Başbakan'dan AB'yi Köşeye Sıkıştıran Sorular
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirterek, "Burada sorulması gereken soru, AB’nin Türkiye konusundaki kararı nedir?" dedi.
TBMM’de AK Parti grup toplantısında konuşan Başbakan Binali Yıldırım, AB ve bazı Avrupa ülkelerini eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kendisinin hafta sonu katıldığı kongrelere ilişkin konuşan Yıldırım, "Bir kez daha gördük ki, AK Parti Teşkilatında metal yorgunluğu yok, dimdik ayakta, heyecan dorukta" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Varna ziyaretine değinen ve Varna’da AB ile Türkiye gündemindeki bütün konuların ele alındığını belirten Yıldırım, “AB tam üyelik müzakerelerine başladığımız 2005 yılından bu yana yaşanan tıkanıklıklar, verilen ama yerine getirilemeyen sözler bir kez daha Varna’da masaya konuldu. Türkiye’nin AB karnesi, tüm taahhütleri yerine getirdiği, sadece AB tarafından kaynaklanan sıkıntılar ve siyasi engellemeler sebebiyle beklemeye alınan hususlardan oluşuyordu. AB’nin karnesi en başından beri ciddi kırıklar, yalpalamalarla dolu. Yunanistan ile eş zamanlı başlayan tam üyelik serüvenimiz bir süre sonra bilinçli olarak ayrıştırılmış ve burada ilk güven kaybı yaşanmıştır. Ülkemizin tutarlı hiçbir sebep olmadan uzun süreli beklemeye alındığı dönemi gördük” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin AB sürecindeki yaşanan gelişmeleri anlatan Yıldırım, “Suriye ve Irak ile başlayan karışıklıklar sebebiyle Avrupa’ya yönelik büyük bir mülteci akını ortaya çıktı. AB ile Türkiye arasında 2016 yılı 18 Mart’ta bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma geri kabul ve vize serbestisini içeren bir anlaşmaydı. Alınan bütün tedbirlere kadar bizim bakımımızdan taahhütlerin büyük oranda yerine getirilmesine rağmen, Avrupa’ya bir günde 7 bine kadar mülteci geçişini 50’nin altına düşürmemize rağmen bu anlaşmada yine muhatabımız AB üzerine düşen görevi yerine getirmedi, sözünü tutmadı” ifadelerini kullandı.
“ELEŞTİRECEKLERİNDEN TEREDDÜDÜM YOK”
15 Temmuz darbe girişiminde Avrupa’nın Türkiye’ye ciddi bir destek vermediğini belirten Yıldırım, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmasının da anlamsız bir şekilde beklemeye alındığını kaydetti.
Yıldırım, “Biz herkesi olduğu gibi AB’ye karşı da hep açık ve dürüst davrandık. Varna’da da aynısını yaptık. Tüm gerçekleri cumhurbaşkanımız muhataplarının yüzlerine bir kez daha söyledi.
Bütün bunlara rağmen zirvede AB’nin ülkemize yönelik yaklaşımının hakkaniyetli bir zemine oturacağına dair bir işaret göremedik. Her ne kadar zirveye katılanlar iyi niyetli olsa da meydana gelen uygulamalar bu iyi niyeti doğrulayan nitelikte değil. Türkiye’nin her türlü terör örgütüne karşı verdiği mücadelelerin ilişkilerimizin önünde bir engel gibi gösterilmesi bizi rahatsız ediyor. Avrupa Komisyonu 17 Nisan’da Türkiye ilerleme raporunu yayınlayacak. Bu raporda herhalde Türkiye’nin hayrına fazla bir şey olmayacağını tahmin etmek bir sır değil. Özellikle OHAL’den tutun Afrin operasyonuna kadar bütün terör örgütleri ile mücadelede kullandığımız yöntemleri eleştireceklerinden tereddüdüm yok. Buradan Avrupalı dostlarımıza sesleniyorum, Türkiye AB’ye olan bütün yükümlülüklerini yerine getirmiştir ve arkasındadır. Tam üyelik perspektifimizi muhafaza ediyoruz. Burada sorulması gereken soru, AB’nin Türkiye konusundaki kararı nedir? Avrupa yeni bir genişleme vizyonu ile kucaklayıcı bir vizyon ile yoluna devam mı edecek, yoksa kendi içine kapanarak bir yol mu izleyecek? Her konuda ülkemizin karşısında yer alan, müttefik ortaklık hukuku ile bağdaşmayacak açıklamalar yapan bazı Avrupa ülkelerinden istediğimiz şey, samimiyet. Başları sıkıştığında ülkemize koşan, tekerleri düze çıkınca yan çizen bir ülkeler topluluğu sadece bize değil hiç kimseye güven vermez. AB’nin üye ülkeleri arasındaki kavgalar giderek büyümekte ve birliğin geleceğini de sorgulamaktadır. Bazı Avrupa ülkelerinin liderleri ile yaptığımız temaslarda Türkiye’nin çok hayati sorunlarına olan yaklaşımlarını gördükçe nasıl bu derece konulara ilgisiz, uzak düşebildiklerini anlamakta zorlanıyoruz. Suriye’de insani hassasiyetle operasyon yürüten tek ülke durumundaki Türkiye’yi bazen insan haklarını ihlal etmek, daha da ileri giderek ‘işgal’ gibi söylemlerle suçlayan ülkeler maalesef kendi geçmişlerini unutmuş görünüyorlar. Biz tek bir masumun burnu kanamasın diye kılı kırk yararak ilerlerken, terör örgütünün evlerden hastanelere, oyuncaklardan kutsal kitaplara kadar her şeyi bombalarla tuzakladığını görmeyenlere artık söyleyecek söz bulamıyorum. Terör örgütlerinin yerlerinden ettiği milyonlarca insana ev sahipliği yapan, onların hayata tutunmalarını sağlayan Türkiye’yi taktir etmek yerine bu insanlara güvenli gelecek sağlamak için Türkiye’nin yaptığı operasyonları eleştirmek iyi niyetle bağdaşmıyor. Fırat Kalkanı bölgesine dönen mülteci sayısı 160 bini buldu. Zeytin Dalı Harekatı bölgesinde teröristlerden ve patlayıcılardan arındırdığımız yerlerde yüz binlerce kardeşimizin geri döneceğini biliyoruz. Biz bu bölgeleri ihya ederken, bu insanlara huzur ve refah içinde gelecek sağlayalım diye çabalarken önümüze çıkartılan engeller karşısında hayretimizi gizleyemiyoruz. Avrupa’nın güvenliğinin Türkiye’nin güvenliğinden, Türkiye’nin güvenliğinin de Suriye ve Irak’ın güvenliğinden geçtiğini Avrupalı dostlarımıza nedense bir türlü anlatamıyoruz. Onlar anlasa da anlamasa da bizim önceliğimiz ülkemizin, milletimizin selameti, güvenliği ve bekası olmaya devam edecek” dedi.
Kaynak: İHA
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kendisinin hafta sonu katıldığı kongrelere ilişkin konuşan Yıldırım, "Bir kez daha gördük ki, AK Parti Teşkilatında metal yorgunluğu yok, dimdik ayakta, heyecan dorukta" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Varna ziyaretine değinen ve Varna’da AB ile Türkiye gündemindeki bütün konuların ele alındığını belirten Yıldırım, “AB tam üyelik müzakerelerine başladığımız 2005 yılından bu yana yaşanan tıkanıklıklar, verilen ama yerine getirilemeyen sözler bir kez daha Varna’da masaya konuldu. Türkiye’nin AB karnesi, tüm taahhütleri yerine getirdiği, sadece AB tarafından kaynaklanan sıkıntılar ve siyasi engellemeler sebebiyle beklemeye alınan hususlardan oluşuyordu. AB’nin karnesi en başından beri ciddi kırıklar, yalpalamalarla dolu. Yunanistan ile eş zamanlı başlayan tam üyelik serüvenimiz bir süre sonra bilinçli olarak ayrıştırılmış ve burada ilk güven kaybı yaşanmıştır. Ülkemizin tutarlı hiçbir sebep olmadan uzun süreli beklemeye alındığı dönemi gördük” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin AB sürecindeki yaşanan gelişmeleri anlatan Yıldırım, “Suriye ve Irak ile başlayan karışıklıklar sebebiyle Avrupa’ya yönelik büyük bir mülteci akını ortaya çıktı. AB ile Türkiye arasında 2016 yılı 18 Mart’ta bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma geri kabul ve vize serbestisini içeren bir anlaşmaydı. Alınan bütün tedbirlere kadar bizim bakımımızdan taahhütlerin büyük oranda yerine getirilmesine rağmen, Avrupa’ya bir günde 7 bine kadar mülteci geçişini 50’nin altına düşürmemize rağmen bu anlaşmada yine muhatabımız AB üzerine düşen görevi yerine getirmedi, sözünü tutmadı” ifadelerini kullandı.
“ELEŞTİRECEKLERİNDEN TEREDDÜDÜM YOK”
15 Temmuz darbe girişiminde Avrupa’nın Türkiye’ye ciddi bir destek vermediğini belirten Yıldırım, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmasının da anlamsız bir şekilde beklemeye alındığını kaydetti.
Yıldırım, “Biz herkesi olduğu gibi AB’ye karşı da hep açık ve dürüst davrandık. Varna’da da aynısını yaptık. Tüm gerçekleri cumhurbaşkanımız muhataplarının yüzlerine bir kez daha söyledi.
Bütün bunlara rağmen zirvede AB’nin ülkemize yönelik yaklaşımının hakkaniyetli bir zemine oturacağına dair bir işaret göremedik. Her ne kadar zirveye katılanlar iyi niyetli olsa da meydana gelen uygulamalar bu iyi niyeti doğrulayan nitelikte değil. Türkiye’nin her türlü terör örgütüne karşı verdiği mücadelelerin ilişkilerimizin önünde bir engel gibi gösterilmesi bizi rahatsız ediyor. Avrupa Komisyonu 17 Nisan’da Türkiye ilerleme raporunu yayınlayacak. Bu raporda herhalde Türkiye’nin hayrına fazla bir şey olmayacağını tahmin etmek bir sır değil. Özellikle OHAL’den tutun Afrin operasyonuna kadar bütün terör örgütleri ile mücadelede kullandığımız yöntemleri eleştireceklerinden tereddüdüm yok. Buradan Avrupalı dostlarımıza sesleniyorum, Türkiye AB’ye olan bütün yükümlülüklerini yerine getirmiştir ve arkasındadır. Tam üyelik perspektifimizi muhafaza ediyoruz. Burada sorulması gereken soru, AB’nin Türkiye konusundaki kararı nedir? Avrupa yeni bir genişleme vizyonu ile kucaklayıcı bir vizyon ile yoluna devam mı edecek, yoksa kendi içine kapanarak bir yol mu izleyecek? Her konuda ülkemizin karşısında yer alan, müttefik ortaklık hukuku ile bağdaşmayacak açıklamalar yapan bazı Avrupa ülkelerinden istediğimiz şey, samimiyet. Başları sıkıştığında ülkemize koşan, tekerleri düze çıkınca yan çizen bir ülkeler topluluğu sadece bize değil hiç kimseye güven vermez. AB’nin üye ülkeleri arasındaki kavgalar giderek büyümekte ve birliğin geleceğini de sorgulamaktadır. Bazı Avrupa ülkelerinin liderleri ile yaptığımız temaslarda Türkiye’nin çok hayati sorunlarına olan yaklaşımlarını gördükçe nasıl bu derece konulara ilgisiz, uzak düşebildiklerini anlamakta zorlanıyoruz. Suriye’de insani hassasiyetle operasyon yürüten tek ülke durumundaki Türkiye’yi bazen insan haklarını ihlal etmek, daha da ileri giderek ‘işgal’ gibi söylemlerle suçlayan ülkeler maalesef kendi geçmişlerini unutmuş görünüyorlar. Biz tek bir masumun burnu kanamasın diye kılı kırk yararak ilerlerken, terör örgütünün evlerden hastanelere, oyuncaklardan kutsal kitaplara kadar her şeyi bombalarla tuzakladığını görmeyenlere artık söyleyecek söz bulamıyorum. Terör örgütlerinin yerlerinden ettiği milyonlarca insana ev sahipliği yapan, onların hayata tutunmalarını sağlayan Türkiye’yi taktir etmek yerine bu insanlara güvenli gelecek sağlamak için Türkiye’nin yaptığı operasyonları eleştirmek iyi niyetle bağdaşmıyor. Fırat Kalkanı bölgesine dönen mülteci sayısı 160 bini buldu. Zeytin Dalı Harekatı bölgesinde teröristlerden ve patlayıcılardan arındırdığımız yerlerde yüz binlerce kardeşimizin geri döneceğini biliyoruz. Biz bu bölgeleri ihya ederken, bu insanlara huzur ve refah içinde gelecek sağlayalım diye çabalarken önümüze çıkartılan engeller karşısında hayretimizi gizleyemiyoruz. Avrupa’nın güvenliğinin Türkiye’nin güvenliğinden, Türkiye’nin güvenliğinin de Suriye ve Irak’ın güvenliğinden geçtiğini Avrupalı dostlarımıza nedense bir türlü anlatamıyoruz. Onlar anlasa da anlamasa da bizim önceliğimiz ülkemizin, milletimizin selameti, güvenliği ve bekası olmaya devam edecek” dedi.