Milletvekili Erol,'Türkiye'nin Sınır Ötesi Operasyonlara Gitme Ve Yapma Yetkisi Vardır'

Türkiye’nin iç güveliğini sağlamak için sınır ötesi operasyonlara gitme ve yapma yetkisi olduğuna vurgu yapan CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol,"Gerekirse Kandil’e gider, gerekirse Fırat’ın doğusuna gider, gerekirse ihtiyaç duyduğu her bölgeye gider ve müdahale eder"dedi.

Milletvekili Erol,'Türkiye'nin Sınır Ötesi Operasyonlara  Gitme Ve Yapma Yetkisi Vardır'
CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, TBMM Genel Kurulu’nda Milli Savunma Bakanlığı bütçe görüşmelerinde söz alarak gündemi değerlendirdi.

Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesinin ülke ve devlete hayırlı olmasını dileyen Milletvekili Gürsel Erol, “Devletimizin iç güveliğini sağlamak için sınır ötesi operasyonlara gitme ve yapma yetkisi vardır. Gerekirse Kandil’e gider, gerekirse Fırat’ın doğusuna gider, gerekirse ihtiyaç duyduğu her bölgeye gider ve müdahale eder. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin müdahale etme yetkisi meclis tarafından verilir. Yani irade hükümetin, yetki TBMM’nin ve uygulamada TSK’nındır. Doğal olarak TSK’nın iç güvenliğe yönelik, sınır ötesi operasyon yapmaya hakkı da, yetkisi de vardır. Ayrıca terörle mücadele de İHA ve SİHA’ları da kullanma yetkisi ve hakkı da vardır. Ama ulusal güvenliğimizi sağlamak için askerlerimizin sınır ötesi operasyona giderken orada şehitlerimiz verilirken o şehitlerimizin oradaki kahramanlık hikayeleri, asla ve asla siyasi bir malzeme haline getirilmemelidir. Çünkü o şehitlerimiz, bu ülkenin üniter devlet yapısının korunması, vatan topraklarının korunması için gözünü kırpmadan şehit olan askerlerimizdir. Bu iç siyaset malzemesinin konusu değildir”diye konuştu.



"15 Temmuz FETÖ terör örgütünün bir darbe girişimdir"

Ülkenin son zamanlarda baş belası olan insan kaybına ve ekonomik kayıplara neden olan önemli iki konusu olduğuna dikkat çeken Milletvekili Erol, “Bunlardan birisi 1984 yılından başlayan PKK terör örgütünün eylemleriyle başlayan bir 34 yıllık süreç. PKK terör örgütünün 34 yıllık sürecinde dönem dönem tüm siyasi partiler iktidar olmuştur. Parti politikalarını uygulamışlar. Sonuç itibari ile hale 1984’teki terörle mücadele mantığımız, anlayışımız ve noktamız ne ise aynı yerdeyiz. Bu sürede 6 cumhurbaşkanı, 11 Genel Kurmay Başkanı, 12 başbakan, 22 milli savunma bakanlığı, 25 iç işleri bakanı değişmiş. Aynı zamanda kamu bütçesinden 1,5 trilyon para harcamışız. Geldiğimiz nokta yine öncelikli sırada terör var. İkinci en önemli terör sorunlarımızdan birisi de FETÖ terör örgütüdür. FETÖ terör örgütünü Türkiye’deki tarihsel süreci 40 yıllık bir tarihe dayanıyor. Ama FETÖ terör örgütün özellikle devlet içerisinde etkin olduğu ve örgütlendiği dönemler 2002-2016 yılları arasındadır. Ergenekon ve balyoz süreciyle gün yüzüne çıkan kozmik oda operasyonu ve Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığı ile Atatürkçü ve Cumhuriyetçi generaller TSK’dan atılarak yerine FETÖ’cü generaller getirilmiştir. Bunların getirdiği süreç, bu ülkeyi 15 Temmuz’a götürmüştür. Devlet bürokrasisinde 3 bürokratın atanma şekli farklıdır. 1 valiler, 2 büyük elçiler ve 3 generallerdir. Valiler ve büyük elçiler bakanlar kurulu kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile atanır. Generaller ise askeri şuranın kararı Cumhurbaşkanının onayı ile atanır. 15 Temmuz bir darbe girişimidir. Evet 15 Temmuz darbe girişimi FETÖ terör örgütünün bir darbe girişimdir. Kime karşı yapılmıştır. TBMM, devletimize , halkımızı ve TSK’ya karşı yapılmıştır. FETÖ terör örgütünü başta TSK engellemiştir. Düşünün ki personelinin yüzde 1,5 eyleme destek vermiş, yüzde 98,5’i vermemiştir. Bunlar resmi kayıtlardır. Siyaset müdahale ettiği zaman 15 Temmuz gibi yeni bir süreç ve riskler yaşanabilir” ifadelerini kullandı.

"Siyaset geçici, devlet kalıcıdır"

Milli Savunma Bakanlığının politikalarının siyasi partilerin politikalarından ayrı tutularak devlet politikasına dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayan Erol, “Çünkü bunu dünyada bir çok örneği var. Dünyadaki bir çok ülke kendi önceliklerine göre o politikalarını devlet politikası haline getirmiştir. Mesela Japonya’nın kültür politikası, Almanya’nın endüstri politikası, Hollanda’nın tarım politikası, bunun gibi sayabileceğimiz birçok örnek var. Bunlar siyasi iradenin hükmettiği ve parti politikalarına dayalı politikalar değildir. Bunlar devlet politikasıdır. Yani kim iktidar olursa olsun, bu devlet politikalarından vazgeçilmez. Türkiye’nin milli savunma politikaları, teröre karşı ulusal duruş politikaları, bir siyasi bakış açısı ile değil, bir ulusal duruşla sergilenmelidir. Doğal olarak mensubu olduğumuz siyasi partiye ve genel başkanına karşı sorumlulukları vardır. Fakat şartsız ve koşulsuz bağlılığımız, ,itadımı, yalnızca Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetine olmalıdır. Kişilere dair bir bağlılık ve sadakat asla ve asla olmamalıdır. Siyasi hayatımızda birçok lider geldi geçti. Allah hepsine rahmet eylesin. Ama bugün siyasi partilerinin mecliste gurupları ve temsilcileri yok. Ama devlet var. Siyaset grubunun ve siyasetçinin birinci görevi devlet geleneklerine ve devlete sahip çıkmaktır. Ama yalnızca partinize sahip çıkma arzusu ve isteği ile siyaset yaparsanız, işte o 15 Temmuz gibi yeni girişimlerle yüz yüze gelmek gibi ülkenin her zaman bir tehlikesi vardır. Siyaset geçicidir, devlet kalıcıdır. Devlet liyakatıyla ve gelenekleriyle oynamamız lazım"diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: İHA