'MGK'de Gıda Güvenliği Sunumu Yapmak İstiyoruz'
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli: 'Tarım da bir milli güvenlik meselesidir. Mutlaka Milli Güvenlik Kurulu toplantılarından birinde biz de gıda güvenliği sunumu yapmak istiyoruz. Bunun da hazırlığını yapıyoruz' 'Bizim de global olarak tarım ürünleri ticaretini yapan bir firmamız olmalı. Böyle büyük bir Türk firması istiyorum. Türkiye, yakınındaki zenginlikten daha fazla pay alarak lojistik hub olmalı' 'Özellikle tarım ürünleri ve tarıma dayalı gıda ürünlerimizin daha iyi pazarlanması için bir çerçeve marka oluşturmalıyız. Tek marka şemsiyesi altına, kuru üzümümüzü, kayısımızı, fındığımızı, kahvemizi, lokumumuzu koymamız lazım'
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, tarımın bir milli güvenlik meselesi olduğunu belirterek, "Mutlaka Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarından birinde biz de gıda güvenliği sunumu yapmak istiyoruz." dedi.
Pakdemirli, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nda (YÖK) akademisyenlerle bir araya geldiği toplantıda, doktorasının bulunduğunu ve gelecekte doçentliğini tamamlayarak üniversitelerde ders vermek istediğini söyledi.
Aile olarak bilimi önemsediklerini ifade eden Pakdemirli, teori ve pratiğin bir araya gelmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Pakdemirli, Bakanlığın araştırma enstitülerinde de çok sayıda doktoralı çalışan bulunduğunu ve buralarda önemli Ar-Ge faaliyetleri yapıldığını belirterek, bu merkezlerde, üniversitelerle daha yakın iş birliği içinde doğru neticeler almak istediklerini bildirdi.
Bakanlığın bu altyapısının üniversiteler için de ücretsiz olarak kullanılabilecek önemli bir imkan olduğuna işaret eden Pakdemirli, Ar-Ge altyapılarını özel sektöre de açtıklarını ve "Gelin birlikte iş yapalım" çağrısında bulunduklarını anlattı. Pakdemirli, Bakanlık olarak üniversitelerle ortak protokoller de imzalayabileceklerine dikkati çekerek, böylece ziraat mühendisliği ve veteriner hekimlik gibi alanlardaki öğrencilerin, tarlada ve Bakanlık tesislerinde intörn gibi görev yaparak pratik edinebileceğini söyledi.
Bakanlığın görev alanına ilişkin fakültelere yönelik burs planlaması yapmak istediklerini belirten Pakdemirli, 2050'de, dünyada ve Türkiye'de gıda üretiminin, bugünkü üretimin yüzde 50 daha fazlası olması gerektiğini ifade etti. Pakdemirli, bu talebin karşılanması için sulanan alanlarla tarımsal arazilerin artması gerektiğini dile getirdi.
- "Sunum için hazırlık yapıyoruz"
Tarımın savunma sanayisinden daha önemli olduğu yönündeki açıklamalarını anımsatan Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Geçenlerde MGK Genel Sekreteri geldi. Bana TİGEM'in savaştaki ve gıda arz güvenliğindeki rolünü anlattı. 'Benim öz düşüncem de sizden farklı değil.' dedim. Dedim ki, 'Tarım da bir milli güvenlik meselesidir. Mutlaka MGK toplantılarından birinde biz de gıda güvenliği sunumu yapmak istiyoruz.' Bunun da hazırlığını yapıyoruz. İhtiyaçlar hiyerarşisinde en başta gıda var. Önce buzdolaplarının dolu olması lazım. Buzdolapları dolu olursa gerisini mutlaka getiririz."
Pakdemirli, Türkiye'nin coğrafi ve jeopolitik konumuna dikkati çekerek, "Denizlerimiz, uluslararası demir yolu projelerimiz, boğazımız... Bu imkanlardan daha fazla yararlanmamız lazım. Bu bölgede çok büyük hububat ticareti dönüyor. Hollanda küçük bir ülke ancak ürettiğinin 4 misli bu işin ticaretini yapıyor. Bizim de global olarak tarım ürünleri ticaretini yapan bir firmamız olmalı. Böyle büyük bir Türk firması istiyorum. Türkiye, yakınındaki zenginlikten daha fazla pay alarak lojistik hub olmalı. Çevre ülkelerin tarımsal üretimini Türkiye'ye getirip ülkemiz üzerinden satmanın yollarını bulmamız lazım." diye konuştu.
- "Türk gıda ürünleri için çerçeve marka oluşturmalıyız"
Türkiye'nin tarım ürünlerinin markalaşması gerektiğine de işaret eden Pakdemirli, "Özellikle tarım ürünleri ve tarıma dayalı gıda ürünlerimizin daha iyi pazarlanması için bir çerçeve marka oluşturmalıyız. Bizim yüksek kaliteli ürünlerin genel çerçevesini çizerek bunların üretilmesini ve daha katma değerli satılmasını sağlamamız lazım. Fındığı 1 liraya satacağımıza 2 liraya paketli satmanın yolunu bulmamız gerekiyor. Tek marka şemsiyesi altına, kuru üzümümüzü, kayısımızı, fındığımızı, kahvemizi, lokumumuzu koymamız lazım. Türkiye'de üretilen birçok ürünü bu şemsiyenin altında toplamamız önemli." değerlendirmesinde bulundu.
Pakdemirli, tarımsal ürün planlamasında sözleşmeli üretimin önemine de değinerek, sözleşmeli üretimde bazen sanayicinin, bazen de üreticinin kendi lehine ve aleyhine durumlarda sözleşmeye riayet etmediğini bildirdi. Bu durumun da sözleşmeli üretim modelinde sıkıntılar yarattığını ifade eden Pakdemirli, "Üretim fiyatı inse de çıksa da anlaşılan fiyattan ürünün alınması ya da satılması lazım. Bununla ilgili de bir yaptırım yok. Sözleşmeli tarımla ilgili mevzuat çalışmalarına başladık. Bu sorunları çözmemiz lazım." dedi.
Tarladan çatala giden süreçte gıda ürünlerinin uğradığı kaybın önlenmesi gerektiğini de vurgulayan Pakdemirli, bu süreçlerdeki verimsizlikler nedeniyle tarladan çıkan ürünün eve girene kadar yüzde 50 oranında kayba uğradığını anlattı. Pakdemirli, Hal Yasası'ndaki değişikliğin yanında, Perakende Yasası'nda da düzenleme yapmanın konuşulması gerektiğini söyledi. Köylünün, ürününü doğrudan büyük marketlerde satabiliyor olması gerektiğine işaret eden Pakdemirli, "Coğrafi ve yerel ürünlerin marketlerde yer alma oranı yüzde 1, bunu yüzde 25 yapmamız lazım. Bunun için yasa beklemeye de gerek yok. Yerel ürünlerin satılması için tedbir alınmalı." diye konuştu.
Pakdemirli, gıda arz güvenliğinin önlenmesi için Sudan'dan kiralanan tarım arazilerine de dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Türkiye'de kuraklık gibi riskler olabilir. Bir yerde alternatif yaratmamız lazım. ABD, Malezya, Singapur ve Çin gibi ülkeler yıllar öncesinden yurt dışında arazi edinmiş. Biz de Sudan'a gittik. Buradaki arazileri, tarımsal ürün üretmesi için Türk yatırımcılara açacağız. Buradaki üretimle hem ülkemizin hem de 3. ülkelerin ihtiyaçları karşılanabilecek. Tüm dünya bu işi yaparken muhalefetin bu işi eleştirmiyor olması lazım."
Bakan Pakdemirli'ye konuşmasının ardından YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç tarafından, Mehmet Tahir'in "Osmanlı Müellifleri" isimli 3 ciltlik kitap serisi hediye edildi.
Kaynak: AA
Pakdemirli, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nda (YÖK) akademisyenlerle bir araya geldiği toplantıda, doktorasının bulunduğunu ve gelecekte doçentliğini tamamlayarak üniversitelerde ders vermek istediğini söyledi.
Aile olarak bilimi önemsediklerini ifade eden Pakdemirli, teori ve pratiğin bir araya gelmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Pakdemirli, Bakanlığın araştırma enstitülerinde de çok sayıda doktoralı çalışan bulunduğunu ve buralarda önemli Ar-Ge faaliyetleri yapıldığını belirterek, bu merkezlerde, üniversitelerle daha yakın iş birliği içinde doğru neticeler almak istediklerini bildirdi.
Bakanlığın bu altyapısının üniversiteler için de ücretsiz olarak kullanılabilecek önemli bir imkan olduğuna işaret eden Pakdemirli, Ar-Ge altyapılarını özel sektöre de açtıklarını ve "Gelin birlikte iş yapalım" çağrısında bulunduklarını anlattı. Pakdemirli, Bakanlık olarak üniversitelerle ortak protokoller de imzalayabileceklerine dikkati çekerek, böylece ziraat mühendisliği ve veteriner hekimlik gibi alanlardaki öğrencilerin, tarlada ve Bakanlık tesislerinde intörn gibi görev yaparak pratik edinebileceğini söyledi.
Bakanlığın görev alanına ilişkin fakültelere yönelik burs planlaması yapmak istediklerini belirten Pakdemirli, 2050'de, dünyada ve Türkiye'de gıda üretiminin, bugünkü üretimin yüzde 50 daha fazlası olması gerektiğini ifade etti. Pakdemirli, bu talebin karşılanması için sulanan alanlarla tarımsal arazilerin artması gerektiğini dile getirdi.
- "Sunum için hazırlık yapıyoruz"
Tarımın savunma sanayisinden daha önemli olduğu yönündeki açıklamalarını anımsatan Pakdemirli, şöyle devam etti:
"Geçenlerde MGK Genel Sekreteri geldi. Bana TİGEM'in savaştaki ve gıda arz güvenliğindeki rolünü anlattı. 'Benim öz düşüncem de sizden farklı değil.' dedim. Dedim ki, 'Tarım da bir milli güvenlik meselesidir. Mutlaka MGK toplantılarından birinde biz de gıda güvenliği sunumu yapmak istiyoruz.' Bunun da hazırlığını yapıyoruz. İhtiyaçlar hiyerarşisinde en başta gıda var. Önce buzdolaplarının dolu olması lazım. Buzdolapları dolu olursa gerisini mutlaka getiririz."
Pakdemirli, Türkiye'nin coğrafi ve jeopolitik konumuna dikkati çekerek, "Denizlerimiz, uluslararası demir yolu projelerimiz, boğazımız... Bu imkanlardan daha fazla yararlanmamız lazım. Bu bölgede çok büyük hububat ticareti dönüyor. Hollanda küçük bir ülke ancak ürettiğinin 4 misli bu işin ticaretini yapıyor. Bizim de global olarak tarım ürünleri ticaretini yapan bir firmamız olmalı. Böyle büyük bir Türk firması istiyorum. Türkiye, yakınındaki zenginlikten daha fazla pay alarak lojistik hub olmalı. Çevre ülkelerin tarımsal üretimini Türkiye'ye getirip ülkemiz üzerinden satmanın yollarını bulmamız lazım." diye konuştu.
- "Türk gıda ürünleri için çerçeve marka oluşturmalıyız"
Türkiye'nin tarım ürünlerinin markalaşması gerektiğine de işaret eden Pakdemirli, "Özellikle tarım ürünleri ve tarıma dayalı gıda ürünlerimizin daha iyi pazarlanması için bir çerçeve marka oluşturmalıyız. Bizim yüksek kaliteli ürünlerin genel çerçevesini çizerek bunların üretilmesini ve daha katma değerli satılmasını sağlamamız lazım. Fındığı 1 liraya satacağımıza 2 liraya paketli satmanın yolunu bulmamız gerekiyor. Tek marka şemsiyesi altına, kuru üzümümüzü, kayısımızı, fındığımızı, kahvemizi, lokumumuzu koymamız lazım. Türkiye'de üretilen birçok ürünü bu şemsiyenin altında toplamamız önemli." değerlendirmesinde bulundu.
Pakdemirli, tarımsal ürün planlamasında sözleşmeli üretimin önemine de değinerek, sözleşmeli üretimde bazen sanayicinin, bazen de üreticinin kendi lehine ve aleyhine durumlarda sözleşmeye riayet etmediğini bildirdi. Bu durumun da sözleşmeli üretim modelinde sıkıntılar yarattığını ifade eden Pakdemirli, "Üretim fiyatı inse de çıksa da anlaşılan fiyattan ürünün alınması ya da satılması lazım. Bununla ilgili de bir yaptırım yok. Sözleşmeli tarımla ilgili mevzuat çalışmalarına başladık. Bu sorunları çözmemiz lazım." dedi.
Tarladan çatala giden süreçte gıda ürünlerinin uğradığı kaybın önlenmesi gerektiğini de vurgulayan Pakdemirli, bu süreçlerdeki verimsizlikler nedeniyle tarladan çıkan ürünün eve girene kadar yüzde 50 oranında kayba uğradığını anlattı. Pakdemirli, Hal Yasası'ndaki değişikliğin yanında, Perakende Yasası'nda da düzenleme yapmanın konuşulması gerektiğini söyledi. Köylünün, ürününü doğrudan büyük marketlerde satabiliyor olması gerektiğine işaret eden Pakdemirli, "Coğrafi ve yerel ürünlerin marketlerde yer alma oranı yüzde 1, bunu yüzde 25 yapmamız lazım. Bunun için yasa beklemeye de gerek yok. Yerel ürünlerin satılması için tedbir alınmalı." diye konuştu.
Pakdemirli, gıda arz güvenliğinin önlenmesi için Sudan'dan kiralanan tarım arazilerine de dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Türkiye'de kuraklık gibi riskler olabilir. Bir yerde alternatif yaratmamız lazım. ABD, Malezya, Singapur ve Çin gibi ülkeler yıllar öncesinden yurt dışında arazi edinmiş. Biz de Sudan'a gittik. Buradaki arazileri, tarımsal ürün üretmesi için Türk yatırımcılara açacağız. Buradaki üretimle hem ülkemizin hem de 3. ülkelerin ihtiyaçları karşılanabilecek. Tüm dünya bu işi yaparken muhalefetin bu işi eleştirmiyor olması lazım."
Bakan Pakdemirli'ye konuşmasının ardından YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç tarafından, Mehmet Tahir'in "Osmanlı Müellifleri" isimli 3 ciltlik kitap serisi hediye edildi.