Bezirhane'de Yılın İlk Konusu Selçuklu Sanat Ve Mimarisinde Sembolizm
Bezirhane Buluşmalarının 2020 yılı ilk etkinliğinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Uzay Peker, “Anadolu Selçuklu Sanat ve Mimarisinde Sembolizm” konusunu ele aldı.
Kapadokya Üniversitesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ve Argos Kültür Sanat iş birliği ile düzenlenen “Bezirhane Buluşmaları” etkinlikleri kapsamında düzenlenen söyleşiye, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Ürgüp Kaymakamı Mehmet Maraşlı, Kapadokya Üniversitesi Kapadokya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Şükran Ünser, akademisyen ve öğrenciler ile davetliler katıldı.
Orta Çağ’ın çok zengin bir şekilde temsil edildiği, bir açık hava müzesi olarak tanımlanan Kapadokya’da sanat ve mimariyi düşünmenin, anlamanın ve üretmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Uzay Peker, “Simgelerin ötesine geçip onların çok boyutluluklarını anlamaya çalışıp ortaya koymak insanları çok zenginleştiriyor. Bu, bizi Orta Çağ’a biraz daha yaklaştırıyor çünkü bizi aslında şekillendiren Orta Çağ’dır. Bilimin bizi şekillendirdiği tarih en fazla 200 yıl ama Orta Çağ ve öncesi binlerce yıllık bir birikimden gelen bir geçmiş ve bu geçmişin etkisi üzerimizde çok daha fazla. Bu yüzden bunu anlamak, kendimizi anlamak anlamına da geliyor” şeklinde konuştu.
Peker daha sonra, simgeler ve sembolizm alanını daha iyi anlamak adına kültürel coğrafyaya dair bilgiler paylaştı.
“Selçuklu sanatına bütünsel bakmayacağız”
Prof. Dr. Ali Uzay Peker, “Kırsal bölgenin yani Alevi Bektaşi kültürünün mimarisi ve sembolizmi ile şehrin çevresindeki Mevlevi kültürünün sanatı ve mimarisi, saray çevresindeki medreselerin sanatı, mimarisi ve onun kültürü çok farklıdır. Bunların bilincinde olmadan Selçuklu sanatına sadece Şamanizm’in etkisinde kalmış figürler dediğiniz zaman bu çalışmaların hepsi çöpe atılmış oluyor. Yani yapılan araştırmalardan sonra, günümüzde Selçuklu Sanatına baktığımızda farklı bir sürü çehrenin olduğunu ama bu çehreleri bir araya getirenin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ruh olduğunu görürsünüz” dedi.
Son olarak Peker sunumunda, Anadolu’daki başta Konya İnce Minareli Medrese, Sivas Divriği Ulu Cami ve Erzurum Çifte Minareli Medrese olmak üzere önemli Selçuklu eserlerindeki sembolizm üzerine görüş ve düşüncelerini katılımcılarla paylaştı.
Kaynak: İHA
Orta Çağ’ın çok zengin bir şekilde temsil edildiği, bir açık hava müzesi olarak tanımlanan Kapadokya’da sanat ve mimariyi düşünmenin, anlamanın ve üretmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ali Uzay Peker, “Simgelerin ötesine geçip onların çok boyutluluklarını anlamaya çalışıp ortaya koymak insanları çok zenginleştiriyor. Bu, bizi Orta Çağ’a biraz daha yaklaştırıyor çünkü bizi aslında şekillendiren Orta Çağ’dır. Bilimin bizi şekillendirdiği tarih en fazla 200 yıl ama Orta Çağ ve öncesi binlerce yıllık bir birikimden gelen bir geçmiş ve bu geçmişin etkisi üzerimizde çok daha fazla. Bu yüzden bunu anlamak, kendimizi anlamak anlamına da geliyor” şeklinde konuştu.
Peker daha sonra, simgeler ve sembolizm alanını daha iyi anlamak adına kültürel coğrafyaya dair bilgiler paylaştı.
“Selçuklu sanatına bütünsel bakmayacağız”
Prof. Dr. Ali Uzay Peker, “Kırsal bölgenin yani Alevi Bektaşi kültürünün mimarisi ve sembolizmi ile şehrin çevresindeki Mevlevi kültürünün sanatı ve mimarisi, saray çevresindeki medreselerin sanatı, mimarisi ve onun kültürü çok farklıdır. Bunların bilincinde olmadan Selçuklu sanatına sadece Şamanizm’in etkisinde kalmış figürler dediğiniz zaman bu çalışmaların hepsi çöpe atılmış oluyor. Yani yapılan araştırmalardan sonra, günümüzde Selçuklu Sanatına baktığımızda farklı bir sürü çehrenin olduğunu ama bu çehreleri bir araya getirenin Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ruh olduğunu görürsünüz” dedi.
Son olarak Peker sunumunda, Anadolu’daki başta Konya İnce Minareli Medrese, Sivas Divriği Ulu Cami ve Erzurum Çifte Minareli Medrese olmak üzere önemli Selçuklu eserlerindeki sembolizm üzerine görüş ve düşüncelerini katılımcılarla paylaştı.