AK Parti Sözcüsü Çelik, MYK Toplantısına İlişkin Açıklamalarda Bulundu Açıklaması (3)

'Şunu söylüyorlar, 'Bazen siyasilerden büyükelçi atanıyor'. Türkiye demokratik bir cumhuriyet, bürokratik bir cumhuriyet değil. Tabii siyasi irade siyasilerden de atar, iş adamını da atayabilir, Türk diplomatlarından da faydalanabilir ama bu hariciyenin yapısının bozulması anlamına gelmiyor' '(CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sözleri) Her gün belli bir toplumsal kesimi 'siz niye AK Parti'ye oy veriyorsunuz' diye tehdit etmek, bunun eleştiriyle alakası yok, bunun demokratik bir hakla da alakası yok. Bu bildiğimiz antidemokratik bir tehdit yaklaşımıdır' 'Siz, bir partinin politikalarını eleştirmek için partiye oy veren vatandaşları hedef gösteriyorsanız, asıl totaliter yaklaşım budur, demokratik olmayan yaklaşım budur, tehdit siyaseti budur'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Şunu söylüyorlar, 'Bazen siyasilerden büyükelçi atanıyor'. Türkiye demokratik bir cumhuriyet, bürokratik bir cumhuriyet değil. Tabii siyasi irade siyasilerden de atar, iş adamını da atayabilir, Türk diplomatlarından da faydalanabilir ama bu hariciyenin yapısının bozulması anlamına gelmiyor." dedi.

Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken düzenlediği basın toplantısında, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi'ne Türkiye'nin Azerbaycan, İran ve Özbekistan'la birlikte sunduğu "Minyatür Sanatı" ile Kazakistan ve Kırgızistan ile sunduğu "Mangala"nın kaydedildiğini anımsattı.

Türkiye'nin Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerinde kayıtlı kültürel unsur sayısının 20'ye ulaştığı belirten Çelik, konuda emeği geçenlere teşekkür etti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün "AK Parti'ye oy veren çiftçileri tehdit eden birtakım sözler söylediğini" aktaran Çelik, Kılıçdaroğlu'nun daha önce de işçilere ve öğretmenlere tehditte bulunduğunu ifade etti.

"Şimdi sıra çiftçilere gelmiş" diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Normal şartlar altında, bir partinin genel başkanı toplumun belli kesimlerini çıkıp. 'şu partiye oy verirseniz' diye, nasıl tehdit eder, şaşırmak gerekiyor ama artık bunlar maalesef yadırganmaz hale geldi. Birtakım politikaları, aldığımız oyları, politikalarımızı eleştirebilir, bu demokratik haktır. Eleştiri ile husumet arasına, siyasi eleştiri ile düşmanlık yapma arasına düzgün çizgiler çekilirse, tabii ki eleştiri demokrasinin en büyük zenginliğidir, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu ayrıca bizim açımızdan da faydalanacağımız birtakım sonuçlar doğurabilir. Ama çıkıp her gün belli bir toplumsal kesimi 'siz niye AK Parti'ye oy veriyorsunuz' diye tehdit etmek, bunun eleştiriyle alakası yok, bunun demokratik bir hakla da alakası yok. Bu bildiğimiz antidemokratik bir tehdit yaklaşımıdır. Kuşkusuz çiftçilerimiz, işçilerimiz, öğretmenlerimiz gereken karşılığı güçlü bir şekilde vereceklerdir ama bu CHP'deki arkadaşlarımıza söylemek isterim, bu siyaset tarzı, doğru bir siyaset tarzı değil, sağlıklı bir siyaset tarzı değil. "

CHP'lilerin "Türkiye'de kutuplaşmadan bahsettiğine" dikkati çeken Çelik, kutuplaşma dilinin, iki tarafı karşı karşıya getirerek, birtakım siyasi argüman kullanma şeklinde tezahür ettiğini belirtti.

Çelik, "Siz kutuplaşmayı eleştirirken çok daha ötesine geçen, doğrudan toplumun belli bir kesimine karşı, zaman zaman işçilere, zaman zaman öğretmenlere, bugün de çiftçilere karşı düşmanlık üreten bir dil kullanıyorsunuz. Bu dil, zehirleyici bir dil." ifadelerini kullandı.

Ömer Çelik, herkesin demokratik sistem içinde bulunduğunu, millet sayesinde var olduğunu, kendilerine oy versin ya da vermesin bütün vatandaşların iradesinin yarattığı meşruiyet sayesinde konuşma, yetki kullanma ve siyaset yapma hakkına sahip olduğunu unutmaması gerektiğini söyledi.

- "Vatandaşı sindirerek siyaset yapma arzusu kendini tutamıyor"

Bir partinin politikalarını eleştirmek ile vatandaşları "o partiye oy veriyor" diye eleştirmenin başka şeyler olduğuna işaret eden Çelik, şunları kaydetti:

"Vatandaşı 'oy veriyor' diye eleştiremezsiniz, vatandaşın iradesi ve oyunun başımızın üstünde yeri var. O partinin politikalarını eleştirirseniz, ne için eleştirirsiniz? Yine vatandaşı ikna etmek için, o partiye oy veren vatandaşımızı ikna etmek için eleştirirsiniz. Temel demokratik kültür bunu gerektirir. Ama siz, bir partinin politikalarını eleştirmek için partiye oy veren vatandaşları hedef gösteriyorsanız, asıl totaliter yaklaşım budur, demokratik olmayan yaklaşım budur, tehdit siyaseti budur. Yani yalan siyaseti, yıkım siyaseti, tehdit siyaseti bütün bunları kullanacaksınız sonra da çıkacaksınız kutuplaşmadan, başka şeylerden bahsedeceksiniz. Doğrusu bu, Türk siyasi hayatında bu kadar sistematik olarak, düşmanlık üreten bir dilin görülmediği bir dönem.

Bir partinin politikalarını eleştirmek başka, o partiye oy veren vatandaşlarımızı tehdit etmek başka. Şunu hiç kimse unutmasın memleketin sahibi vatandaşımızdır, memleketteki her şeyin sahibi, her yetkinin sahibi millettir, hiç kimse milletin üstünde değildir. Ama işte zihniyet, altyapı, zihniyetin altyapısı, oradaki alt yazı yine kriz zamanlarında ortaya çıkıyor. Herhangi bir şekilde konuşurken yine ortaya çıkıyor. Netice itibarıyla vatandaşı tehdit ederek, vatandaşı sindirerek siyaset yapma arzusu orada kendini tutamıyor ve tezahür ediyor. "

Çelik, kendilerinin de tehdit siyasetine karşı, siyasetin her alanı ve zemininde mücadele etmeyi sürdüreceklerinin altını çizdi.

"Kendilerini siyaset üstü gördükleri vesayet zamanları, kendilerini her türlü siyasi yapının üstünde, nihai karar verici olarak gördükleri o statüko sona ermiştir." ifadesini kullanan Çelik, memleketin sahibinin millet olduğunu belirtti.

Ömer Çelik, "Millet ne derse o olur. Hepimizin patronu vatandaşlarımızdır. Dolayısıyla vatandaşının söylediği sözü bir tehdit unsuru haline getirmek, vatandaşı hedef haline getirmek, demokratik siyasi kültürde olmaması gereken bir şey. Bunu yapanların, siyasi ahlaktan ya da siyasi kutuplaşmadan bahsetmeye hiç hakları yok çünkü çok daha maalesef zehirli bir dil kullanıyorlar. " değerlendirmesini yaptı.

- "Türk hariciye teşkilatımız, gurur duyduğumuz bir teşkilattır"

Ömer Çelik, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Dış politikada, Dışişleri Bakanlığının devre dışı bırakıldığı ve dış politikaya Cumhurbaşkanlığından yön verildiği yönündeki eleştirilere ilişkin değerlendirmesi sorulan Çelik, Türk hariciye geleneğinin dünyadaki 3-5 ekolden biri olduğunu ve bu geleneğin herhangi bir Dışişleri Bakanlığı organizasyonuna değil büyük bir hariciye ekolüne dayandığını söyledi.

Dünyanın her yerindeki büyükelçi veya diplomatların, görüşlerini aşağıdan yukarıya doğru şekillendirdiğini belirten Çelik, şunları kaydetti:

"Netice itibarıyla Dışişleri Bakanına, oradan kabineye ve cumhurbaşkanlığı makamına doğru karar şekillenir. Ama son olarak demokrasilerde karar siyasidir. Biz ilk iktidara geldiğimizde, şöyle bir şey vardı, mesela derlerdi ki 'Kıbrıs meselesi siyaset üstüdür, burada verilmiş kararlar var, siz bir şey söyleyemezsiniz' ya da Ortadoğu'da bir karar alacaksınız, 'devletimizin Ortadoğu'ya dair politikası bellidir, Ortadoğu ile ilgili politika değişikliği olmaz' vesaire. Bunlar tabii siyaseti vesayet altına almaya çalışan, iktidarlar değişse de bürokratik siyaseti, seçilmiş siyasetin yerine koymaya çalışan yaklaşımlardı. Tabii ki Türkiye kendi diplomatlarının, bu özel, dünyadaki bir ekolü oluşturmuş bu diplomatların birikiminden faydalanmayacak da nereden faydalanacak?

Şimdi öyle bir şey yapıyorlar ki sanki 'AK Parti, siyasetçiler ile Türk diplomatlar arasında bir çelişki, bir çatışma, bir tenakuz varmış ve burada bir gerilim alanı oluşuyormuş da onlar devlet geleneğine sahip çıkıyormuş, biz de bu devlet geleneği ile kavga ediyormuşuz' gibi... Tam tersine Türk hariciyesini, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde, Cumhurbaşkanlığı döneminde güçlendirmek, diplomatlarımızı dünyada etkili aktörler haline getirmek, uluslararası kuruluşlarda temsillerini arttırmak, özellikle de kadın diplomatlarımızın sayısını artırmak, büyükelçiliklerimizin sayısını artırmak, Afrika vizyonu ortaya koymak, Latin Amerika vizyonu gerçekleştirmek konusunda çok devrimci adımlar atılmıştır. Türk hariciyesinin kendisini tam olarak ifade edebileceği, ifade kanalları, yapılar oluşturulmuştur."

Çelik, AK Parti iktidarları döneminde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları ile kardeş ülkelerdeki tüm grupları, halkları kapsayacak, kucaklayacak şekilde, diplomasi yürütüldüğünü belirterek, dönemlerinin Türk diplomasi aklının, siyasi olarak en yetkin biçimde çalıştırıldığı dönem olduğunu söyledi.

Diplomatlarla ve hariciye geleneğiyle gurur duyduklarını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

"Şunu söylüyorlar, 'Bazen siyasilerden büyükelçi atanıyor'. Türkiye demokratik bir cumhuriyet, bürokratik bir cumhuriyet değil. Tabii siyasi irade siyasilerden de atar, iş adamını da atayabilir, Türk diplomatlarından da faydalanabilir ama bu hariciyenin yapısının bozulması anlamına gelmiyor. Bir de 'biz iktidarı devralacağız' vesaire denince Dışişleri Bakanımız 'Nasıl alacaksınız, ortada seçim yok' gibi bir şey söyledi, şimdi ona vesayetçi ya da darbeci diyorlar. Halbuki Dışişleri Bakanımız Mevlüt kardeşim, o darbecilere, vesayet peşinde koşanlara cevap veriyor. Türk hariciye teşkilatımız, gurur duyduğumuz bir teşkilattır, dünya çapında gözümüz kulağımız, Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını, hak ve menfaatlerini korumak için temsilcilerimizdir. Genel itibarıyla son derece verimli çalışıyorlar. Onlara da siyasi irade sahip çıkmaktadır. Bu yaklaşımların, kaleme alınış biçiminin bile bu muhalefet partilerindeki hangi büyükelçi kökenli milletvekilleri tarafından alındığını tahmin edebilirim. Dolayısıyla siyasi irade ile bürokrasiyi çatıştırmak gibi bir yaklaşım sağlıklı bir yaklaşım değil."

(Sürecek)

Kaynak: AA