Oyuncaklar Terapi Için Birer Metafor
Oyun Terapisti Uzman Eda Kil, seçilen oyunlarin ve oyuncaklarin, çocuklarin iç dünyasini anlamak için birer metafor oldugunu söyledi.
Çocuk psikolojine yönelik oyun terapistligi üzerine çalismalar yapan uzman Eda Kil, oyuncaklarin, televizyonlarin ve sosyal medya görsellerinin, çocuklarin algilarinda önemli bir rol oynadigindan bahsetti. Oyun terapisine katilan çocuklarin yas ortalamasinin 3 ile 12 araliginda oldugunu aktaran Uzman Kil, ayni zamanda uyum sorunu yasayan, sik sik altini islatan, davranis bozukluklari sergileyen, öfke ve dikkat kontrolü saglamakta güçlük çekenlerinse bu terapilere katilabilecegini belirtti.
Çocuklarin, yetiskinler kadar kendilerini ifade edebilme becerilerinin gelismedigini vurgulayan Kil, “Seçilen oyuncaklar, tasarlanan oyunlar ve çizilen resimler; biz terapistler için sembolik birer anahtar oluyor ve bu sayede de hem onlarin problemlerini yorumlayabiliyoruz hem de iç dünyalarina girebiliyoruz” dedi.
“Çocugun çizdigi nesneler ve kâgidi kullanis biçimi, bize onlarin iç dünyalari hakkinda bilgi veriyor”
Bazi zamanlarda, çocuklarla iletisim kurma konusunda çikmaza girdiklerini ve onlarin iç dünyalarina ulasamadiklarini aktaran terapist Kil, resim analizi yönteminden faydalandiklarini anlatti. Bu yöntem sayesinde, çocugun çizdigi nesnelere birer metaforik anlam yüklediklerini ifade eden Kil, “Neyi, neyin yanina çiziyor; nesneler, üstte mi yoksa altta mi ve kâgidi kullanis biçimleri; bize onlarin dünyalari hakkinda belirli fikirler veriyor. 12 yas ve üstü bireylerde ise bu gibi sanat terapisini ya da bireysel görüsmeleri daha uygun buluyoruz” diye konustu.
“Aileler, çocuklarini teknolojiden uzak tutmak yerine, onlarla daha çok kaliteli zaman geçirsinler”
Oyun terapisi alan çocuklarin sadece sorunlarini teshis etmek ve çözüm bulmak için getirilmediklerini ayni zamanda sosyal gelisimlerine destek amaçli olarak da geldiklerini vurgulayan Eskisehirli Uzman Eda Kil, bu yol ile çocuklarin düsüncelerini daha saglikli bir biçimde ifade edebildiklerini ve daha rahat bir biçimde duygularini düzenlediklerini anlatti. “Çocuklar burada ögrendikleri becerileri, dis dünyalarinda uygulayabiliyor ve onlarin karakterlerinin insasina katkida bulunabiliyoruz” diyen Kil, konuyla alakali olarak sunlari da belirtti:
“Çocuklar, aile ortamindaki güveni özümseyerek büyümelidir. Telefon ya da bilgisayarda fazla vakit geçiriliyorsa, bu süreç ebeveynlerin kontrolünde olmalidir. Buna alternatif olarak kaliteli zaman aktiviteleri ya da en az 15 dakikalik bir sohbet de gerçeklestirilebilir. Bu sayede çocuklarda hem farkindalik artacaktir hem de çesitli teknolojik cihazlara olan bagimliliklardan kurtulup, etraflariyla saglikli bir sekilde iletisim kuracaklardir. Anne ve babalardan, küçük çocuklarin teknolojiden uzak durmalari yönünde cümleler isitiyorum ve bu durumu katiyen yanlis buluyorum. Çünkü, teknoloji her yerde ve bunun önünü almak mümkün degil. Mesela bir anne ya da baba, çocugunun elinden telefonu aldiginda, bunun yerine daha verimli olarak ne koyabiliyor? Öncelikle düzenli bir iletisim süreci çerçevesinde ve günlük programlarinda çocuklarina bol bol vakit ayirsinlar. Bu tavsiyeyi bosladiklari andan itibaren sorunlar da beraberinde geliyor.”
"Televizyon reklamlarinda ve sosyal medya içeriklerinde çok fazla subliminal mesaj var"
Televizyon reklamlarinin ve sosyal medya içeriklerinin altyapisinda çok fazla subliminal mesaj oldugundan bahseden Kil, bu durumun küçük çocuklarda bir bedensel algi meydana getirdigini belirterek, “Güzellik algisi artik fiziksel ölçütlere dayandiriliyor. Mesela ruj sürersen ya da belin ince olursa daha güzel olursun gibisinden bir ileti kodlatiliyor. 3 yasindaki çocuklarin bile oyunlarinda, bu durumu rahatça gözlemleyebilirsiniz. Ailelere ricam odur ki, çocuklarinin dis görünüslerine dair övgüde bulunmamalari ve kitle iletisim araçlarindaki yanlis bilgilerden kesinlikle sakinmalaridir” diyerek tavsiyelerde bulundu.