HSYK'da DEPREM

Anayasa değişikliği ile yapısı değiştirilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) 4'ü asıl, 3'ü ...


Anayasa değişikliği ile yapısı değiştirilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) 4'ü asıl, 3'ü yedek 7 üyesi görevlerinden istifa etti. Aylar önce, Türk yargıçlarının da darbeye direnerek istifa eden Pakistan yargıçları kadar onurlu olduğunu söyleyen HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, üyeler Suna Türkoğlu, Musa Tekin, Orhan Cem Erbük, Fatma Anıl Genç, Hatice Ceyda Kerman ve Ayşe Albayrak Doğan düzenledikleri basın toplantısıyla istifalarını açıkladı.
Adalet Bakanlığı'nı ağır biçimde suçlayan Özbek, istifaya, görüşlerini açıklaması bile fiilen engellenen bir kurumda, mücadele için ellerinde başka enstrüman kalmamasını gerekçe gösterdi.
İstifa etmeyen, aralarında Ali Suat Ertosun'un da bulunduğu 3 üye ise, "Mücadeleye kurul içerisinde devam" kararı aldı. Özbek, "HSYK, 17 Ağustos 2010 tarihinden itibaren fiilen çalıştırılmamaktadır. Son olarak Adalet Bakanı Sadullah Ergin, HSYK'nın yeni oluşumu tamamlanana kadar toplantı yapılmayacağını bildirdi. Bu süreçte, bakanlığın ivedi işleri nasıl yürüttüğünü bile bilmiyoruz" dedi.

'Siteye koymadılar'
Adalet Bakanlığı'nın, 20 kuruma görüş için gönderdiği HSYK Kanun Taslağı konusunda bile kendilerinden görüş istemediğini belirten Özbek, buna rağmen hazırladıkları görüş yazılarının bakanlık tarafından HSYK'nın internet sitesine konulmadığını kaydetti.  Özbek, "Ancak basın toplantımızı yapacağımızı açıkladıktan sonra, yaklaşık 1.5 saat kadar önce internet sitesine eklenmiş" dedi.
İstifa kararını açıklayan Özbek, daha fazla beklemeleri halinde, 17 Ekim'de yeni üyeler seçildikten sonra istifa etmelerinin gerekeceğini, bunun da "yeni kadronun beğenilmediği" yorumlarına neden olacağını kaydetti.
Özbek, kendisinin ve Musa Tekin'in görev süresinin kısa süre sonra biteceğinin, istifasının "Yargıtay ve HSYK üyeliği seçimlerini etkileme amaçlı" olarak yorumlanabileceğinin anımsatılması üzerine de, "Günlük konuşmada imkan olsa 'ucuz kahramanlık mı?' diye sorulabilir. Ama böyle değil. 17 Ağustos, hatta daha öncesinden bu yana çalışamıyorduk. Elimizde başka bir enstrüman kalmamıştı. Yapabileceğimiz budur" dedi. 

Bakana ağır suçlama
Basın toplantısında, Özbek'in, Ergin'e gönderdiği 30 Eylül tarihli yazı da dağıtıldı. Özbek, yazıda, "Anayasa değişikliğinden önce ve sonra, HSYK'yı çalıştırmama konusundaki işlem ve eylemlerinizin hukuk düzeni ile bağdaşmadığı düşünülmektedir" ifadelerini kullandı.

İşte istifa eden o üyeler
İstifa eden HSYK asıl ve yedek üyelerinin geldikleri kurumlar ve kalan görev süreleri şöyle:
* Kadir Özbek (Yargıtay-Asıl üye): 13.10.2010 (başkanvekilliği için) 2 Aralık 2010 (üyelik için)
* Musa Tekin (Yargıtay-Asıl üye): 13.10.2010
* Suna Türkoğlu (Danıştay-Asıl üye): 17.11.2012
* Orhan Cem Erbük (Danıştay-Asıl üye): 18.11.2012
* Ayşe Albayrak Doğan (Yargıtay-Yedek üye): 18.3.2013
* Anıl Genç (Danıştay-Yedek üye): 3.8.2011
* Ceyda Kerman (Danıştay-Yedek üye): 15.08.2012

İstifa etmeyerek, kuruldaki görevlerini sürdürecek isimler ve kalan görev süreleri şöyle:
* Ali Suat Ertosun (Yargıtay-Asıl üye): 6.5.2012
* Coşkun Öztürk (Yargıtay-Yedek üye): 23.02.2012
* Feyzi Altınok (Yargıtay-Yedek üye): 15.8.2012
İstifa eden Özbek, Tekin ve Fatma Anıl Genç, HSYK'ya, 10. Cumhurbaşkanı Sezer tarafından atanmıştı. İstifa eden diğer isimleri ise Cumhurbaşkanı Gül, HSYK'ya seçmişti. İstifa etmeyen Ertosun, Öztürk ve Altınok da HSYK'ya Gül tarafından seçilmişlerdi.

Â İşte HSYK üyelerinin eleştirileri:
'Bağımsızlık yoksa tarafsızlık da olmaz'
HSYK'nın Yargıtay ve Danıştay'dan seçilen 10 üyesi, Adalet Bakanlığı'nca hazırlanan taslağın anayasa ve yargı bağımsızlığına açıkça aykırı olduğunu ileri sürdü. 7'si dün istifa eden üyelerin günler önce hazırladığı, ancak Adalet Bakanlığı'nın düne kadar HSYK'nın internet sitesine koymadığı görüş yazısında, taslakla ilgili "Bağımsızlığın tam olarak sağlanamadığı bir yerde tarafsızlığın ne kadar ciddi bir tehlike altında olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır" denildi.
Bakanlığın taslağı ve üyelerin eleştirileri özetle şöyle:
* 3. maddenin 4. fıkrasında yer alan "Müsteşar bulunmadığı zaman kendisine vekalet etmekte olan kurul toplantılarına katılır" hükmü: Müsteşarın yokluğunda vekilin katılması, onu, diğer üyelerden farklı, üstün, adeta kurulun "olmazsa olmazı" konumuna getirmektedir. Anayasanın öngörmediği bir durum, zorunluluk olmamasına rağmen yasaya konularak bu yönde bir ayrıcalık yaratılmaktadır.
* 4. maddenin 1. fıkrasında yer alan, HSYK Genel Kurulu'nun yetkilerini düzenleyen "Bakanlığın, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak" hükmü: Kurulun kararının bakanlığın teklifi şartına bağlanması uygun değildir.
* 4. maddenin 2. fıkrasında yer alan "Kanunlarda açıkça bakanlığa verilenler dışındaki" ifadesi: Bu ibare, ileride, kurulun görevlerini daraltma amacıyla kullanmaya elverişlidir.
* 4. maddenin kurulun görevlerine ilişkin "ç" bendinde yer alan "Delilleri değerlendirme ve suçu niteleme yetkisi hariç olmak üzere savcıların adli görevlerine ilişkin konularda genelge düzenlemek" hükmü: Savcıların adlı görevlerine ilişkin düzenleme yapma yetkisi maddedeki sınırlamalarla olsa ve kurula verilse dahi, yargı yetkisine müdahale olarak kullanılabilir.
* 6. maddenin 6. fıkrasında yer alan başkanvekilinin yetkilerine ilişkin "Hukuki ve fiili nedenlerle dairelerin toplanmasına engel sayıda üye eksiği olursa, diğer dairelerden üye görevlendirmek" hükmü: Düzenleme ile Genel Kurul'un iradesi dışında başkanvekilinin tercihine göre bir oluşuma imkân verilmektedir.
* HSYK'nın 3 daireden oluştuğunu ve hangi dairede kimlerin görev yapacağını düzenleyen 8. maddesi: Kurulması öngörülen dairelerde dengeli görev dağılımı bulunmamaktadır. 1. Daire'de Danıştay temsilcisine yer verilmemesi kabul edilebilir değildir. Müsteşar da bu dairede görev yapacaktır. Bakanlığın bugüne kadar en fazla sorun çıkarttığı tüm işlerin bu dairede toplandığı, müsteşarın da burada görevlendirildiği, müsteşar gelmese de yerine vekilinin gelmesinin şart koşulduğu düşünüldüğünde, düzenlemenin amacı, müsteşarı kurulun vazgeçilmezi yapmaktır. Teftiş Kurulu'nu, daire başkanının gözetimine tabi kılmak da anayasal yetkilerin kısıtlanması anlamına gelir.
* 17. maddenin 2. fıkrasında yer alan "Müfettişler, yapacakları araştırma, inceleme ve soruşturmalarda CMK'ya göre işlem yapabilir; kanunlarda kendilerine ve Cumhuriyet savcısına, soruşturmanın yürütülmesiyle ilgili tanınan tüm yetkileri kullanabilir" hükmü: İdari görev yapanların, yargı görevi yapanlarla eşit yetkilere sahip olmaları, anayasal sisteme uygun olmadığı gibi yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile de bağdaşmamaktadır.
* 29. maddenin 4. fıkrasında yer alan HSYK Genel Kurulu'nun 15 üye ile toplanıp, 8 kişiyle karar almasına olanak tanıyan düzenleme: Bu durumda, dairenin 7 kişiyle verdiği kararın 8 Genel Kurul üyesi tarafından kaldırılması mümkün olacaktır.
* 29. maddenin 5. fıkrasında yer alan "Kurul gündemini başkan belirler" hükmü: Başkanın yokluğunda gündemi belirleme yetkisi başkanvekiline verilmemiştir. Bu durum, başkanın gündem düzenlemeyerek, kurul çalışmalarına engel olmasına yol açabilir.
* 31. maddenin 5. fıkrasında yer alan "Oylarda eşitliğin bozulmaması durumunda, oturum başkanının kullandığı oy yönünde karar alınmış sayılır" hükmü: Hüküm, daire başkanı, vekili, kurul başkanı ve vekiline üstünlük sağlamaktadır.
* Üniversite kökenli üyelere ders verme hakkı tanıyan 35. maddesi: Diğer kurul üyelerine meslekleriyle ilgili yasak konulurken, Cumhurbaşkanı'nca seçilen üyelere ayrılacak tanınması uygun değildir. Yargıtay ve Danıştay'dan gelen üyelerin tamamının istifası halinde bile seçim öngörülmemişken, cumhurbaşkanının seçtiği bir üye bile istifa etse seçim yapılması zorunluluğu konulmuştur.
* 34. maddenin 3. fıkrasında yer alan "Kurulun seçimle gelen üyelerinin, kadro ve eski görevleriyle ilişkileri kesilir" hükmü: En olumsuz ve ciddi sakınca yaratan maddelerden biridir. Yargıtay ve Danıştay kanunları varken, disiplin ve cezai soruşturmalar açısından ilk adımı atma yetkisini Adalet Bakanı'na bırakmak, ne yüksek mahkeme üyeliği sıfatıyla, ne anayasayla bağdaşmaktadır. Bakan, ihbar ve şikayetleri, inceleme bile yaptırmadan Genel Kurul'a getirebilmektedir. Anayasada bulunmayan bu yetkinin taslağa konulmasının nedeni, Adalet Bakanı'nın, kurul üzerinde baskı kurabilme olanağını hayata geçirmek içindir.