Arınç: DTP'nin hataları boyunu bile aştı ama...
Arınç'tan Baykal ve Bahçeli'ye çağrı...
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''DTP'ye PKK'lı ve yahut da İmralı'yla bağlantılı bir siyasal örgüt gözüyle bakanlar olabilir ama bu bence yanlıştır. Çünkü, DTP parlamentoda siyaset yapan bir partidir, bir siyasal partidir'' diye konuştu.
Arınç, bir grup gazeteciyle Başbakanlık Yeni Bina'da sohbet toplantısı yaptı.
Toplantıda, güncel konulara ilişkin sorular üzerine değerlendirmelerde de bulunan Bakan Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya ziyaretine de değindi. Kendisinin de bir süre önce bu ülkeyi ziyaret ettiğini belirten Arınç, Türkiye'nin bu ülkede yapabileceği pek çok yatırım olanağı olduğunu anlattı.
Türkiye'de Libya'ya yönelik dostane duygular bulunduğunu dile getiren Bakan Arınç, bu ülkede geçmişte iş yapan müteahhitlerin sorunlarının da çözümlendiğini de kaydetti.
Eski Başbakan Necmettin Erbakan ile eski Bakan Recai Kutan'ın da Libya'ya gitme nedeninin temelinde ''müteahhit alacaklarını kurtarmanın yattığını'' ifade eden Bakan Arınç, ''Ama başka bir muameleyle karşılaştılar maalesef'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Libya ziyaretinde Mali'li bir bakanın, ''Başbakan Erdoğan'ı İslam dünyasının lideri olarak görüyoruz'' dediğinin belirtilmesi üzerine, Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı:
''Bu İslam dünyasında çok yaygındır. Ben Fas'a gitmiştim. Uluslararası Kudüs Toplantısı vardı. İKÖ ile onun içinde Kudüs Forumu diye bir örgüt kurulmuş...
Ülkelerin temsilcileri gelmişti, 2 gün sürmüştü. oradaki toplantıda da her konuşmacı, Türkiye'nin gücünden, Türkiye'nin Kudüs meselesine, Filistin davasına ve İslam ülkelerinin ortak sorunlarına bakış açısına hep teşekkür ettiler. Tabii eskiden de böyle bir itibarımız vardı ama Davos'daki olayın bunu tetiklediğini söyleyebilirim. Yani oradaki görüntüler, orada verilen mesaj, dünyanın her yerindeki mazlum halklar tarafından büyük bir takdirle karşılandı. Şimdi o ülkelerde Türkiye'ye karşı, hem yönetimlerde hem de halk nezdinde büyük bir itibar var.''
Türkiye'nin çok yönlü bir dış politika izlediğini anlatan Bakan Arınç, bölgede ve dünya barışında Türkiye'nin çok önemli bir aktör haline geldiğini söyledi.
-İZMİR'DEKİ OLAYLAR-
Bakan Arınç, DTP konvoyunun İzmir'e girişinde yaşananlar anımsatılarak yöneltilen, ''Sayın Cemil Çiçek'in de bugün bir açıklaması var. 'DTP adeta bizi kapatın' diyor' şeklinde... Nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Ben meseleye bir kaç açıdan bakıyorum. Tamamen, 'evet aynen böyledir' deme noktasında değilim. Ben farklı bir perspektiften bakıyorum. Bir defa baştan bu yana çok hatalar yapıyor, konuşmalarıyla davranışlarıyla eylemleriyle... Biz de bunları zaman zaman dile getiriyoruz. İzmir'de doğrusu her yerde yaptıklarından farklı olarak, ne yaptılar bunu tam tespit edemedim. Yani yine bildik görüntüler vardı. Ellerinde parti bayrakları mı vardı, yoksa flamalar mı vardı? Ama bir genel başkan geliyorsa bir şehre, mutlaka karşılanır. Taksiler, otobüsler olur, o bölgenin her tarafından insanlar gelir. Mesela Tayyip Bey, Manisa'ya gelse Manisa'ya sadece Manisa'lılar gelmezler. İzmir, Afyon, Balıkesir gelir, bu böyledir. Diyelim ki Baykal, Elmadağ'a gidecek, Kırıkkale'den de Ankara'dan da Çorum'dan da insanlar gelir. Yani genel başkanın gittiği her yere parti, bütün ağırlığını koyar. çok doğaldır. Dolayısıyla İzmir'de de görkemli bir karışılama yapmak istemiş olabilirler, bu da onların doğal hakkıdır. Yani kanunsuz bir eylemde bulunmuşlarsa sloganlarla taşkınlık yaparak, davranışlarıyla veya Siyasi Partiler kanunu'na aykırı bir durum varsa bunu doğrusu bilmiyorum. Bugüne kadar da 'şöyle bir aykırılık vardı' diyen görmedim.''
Arınç, ekranlara yansıyanlara bakıldığında, taksilerden sarkan insanların, eliyle ''kurt'' işareti yapan insanların görüldüğünü söyledi.
Arınç, şöyle devam etti:
''Bunlar o partinin tabanında, kabul görmüş bir takım gösteriler olabilir. İkinci hadise, tabii Türkiye'de özellikle batı bölgelerinde demokratik açılıma karşı da 'Kürt eşittir PKK, PKK eşittir İmralı, eşittir DTP' formülünü benimsetmeye çalışan bir takım guruplar var, maalesef siyasetçiler var. Sayın Baykal, Sayın Başbakan'ın DTP ile görüşmesinden sonra bir tv kanalında, 'Sadece DTP ile görüşmüş sayılmaz, İmralı'yla da PKK'yla da görüşmüş sayılır' demişti. Sonra ben ekrana çıktığımda bunun çok tehlikeli ve yanlış olduğunu söylemiştim. Çünkü, 'Kürt' denildiği zaman PKK'lı akla getirilirse bu Kürt kökenli vatandaşlarımıza çok büyük bir haksızlık olur, Türkiye'de bölünmeye de yol açar, terör örgütünün de güçlenmesine yol açar. Hiçbir siyasetçi, böyle yanlış bir söz söylememeli, demiştim.
DTP'ye PKK'lı veyahut da İmralı'yla bağlantılı bir siyasal örgüt gözüyle bakanlar olabilir ama bu bence yanlıştır. Çünkü, DTP parlamentoda siyaset yapan bir partidir, bir siyasal partidir. Her ne kadar hakkında kapatma davası açılmış olsa bile, bir zamanlar AK Parti hakkında da kapatma davası vardı ama AK Parti iktidarını devam ettirdi, DTP'de şu anda siyasi faaliyetlerine devam ediyor. Dolayısıyla siyasi faaliyet yapmasının önünde hiçbir engel olmaması lazım. Biz, herhangi bir partiye nasıl bakıyorsak, DTP'ye de öyle bakmalıyız. Yanlış yaparlar, yanlışlarını söyleriz. Eğer anayasal bir hataya düşerlerse zaten Anayasa Mahkemesi bir kapatma davası açmıştır, sonucunun ne olduğunu bilmesek de...
Ancak Türk-Kürt çatışmasını hiçbir siyasetçi körüklememelidir. Bölgeler arasındaki farklılıkları hiçbir siyasetçi, bir çatışma zemini olarak görmemelidir. Hiçbir siyasal parti, DTP'ye, PKK'lı veya İmralı'yla bağlantılı bir örgüt gözüyle bakmamalı ve topluma hedef göstermemelidir. Çünkü böyle yapmaya devam ederlerse öncelikle bunu Sayın Baykal'ın yaptığını söylemeliyim, Sayın Bahçeli de buna benzer ifadelerle bir etkilemede bulunmuş olabilir. Bu Allah korusun, sadece DTP'ye gösterilmiş bir tepki olarak da kalmaz, Kürt kökenli vatandaşlarımıza batıda, kuzeyde, güneyde nerede yaşıyorsa yaşasın, bulunduğu her yerde kendilerine tepki gösterilecek, maalesef olumsuz eylemler olarak dönebilecek bir etkileme de söz konusu olabilir.''
-''ÇOK YANLIŞ VE HATALI BİR DAVRANIŞ''-
İzmir'deki olaylarda gördüğü kadarıyla, ''MHP'nin işaretlerini yapanların, taksilerin önüne geçenlerin, belki taş kullananların'', ''DTP'ye karşı, onun liderine karşı, bir siyasi partinin işaretini vererek, onları İzmir'e sokmamaya çalışmak veya İzmir'de onlara hayat hakkı olmadığını'' ifade etmenin, ''çok yanlış ve hatalı bir davranış'' olduğunu düşündüğünü belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tabii o işareti verdiklerine göre, herhalde MHP'li olmaları gerekir. Ancak Sayın Bahçeli'nin 3-5 gün önce bu tür eylemlere hiçbir mensuplarının katılmayacaklarını söylemesi, bize güven vermiştir. Olaydan sonra da buna sahip çıkmaması yine çok olumlu bir davranıştır. O zaman bu insanların fotoğrafları her yerde yayınlandı. İzmir örgütü de bu kişilerin kendileriyle ilişkili olup olmadıklarını doğrusu bilecek noktadır. Eğer bu eylemi yapanlar, DTP'ye karşı MHP'nin üyeleriyse veya MHP'li olarak bilinen ve partide kayıtları olan kişilerse onlara karşı herhalde partinin bir tepkide bulunması doğru olur, diye düşünüyorum.
Sayın Bahçeli de sorumlu bir insan olarak zaman zaman örgütü sokağa taşmaktan, bir takım kırıcı hareketlerde bulunmaktan ve çatışma doğurabilecek olayların içinde olmaktan her zaman men ediyor. Bu çok güzel bir davranıştır. Ama İzmir'deki olayları yapanlar bütün bu talimatlarına rağmen, MHP teşkilatına ait kişilerse... 'MHP İzmir İl Başkanı olayları yatıştırdı' deniliyormuş, ondan haberim yok. O zaman ya kendi insanlarıdır 'yapmayın etmeyin' diye yatıştırmak istiyordur, genel başkanının talimatını harfiyen uygulayan bir insan olarak veya 'kesinlikle bu olaylar doğru değil, İzmir'e bu olaylar yakışmaz, siz bunlardan vazgeçin' demek istemiş olabilir.''
-''YOKSA DTP'NİN YAPTIKLARI BOYUNU AŞTI''-
MHP'nin, bu olaylara katkıda bulunmaması gerektiğini, Genel Başkan Bahçeli'nin de talimatının bu olduğunu ifade eden Arınç, ''onlar sokağa çıkmaktan, olayları sokağa taşımaktan her zaman uzak kalmak istiyorlar ama sorumsuz davrananlar varsa bunlar emniyet tarafından da eğer bir partiye mensuplarsa partileri tarafından da reddedilmelidir ve bu tür olaylar bir daha yaşanmamalıdır'' diye konuştu.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''DTP'nin Genel Başkanı sadece İzmir'e değil, Türkiye'nin her yerine siyasi çalışma yapmak üzere gitmelidir, kendisine hiç kimse engel olmamalıdır. Siyasi faaliyetleri yasaklayıcı tavırlar her zaman suçtur, bu suçu da hangi partiye mensup olursa olsun hiç kimse de işlememelidir. DTP'nin kanunsuz hareketleri ayrı bir takibin konusu olabilir ama onlar böyle yapıyor diye onlara karşı bir mani olmak, engel olmak veya onları bir şehre sokmamak gibi davranışları doğru bulmadığımı ifade etmeliyim.''
Bakan Arınç, DTP ile ilgili bir başka soruyu yanıtlarken de şöyle konuştu:
''DTP'nin yanlış, sorumsuz davrandığını, çok hatalar yaptığını söyledim. Ben Türkiye'de yaşayan milyonlarca Kürt kökenli vatandaşlarımı düşünerek bunun yapılmaması gerektiğini söylüyorum. Bu bölgede AK Parti oyların, yüzde 50'den fazlasını almıştır ve Kürt kökenli vatandaşlarımız da sadece Diyarbakır'da, Batman'da, Silvan'da yaşayan vatandaşlarımız değildir, Türkiye'nin her yerinde Kürt kökenli vatandaşlarımız yaşıyor...
Türkiye'nin her yerinde yaşayabilirler, biz de Türkiye'nin her yerinde bir Türk yurttaşı olarak yaşayabiliriz, bu vatan bizim. Ama siz onları bir terör örgütünün mensubu olarak gösterirseniz, etnik kimliğinden dolayı, bu çok büyük bir haksızlık olur, çok büyük bir yanlışlık olur. Ben etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmasını yanlış buluyorum, DTP'nin de bu kimlik üzerinden siyaset yapmasını yanlış buluyorum ama bu yanlışlık onlara ait. Ve Türkiye'de yasal olarak da faaliyetlerini sürdürüyorlar, kapatma davasının sonucunu da hiçbirimiz bilmiyoruz. Dolayısıyla bu parti şu kadar milyon oyu alarak parlamentoya gelmişse onun dışında, onlara oy vermeyen, terör örgütünü reddeden, DTP'yi reddeden, İmralı'yı reddeden milyonlarca insanımız var.
Siz şöyle bir denklemi Türkiye'de yerleştirirseniz, yani 'Kürt eşittir PKK'lı', bu Türkiye için çok büyük bir haksızlık olur, çok büyük bir kötülük olur, çok büyük bir suç olur, o insanlarımızı kaybetmiş oluruz. Halbuki devletin yapacağı, vatandaşın yapacağı iş, 'Kürt kökenli vatandaşım benimdir, kardeşimdir, canımdır, başımın üstündedir ama terör örgütü kötüdür, çirkindir, terörist kötüdür, çirkindir' diyebilmektir. Şimdi öyle laflar konuşursunuz ki hafızalardaki algı benim söylediğim gibi olursa Türkiye bundan çok şey kaybeder. Hiçbir siyasetçi, 'Kürt kökenli eşittir PKK'lı' dememelidir, bu anlama gelecek hiçbir söz kullanmamalıdır. İmralı ayrıdır, cezasını çeken bir suçlu var orada, örgüt mücadele edilen bir örgüttür. Ama milyonlarca birbirimize akraba olduğumuz Kürt kökenli vatandaşımız var. Bunlar devletine, vatanına bağlı, kanunlara bağlı, işini yapmak isteyen, hayatını güzel ideme ettirmek isteyen, Türkiye'nin geleceğini düşünen pırıl pırıl insanlar. Siz bunları örgütün kucağına atarsanız, sözlerinizle ve hareketlerinizle çok kötü bir hareket yapmış olursunuz. Ben onu kastediyorum. Yoksa DTP'nin hataları boyunu bile aştı. ne yapalım? Başka türlü hatalar yapan partiler var. Biz onlara 'yok olsun' diyor muyuz?...''
Arınç, bir grup gazeteciyle Başbakanlık Yeni Bina'da sohbet toplantısı yaptı.
Toplantıda, güncel konulara ilişkin sorular üzerine değerlendirmelerde de bulunan Bakan Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya ziyaretine de değindi. Kendisinin de bir süre önce bu ülkeyi ziyaret ettiğini belirten Arınç, Türkiye'nin bu ülkede yapabileceği pek çok yatırım olanağı olduğunu anlattı.
Türkiye'de Libya'ya yönelik dostane duygular bulunduğunu dile getiren Bakan Arınç, bu ülkede geçmişte iş yapan müteahhitlerin sorunlarının da çözümlendiğini de kaydetti.
Eski Başbakan Necmettin Erbakan ile eski Bakan Recai Kutan'ın da Libya'ya gitme nedeninin temelinde ''müteahhit alacaklarını kurtarmanın yattığını'' ifade eden Bakan Arınç, ''Ama başka bir muameleyle karşılaştılar maalesef'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Libya ziyaretinde Mali'li bir bakanın, ''Başbakan Erdoğan'ı İslam dünyasının lideri olarak görüyoruz'' dediğinin belirtilmesi üzerine, Arınç, şu değerlendirmeyi yaptı:
''Bu İslam dünyasında çok yaygındır. Ben Fas'a gitmiştim. Uluslararası Kudüs Toplantısı vardı. İKÖ ile onun içinde Kudüs Forumu diye bir örgüt kurulmuş...
Ülkelerin temsilcileri gelmişti, 2 gün sürmüştü. oradaki toplantıda da her konuşmacı, Türkiye'nin gücünden, Türkiye'nin Kudüs meselesine, Filistin davasına ve İslam ülkelerinin ortak sorunlarına bakış açısına hep teşekkür ettiler. Tabii eskiden de böyle bir itibarımız vardı ama Davos'daki olayın bunu tetiklediğini söyleyebilirim. Yani oradaki görüntüler, orada verilen mesaj, dünyanın her yerindeki mazlum halklar tarafından büyük bir takdirle karşılandı. Şimdi o ülkelerde Türkiye'ye karşı, hem yönetimlerde hem de halk nezdinde büyük bir itibar var.''
Türkiye'nin çok yönlü bir dış politika izlediğini anlatan Bakan Arınç, bölgede ve dünya barışında Türkiye'nin çok önemli bir aktör haline geldiğini söyledi.
-İZMİR'DEKİ OLAYLAR-
Bakan Arınç, DTP konvoyunun İzmir'e girişinde yaşananlar anımsatılarak yöneltilen, ''Sayın Cemil Çiçek'in de bugün bir açıklaması var. 'DTP adeta bizi kapatın' diyor' şeklinde... Nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Ben meseleye bir kaç açıdan bakıyorum. Tamamen, 'evet aynen böyledir' deme noktasında değilim. Ben farklı bir perspektiften bakıyorum. Bir defa baştan bu yana çok hatalar yapıyor, konuşmalarıyla davranışlarıyla eylemleriyle... Biz de bunları zaman zaman dile getiriyoruz. İzmir'de doğrusu her yerde yaptıklarından farklı olarak, ne yaptılar bunu tam tespit edemedim. Yani yine bildik görüntüler vardı. Ellerinde parti bayrakları mı vardı, yoksa flamalar mı vardı? Ama bir genel başkan geliyorsa bir şehre, mutlaka karşılanır. Taksiler, otobüsler olur, o bölgenin her tarafından insanlar gelir. Mesela Tayyip Bey, Manisa'ya gelse Manisa'ya sadece Manisa'lılar gelmezler. İzmir, Afyon, Balıkesir gelir, bu böyledir. Diyelim ki Baykal, Elmadağ'a gidecek, Kırıkkale'den de Ankara'dan da Çorum'dan da insanlar gelir. Yani genel başkanın gittiği her yere parti, bütün ağırlığını koyar. çok doğaldır. Dolayısıyla İzmir'de de görkemli bir karışılama yapmak istemiş olabilirler, bu da onların doğal hakkıdır. Yani kanunsuz bir eylemde bulunmuşlarsa sloganlarla taşkınlık yaparak, davranışlarıyla veya Siyasi Partiler kanunu'na aykırı bir durum varsa bunu doğrusu bilmiyorum. Bugüne kadar da 'şöyle bir aykırılık vardı' diyen görmedim.''
Arınç, ekranlara yansıyanlara bakıldığında, taksilerden sarkan insanların, eliyle ''kurt'' işareti yapan insanların görüldüğünü söyledi.
Arınç, şöyle devam etti:
''Bunlar o partinin tabanında, kabul görmüş bir takım gösteriler olabilir. İkinci hadise, tabii Türkiye'de özellikle batı bölgelerinde demokratik açılıma karşı da 'Kürt eşittir PKK, PKK eşittir İmralı, eşittir DTP' formülünü benimsetmeye çalışan bir takım guruplar var, maalesef siyasetçiler var. Sayın Baykal, Sayın Başbakan'ın DTP ile görüşmesinden sonra bir tv kanalında, 'Sadece DTP ile görüşmüş sayılmaz, İmralı'yla da PKK'yla da görüşmüş sayılır' demişti. Sonra ben ekrana çıktığımda bunun çok tehlikeli ve yanlış olduğunu söylemiştim. Çünkü, 'Kürt' denildiği zaman PKK'lı akla getirilirse bu Kürt kökenli vatandaşlarımıza çok büyük bir haksızlık olur, Türkiye'de bölünmeye de yol açar, terör örgütünün de güçlenmesine yol açar. Hiçbir siyasetçi, böyle yanlış bir söz söylememeli, demiştim.
DTP'ye PKK'lı veyahut da İmralı'yla bağlantılı bir siyasal örgüt gözüyle bakanlar olabilir ama bu bence yanlıştır. Çünkü, DTP parlamentoda siyaset yapan bir partidir, bir siyasal partidir. Her ne kadar hakkında kapatma davası açılmış olsa bile, bir zamanlar AK Parti hakkında da kapatma davası vardı ama AK Parti iktidarını devam ettirdi, DTP'de şu anda siyasi faaliyetlerine devam ediyor. Dolayısıyla siyasi faaliyet yapmasının önünde hiçbir engel olmaması lazım. Biz, herhangi bir partiye nasıl bakıyorsak, DTP'ye de öyle bakmalıyız. Yanlış yaparlar, yanlışlarını söyleriz. Eğer anayasal bir hataya düşerlerse zaten Anayasa Mahkemesi bir kapatma davası açmıştır, sonucunun ne olduğunu bilmesek de...
Ancak Türk-Kürt çatışmasını hiçbir siyasetçi körüklememelidir. Bölgeler arasındaki farklılıkları hiçbir siyasetçi, bir çatışma zemini olarak görmemelidir. Hiçbir siyasal parti, DTP'ye, PKK'lı veya İmralı'yla bağlantılı bir örgüt gözüyle bakmamalı ve topluma hedef göstermemelidir. Çünkü böyle yapmaya devam ederlerse öncelikle bunu Sayın Baykal'ın yaptığını söylemeliyim, Sayın Bahçeli de buna benzer ifadelerle bir etkilemede bulunmuş olabilir. Bu Allah korusun, sadece DTP'ye gösterilmiş bir tepki olarak da kalmaz, Kürt kökenli vatandaşlarımıza batıda, kuzeyde, güneyde nerede yaşıyorsa yaşasın, bulunduğu her yerde kendilerine tepki gösterilecek, maalesef olumsuz eylemler olarak dönebilecek bir etkileme de söz konusu olabilir.''
-''ÇOK YANLIŞ VE HATALI BİR DAVRANIŞ''-
İzmir'deki olaylarda gördüğü kadarıyla, ''MHP'nin işaretlerini yapanların, taksilerin önüne geçenlerin, belki taş kullananların'', ''DTP'ye karşı, onun liderine karşı, bir siyasi partinin işaretini vererek, onları İzmir'e sokmamaya çalışmak veya İzmir'de onlara hayat hakkı olmadığını'' ifade etmenin, ''çok yanlış ve hatalı bir davranış'' olduğunu düşündüğünü belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tabii o işareti verdiklerine göre, herhalde MHP'li olmaları gerekir. Ancak Sayın Bahçeli'nin 3-5 gün önce bu tür eylemlere hiçbir mensuplarının katılmayacaklarını söylemesi, bize güven vermiştir. Olaydan sonra da buna sahip çıkmaması yine çok olumlu bir davranıştır. O zaman bu insanların fotoğrafları her yerde yayınlandı. İzmir örgütü de bu kişilerin kendileriyle ilişkili olup olmadıklarını doğrusu bilecek noktadır. Eğer bu eylemi yapanlar, DTP'ye karşı MHP'nin üyeleriyse veya MHP'li olarak bilinen ve partide kayıtları olan kişilerse onlara karşı herhalde partinin bir tepkide bulunması doğru olur, diye düşünüyorum.
Sayın Bahçeli de sorumlu bir insan olarak zaman zaman örgütü sokağa taşmaktan, bir takım kırıcı hareketlerde bulunmaktan ve çatışma doğurabilecek olayların içinde olmaktan her zaman men ediyor. Bu çok güzel bir davranıştır. Ama İzmir'deki olayları yapanlar bütün bu talimatlarına rağmen, MHP teşkilatına ait kişilerse... 'MHP İzmir İl Başkanı olayları yatıştırdı' deniliyormuş, ondan haberim yok. O zaman ya kendi insanlarıdır 'yapmayın etmeyin' diye yatıştırmak istiyordur, genel başkanının talimatını harfiyen uygulayan bir insan olarak veya 'kesinlikle bu olaylar doğru değil, İzmir'e bu olaylar yakışmaz, siz bunlardan vazgeçin' demek istemiş olabilir.''
-''YOKSA DTP'NİN YAPTIKLARI BOYUNU AŞTI''-
MHP'nin, bu olaylara katkıda bulunmaması gerektiğini, Genel Başkan Bahçeli'nin de talimatının bu olduğunu ifade eden Arınç, ''onlar sokağa çıkmaktan, olayları sokağa taşımaktan her zaman uzak kalmak istiyorlar ama sorumsuz davrananlar varsa bunlar emniyet tarafından da eğer bir partiye mensuplarsa partileri tarafından da reddedilmelidir ve bu tür olaylar bir daha yaşanmamalıdır'' diye konuştu.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''DTP'nin Genel Başkanı sadece İzmir'e değil, Türkiye'nin her yerine siyasi çalışma yapmak üzere gitmelidir, kendisine hiç kimse engel olmamalıdır. Siyasi faaliyetleri yasaklayıcı tavırlar her zaman suçtur, bu suçu da hangi partiye mensup olursa olsun hiç kimse de işlememelidir. DTP'nin kanunsuz hareketleri ayrı bir takibin konusu olabilir ama onlar böyle yapıyor diye onlara karşı bir mani olmak, engel olmak veya onları bir şehre sokmamak gibi davranışları doğru bulmadığımı ifade etmeliyim.''
Bakan Arınç, DTP ile ilgili bir başka soruyu yanıtlarken de şöyle konuştu:
''DTP'nin yanlış, sorumsuz davrandığını, çok hatalar yaptığını söyledim. Ben Türkiye'de yaşayan milyonlarca Kürt kökenli vatandaşlarımı düşünerek bunun yapılmaması gerektiğini söylüyorum. Bu bölgede AK Parti oyların, yüzde 50'den fazlasını almıştır ve Kürt kökenli vatandaşlarımız da sadece Diyarbakır'da, Batman'da, Silvan'da yaşayan vatandaşlarımız değildir, Türkiye'nin her yerinde Kürt kökenli vatandaşlarımız yaşıyor...
Türkiye'nin her yerinde yaşayabilirler, biz de Türkiye'nin her yerinde bir Türk yurttaşı olarak yaşayabiliriz, bu vatan bizim. Ama siz onları bir terör örgütünün mensubu olarak gösterirseniz, etnik kimliğinden dolayı, bu çok büyük bir haksızlık olur, çok büyük bir yanlışlık olur. Ben etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmasını yanlış buluyorum, DTP'nin de bu kimlik üzerinden siyaset yapmasını yanlış buluyorum ama bu yanlışlık onlara ait. Ve Türkiye'de yasal olarak da faaliyetlerini sürdürüyorlar, kapatma davasının sonucunu da hiçbirimiz bilmiyoruz. Dolayısıyla bu parti şu kadar milyon oyu alarak parlamentoya gelmişse onun dışında, onlara oy vermeyen, terör örgütünü reddeden, DTP'yi reddeden, İmralı'yı reddeden milyonlarca insanımız var.
Siz şöyle bir denklemi Türkiye'de yerleştirirseniz, yani 'Kürt eşittir PKK'lı', bu Türkiye için çok büyük bir haksızlık olur, çok büyük bir kötülük olur, çok büyük bir suç olur, o insanlarımızı kaybetmiş oluruz. Halbuki devletin yapacağı, vatandaşın yapacağı iş, 'Kürt kökenli vatandaşım benimdir, kardeşimdir, canımdır, başımın üstündedir ama terör örgütü kötüdür, çirkindir, terörist kötüdür, çirkindir' diyebilmektir. Şimdi öyle laflar konuşursunuz ki hafızalardaki algı benim söylediğim gibi olursa Türkiye bundan çok şey kaybeder. Hiçbir siyasetçi, 'Kürt kökenli eşittir PKK'lı' dememelidir, bu anlama gelecek hiçbir söz kullanmamalıdır. İmralı ayrıdır, cezasını çeken bir suçlu var orada, örgüt mücadele edilen bir örgüttür. Ama milyonlarca birbirimize akraba olduğumuz Kürt kökenli vatandaşımız var. Bunlar devletine, vatanına bağlı, kanunlara bağlı, işini yapmak isteyen, hayatını güzel ideme ettirmek isteyen, Türkiye'nin geleceğini düşünen pırıl pırıl insanlar. Siz bunları örgütün kucağına atarsanız, sözlerinizle ve hareketlerinizle çok kötü bir hareket yapmış olursunuz. Ben onu kastediyorum. Yoksa DTP'nin hataları boyunu bile aştı. ne yapalım? Başka türlü hatalar yapan partiler var. Biz onlara 'yok olsun' diyor muyuz?...''