(Özel) Mustafa Pehlivanoğlu'nun Annesi Oğluna Temiz Çamaşır Getirdi, İdam Edildiğini Öğrendi
28 Şubat darbesi mağdurlarından Hasan Hüseyin Uludağ, o dönem yaşadıklarını anlatarak, "Biz dizi eylem yapıldı. Arkadaşımın kanser eşi hastaneden çıkarıldı, evinde vefat etti" dedi. 1980 ve öncesinde yapılan idamları da hatırlatan Uludağ, "Bir ara benim ağabeyim de içerideydi, ülkücü sanıklar arasında. Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesi elinde temiz çamaşırların olduğu poşetle geldiği görüşe alınmadı, gözü yaşlı geri döndü, teyze eve gidince öğrendim ki rahmetli idam edilmiş" dedi.
28 Şubat post-modern darbesinin üzerinden 21 yıl geçti. "28 Şubat gerekirse bin yıl sürecek" açıklaması hala hafızalardan silinmezken, 21 yıl sonra mahkeme süreci "darbe" olarak niteledi ve 21 kişi müebbet hapse çarptırıldı. Birçok askerin ihraç edildiği dönemin mağdurlarından Tabip Hasan Hüseyin Uludağ, o dönemde yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Genel Başkan Yardımcısı Uludağ, 28 Şubat’ın darbeci damarın bir devamı olduğunu kaydetti.
1960 ve 80 darbesinden sonra 28 Şubat cuntasının yönetimin sivillere teslim edilmeden önce oluşturulduğunu belirten Uludağ, aktif faaliyetlerin 1980’lerin ortasında başladığını, 90’larda fişlemeler ve TSK’dan ayırma eylemlerinin başladığını ifade etti.
Uludağ, "Ticaret hayatına, sanayi hayatına, eğitim hayatına, başörtülü üniversiteli gençlerin okullara alınmamasına, Milli Eğitim’deki öğretmenlerin ve kamudaki diğer devlet memurlarının tasfiyesine kadar bir dizi eylem gerçekleştirilmiştir" dedi.
Uludağ, hedefin Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğunu aktardı.
"Müebbet alan 21 kişi Türkiye’de tasnif edilmeli"
21 kişinin müebbet hapis cezasına çarptırılmasını da değerlendiren Uludağ, bundan memnun olmadıklarını belirterek, "Biz Türkiye’nin sürekli önünü kesen, gelişmesini engelleyen, sosyal huzuru bozan, güven ortamını bozan insanların artık Türkiye’den tasfiyesini istiyoruz. Darbeci damarın bir daha geri gelmeyecek şekilde TSK’dan ve zihinlerden kazınması için mücadele ediyoruz" dedi.
Eşinin tesettürlü olmasından dolayı TSK’dan ihraç edildiğini anlatan Uludağ, fişlendiklerini söyledi.
"Eşimizin hangi okulda öğretmen veya çocuklarımızın hangi okulda okuduğu gibi tüm bilgilerimiz istendi" diyen Uludağ, kendilerine karşı koyan bir grubun olmasını istemediklerini aktardı.
"TGRT’de Mehmetçik programını izlerdik her hafta"
Sürecin ailevi olarak etkilerini dile getiren Uludağ, ihraç edildikten sonra özellikle çocuklarının etkilendiğini ifade ederek, "Herkeste bir travma yaşandı. Çocuğumun şöyle söylediğini hatırlıyorum, ’Baba ben bir daha askeri elbise giymeyeceğim.’ ’Neden?’ dediğimde ’Seni oradan attılar’ dedi.
Biz onların milli manevi duyguları körelmesin diye o zamanlar TGRT’de ’Mehmetçik’ programı olurdu, o programı açardık her hafta seyrettirirdik ki çocuklarımızda böyle bir travma etkisi olmasın diye" diye konuştu.
Bir arkadaşının anısını da paylaşan Uludağ, arkadaşının eşinin kanser hastası olduğunu belirtti.
Ankara GATA’da kanser tedavisi görürken kadının o şekilde hastaneden çıkarıldığını aktaran Uludağ, "Arkadaşımı ihraç ettiler, aynı anda o haliyle eşini taburcu ettiler. Bir hafta sonra o hanımefendi evinde vefat etti. Böyle travmalar yaşandı" dedi.
"Pehlivanoğlu’nun annesini görüşe almadılar, rahmetliyi idam ettiler"
1980 ve öncesinde yapılan idamları da hatırlatan Uludağ, elma ile armudu ayırır gibi sağ ve soldan insanların hayatına son verildiğini dile getirdi. 14 yaşındaki çocukların yaşı büyütülerek idam edildiğini anımsatan Uludağ, "Bir ara benim ağabeyim de içerideydi, ülkücü sanıklar arasında. Onu ziyarete gittiğimde yanımızda sürekli bir teyze geliyordu elinde poşetiyle. Bu teyze Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesiydi. Bir salı günüydü, gittik yine beraber otobüsle Mamak 4. Kolordu’nun kapısından alıp bizi içeri götürdüler. Teyzeyi görüşe almadılar. Teyze elinde poşetiyle (muhtemelen çamaşır vardı) geri döndü, gözlerinden yaşlar akıyordu. Ertesi gün haberlerde dinledim ki rahmetliyi idam etmişler. Bu kadar merhametsizlik olabilir mi" diye konuştu.
Kaynak: İHA
1960 ve 80 darbesinden sonra 28 Şubat cuntasının yönetimin sivillere teslim edilmeden önce oluşturulduğunu belirten Uludağ, aktif faaliyetlerin 1980’lerin ortasında başladığını, 90’larda fişlemeler ve TSK’dan ayırma eylemlerinin başladığını ifade etti.
Uludağ, "Ticaret hayatına, sanayi hayatına, eğitim hayatına, başörtülü üniversiteli gençlerin okullara alınmamasına, Milli Eğitim’deki öğretmenlerin ve kamudaki diğer devlet memurlarının tasfiyesine kadar bir dizi eylem gerçekleştirilmiştir" dedi.
Uludağ, hedefin Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğunu aktardı.
"Müebbet alan 21 kişi Türkiye’de tasnif edilmeli"
21 kişinin müebbet hapis cezasına çarptırılmasını da değerlendiren Uludağ, bundan memnun olmadıklarını belirterek, "Biz Türkiye’nin sürekli önünü kesen, gelişmesini engelleyen, sosyal huzuru bozan, güven ortamını bozan insanların artık Türkiye’den tasfiyesini istiyoruz. Darbeci damarın bir daha geri gelmeyecek şekilde TSK’dan ve zihinlerden kazınması için mücadele ediyoruz" dedi.
Eşinin tesettürlü olmasından dolayı TSK’dan ihraç edildiğini anlatan Uludağ, fişlendiklerini söyledi.
"Eşimizin hangi okulda öğretmen veya çocuklarımızın hangi okulda okuduğu gibi tüm bilgilerimiz istendi" diyen Uludağ, kendilerine karşı koyan bir grubun olmasını istemediklerini aktardı.
"TGRT’de Mehmetçik programını izlerdik her hafta"
Sürecin ailevi olarak etkilerini dile getiren Uludağ, ihraç edildikten sonra özellikle çocuklarının etkilendiğini ifade ederek, "Herkeste bir travma yaşandı. Çocuğumun şöyle söylediğini hatırlıyorum, ’Baba ben bir daha askeri elbise giymeyeceğim.’ ’Neden?’ dediğimde ’Seni oradan attılar’ dedi.
Biz onların milli manevi duyguları körelmesin diye o zamanlar TGRT’de ’Mehmetçik’ programı olurdu, o programı açardık her hafta seyrettirirdik ki çocuklarımızda böyle bir travma etkisi olmasın diye" diye konuştu.
Bir arkadaşının anısını da paylaşan Uludağ, arkadaşının eşinin kanser hastası olduğunu belirtti.
Ankara GATA’da kanser tedavisi görürken kadının o şekilde hastaneden çıkarıldığını aktaran Uludağ, "Arkadaşımı ihraç ettiler, aynı anda o haliyle eşini taburcu ettiler. Bir hafta sonra o hanımefendi evinde vefat etti. Böyle travmalar yaşandı" dedi.
"Pehlivanoğlu’nun annesini görüşe almadılar, rahmetliyi idam ettiler"
1980 ve öncesinde yapılan idamları da hatırlatan Uludağ, elma ile armudu ayırır gibi sağ ve soldan insanların hayatına son verildiğini dile getirdi. 14 yaşındaki çocukların yaşı büyütülerek idam edildiğini anımsatan Uludağ, "Bir ara benim ağabeyim de içerideydi, ülkücü sanıklar arasında. Onu ziyarete gittiğimde yanımızda sürekli bir teyze geliyordu elinde poşetiyle. Bu teyze Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesiydi. Bir salı günüydü, gittik yine beraber otobüsle Mamak 4. Kolordu’nun kapısından alıp bizi içeri götürdüler. Teyzeyi görüşe almadılar. Teyze elinde poşetiyle (muhtemelen çamaşır vardı) geri döndü, gözlerinden yaşlar akıyordu. Ertesi gün haberlerde dinledim ki rahmetliyi idam etmişler. Bu kadar merhametsizlik olabilir mi" diye konuştu.