Dr. Özgönül Açıklaması 'Dost Bakteriler Sağlığımız İçin Çok Önemli'
Doğal, Organik ve Sağlıklı Ürünler Fuarı Exponatura, 26-29 Eylül tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 10’uncu kez kapılarını açtı.
Anadolu’nun farklı bölgelerinden yetişen doğal, organik ve sağlıklı ürünler Exponatura’da bir araya geldi. 26 -29 Eylül tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen fuar, doğal şifa ürünleri ile kış mevsimi öncesi vatandaşların uğrak noktası oldu.
Fuarın en dikkat çeken detaylarından biri de Dr. Fevzi Özgönül’ün katılımcılara verdiği seminerler oldu. Bu seminerler de Dr. Fevzi Özgönül özellikle mevsim geçişleri ile ani hava değişikliklerinin sebep olduğu hastalıklardan korunma yolunun bağışıklık sistemini güçlendirmekten geçtiğini belirtti.
Probiyotiklerin bakteri olmasına rağmen sindirim ve bağışıklık sistemi için en önemli canlıların başında geldiğini ifade eden Dr. Özgönül, “Hatta bu yararlı mikroorganizmalar vücudumuzu diğer zararlı bakterilere karşı koruyarak sindirim sistemimizi güçlendiriyor. Ayrıca bağırsağımızdaki fizyolojik dengeyi kurarak sağlıklı bir insanın sahip olması gereken florayı oluşturmada çok önemli bir rol üstleniyor. Bu sayede birçok sindirim sisteminden kaynaklı ve oto immün hastalığın önüne geçilebiliyor. Beslenme düzenimizin bozulması ve alınan antibiyotik ilaçlar bizim bağırsak floramıza zarar vererek, yararlı bakteri sayısının azalmasına sebep oluyor. Yararlı bakterilerin sayısının azalması ile de tehlike arz eden bakteri sayısında bir artış yaşanıyor. Bu durum da sindirim sisteminden kaynaklı birçok hastalığa sebep oluyor. Bunun önüne geçebilmek için fermente edilmiş gıdaları tüketmek gerekiyor. Peynir, yoğurt, ayran, kefir, sirke, turşu gibi fermente gıdalardan bu dost bakterileri elde edebiliriz. Fakat iş bununla da bitmiyor. Bu dost bakterilerin yanında prebiyotik adı verilen bu dost bakterilerin besinini de gıdalarımız ile birlikte kullanmamız gerekiyor. Prebiyotikler, probiyotiklerin güçlenip çoğalmasını sağlar. Bu sayede hem mevcut probiyotik sayısını muhafaza ederiz, hem de artmasına ve güçlenmesine yardımcı oluruz. Prebiyotikleri ise soğan, sarımsak, pırasa, bamya, enginar, kereviz, domates, hindiba, kuşkonmaz gibi sebzelerden ve fasulye, mercimek, bezelye gibi baklagillerden elde edebiliriz. Bu besinleri tüketirken vücudumuza kazandırmak istiyorsak sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmamız şart. Bunu başarmak için ancak bedenimizin bizden istediği şekilde biyolojik saatimizi doğru ayarlayarak bu dost mikroorganizmaları bağırsaklarımızda kalıcı hale getirebilirsiniz” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Fuarın en dikkat çeken detaylarından biri de Dr. Fevzi Özgönül’ün katılımcılara verdiği seminerler oldu. Bu seminerler de Dr. Fevzi Özgönül özellikle mevsim geçişleri ile ani hava değişikliklerinin sebep olduğu hastalıklardan korunma yolunun bağışıklık sistemini güçlendirmekten geçtiğini belirtti.
Probiyotiklerin bakteri olmasına rağmen sindirim ve bağışıklık sistemi için en önemli canlıların başında geldiğini ifade eden Dr. Özgönül, “Hatta bu yararlı mikroorganizmalar vücudumuzu diğer zararlı bakterilere karşı koruyarak sindirim sistemimizi güçlendiriyor. Ayrıca bağırsağımızdaki fizyolojik dengeyi kurarak sağlıklı bir insanın sahip olması gereken florayı oluşturmada çok önemli bir rol üstleniyor. Bu sayede birçok sindirim sisteminden kaynaklı ve oto immün hastalığın önüne geçilebiliyor. Beslenme düzenimizin bozulması ve alınan antibiyotik ilaçlar bizim bağırsak floramıza zarar vererek, yararlı bakteri sayısının azalmasına sebep oluyor. Yararlı bakterilerin sayısının azalması ile de tehlike arz eden bakteri sayısında bir artış yaşanıyor. Bu durum da sindirim sisteminden kaynaklı birçok hastalığa sebep oluyor. Bunun önüne geçebilmek için fermente edilmiş gıdaları tüketmek gerekiyor. Peynir, yoğurt, ayran, kefir, sirke, turşu gibi fermente gıdalardan bu dost bakterileri elde edebiliriz. Fakat iş bununla da bitmiyor. Bu dost bakterilerin yanında prebiyotik adı verilen bu dost bakterilerin besinini de gıdalarımız ile birlikte kullanmamız gerekiyor. Prebiyotikler, probiyotiklerin güçlenip çoğalmasını sağlar. Bu sayede hem mevcut probiyotik sayısını muhafaza ederiz, hem de artmasına ve güçlenmesine yardımcı oluruz. Prebiyotikleri ise soğan, sarımsak, pırasa, bamya, enginar, kereviz, domates, hindiba, kuşkonmaz gibi sebzelerden ve fasulye, mercimek, bezelye gibi baklagillerden elde edebiliriz. Bu besinleri tüketirken vücudumuza kazandırmak istiyorsak sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmamız şart. Bunu başarmak için ancak bedenimizin bizden istediği şekilde biyolojik saatimizi doğru ayarlayarak bu dost mikroorganizmaları bağırsaklarımızda kalıcı hale getirebilirsiniz” şeklinde konuştu.