Devlet Bahçeli'ye kim çelme atıyor?

Yurtiçinde ve yurtdışında önemli eğitim kurumlarındaki pek çok üniversitede yüzlerce pırıltılı milliyetçi genç var; lakin MHP'nin kapısı bunlara kapalı.


Devlet Bey sağduyusuna inandığım, dürüst, ilkeli, ülke çıkarlarını ve huzurunu her şartta parti çıkarlarının önünde gördüğüne inandığım bir lider.
Kendisine saygımı muhafaza etmekle birlikte son iki yılda izlediği siyasete yönelik eleştirilerimi, MHP’yi bulunduğu konumdan aşağıya çeken kararların kaynağına ve şaşkınlıkla izleyip siyasi akılla bağdaştıramadığım tavır değişikliğinin saiklerine ilişkin düşüncelerimi öteden beri yazageliyorum. 

Türkeş’in tavrı
Devlet Bey’in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fransa’da Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret etmesine yönelik sert eleştirileri, Kılıçdaroğlu cephesinde yankı bulmasa da bir kere daha MHP tablosuna bakmayı kaçınılmaz kıldı.
Mezarlar üzerinden siyasi kavga vermekten hoşlanan biri olmadığını bildiğim Bahçeli öyle zannediyorum ve ne yazık ki, çevresini kuşatan akıldanelerinin etkisinden kurtulamıyor.
Rahmetli Türkeş’in hayatının son döneminde Türkiye’nin temel meselelerinin çözümü konusunda arayış içine girip farklı çevrelerden kimi geçmişte çatıştığı kişilerle görüşmeye başladığında tepkilerine bakıp yaka silktiği, “Benim yangın yerine dönmüş siyasi ortamda sarf ettiğim sözlerimi bana hatırlatarak milliyetçilik yaptıklarını sanıyor, sözümona beni kendi sözümle bağlamaya çalışıyorlar. Ubeydiye’de Hz. Muhammed’in maruz kaldığı halin benzeri” dediği tiplerdir bunlar.
MHP’nin müstakbel iktidarında Avrupa Birliği’nden Kürt meselesine, işsizlikten gelir dağılımındaki adaletsizliğe, dış politikadan eğitime ne vaat ettiğini ortaya koyacak projeler üretmek fikren ve bedenen çalışmayı gerektirdiği, gürültü çıkaracak laf üretmek ise zahmetsiz ve kolay olduğu için böyle bu.
Yurtdışında dünyanın önemli eğitim kurumlarında, ODTÜ, HÜ, AÜ, İTÜ ve daha pek çok üniversitede yüzlerce pırıltılı milliyetçi genç var; lakin MHP’nin kapısı bunlara kapalı. “Geldiler de almadık mı” derler diye hemen söyleyeyim: Siyasette insanları itmenin iki yolu var. İlki şık görünmemeyi göze alıp fiili olarak kapıyı kapatarak kimseyi içeri sokmamak! İkinci yol incelikli. Ayakları yerden kesip oluruna olmazına bakmaksızın öyle sabuklarsınız ki, idrak sahibi insan “Bunların arasında benim ne işim var” der ve yaklaşmaz! 

‘Birlik beraberlik’
Devlet Bey’in çevresini kuşatan taifenin aklı tahterevalli oyununda, “Birlik beraberlik yapıyoruz” nidalarıyla partiye çağırdıkları da kendi hava ve meşreplerine uyan kişiler. Yakın geçmişte MHP’ye ayak bağı olmuş, Bahçeli’yle kavgalı, 1999’da hizmet bakanlıkları yerine akçalı bakanlıklara uzanarak leke getirmiş, MHP’nin kurtulmak için çaba harcadığı kişiler. 

Gelmeleri ne katar?
“Yuvaya... yuvaya...” bağrışlarıyla dönenler bunlar. Eskiden olsa, “Gelmeleri ne katar, gelmeseler ne kaybettirir” diyebilirdim belki ama şimdi, gelmelerinin neler kaybettirdiğini MHP’nin ancak sandıkta göreceğini biliyorum.
Referandum sonuçları açıklandıktan sonra Devlet Bahçeli, “Türkiye karanlık bir döneme girmiştir. MHP’yi tasfiye etme planı var” demişti. Bildiği vardır zahir. Gerçekten bir yerlerde birileri böyle bir plan yapmış olabilir. Ama herhalde durup, kim yapmış olursa olsun, “kim uyguluyor bu planı” diye düşünmek lazım.