha ekonomik kullanarak, susuzluğa dayanıklı ürünler yetiştirilmesi konusunda ileri seviyede olduğu bilgisini verdi. Zahteroğulları, belirtilen bölgelerde gereken araştırmaları yaptırdıklarını, her iki bölgenin de kooperatifçilik konusunda çok iyi olduğunu, kooperatiflerin finansmanınsa AB fonlarından karşılandığını dile getirdi.

Zahteroğulları, "Türkiye olarak özellikle başarı elde edemediğimiz kooperatifler konusunda İspanya ve İtalya'nın tecrübelerinden yararlanmalıyız. Ülkemize de bu modeli Mersin üzerinden getirebiliriz. Bizim ülkemizde üreticiden hem ürünü üretmesini, hem de ürettiği ürünü pazarlamasını bekliyoruz. Ekonomik faaliyetin lojistikten mühendisliğe, paketlemeden pazarlamaya kadar tüm ekonomik faaliyetleri üreticiden beklemek yanlış. Çünkü üreticinin bu yatırımların hepsini birden yapması mümkün değil. Ne ekonomik imkanlar, ne de üreticinin sahip olduğu bilgi düzeyi bunu karşılamaya müsait. İspanya veya İtalya'da üretici üretip kooperatife veriyor, ilgili diğer faaliyetler kooperatifler tarafından yürütülüyor" dedi.