PKK bugün Türkiye'yi yönetenlerden daha dürüst davrandı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, PKK'nın Tokat'taki terör saldırısını üstlenerek ülkeyi yöneten kadrolardan daha dürüst davrandığını ileri sürdü.
Ateş, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel'e kutlama ziyaretinde bulundu. İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının en temel taşlarından biri olan gazeteci Hasan Tahsin'in mücadelesinin üzerinde temellerini yükselten bir kuruluş olduğunu belirten Ateş, kendisinin de gazeteci kökenli olduğunu, basının kendi dünyalarında çok önemli bir yerinin olduğunu anlattı.
Bütün demokratik ülkelerde basının öneminin fazla olduğunu, Türkiye'yi yöneten bugünkü zihniyetin demokratik, özgür basına tahammülünün olmadığını savunan Ateş, basın yazmazsa, kamuoyu bilgilendirilmezse hiçbir sorun yaşanmayacakmış havasının estirildiğini öne sürdü.
Tokat'ta şehit edilen yedi askerin kanının halen yerde olduğunu, Bursa'daki göçükte üzerinden saatler geçmesine rağmen halen 10 kişinin toprak altında olduğunu, İstanbul'da genç bir kızın molotof kokteyli atılması sonucunda öldüğünü hatırlatan Ateş, ''Bunlar kamuoyuna yansıyınca da ya günahkar basın oluyor, ya da bu konuda demokratik talep konusunda çok duyarlı bir noktada olan, çok bilinçli noktada olan İzmir'imiz ya gavur oluyor ya faşist oluyor'' diye konuştu.
DARBE GÜNLÜKLERİ
12 Eylül döneminde kendisinin de gazeteci olduğunu, bütün demokrasi dışı uygulamaların cezasını siyasilerden önce gazetecilerin çektiğini, gazetecilerin demokrasinin korunmasında, kollanmasında kendisini üniformasız nefer olarak gördüğünü ifade eden Ateş, şöyle konuştu:
''Ama günümüze bakıyoruz bir darbe planından söz ediliyor. Güya demokrasiye bir tuzak kurulmuş. Kuranlar kim? Kuranların içinde gazeteciler yok. Nerede var? Anılarını veya notlarını tutan gazetecilerin, o notları çarpıtılarak sanki darbeyi planlayan, yürüten, demokrasiye son veren en temel unsurmuş gibi gazeteci arkadaşlarımız içerde. İki yılı aştı bazı gazetecilerin tutukluluğu. İzmir Gazeteciler Cemiyetinin de üyesi olan Sayın Mustafa Balbay'ın 2. tutukluğu da altı ayı geçti. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir ucube uygulama? Balbay haklı olarak haykırdığı zaman, 'Ben buradayım da günlükleri tutan, bu plan programını tutanlar nerede?' feryadı üzerine, ancak üç eski komutanın görüşüne başvuruldu. Bunlar sanık mıdır tanık mıdır? Belli de değil. Bilinen bir şey var ki herkes dışarda, gazeteciler, bilim adamları içerde. Böyle bir uygulamaya bizim seyirci kalmamız, gazetecilerin seyirci kalması mümkün değil. Ama maalesef gazetecileri susturmak, korku imparatorluğu yaratmak yetmiyor, aynı zamanda basının genleriyle de oynanarak genetiği değiştirilmiş bir medya grubu oluşturuluyor. Demokratik basın susturuluyor. Susturmakla da amaçlarına varamıyorlarsa, bu seferde özgür basını kökten yok ederek, amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.''
HÜKÜMETE AĞIR SUÇLAMA
Türkiye'yi yönetenlerin, dünyanın çeşitli yerlerinde olduğunu, ülkeyi sahipsiz bıraktığını ileri süren Ateş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''25 yıldır silahlı terör örgütünün başaramadığını, maalesef bu hükümet 3.5-4 aylık sürede başarmıştır. Türkiye sahipsiz bir konumda. Herkes dünyanın bir tarafına savrulmuş. Sanki bu, 'Acaba ülkeden kovulursak nerede kalırızın önsezisi gibi. Başbakan yok, başbakan yardımcıları yok, bakanlar yok. Cumhurbaşkanı yok, meclis başkanı yok. Yani Türkiye'yi yönetenler tatilde, ama Türkiye'nin kendisi kan revan içinde. Bir taraftan şehit veriyoruz, bir taraftan şehirlerimiz tam bir gösteri, terör üssü haline dönüştü. 19 tane işçimiz toprak altında can veriyor. Cumhurbaşkanımız, başbakanımız, meclis başkanımız, bakanlarımız zevk sefa gezilerinde. Böyle bir manzara Türkiye'nin kaldırabileceği bir manzara değil.''
DEMOKRATİK AÇILIM
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir süre önce tarihi bir fırsat yakalandığı yönünde açıklama yaptığını, kendilerinin de Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne kast edenlerin sırtını sıvazlayarak tarihi bir fırsat oluşturulmadığını söylediklerini, tarihi bir ihanet sürecine doğru gidildiğini ileri süren Ateş, ''Sayın Cumhurbaşkanı şimdi nerede? Niye çıkıp da bu manzara karşısında bir tavır almıyor?'' dedi.
Demokratik açılımın ne olduğunu halen kimsenin bilmediğini, 25 yıl boyunca terör örgütüne karşı yapılan mücadelede kimsenin yan komşusunun doğduğu, mensubu olduğu yere bakmadığını, ancak şu anda herkesin komşusundan şüphe eder hale geldiğini ileri süren Ateş, Ankara'nın göbeğinde Kürtçe konuşan vatandaşların linç edilircesine dövüldüğünü iddia etti.
Tokat'taki terör saldırısı sonucunda Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Meclis Başkanının, bakanların olaya kuşkuyla yaklaştığını, bu olayı sanki Türkiye'nin kurumları yapmış havası kattıklarını öne süren Ateş, şöyle devam etti: ''Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, hükümet erkanı terör örgütünü gücendirmemede gösterdiği hassasiyeti demokratik laik, Türkiye Cumhuriyetinin temel kurumlarına ve buna hassasiyet gösteren kişi ve kuruluşların korunmasında göstermiyorlar. PKK dahi bunlardan daha dürüst davrandı ve dün bu işi yaptığını üstlendi. Üzülerek söylüyorum, PKK bugün Türkiye'yi yöneten kadrolardan daha dürüst davranmıştır. Hiç değilse adresi, kendini göstermiştir. Ama bu bizimkiler terör örgütüne toz kondurmamak için çok dikkatli davrandılar, çok büyük bir hassasiyet gösterdiler, ona toz kondurmadılar. Böyle bir eylemi onlara mal etmemek için üstün bir gayretin içinde oldular. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Çelik'in ne diyeceğini çok merak ediyorum.''
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in 1993'deki 33 erin şehit edilmesiyle ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine Ateş, hükümetin yedi yıldır tek başına iktidar olduğunu, o olayda kimin rolü varsa ortaya çıkarılması gerektiğini, hükümetin buna gücü yetmiyorsa muhalefet olarak destek vereceklerini, aksi takdirde bu iddianın altında kalacaklarını ifade etti.
(cafesiyaset)
Bütün demokratik ülkelerde basının öneminin fazla olduğunu, Türkiye'yi yöneten bugünkü zihniyetin demokratik, özgür basına tahammülünün olmadığını savunan Ateş, basın yazmazsa, kamuoyu bilgilendirilmezse hiçbir sorun yaşanmayacakmış havasının estirildiğini öne sürdü.
Tokat'ta şehit edilen yedi askerin kanının halen yerde olduğunu, Bursa'daki göçükte üzerinden saatler geçmesine rağmen halen 10 kişinin toprak altında olduğunu, İstanbul'da genç bir kızın molotof kokteyli atılması sonucunda öldüğünü hatırlatan Ateş, ''Bunlar kamuoyuna yansıyınca da ya günahkar basın oluyor, ya da bu konuda demokratik talep konusunda çok duyarlı bir noktada olan, çok bilinçli noktada olan İzmir'imiz ya gavur oluyor ya faşist oluyor'' diye konuştu.
DARBE GÜNLÜKLERİ
12 Eylül döneminde kendisinin de gazeteci olduğunu, bütün demokrasi dışı uygulamaların cezasını siyasilerden önce gazetecilerin çektiğini, gazetecilerin demokrasinin korunmasında, kollanmasında kendisini üniformasız nefer olarak gördüğünü ifade eden Ateş, şöyle konuştu:
''Ama günümüze bakıyoruz bir darbe planından söz ediliyor. Güya demokrasiye bir tuzak kurulmuş. Kuranlar kim? Kuranların içinde gazeteciler yok. Nerede var? Anılarını veya notlarını tutan gazetecilerin, o notları çarpıtılarak sanki darbeyi planlayan, yürüten, demokrasiye son veren en temel unsurmuş gibi gazeteci arkadaşlarımız içerde. İki yılı aştı bazı gazetecilerin tutukluluğu. İzmir Gazeteciler Cemiyetinin de üyesi olan Sayın Mustafa Balbay'ın 2. tutukluğu da altı ayı geçti. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir ucube uygulama? Balbay haklı olarak haykırdığı zaman, 'Ben buradayım da günlükleri tutan, bu plan programını tutanlar nerede?' feryadı üzerine, ancak üç eski komutanın görüşüne başvuruldu. Bunlar sanık mıdır tanık mıdır? Belli de değil. Bilinen bir şey var ki herkes dışarda, gazeteciler, bilim adamları içerde. Böyle bir uygulamaya bizim seyirci kalmamız, gazetecilerin seyirci kalması mümkün değil. Ama maalesef gazetecileri susturmak, korku imparatorluğu yaratmak yetmiyor, aynı zamanda basının genleriyle de oynanarak genetiği değiştirilmiş bir medya grubu oluşturuluyor. Demokratik basın susturuluyor. Susturmakla da amaçlarına varamıyorlarsa, bu seferde özgür basını kökten yok ederek, amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.''
HÜKÜMETE AĞIR SUÇLAMA
Türkiye'yi yönetenlerin, dünyanın çeşitli yerlerinde olduğunu, ülkeyi sahipsiz bıraktığını ileri süren Ateş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''25 yıldır silahlı terör örgütünün başaramadığını, maalesef bu hükümet 3.5-4 aylık sürede başarmıştır. Türkiye sahipsiz bir konumda. Herkes dünyanın bir tarafına savrulmuş. Sanki bu, 'Acaba ülkeden kovulursak nerede kalırızın önsezisi gibi. Başbakan yok, başbakan yardımcıları yok, bakanlar yok. Cumhurbaşkanı yok, meclis başkanı yok. Yani Türkiye'yi yönetenler tatilde, ama Türkiye'nin kendisi kan revan içinde. Bir taraftan şehit veriyoruz, bir taraftan şehirlerimiz tam bir gösteri, terör üssü haline dönüştü. 19 tane işçimiz toprak altında can veriyor. Cumhurbaşkanımız, başbakanımız, meclis başkanımız, bakanlarımız zevk sefa gezilerinde. Böyle bir manzara Türkiye'nin kaldırabileceği bir manzara değil.''
DEMOKRATİK AÇILIM
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir süre önce tarihi bir fırsat yakalandığı yönünde açıklama yaptığını, kendilerinin de Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne kast edenlerin sırtını sıvazlayarak tarihi bir fırsat oluşturulmadığını söylediklerini, tarihi bir ihanet sürecine doğru gidildiğini ileri süren Ateş, ''Sayın Cumhurbaşkanı şimdi nerede? Niye çıkıp da bu manzara karşısında bir tavır almıyor?'' dedi.
Demokratik açılımın ne olduğunu halen kimsenin bilmediğini, 25 yıl boyunca terör örgütüne karşı yapılan mücadelede kimsenin yan komşusunun doğduğu, mensubu olduğu yere bakmadığını, ancak şu anda herkesin komşusundan şüphe eder hale geldiğini ileri süren Ateş, Ankara'nın göbeğinde Kürtçe konuşan vatandaşların linç edilircesine dövüldüğünü iddia etti.
Tokat'taki terör saldırısı sonucunda Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Meclis Başkanının, bakanların olaya kuşkuyla yaklaştığını, bu olayı sanki Türkiye'nin kurumları yapmış havası kattıklarını öne süren Ateş, şöyle devam etti: ''Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, hükümet erkanı terör örgütünü gücendirmemede gösterdiği hassasiyeti demokratik laik, Türkiye Cumhuriyetinin temel kurumlarına ve buna hassasiyet gösteren kişi ve kuruluşların korunmasında göstermiyorlar. PKK dahi bunlardan daha dürüst davrandı ve dün bu işi yaptığını üstlendi. Üzülerek söylüyorum, PKK bugün Türkiye'yi yöneten kadrolardan daha dürüst davranmıştır. Hiç değilse adresi, kendini göstermiştir. Ama bu bizimkiler terör örgütüne toz kondurmamak için çok dikkatli davrandılar, çok büyük bir hassasiyet gösterdiler, ona toz kondurmadılar. Böyle bir eylemi onlara mal etmemek için üstün bir gayretin içinde oldular. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Çelik'in ne diyeceğini çok merak ediyorum.''
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in 1993'deki 33 erin şehit edilmesiyle ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine Ateş, hükümetin yedi yıldır tek başına iktidar olduğunu, o olayda kimin rolü varsa ortaya çıkarılması gerektiğini, hükümetin buna gücü yetmiyorsa muhalefet olarak destek vereceklerini, aksi takdirde bu iddianın altında kalacaklarını ifade etti.
(cafesiyaset)