'Sanatla Yapacağınız Tanıtımın Önüne Hiçbir Şey Geçemez'
'5. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali' kapsamında, Frankfurt Rüsselsheim Tiyatro'da bir söyleşi gerçekleştirildi Oyuncu Zafer Algöz: 'İstediğiniz kadar bir ülkenin başka bir ülkeyle kaynaşmasını gerçekleştirebilmek için dünyanın parasını akıtın, kültür sanatla yapacağınız tanıtımın önüne hiçbir şey geçemez' 'Batı ülkelerinde oynanan dünyanın bildiği klasik ya da modern oyunları kalkıp burada oynayarak, bizim de onları yapabileceğimizi göstermemiz gerek' Oyuncu Zerrin Tekindor: 'İyi yazarlar tarafından yazılan inanılmaz karakterler var. Onları oynayabilmek çok büyük bir şans ama 'Hiçbir zaman oynadığınız rolden etkilenmezsiniz.' diyen bence yalan söylüyor'
Tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu Zafer Algöz, bir ülkenin başka ülkeyle dostluk ilişkilerini geliştirebilmesi ve kültürel bağlarını kurabilmesinin sanat yoluyla olduğunu belirterek, "İstediğiniz kadar tanıtım yapın, istediğiniz kadar bir ülkenin başka bir ülkeyle kaynaşmasını gerçekleştirebilmek için dünyanın parasını akıtın, kültür sanatla yapacağınız tanıtımın önüne hiçbir şey geçemez." dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Devlet Tiyatroları (DT) iş birliğiyle, Türkiye'nin Frankfurt Başkonsolosluğunun himayelerinde Tiyatro Frankfurt tarafından düzenlenen "5. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali" kapsamında, Frankfurt Rüsselsheim Tiyatro'da bir söyleşi gerçekleştirildi.
Nur Onur'un moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide konuşan Zafer Algöz, festivale geçen sene de geldiğini hatırlatarak, çok kıymetli sanatçıların festival kapsamında tiyatroseverlerle buluştuğunu söyledi.
- "Çocuklarımıza kendi dilimizde kültür ve sanat getirmek boynumuzun borcu"
Algöz, herkesin bu tip etkinliklere destek olmasının önemine değinerek, "Bir ülkenin başka ülkeyle dostluk ilişkilerini geliştirebilmesi, kültürel bağlarını kurabilmesi sanat yoluyla oluyor. Çünkü istediğiniz kadar tanıtım yapın, istediğiniz kadar bir ülkenin başka bir ülkeyle kaynaşmasını gerçekleştirebilmek için dünyanın parasını akıtın, kültür sanatla yapacağınız tanıtımın önüne hiçbir şey geçemez." diye konuştu.
Festivalin daha önemli bir noktaya getirilmesi gerektiğini vurgulayan Algöz, şöyle devam etti:
"Batı ülkelerinde oynanan dünyanın bildiği klasik ya da modern oyunları kalkıp burada oynayarak, bizim de onları yapabileceğimizi göstermemiz gerek. Bunların bazı örneklerini biliyorum. Sumru Yavrucuk'un oynadığı 'Shirley' çok zor bir oyun mesela. Bu tip oyunlarla bizim kendi tanıtımımızı yaparak, bu insanlarla kültürel bir bağ kurmamız gerekiyor. Gönül bağımız zaten var. Almanya’da milyonlarca yurttaşımız var. Üstelik de en çok sevindiğim nokta, Almanya'ya ilk gelen kuşakla şu anki kuşak arasında çok büyük fark var. Çocuklar çok erken yaşta dil sorununu çözüyor. Böylece bulundukları ülkeye entegre olmaları çok daha kolay oluyor."
Algöz, Türkiye'nin tanıtımına dikkati çekerek, "Çocuklarımıza kendi dilimizde kültür ve sanat getirmek boynumuzun borcu. Ülkemizde oynadığımız bir tiyatro oyununu burada göstermek, bir resim sergisini buraya taşımak, bir opera eserini burada sergilemek ya da dünya çapındaki piyanistlerimizin Türkiye'nin tanıtımında, bilinmesinde çok değerli katkıları var." değerlendirmesinde bulundu.
- "Sinema konservedir ama tiyatro taze yemektir"
Bugüne kadar çok sayıda tiyatro oyunu, dizi ve sinemada rol alan tecrübeli oyuncu, şunları kaydetti:
"Yıllar önce hocalarımızın da hocası Mahir Canova bir oyunumuzu yönetmiş ve bir gün bize tiyatroyla sinema arasındaki farkı sormuştu. Rahmetli, hep 'amcamın oğlu' derdi bize. 'Amcamın oğlu, sinema konservedir ama tiyatro taze yemektir.' dedi. Sinemada bir tane konserve yaparsın sonra aynı standartta binlerce konserve yapıp dünyanın her yerine gönderebilirsin ama tiyatro taze yemektir. O akşam pişer, o akşam gelen insanlara bir yemek gibi onu sunarsınız ve o akşam yaşanmış olan o akşamki insanlarla oynayanlar arasında cereyan eder. Dışarıdaki insanlar bilmezler bunu."
Oyuncu Zerrin Tekindor da tiyatro, dizi ya da sinemada oyunculuk farklarına değinerek, "Karakterinize girerken nasıl biriyseniz osunuz, bu değişmez. Roller çeşitlidir, karakterler çok farklıdır. İyi yazarlar tarafından yazılan inanılmaz karakterler var. Onları oynayabilmek çok büyük bir şans ama 'Hiçbir zaman oynadığınız rolden etkilenmezsiniz.' diyen bence yalan söylüyor. O rolü çıkartabilmek için evet, yaşanmışlıklarınız vardır, fakat sahne üstünde bütün arkada biriktirdiğiniz her şeyi kanınızın son damlasına kadar sahnede yaparsınız. Fakat elinizden ne geliyorsa her duygunuzu seferber ederek yaparsınız. Ondan sonra da oyunun sonunda selam verdiğiniz anda da bütün bunlar biter. Ben teknikten ziyade buraya, kalbimize inanırım. Bir karakteri çıkar oynarsınız." ifadelerini kullandı.
"Kuzey Güney", "Kara Sevda" ve "Aşk-ı Memnu"nun da aralarında olduğu çok sayıda diziyi yöneten Hilal Saral ise tiyatro kökenli oyuncularla çalışmaktan çok mutlu olduğunu dile getirdi.
Saral, tiyatrocuların dramaturji bilgisine sahip olduğunu vurgulayarak, "Her söylediğinden bir şey algılıyor ve öğreniyorsunuz. Kendi adıma da öğreniyorum ve ciddi bir alışveriş oluyor aramızda. Öbür türlü daha tek taraflı bir şey oluyor." dedi.
- "Aşk-ı Memnu benim başucumdaydı"
Yapımlarda karakterler üstünden gidilmesi gerektiğine inandığını aktaran Saral, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dizideki en büyük hatalardan birisi, sürekli olaylar üzerinden karakter çıkartılması. Sağlam karakterlerle yazılan senaryoları çekmekten çok daha keyif alıyorum. Klasik eserlerde de bir uyarlama yapıyorsanız eğer, o eser üstünden yapılan uyarlamaları çekmek de çok zevk veriyor. 'Aşk-ı Memnu' benim başucumdaydı. Bütün kırılma, dönüm, dönüşlerde senaryonun yanı sıra kitabı da yatağımın başucunda duruyordu. Hep takip ettim, o duyguları hep kontrol ettim. Tiyatro oyuncusuyla ve klasik eserden uyarlanmış bir senaryoyla çalışmak tadından ve dadından yenmez bir şey. Bir yönetmen olarak en güzel, en şahane şey bu. Çünkü o zaman üstüne koymanız çok daha kolaylaşıyor."
İlk olarak "Bizim Evin Halleri" dizisinde kamera karşısına geçen ve "Kırgın Çiçekler" dizisinin başrolü Kader'i canlandıran Çağla Irmak da tiyatro öğrencisi olduğunu ve asıl hedefinin sahnede yer almak olduğunu ifade etti.
Kaynak: AA
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Devlet Tiyatroları (DT) iş birliğiyle, Türkiye'nin Frankfurt Başkonsolosluğunun himayelerinde Tiyatro Frankfurt tarafından düzenlenen "5. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali" kapsamında, Frankfurt Rüsselsheim Tiyatro'da bir söyleşi gerçekleştirildi.
Nur Onur'un moderatörlüğünü üstlendiği söyleşide konuşan Zafer Algöz, festivale geçen sene de geldiğini hatırlatarak, çok kıymetli sanatçıların festival kapsamında tiyatroseverlerle buluştuğunu söyledi.
- "Çocuklarımıza kendi dilimizde kültür ve sanat getirmek boynumuzun borcu"
Algöz, herkesin bu tip etkinliklere destek olmasının önemine değinerek, "Bir ülkenin başka ülkeyle dostluk ilişkilerini geliştirebilmesi, kültürel bağlarını kurabilmesi sanat yoluyla oluyor. Çünkü istediğiniz kadar tanıtım yapın, istediğiniz kadar bir ülkenin başka bir ülkeyle kaynaşmasını gerçekleştirebilmek için dünyanın parasını akıtın, kültür sanatla yapacağınız tanıtımın önüne hiçbir şey geçemez." diye konuştu.
Festivalin daha önemli bir noktaya getirilmesi gerektiğini vurgulayan Algöz, şöyle devam etti:
"Batı ülkelerinde oynanan dünyanın bildiği klasik ya da modern oyunları kalkıp burada oynayarak, bizim de onları yapabileceğimizi göstermemiz gerek. Bunların bazı örneklerini biliyorum. Sumru Yavrucuk'un oynadığı 'Shirley' çok zor bir oyun mesela. Bu tip oyunlarla bizim kendi tanıtımımızı yaparak, bu insanlarla kültürel bir bağ kurmamız gerekiyor. Gönül bağımız zaten var. Almanya’da milyonlarca yurttaşımız var. Üstelik de en çok sevindiğim nokta, Almanya'ya ilk gelen kuşakla şu anki kuşak arasında çok büyük fark var. Çocuklar çok erken yaşta dil sorununu çözüyor. Böylece bulundukları ülkeye entegre olmaları çok daha kolay oluyor."
Algöz, Türkiye'nin tanıtımına dikkati çekerek, "Çocuklarımıza kendi dilimizde kültür ve sanat getirmek boynumuzun borcu. Ülkemizde oynadığımız bir tiyatro oyununu burada göstermek, bir resim sergisini buraya taşımak, bir opera eserini burada sergilemek ya da dünya çapındaki piyanistlerimizin Türkiye'nin tanıtımında, bilinmesinde çok değerli katkıları var." değerlendirmesinde bulundu.
- "Sinema konservedir ama tiyatro taze yemektir"
Bugüne kadar çok sayıda tiyatro oyunu, dizi ve sinemada rol alan tecrübeli oyuncu, şunları kaydetti:
"Yıllar önce hocalarımızın da hocası Mahir Canova bir oyunumuzu yönetmiş ve bir gün bize tiyatroyla sinema arasındaki farkı sormuştu. Rahmetli, hep 'amcamın oğlu' derdi bize. 'Amcamın oğlu, sinema konservedir ama tiyatro taze yemektir.' dedi. Sinemada bir tane konserve yaparsın sonra aynı standartta binlerce konserve yapıp dünyanın her yerine gönderebilirsin ama tiyatro taze yemektir. O akşam pişer, o akşam gelen insanlara bir yemek gibi onu sunarsınız ve o akşam yaşanmış olan o akşamki insanlarla oynayanlar arasında cereyan eder. Dışarıdaki insanlar bilmezler bunu."
Oyuncu Zerrin Tekindor da tiyatro, dizi ya da sinemada oyunculuk farklarına değinerek, "Karakterinize girerken nasıl biriyseniz osunuz, bu değişmez. Roller çeşitlidir, karakterler çok farklıdır. İyi yazarlar tarafından yazılan inanılmaz karakterler var. Onları oynayabilmek çok büyük bir şans ama 'Hiçbir zaman oynadığınız rolden etkilenmezsiniz.' diyen bence yalan söylüyor. O rolü çıkartabilmek için evet, yaşanmışlıklarınız vardır, fakat sahne üstünde bütün arkada biriktirdiğiniz her şeyi kanınızın son damlasına kadar sahnede yaparsınız. Fakat elinizden ne geliyorsa her duygunuzu seferber ederek yaparsınız. Ondan sonra da oyunun sonunda selam verdiğiniz anda da bütün bunlar biter. Ben teknikten ziyade buraya, kalbimize inanırım. Bir karakteri çıkar oynarsınız." ifadelerini kullandı.
"Kuzey Güney", "Kara Sevda" ve "Aşk-ı Memnu"nun da aralarında olduğu çok sayıda diziyi yöneten Hilal Saral ise tiyatro kökenli oyuncularla çalışmaktan çok mutlu olduğunu dile getirdi.
Saral, tiyatrocuların dramaturji bilgisine sahip olduğunu vurgulayarak, "Her söylediğinden bir şey algılıyor ve öğreniyorsunuz. Kendi adıma da öğreniyorum ve ciddi bir alışveriş oluyor aramızda. Öbür türlü daha tek taraflı bir şey oluyor." dedi.
- "Aşk-ı Memnu benim başucumdaydı"
Yapımlarda karakterler üstünden gidilmesi gerektiğine inandığını aktaran Saral, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dizideki en büyük hatalardan birisi, sürekli olaylar üzerinden karakter çıkartılması. Sağlam karakterlerle yazılan senaryoları çekmekten çok daha keyif alıyorum. Klasik eserlerde de bir uyarlama yapıyorsanız eğer, o eser üstünden yapılan uyarlamaları çekmek de çok zevk veriyor. 'Aşk-ı Memnu' benim başucumdaydı. Bütün kırılma, dönüm, dönüşlerde senaryonun yanı sıra kitabı da yatağımın başucunda duruyordu. Hep takip ettim, o duyguları hep kontrol ettim. Tiyatro oyuncusuyla ve klasik eserden uyarlanmış bir senaryoyla çalışmak tadından ve dadından yenmez bir şey. Bir yönetmen olarak en güzel, en şahane şey bu. Çünkü o zaman üstüne koymanız çok daha kolaylaşıyor."
İlk olarak "Bizim Evin Halleri" dizisinde kamera karşısına geçen ve "Kırgın Çiçekler" dizisinin başrolü Kader'i canlandıran Çağla Irmak da tiyatro öğrencisi olduğunu ve asıl hedefinin sahnede yer almak olduğunu ifade etti.