Yalçın Bayer'in gözünde Gaziemir
Yalçın Bayer Gaziemir'i anlattı.
CHP’li bir belediyede alışılmadık bir model
Gaziemir İzmir’in güney kapısı sayılıyor. Yani Adnan Menderes Havalimanı ile Ege Serbest Bölgesi’nin bulunduğu 120 bin nüfuslu bir ilçe.
Son yıllarda düzenli gelişen ender bölgelerden biri... Zengin Rum Levantenlerinin yaşadığı Seydiköy 1926’da belediye olmuş, 1960’larda ismi Gaziemir olarak değiştirilmiş. Gaziemir ismi, Gazi Umur Bey’den geliyor. CHP, 59 yıl sonra ilk kez belediye başkanlığını kazanmış. Yani, 1950’deki CHP’li Halil Tan’dan sonra bir başka Halil; Halil İbrahim Şenol seçilmiş. Balkan kökenli olan Şenol 20 yıllık bir belediyeci. Makine mühendisi olarak Konak Belediyesi’nin en alt kademesinden Başkan Yardımcılığı’na kadar gelmiş. Parti büyüklerinin ‘umutsuz’ gördükleri seçimi yoğun bir ekip çalışması sonucunda almayı başarmış... CHP % 50 oy alırken, AKP % 29’da kalmış, yani 13 bin fark atılmış...
Tek katlı evlerin apartmana dönüşmesiyle son yıllarda ‘kentlileşmeye’ başlamış Gaziemir. Ama altyapı sorunları da o ölçüde artmış... Son yıllardaki göçlerle Boşnak, Pomak ve Arnavut kökenlilerin oranı % 30-40’lara düşmüş. İzmir’de ‘kavga edilmeyen’ bir ilçe olarak kabul ediliyor Gaziemir...
Belediyecilikteki deneyimlerinden ötürü ‘Kent Doktoru’ olarak tanımlanan H. İbrahim Şenol, pek görülmedik şekilde CHP İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy ile uyum içinde çalışıyor ve bu sonucu almalarının gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Ben önceki seçimi 2 bin oyla kaybetmiştim. İlçe Başkanımız ile beş yıl gezmedik ev ve dükkân bırakmadık, vatandaşlarımızla iç içe olduk. Bu kadar fark yaratacağımızı Genel Merkez bile ummuyordu.”
Bu köşede sık sık yineleriz. Münih Belediye Başkanı Christian Ude’ye “Kentinizin coğrafyasını tanımlar mısınız?” diye sorduğumuzu, onun da “Üçte biri yeşil alan, üçte biri konut ve üçte biri de havaalanı” dediğini... Şenol’a da aynı soruyu sorduk, o da şöyle yanıtladı:
“% 50 orman, % 35 yerleşim alanı, % 15 de Adnan Menderes Havalimanı ve Ege Serbest Bölgesi.”
Böyle bir soruya hemen yanıt verebilecek kaç belediye başkanı vardır? Gaziemir’in coğrafyasında taşıyabileceği nüfus en son 250 bin olarak hesaplanıyor.
Ege Serbest Bölgesi’nde 350 ruhsatlı olmak üzere 282 firma faaliyet halindeymiş; 13 bin kişi çalışıyor... Başbakan Erdoğan’ın belediye binasını açtıktan üç ay sonra yasa gereği kapatılarak Gaziemir’e bağlanan Sarnıç Beldesi’ndeki 10 bin konutundan tapusu bulunmayan 8 bininin 2B’ye girmesi bir ‘kanayan yara’ olarak başkanın önünde duruyor. Vatandaş ecrimisil ödemekte dahi zorlanıyormuş. Bu nedenle Belediye Başkanı’nın eşinin başkanlığında bir bir dernek kurulmuş; ilk önce kız öğrencilere burs, yurt ve yoksul ailelere gıda yardımı ile yaşlılara bakım projesi gerçekleştirilmeye başlanmış.
CHP’de bazı belediyeler artık vatandaşına sahip çıkma, adam yerine koyma, hizmet götürme gibi modelleri daha çağdaş bir yöntemle uygulamaya sokuyor; AKP’den ‘kopyalanmış’ olsa bile... Başkan bu nedenle “Ben solcuyum, bu projeleri soldan bakarak yaptım” diyor.
Ama; AKP’den devralınan kredibilitesi tüketilmiş, az miktardaki arsaları dahi satılmış, 18 trilyon borcu olan, sigorta ve vergi borçlarını ödemekte zorluk çeken, gelir-gider dengesi bozulmuş, yaklaşık 30 trilyon bütçeli ve de 100 memur ve 334 işçisi olan bir belediyede iş yapmak pek kolay olmasa gerek.
7 yıldaki zam şampiyonları
CHP Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy, 10 bin adet “Zam şampiyonu AKP” başlıklı bir broşür dağıtıyordu. Yeni bastırmış bunu. Yani AKP iktidarında ‘mutfaktaki yangın’ nereden nereye gelmiş. 2002 Kasım’ında bir kilo soğan 10 kuruş iken bugün 1.8 liraya yükselmiş, artış oranı % 1770... Pirinçteki artış % 491, sütte % 221, patateste % 915, mercimekte % 408, tüpte % 194, domateste % 827, fasulyede % 229, tozşekerde % 118, tuzda % 525, ekmekte % 150, zeytinde % 288, kömürde % 111, peynirde % 141, siyah çayda % 150 ve doğalgazda % 118... Broşürün arkasında da AKP’nin özelleştirme politikaları sonucu bankalar başta olmak üzere KİT’leri kime sattığı bir tablo halinde yer alıyor ve “İşte Türkiye’yi pazarlayanlar ve ‘babalar gibi satanların’ icraatları” deniyor...
Prof. Alacakaptan’ın gözyaşları
UĞUR Mumcu’nun katledilişinin 17. yılında CHP’li belediyelerin tamamına yakını çeşitli anma etkinlikleri düzenledi... İstanbul dışında Tekirdağ’dan Bodrum’a kadar birçok etkinlik vardı. Karabağlar Belediyesi bir Uğur Mumcu heykeli yaptırmıştı. Balçova’daki paneli 3 bin kişi izledi. Hikmet Çetinkaya’dan Şükran Soner’e, Alev Coşkun’dan Ataol Behramoğlu’na kadar onlarca konuşmacı, Uğur Mumcu’nun katillerinden hesap sorulmasını istediler. Etkinliklerin en ilginci ise Gaziemir’deki idi... Çünkü ilk kez düzenleniyordu. Nedeni ise şu ana kadar CHP’li bir yönetimin olmamasıydı. Panelin konuşmacıları, cezaevi arkadaşı ve hocası Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ile çalışma arkadaşları Fikret İlkiz, Erbil Tuşalp, Celal Başlangıç, Yalçın Bayer, ayrıca İzmir’den gazeteci dostları Gönül Soyoğul ve Atilla Sertel’di. Prof. Uğur Alacakaptan, ‘hücre arkadaşı’ Uğur Mumcu’nun ölüm haberini nasıl aldığını anlatırken gözyaşlarına boğuldu ve şöyle dedi:
“Anma toplantılarına 1994’te ilk katıldığımda tansiyonum yükseldi, hastanelik oldum. 16 senedir bu tür toplantılarına katılmıyorum. Çünkü bunu yapanları hâlâ affedemiyorum.”
Bir dinleyiciden gelen “Uğur Mumcu, bugün yaşasaydı Ergenekon’un neresinde olurdu?” biçimindeki bir soruya şu yanıtı veriyordu Alacakaptan: “Hiçbir yerinde olmazdı... Çünkü hukuka aykırı hareket etmezdi. Bakın, açıklayayım, kimse ordudan medet ummasın. AKP daha ileri gidemez. Her şey demokratik kurallar içinde olacaktır, gelecek seçimlerde halkın vereceği dersle olacaktır. Bu zor bir şeydir ama içimize sindirmeliyiz. Türk halkı bu kadar aç ve yoksul kalamaz, kandırılamaz... Midesi ile birlikte kendi haklarını düşünecektir.”
Gaziemir İzmir’in güney kapısı sayılıyor. Yani Adnan Menderes Havalimanı ile Ege Serbest Bölgesi’nin bulunduğu 120 bin nüfuslu bir ilçe.
Son yıllarda düzenli gelişen ender bölgelerden biri... Zengin Rum Levantenlerinin yaşadığı Seydiköy 1926’da belediye olmuş, 1960’larda ismi Gaziemir olarak değiştirilmiş. Gaziemir ismi, Gazi Umur Bey’den geliyor. CHP, 59 yıl sonra ilk kez belediye başkanlığını kazanmış. Yani, 1950’deki CHP’li Halil Tan’dan sonra bir başka Halil; Halil İbrahim Şenol seçilmiş. Balkan kökenli olan Şenol 20 yıllık bir belediyeci. Makine mühendisi olarak Konak Belediyesi’nin en alt kademesinden Başkan Yardımcılığı’na kadar gelmiş. Parti büyüklerinin ‘umutsuz’ gördükleri seçimi yoğun bir ekip çalışması sonucunda almayı başarmış... CHP % 50 oy alırken, AKP % 29’da kalmış, yani 13 bin fark atılmış...
Tek katlı evlerin apartmana dönüşmesiyle son yıllarda ‘kentlileşmeye’ başlamış Gaziemir. Ama altyapı sorunları da o ölçüde artmış... Son yıllardaki göçlerle Boşnak, Pomak ve Arnavut kökenlilerin oranı % 30-40’lara düşmüş. İzmir’de ‘kavga edilmeyen’ bir ilçe olarak kabul ediliyor Gaziemir...
Belediyecilikteki deneyimlerinden ötürü ‘Kent Doktoru’ olarak tanımlanan H. İbrahim Şenol, pek görülmedik şekilde CHP İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy ile uyum içinde çalışıyor ve bu sonucu almalarının gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Ben önceki seçimi 2 bin oyla kaybetmiştim. İlçe Başkanımız ile beş yıl gezmedik ev ve dükkân bırakmadık, vatandaşlarımızla iç içe olduk. Bu kadar fark yaratacağımızı Genel Merkez bile ummuyordu.”
Bu köşede sık sık yineleriz. Münih Belediye Başkanı Christian Ude’ye “Kentinizin coğrafyasını tanımlar mısınız?” diye sorduğumuzu, onun da “Üçte biri yeşil alan, üçte biri konut ve üçte biri de havaalanı” dediğini... Şenol’a da aynı soruyu sorduk, o da şöyle yanıtladı:
“% 50 orman, % 35 yerleşim alanı, % 15 de Adnan Menderes Havalimanı ve Ege Serbest Bölgesi.”
Böyle bir soruya hemen yanıt verebilecek kaç belediye başkanı vardır? Gaziemir’in coğrafyasında taşıyabileceği nüfus en son 250 bin olarak hesaplanıyor.
Ege Serbest Bölgesi’nde 350 ruhsatlı olmak üzere 282 firma faaliyet halindeymiş; 13 bin kişi çalışıyor... Başbakan Erdoğan’ın belediye binasını açtıktan üç ay sonra yasa gereği kapatılarak Gaziemir’e bağlanan Sarnıç Beldesi’ndeki 10 bin konutundan tapusu bulunmayan 8 bininin 2B’ye girmesi bir ‘kanayan yara’ olarak başkanın önünde duruyor. Vatandaş ecrimisil ödemekte dahi zorlanıyormuş. Bu nedenle Belediye Başkanı’nın eşinin başkanlığında bir bir dernek kurulmuş; ilk önce kız öğrencilere burs, yurt ve yoksul ailelere gıda yardımı ile yaşlılara bakım projesi gerçekleştirilmeye başlanmış.
CHP’de bazı belediyeler artık vatandaşına sahip çıkma, adam yerine koyma, hizmet götürme gibi modelleri daha çağdaş bir yöntemle uygulamaya sokuyor; AKP’den ‘kopyalanmış’ olsa bile... Başkan bu nedenle “Ben solcuyum, bu projeleri soldan bakarak yaptım” diyor.
Ama; AKP’den devralınan kredibilitesi tüketilmiş, az miktardaki arsaları dahi satılmış, 18 trilyon borcu olan, sigorta ve vergi borçlarını ödemekte zorluk çeken, gelir-gider dengesi bozulmuş, yaklaşık 30 trilyon bütçeli ve de 100 memur ve 334 işçisi olan bir belediyede iş yapmak pek kolay olmasa gerek.
7 yıldaki zam şampiyonları
CHP Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy, 10 bin adet “Zam şampiyonu AKP” başlıklı bir broşür dağıtıyordu. Yeni bastırmış bunu. Yani AKP iktidarında ‘mutfaktaki yangın’ nereden nereye gelmiş. 2002 Kasım’ında bir kilo soğan 10 kuruş iken bugün 1.8 liraya yükselmiş, artış oranı % 1770... Pirinçteki artış % 491, sütte % 221, patateste % 915, mercimekte % 408, tüpte % 194, domateste % 827, fasulyede % 229, tozşekerde % 118, tuzda % 525, ekmekte % 150, zeytinde % 288, kömürde % 111, peynirde % 141, siyah çayda % 150 ve doğalgazda % 118... Broşürün arkasında da AKP’nin özelleştirme politikaları sonucu bankalar başta olmak üzere KİT’leri kime sattığı bir tablo halinde yer alıyor ve “İşte Türkiye’yi pazarlayanlar ve ‘babalar gibi satanların’ icraatları” deniyor...
Prof. Alacakaptan’ın gözyaşları
UĞUR Mumcu’nun katledilişinin 17. yılında CHP’li belediyelerin tamamına yakını çeşitli anma etkinlikleri düzenledi... İstanbul dışında Tekirdağ’dan Bodrum’a kadar birçok etkinlik vardı. Karabağlar Belediyesi bir Uğur Mumcu heykeli yaptırmıştı. Balçova’daki paneli 3 bin kişi izledi. Hikmet Çetinkaya’dan Şükran Soner’e, Alev Coşkun’dan Ataol Behramoğlu’na kadar onlarca konuşmacı, Uğur Mumcu’nun katillerinden hesap sorulmasını istediler. Etkinliklerin en ilginci ise Gaziemir’deki idi... Çünkü ilk kez düzenleniyordu. Nedeni ise şu ana kadar CHP’li bir yönetimin olmamasıydı. Panelin konuşmacıları, cezaevi arkadaşı ve hocası Prof. Dr. Uğur Alacakaptan ile çalışma arkadaşları Fikret İlkiz, Erbil Tuşalp, Celal Başlangıç, Yalçın Bayer, ayrıca İzmir’den gazeteci dostları Gönül Soyoğul ve Atilla Sertel’di. Prof. Uğur Alacakaptan, ‘hücre arkadaşı’ Uğur Mumcu’nun ölüm haberini nasıl aldığını anlatırken gözyaşlarına boğuldu ve şöyle dedi:
“Anma toplantılarına 1994’te ilk katıldığımda tansiyonum yükseldi, hastanelik oldum. 16 senedir bu tür toplantılarına katılmıyorum. Çünkü bunu yapanları hâlâ affedemiyorum.”
Bir dinleyiciden gelen “Uğur Mumcu, bugün yaşasaydı Ergenekon’un neresinde olurdu?” biçimindeki bir soruya şu yanıtı veriyordu Alacakaptan: “Hiçbir yerinde olmazdı... Çünkü hukuka aykırı hareket etmezdi. Bakın, açıklayayım, kimse ordudan medet ummasın. AKP daha ileri gidemez. Her şey demokratik kurallar içinde olacaktır, gelecek seçimlerde halkın vereceği dersle olacaktır. Bu zor bir şeydir ama içimize sindirmeliyiz. Türk halkı bu kadar aç ve yoksul kalamaz, kandırılamaz... Midesi ile birlikte kendi haklarını düşünecektir.”