10 milyon dolara animasyon filmini eleştirdi
Gazeteci Fatih Çekirge, İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması nedeniyle bütçeden 10 milyon doların bir animasyon filmine ayrılmasını eleştirdi.
Fatih Çekirge'nin yazısı:
10 milyon dolara animasyon
İSTANBUL 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesini İstanbullu anladı mı?
- Türkiye halkı kavradı mı? Benimsedi mi?
- Benim başkentim diyen kaç kişi var?
Ve en önemli soru:
- Bu kültür başkentinin hangi etkinliğini hatırlayacağım... Bende ne iz bırakacak?
Bu soruların çok keskin cevapları var. Bu yüzden ağır eleştiriler yapabilirim...
3 yılda harcanan 200 milyon Euro’nun peşine düşebilirim. Hatta kültür projesi diye “mahya yarışması” açanları, “serpuş tarihi”ni kitap yapanları sorgulayabilirim..
Nasıl bir değerlendirmedir ki, bir animasyon filmi için 10 milyon dolar ayrılmış...
Bu nasıl bir animasyon filmidir ki; 10 milyon dolara imza atılmış.
Adı “Martıların gözünden İstanbul...”
Bir çizgi film yani... Evet 10 milyon dolara bir çizgi film...
Bu parayı ayıranlar, projeyi onaylayanlar nerede?
Bütün bunları şimdi soruyorum... Cevaplarını takip ediyorum. İzini sürüyorum. Bu tamam...
Ama bu soruların ötesinde bir de İstanbul var...
Dünyaya anlatılacak olan İstanbul...
Bir kültür ve tarih kenti. 5 bin yıllık bir uygarlık...
İşte bu İstanbul, şimdi bir kültür başkenti olarak kendisini anlatmayı deniyor.
Bu yüzden İstanbul’un yüzünü bu gerçek projelere çevirmesini istiyorum.
Örneğin Altın Yollar Projesi’ne:
Türk sanatçıların tarihi yolculuğudur bu. Karadeniz kıyılarında Jules Verne’nin yolu. Şanghay’a kadar uzanan Marco Polo güzergâhı... Piri Reis’in Akdeniz rotası. Evliya Çelebi’nin gezgin haritası... Bütün bu rotalarda bir İstanbul anlatımı...
Zülfü Livaneli’nin Elia Kazan projesi-filmi...
Ali Özgentürk’ün Bartok filmi...
Cem Mansur’un gençlik orkestrası...
Avrupa üniversiteleri tiyatro şenliği...
Ve daha niceleri... Bunlarla anlatsak İstanbul’u.
FISTIK AHMET’İN ÇIĞLIĞINI DUYACAKSIN
Aslında 2010 projesi bir Avrupa projesidir. Avrupa’ya girme projesidir. Çünkü Avrupa’ya girmeden AB’ye giremezsin. Avrupa’ya girmek de yalnızca diplomatların karşılıklı oturup müzakere faslı açmasından ibaret değildir...
Önce Bartok’un İstanbul’unu bulacaksın. Agahta Christe’yi, Pierre Loti’yi, Haşim’i, Fikret’i, “Ulan İstanbul” diyen Attilâ İlhan’ın sesini duyacaksın...
Yalnızca bir Fetih Şehri değildir İstanbul...
Daha çok bir keşif tarihidir...
Fıstık Ahmet’in Büyükada’dan yükselen çığlığını duyacaksın. Adadan göçe zorlanan Rumların müziğinin Sedef Adası’nda hâlâ yankılandığına inanacaksın.
Fıstık’ın “Bir başka kentte ölümü yaşamak” kitabında, Atatürk’ün fotoğraflarıyla büyümüş insanların dramını okuyacaksın.
Çünkü acılı insanların öyküsüdür biraz da İstanbul... O öyküleri yaşayacaksın...
Aslında bir davettir benim yaptığım.
İstanbul 2010’u yönetenleri İstanbul’a davet ediyorum...
Gelin İstanbul’un yüzündeki o muazzam tarihi, o kültür dokusunu dünyaya anlatalım...
10 milyon dolara animasyon
İSTANBUL 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesini İstanbullu anladı mı?
- Türkiye halkı kavradı mı? Benimsedi mi?
- Benim başkentim diyen kaç kişi var?
Ve en önemli soru:
- Bu kültür başkentinin hangi etkinliğini hatırlayacağım... Bende ne iz bırakacak?
Bu soruların çok keskin cevapları var. Bu yüzden ağır eleştiriler yapabilirim...
3 yılda harcanan 200 milyon Euro’nun peşine düşebilirim. Hatta kültür projesi diye “mahya yarışması” açanları, “serpuş tarihi”ni kitap yapanları sorgulayabilirim..
Nasıl bir değerlendirmedir ki, bir animasyon filmi için 10 milyon dolar ayrılmış...
Bu nasıl bir animasyon filmidir ki; 10 milyon dolara imza atılmış.
Adı “Martıların gözünden İstanbul...”
Bir çizgi film yani... Evet 10 milyon dolara bir çizgi film...
Bu parayı ayıranlar, projeyi onaylayanlar nerede?
Bütün bunları şimdi soruyorum... Cevaplarını takip ediyorum. İzini sürüyorum. Bu tamam...
Ama bu soruların ötesinde bir de İstanbul var...
Dünyaya anlatılacak olan İstanbul...
Bir kültür ve tarih kenti. 5 bin yıllık bir uygarlık...
İşte bu İstanbul, şimdi bir kültür başkenti olarak kendisini anlatmayı deniyor.
Bu yüzden İstanbul’un yüzünü bu gerçek projelere çevirmesini istiyorum.
Örneğin Altın Yollar Projesi’ne:
Türk sanatçıların tarihi yolculuğudur bu. Karadeniz kıyılarında Jules Verne’nin yolu. Şanghay’a kadar uzanan Marco Polo güzergâhı... Piri Reis’in Akdeniz rotası. Evliya Çelebi’nin gezgin haritası... Bütün bu rotalarda bir İstanbul anlatımı...
Zülfü Livaneli’nin Elia Kazan projesi-filmi...
Ali Özgentürk’ün Bartok filmi...
Cem Mansur’un gençlik orkestrası...
Avrupa üniversiteleri tiyatro şenliği...
Ve daha niceleri... Bunlarla anlatsak İstanbul’u.
FISTIK AHMET’İN ÇIĞLIĞINI DUYACAKSIN
Aslında 2010 projesi bir Avrupa projesidir. Avrupa’ya girme projesidir. Çünkü Avrupa’ya girmeden AB’ye giremezsin. Avrupa’ya girmek de yalnızca diplomatların karşılıklı oturup müzakere faslı açmasından ibaret değildir...
Önce Bartok’un İstanbul’unu bulacaksın. Agahta Christe’yi, Pierre Loti’yi, Haşim’i, Fikret’i, “Ulan İstanbul” diyen Attilâ İlhan’ın sesini duyacaksın...
Yalnızca bir Fetih Şehri değildir İstanbul...
Daha çok bir keşif tarihidir...
Fıstık Ahmet’in Büyükada’dan yükselen çığlığını duyacaksın. Adadan göçe zorlanan Rumların müziğinin Sedef Adası’nda hâlâ yankılandığına inanacaksın.
Fıstık’ın “Bir başka kentte ölümü yaşamak” kitabında, Atatürk’ün fotoğraflarıyla büyümüş insanların dramını okuyacaksın.
Çünkü acılı insanların öyküsüdür biraz da İstanbul... O öyküleri yaşayacaksın...
Aslında bir davettir benim yaptığım.
İstanbul 2010’u yönetenleri İstanbul’a davet ediyorum...
Gelin İstanbul’un yüzündeki o muazzam tarihi, o kültür dokusunu dünyaya anlatalım...