'Kime Yapılırsa Yapılsın Her Türlü Şiddete Karşı Olmalıyız'
NEÜ Aile ve Gençlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barbaros Yalçın: 'Şiddetin her türlüsü kötüdür. Sadece kadına değil kime yapılırsa yapılsın her türlü şiddete karşı olmalıyız. Maalesef son zamanlarda bu eylem giderek artmaktadır. 'Kadına ve erkeğe yönelik şiddet' diye ayrım yapmak aslında şiddetin artmasındaki altyapıyı oluşturuyor' 'Şiddetin temellerinden biri de çok hızlı şehirleşmemizdir. Toplumumuzun birdenbire şehir hayatına geçmesi temelde birtakım sorunların kaynağını oluşturdu. Yani hızlı bir şekilde şehir hayatına girince ne köylü kalabildik ne de şehirli olabildik'
Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Aile ve Gençlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Kurucu Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Barbaros Yalçın, şiddet olaylarına ilişkin, "Şiddetin her türlüsü kötüdür. Sadece kadına değil kime yapılırsa yapılsın her türlü şiddete karşı olmalıyız." dedi.
Yalçın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumun her türlü şiddete karşı olması gerektiğini söyledi.
Şiddetin her türlüsünün problem teşkil ettiğini dile getiren Yalçın, şiddeti ortadan kaldırmak için toplumsal olarak topyekün bir şekilde mücadele etmek gerektiğini savundu.
Şiddeti "Sosyal hayattan silmek" adına toplumun birbirine sevgi ve saygıyla bağlanarak birlik içerisinde hareket etmesinin şart olduğunu dile getiren Yalçın, "Şiddetin her türlüsü kötüdür. Sadece kadına değil, kime yapılırsa yapılsın her türlü şiddete karşı olmalıyız. Maalesef son zamanlarda bu eylem giderek artmaktadır. 'Kadına ve erkeğe yönelik şiddet' diye ayrım yapmak aslında şiddetin artmasındaki altyapıyı oluşturuyor. Bu nedenle bunun adını sınırlandırmamız çok yanlış olur. Burada çözüm yolu, şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzun vurgulanmasıdır. Yine şiddetin ortadan kalması da toplumun birbirine olan saygısının, sevgisinin, birliğinin ve beraberliğinin yeniden dizayn edilmesiyle mümkün olur." değerlendirmesinde bulundu.
- "Şiddetin temellerinden biri de çok hızlı şehirleşmemizdir"
Şiddeti artıran unsurlardan birinin de şehir kültürünü yaşayamamak olduğunu öne süren Yalçın, modern yaşam ile geleneksel yaşam arasında gidip geldiğini anlatarak bunun da problem teşkil ettiğini söyledi.
Yalçın buna ilişkin, "Şiddetin temellerinden biri de çok hızlı şehirleşmemizdir. Toplumumuzun birdenbire şehir hayatına geçmesi temelde birtakım sorunların kaynağını oluşturdu. Yani hızlı bir şekilde şehir hayatına girince ne köylü kalabildik ne de şehirli olabildik. Şehrin kurallarının dizayn edilmesi sürecinde de nasıl cevap vereceğimizi bilmiyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Çocuklarımızı öğrenilmiş çaresizliğe itiyoruz"
Türkiye'deki iç ve dış göçlerin de şehirleşme yaşantısını ile birlikte yaşama kültürünü olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Yalçın, şehir kültürünün dejenere olduğunu aktaran Yalçın, şunları kaydetti:
"Şehir kültürünü dejenere eden noktalardan bir tanesi de eğitim sistemi içerisindeki belli yanlışlardır. Son yıllarda okullaşmanın dağılımına baktığımızda meslek liselerinin yeterince işlevsel olamadığını görüyoruz. Buralara giden çocuklar için 'hiçbir yeri kazanamamış, bir şey olamamış en azından meslek okuluna gitsin, diploma alsın' diye düşünüyoruz. Halbuki meslek okuluna giden çocuk meslek edinerek işgücüne katılmalıdır. Ancak toplum olarak hatta daha en başında aileler olarak 'okuyamadı bari meslek lisesine gitsin' diyoruz. Yani çocuklarımızı öğrenilmiş çaresizliğe itiyoruz. Kendini yetersiz ve vasıfsız hisseden çocuklarımız, doğal olarak kendisine bir hedef koymuyor. Meslek okulları dışında diğer okullarda da buna benzer öğrenilmiş çaresizlikler giderek artıyor. Boşta kalan bu çocuklar kafelere ve belli mekanlara giderek olumsuz hayatlarını paylaşıyor. Dolayısıyla daha sonra çocuklar şiddet, uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanlıklara kapılabiliyor."
Kaynak: AA
Yalçın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumun her türlü şiddete karşı olması gerektiğini söyledi.
Şiddetin her türlüsünün problem teşkil ettiğini dile getiren Yalçın, şiddeti ortadan kaldırmak için toplumsal olarak topyekün bir şekilde mücadele etmek gerektiğini savundu.
Şiddeti "Sosyal hayattan silmek" adına toplumun birbirine sevgi ve saygıyla bağlanarak birlik içerisinde hareket etmesinin şart olduğunu dile getiren Yalçın, "Şiddetin her türlüsü kötüdür. Sadece kadına değil, kime yapılırsa yapılsın her türlü şiddete karşı olmalıyız. Maalesef son zamanlarda bu eylem giderek artmaktadır. 'Kadına ve erkeğe yönelik şiddet' diye ayrım yapmak aslında şiddetin artmasındaki altyapıyı oluşturuyor. Bu nedenle bunun adını sınırlandırmamız çok yanlış olur. Burada çözüm yolu, şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzun vurgulanmasıdır. Yine şiddetin ortadan kalması da toplumun birbirine olan saygısının, sevgisinin, birliğinin ve beraberliğinin yeniden dizayn edilmesiyle mümkün olur." değerlendirmesinde bulundu.
- "Şiddetin temellerinden biri de çok hızlı şehirleşmemizdir"
Şiddeti artıran unsurlardan birinin de şehir kültürünü yaşayamamak olduğunu öne süren Yalçın, modern yaşam ile geleneksel yaşam arasında gidip geldiğini anlatarak bunun da problem teşkil ettiğini söyledi.
Yalçın buna ilişkin, "Şiddetin temellerinden biri de çok hızlı şehirleşmemizdir. Toplumumuzun birdenbire şehir hayatına geçmesi temelde birtakım sorunların kaynağını oluşturdu. Yani hızlı bir şekilde şehir hayatına girince ne köylü kalabildik ne de şehirli olabildik. Şehrin kurallarının dizayn edilmesi sürecinde de nasıl cevap vereceğimizi bilmiyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Çocuklarımızı öğrenilmiş çaresizliğe itiyoruz"
Türkiye'deki iç ve dış göçlerin de şehirleşme yaşantısını ile birlikte yaşama kültürünü olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Yalçın, şehir kültürünün dejenere olduğunu aktaran Yalçın, şunları kaydetti:
"Şehir kültürünü dejenere eden noktalardan bir tanesi de eğitim sistemi içerisindeki belli yanlışlardır. Son yıllarda okullaşmanın dağılımına baktığımızda meslek liselerinin yeterince işlevsel olamadığını görüyoruz. Buralara giden çocuklar için 'hiçbir yeri kazanamamış, bir şey olamamış en azından meslek okuluna gitsin, diploma alsın' diye düşünüyoruz. Halbuki meslek okuluna giden çocuk meslek edinerek işgücüne katılmalıdır. Ancak toplum olarak hatta daha en başında aileler olarak 'okuyamadı bari meslek lisesine gitsin' diyoruz. Yani çocuklarımızı öğrenilmiş çaresizliğe itiyoruz. Kendini yetersiz ve vasıfsız hisseden çocuklarımız, doğal olarak kendisine bir hedef koymuyor. Meslek okulları dışında diğer okullarda da buna benzer öğrenilmiş çaresizlikler giderek artıyor. Boşta kalan bu çocuklar kafelere ve belli mekanlara giderek olumsuz hayatlarını paylaşıyor. Dolayısıyla daha sonra çocuklar şiddet, uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanlıklara kapılabiliyor."