'Çocuk İstismarının Nedenleri Ve Koruyucu Önlemler Çalıştayı'

KADEM Başkan Yardımcısı Bayraktar: 'Cinsel istismarın tüm utanç verici ve tahammül edilemez boyutlarına rağmen önlenebilir olduğu da ortadadır. Uzun vadede kalıcı bir çözüm istiyorsak, bu sorunun sadece aile içi bir mesele değil toplumsal bir sorun olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu sorunu toplumsal bir mesele olarak ele alırsak ailenin yanı sıra sivil toplum, kamu kurumları, adli makamlar ve yasalar da çözümün bir parçası olmak zorundadır' 'Çocuk istismarı suçlarına yönelik cezaları ağırlaştıran düzenlemelerin yanında suçu engellemeye yönelik yasal düzenlemelerin yapılması da önleyici tedbirler arasındadır. Burada dikkat çekmek istediğim husus, bu önleyici tedbirlerin iş birliği içerisinde ve birbirini tamamlayan nitelikte olmasının çözüm için daha etkili olacağıdır'

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, cinsel istismarın tüm utanç verici ve tahammül edilemez boyutlarına rağmen önlenebilir olduğunu belirterek, "Uzun vadede kalıcı bir çözüm istiyorsak, bu sorunun sadece aile içi bir mesele değil toplumsal bir sorun olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu sorunu toplumsal bir mesele olarak ele alırsak ailenin yanı sıra sivil toplum, kamu kurumları, adli makamlar ve yasalar da çözümün bir parçası olmak zorundadır." dedi.

KADEM tarından düzenlenen Çocuk İstismarının Nedenleri ve Koruyucu Önlemler Çalıştayı'nda konuşan Bayraktar, bugün hala çocuk istismarı diye bir kavramın var olması ve bu şekilde programlara konu olması canlarını acıtsa da bu meseleyi sürekli gündemlerinde tutarak dirayet ve kararlılıklarını göstermek zorunda olduklarını söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü'nün, çocuk istismarını, çocuğun sağlığı, gelişimi veya onuruna fiili veya potansiyel zararla sonuçlanan her türlü fiziksel ve duygusal kötü muamele, cinsel istismar, ihmal ve sömürü olarak tanımladığını ifade eden Bayraktar, şöyle devam etti:

"2017'de yayımlanan 'Çocuklara Yönelik Kötü Muamele' başlıklı raporlarında dünya genelinde her dört çocuktan birinin fiziksel şiddete maruz kaldığı belirtiliyor. Yine aynı raporda engelli çocukların ihmal ve istismara uğrama oranının engelsiz çocuklara oranla 4 kat fazla olduğu da vurgulanıyor. Tahammül sınırlarımızı zorlayan bu veriler maalesef ki tüm gerçekliğiyle önümüzde durmaktadır. 'Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter' hadis-i şerifinin doğrudan muhatabı olan bizler, toplumun ahlaki ve vicdani yapısını tehdit eden bu vakalara karşı topyekun bir tepki göstermek durumundayız. Hepimizin bildiği gibi yakın zamanda art arda çocuk istismarı vakaları ile acı bir şekilde yüzleştik. Çocuklar emanetimizdir, çocuklar bugünümüzdür, yarınımızdır. Bu kutsal emanete sahip çıkmayı hem dini hem ahlaki hem de vicdani bir görev olarak addetmeliyiz."

"İnsanın en korunmasız, en masum ve kişiliğin en fazla şekillendiği dönem olan çocukluğun, geleceğimizin inşa edileceği bir dönem olduğunu söylemek yanlış olmaz." diyen Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstismara maruz kalan çocukların ise gecikmiş bilişsel gelişim, zihinsel sağlık sorunları, zayıf okul performansı, okulu terk etme gibi problemlerin yanında ilerleyen yıllarda depresyon, bağımlılık, obezite ve şiddete eğilim gibi sorunlar yaşadığı hepimizin malumu. Bu bağlamda çocukluğu ve çocuklarımızı korumanın sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir gelecek inşa etmenin mihenk taşı olduğunu da söyleyebiliriz.Cinsel istismarın tüm utanç verici ve tahammül edilemez boyutlarına rağmen önlenebilir olduğu da ortadadır. Uzun vadede kalıcı bir çözüm istiyorsak, bu sorunun sadece aile içi bir mesele değil toplumsal bir sorun olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu sorunu toplumsal bir mesele olarak ele alırsak ailenin yanı sıra sivil toplum, kamu kurumları, adli makamlar ve yasalar da çözümün bir parçası olmak zorundadır. Vicdanlarımızın üzerindeki yükü daha da artıran problemlere karşı toplumdaki her aktörün üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiği konusunda şüphesiz hemfikiriz. Bir sivil toplum kuruluşu olarak bizler de toplumsal sorunlara karşı üreteceğimiz çözüm önerileriyle üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz."

Bayraktar, öncelikle ihtiyaç olan önleyici tedbirleri almak gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda aile içinde özellikle ilk eğitmen olan annelerin, çocuklarını mahremiyet ve değerler konusunda bilinçlendirmesi, çocuğa bakmakla yükümlü olan diğer kişilerin, örneğin öğretmenlerin de aynı duyarlılıkla çocuğa yaklaşmasının önleyici tedbirlerden olduğunu aktaran Bayraktar, şunları anlattı:

"İlgili kamu kurumlarının, alanında uzman sivil toplum kuruluşlarının ailelere, ilgili meslek gruplarına ve topluma yönelik eğitimler vermesi de bir başka önleyici tedbirdir. Çocuk istismarı suçlarına yönelik cezaları ağırlaştıran düzenlemelerin yanında suçu engellemeye yönelik yasal düzenlemelerin yapılması da önleyici tedbirler arasındadır. Burada dikkat çekmek istediğim husus, bu önleyici tedbirlerin iş birliği içerisinde ve birbirini tamamlayan nitelikte olmasının çözüm için daha etkili olacağıdır."

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, istismar, hatta çocuk istismarı gibi hassas bir konuda uzun vadede olumlu sonuçlar sağlayacak önleyici bir faktör olarak ailenin güçlendirilmesine olan inancını da vurguladı.

Bayraktar, "Ailenin güçlendirilmesi, çocuğun güçlendirilmesi, dahası toplumun güçlendirilmesidir. Güçlü ve sağlıklı bir toplum inşa etmenin yegane yolu güçlü ailelerin, şuurlu ebeveynlerin yetiştirilmesidir. Bizler kadın ve aileyi güçlendirerek sağlıklı toplumlar oluşmasına katkıda bulunmak isteyen bir sivil toplum kuruluşu olarak, farklı toplumsal aktörlerin temsilcisi olan ve alanında uzmanlaşan sizlerin değerli katkılarını oldukça önemsiyoruz." diye konuştu.

Kaynak: AA