Kredi Faizleri Düşüşe Geçti
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu: '2019 yılı nisanmayıs sonrası enflasyonda azalma kredi faizlerini tekrar daha iş yapılabilir seviyelere doğru çekebilir' Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Ekonomi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Halis Kıral: '(Kredi faizlerindeki gerilemenin nedeni) Hükümet tarafından hazırlanan Yeni Ekonomik Program'da yer alan makro tahminlerin yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından büyük ölçüde gerçekçi bulunmasıdır' QNB Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı: 'Ülke risk priminde beklenmedik yeni bir artış olmazsa, enflasyondaki düşüşle birlikte gelecek yılın ortalarına doğru bir miktar daha düşüşün gerçekleşebileceğini düşünüyorum'
MURAT BİRİNCİ - Ülke risk primindeki gerileme ve ekonomi yönetiminin aldığı tedbirlerle kredi faizleri düşüşe geçti.
Kredi faiz oranlarında, ülke risk primindeki gerilemenin yanı sıra ekonomi yönetiminin reel sektör ve finansal kesime yönelik aldığı tedbirlerin etkisiyle düşüş görülüyor.
ABD'nin Çin başta olmak üzere Avrupa Birliği ve diğer ülkelerle yaşadığı ticari gerilimler küresel piyasalarda risk iştahını azaltırken, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artışları gelişmekte olan ülke merkez bankalarının da sıkı para politikası uygulamasını beraberinde getirdi.
Fed, Aralık 2015'ten bu yana 8 kez faiz artışında bulunarak, politika faizini yüzde 0,25'ten yüzde 2-2,25 aralığına yükseltti. Fed'in faiz artışlarının etkisiyle gelişmekte olan ülke merkez bankalarında da faiz artışları yaşandı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Fed'in faiz artışları, enflasyonun çift hanedeki yüksek seyri ve spekülatif döviz atakları nedeniyle faiz artırdı.
Merkez Bankası 2016'dan bugüne bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olan politika faizini yüzde 7,50'den yüzde 24'e yükseltti.
Hem yurt dışında finansman maliyetlerinin artması hem de yurt içinde mevduat faizlerinin yüzde 25 seviyesine yükselmesi bankalarca kullandırılan kredi faizlerinde son 15 yılın zirvesinin görülmesine neden oldu.
Özellikle hükümetin açıkladığı Yeni Ekonomi Program (YEP), Enflasyonla Topyekun Mücadele, finansal kesim ve reel sektöre yönelik düzenlemeler piyasada pozitif algılandı. Dış politikada ABD ile Pastör Andrew Brunson üzerinden yaşanan gerilimin ortadan kalkması da piyasalara olumlu yansıdı. Hem ekonomik hem de dış politika alanlarındaki gelişmeleri Türk lirası varlıklara talebi artırırken, ülke risk priminde de düşüş yaşandı.
TCMB verilerine göre bankalarca açılan kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama ihtiyaç kredi faizi 12 Ekim'de yüzde 39,36'ya yükselse de 19 Ekim'de 64 baz puan azalarak yüzde 38,72'ye geriledi. Aynı dönemde yüzde 35,38'i gören ticari kredi faizleri de 106 baz puanlık düşüşle yüzde 34,32'ye indi.
Bankalarca açılan mevduatlara uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranı 1 aylık vadede sınırlı düşüşle yüzde 22,89'a geriledi.
Ekonomistler, enflasyonda en kötünün geride kaldığı düşüncesinin yanı sıra mevduat faizlerindeki geri çekilmeyle beraber kredi faizlerinde de düşüş trendinin başlamış olabileceğini belirtti.
- "Politik olarak AB ve ABD ile yakınlaşma risk algısını aşağı indirebilir"
AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, kredilerin geri çekilmesinde iki unsurun devrede olduğunu belirtti.
Öncelikle, TCMB'nin faiz artırmasının tüm faizlerin artacağı anlamına gelmediğini anlatan Saltoğlu, TCMB'nin sert faiz artışının enflasyonda kararlılık sinyali olarak görüldüğü için bu hamlenin uzun vadeli faizleri aşağı indirdiğine dikkati çekti.
Saltoğlu, bununla beraber kurun da kısmen gevşediğinin altını çizdi.
Bu iki etkinin mevduat faizlerinde hafif bir gevşeme yarattığını dile getiren Saltoğlu, "Bunun kredi faizleri üzerinde olumlu etkisi oldu. Diğer bir etki ise 12 Ekim'de ABD ile başlayan daha ılımlı politik görüşmeler olmuştur. Bu da yine kur ve faiz açısından avantaj sağlamıştır. Uzun vadeli faizlerin aşağı inişi ve kurun nispeten daha istikrara kavuşması bu politik hamle ile ilişkilendirilebilir." ifadelerini kullandı.
Burak Saltoğlu, kredi faizlerinde düşüşün devamının birçok faktöre bağlı olduğunu belirtti.
Öncelikle enflasyonun yıl sonu itibarıyla yüzde 24'leri aşmamasının çok önemli olduğunu vurgulayan Saltoğlu, "Enflasyonun YEP'te hedeflenen yüzde 20'lere ne kadar yaklaşırsa o kadar kredibilite yaratır. Diğer bir yandan politik olarak AB ve ABD ile yakınlaşma risk algısını aşağı indirebilir. Bütçe gerçekleşmeleri de önemle takip edilecektir. Son olarak da erken seçim belirsizliğinin ortadan kalkması sonrası nisan-mayıs sonrası enflasyonda azalma kredi faizlerini tekrar daha iş yapılabilir seviyelere doğru çekebilir. Ama gelecek 3-4 ay çok sert hareket olmayabilir." şeklinde konuştu.
- "Risk primindeki düşüş faizleri geriletti"
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Ekonomi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Halis Kıral da Merkez Bankası'nın bankalarca açılan kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranlarını yayımladığı veri setini baz alarak oluşturdukları grafik incelendiğinde özellikle ihtiyaç, taşıt ve ticari kredilerde 12-19 Ekim tarihleri arasındaki oransal bazda bir parça gerilemeyi gözlemlediklerini söyledi.
Ağırlıklı ortalama faiz oranlarındaki bu gerilemenin en önemli nedenlerinden bir tanesinin ülke risk priminin öncü göstergelerinden birisi olan ve kısaca ülke borcunun ödenmemesi durumunda sigorta maliyetini gösteren "Kredi Temerrüd Takas (CDS)" primlerinde görülen iyileşme olduğunu belirten Kıral, ABD ile yaşanan rahip Brunson krizi sonrası son iki aylık dönemde 566 puana kadar çıkan CDS priminin rahip krizinin aşılmasının ardından 379 puana kadar gerilediğine dikkati çekti.
Kıral, CDS primindeki düşüşün TL'nin dolar karşısında değer kazanmasıyla da paralellik gösterdiğini ifade etti.
Bu noktada, CDS primindeki düşüşün devam etmesi için Amerika-Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecinin kesintiye uğramaması gerektiğini düşünen Kıral, şunları kaydetti:
"Bir başka önemli neden hükümet tarafından hazırlanan Yeni Ekonomik Program'da (YEP) yer alan makro tahminlerin yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından büyük ölçüde gerçekçi bulunmasıdır. Bu noktada, ağırlıklı ortalama faiz oranlarının düşüş trendinin önündeki en büyük risk enflasyon beklentilerindeki bozulmadır. Söz konusu bozulmaya karşın, hükümetimizin uygulamaya başladığı enflasyonla mücadele programı önemli bir araç olup, ilerleyen dönemde söz konusu programın sonuçlarını izliyor olacağız."
Halis Kıral, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırmaya devam etmesi ve jeopolitik gelişmelerin de faiz oranlarının aşağı gelmesinde bariyer oluşturduğunu belirtti.
- "Kredi faizlerinde düşüş bir süre daha devam edebilir"
QNB Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı ise Amerikalı Pastör Andrew Brunson'un serbest bırakılmasıyla birlikte ABD ile ilişkilerde azalan gerilimin piyasaya büyük bir rahatlama getirdiğini söyledi.
Bu çerçevede Türk lirasının sert biçimde değer kazandığını ve büyük bir belirsizliğin de ortadan kalktığını belirten Kanlı, ayrıca enflasyonda en kötünün geride kaldığı düşüncesinin de piyasada ağırlık kazandığını ifade etti.
Kanlı, bunun tahvil faizlerine olduğu gibi kredi faizlerine de daha sınırlı olmakla birlikte yansımasının bekleneceğini dile getirdi.
Bu düşüşün bir süre daha devam edebileceğini tahmin eden Kanlı, şunları kaydetti:
"Ancak enflasyonda belirgin bir düşüş görene kadar kredi faizlerinde aşağı yönün sınırlı olduğunu düşünüyorum. Bankaların kaynak yaratmakta zorlanması da kredi faizlerinin düşmesinin önünde engel teşkil ediyor. Ancak, ülke risk priminde beklenmedik yeni bir artış olmazsa, enflasyondaki düşüşle birlikte gelecek yılın ortalarına doğru bir miktar daha düşüşün gerçekleşebileceğini düşünüyorum."
Kaynak: AA
Kredi faiz oranlarında, ülke risk primindeki gerilemenin yanı sıra ekonomi yönetiminin reel sektör ve finansal kesime yönelik aldığı tedbirlerin etkisiyle düşüş görülüyor.
ABD'nin Çin başta olmak üzere Avrupa Birliği ve diğer ülkelerle yaşadığı ticari gerilimler küresel piyasalarda risk iştahını azaltırken, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artışları gelişmekte olan ülke merkez bankalarının da sıkı para politikası uygulamasını beraberinde getirdi.
Fed, Aralık 2015'ten bu yana 8 kez faiz artışında bulunarak, politika faizini yüzde 0,25'ten yüzde 2-2,25 aralığına yükseltti. Fed'in faiz artışlarının etkisiyle gelişmekte olan ülke merkez bankalarında da faiz artışları yaşandı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Fed'in faiz artışları, enflasyonun çift hanedeki yüksek seyri ve spekülatif döviz atakları nedeniyle faiz artırdı.
Merkez Bankası 2016'dan bugüne bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olan politika faizini yüzde 7,50'den yüzde 24'e yükseltti.
Hem yurt dışında finansman maliyetlerinin artması hem de yurt içinde mevduat faizlerinin yüzde 25 seviyesine yükselmesi bankalarca kullandırılan kredi faizlerinde son 15 yılın zirvesinin görülmesine neden oldu.
Özellikle hükümetin açıkladığı Yeni Ekonomi Program (YEP), Enflasyonla Topyekun Mücadele, finansal kesim ve reel sektöre yönelik düzenlemeler piyasada pozitif algılandı. Dış politikada ABD ile Pastör Andrew Brunson üzerinden yaşanan gerilimin ortadan kalkması da piyasalara olumlu yansıdı. Hem ekonomik hem de dış politika alanlarındaki gelişmeleri Türk lirası varlıklara talebi artırırken, ülke risk priminde de düşüş yaşandı.
TCMB verilerine göre bankalarca açılan kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama ihtiyaç kredi faizi 12 Ekim'de yüzde 39,36'ya yükselse de 19 Ekim'de 64 baz puan azalarak yüzde 38,72'ye geriledi. Aynı dönemde yüzde 35,38'i gören ticari kredi faizleri de 106 baz puanlık düşüşle yüzde 34,32'ye indi.
Bankalarca açılan mevduatlara uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranı 1 aylık vadede sınırlı düşüşle yüzde 22,89'a geriledi.
Ekonomistler, enflasyonda en kötünün geride kaldığı düşüncesinin yanı sıra mevduat faizlerindeki geri çekilmeyle beraber kredi faizlerinde de düşüş trendinin başlamış olabileceğini belirtti.
- "Politik olarak AB ve ABD ile yakınlaşma risk algısını aşağı indirebilir"
AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu, kredilerin geri çekilmesinde iki unsurun devrede olduğunu belirtti.
Öncelikle, TCMB'nin faiz artırmasının tüm faizlerin artacağı anlamına gelmediğini anlatan Saltoğlu, TCMB'nin sert faiz artışının enflasyonda kararlılık sinyali olarak görüldüğü için bu hamlenin uzun vadeli faizleri aşağı indirdiğine dikkati çekti.
Saltoğlu, bununla beraber kurun da kısmen gevşediğinin altını çizdi.
Bu iki etkinin mevduat faizlerinde hafif bir gevşeme yarattığını dile getiren Saltoğlu, "Bunun kredi faizleri üzerinde olumlu etkisi oldu. Diğer bir etki ise 12 Ekim'de ABD ile başlayan daha ılımlı politik görüşmeler olmuştur. Bu da yine kur ve faiz açısından avantaj sağlamıştır. Uzun vadeli faizlerin aşağı inişi ve kurun nispeten daha istikrara kavuşması bu politik hamle ile ilişkilendirilebilir." ifadelerini kullandı.
Burak Saltoğlu, kredi faizlerinde düşüşün devamının birçok faktöre bağlı olduğunu belirtti.
Öncelikle enflasyonun yıl sonu itibarıyla yüzde 24'leri aşmamasının çok önemli olduğunu vurgulayan Saltoğlu, "Enflasyonun YEP'te hedeflenen yüzde 20'lere ne kadar yaklaşırsa o kadar kredibilite yaratır. Diğer bir yandan politik olarak AB ve ABD ile yakınlaşma risk algısını aşağı indirebilir. Bütçe gerçekleşmeleri de önemle takip edilecektir. Son olarak da erken seçim belirsizliğinin ortadan kalkması sonrası nisan-mayıs sonrası enflasyonda azalma kredi faizlerini tekrar daha iş yapılabilir seviyelere doğru çekebilir. Ama gelecek 3-4 ay çok sert hareket olmayabilir." şeklinde konuştu.
- "Risk primindeki düşüş faizleri geriletti"
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Ekonomi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Halis Kıral da Merkez Bankası'nın bankalarca açılan kredilere uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranlarını yayımladığı veri setini baz alarak oluşturdukları grafik incelendiğinde özellikle ihtiyaç, taşıt ve ticari kredilerde 12-19 Ekim tarihleri arasındaki oransal bazda bir parça gerilemeyi gözlemlediklerini söyledi.
Ağırlıklı ortalama faiz oranlarındaki bu gerilemenin en önemli nedenlerinden bir tanesinin ülke risk priminin öncü göstergelerinden birisi olan ve kısaca ülke borcunun ödenmemesi durumunda sigorta maliyetini gösteren "Kredi Temerrüd Takas (CDS)" primlerinde görülen iyileşme olduğunu belirten Kıral, ABD ile yaşanan rahip Brunson krizi sonrası son iki aylık dönemde 566 puana kadar çıkan CDS priminin rahip krizinin aşılmasının ardından 379 puana kadar gerilediğine dikkati çekti.
Kıral, CDS primindeki düşüşün TL'nin dolar karşısında değer kazanmasıyla da paralellik gösterdiğini ifade etti.
Bu noktada, CDS primindeki düşüşün devam etmesi için Amerika-Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecinin kesintiye uğramaması gerektiğini düşünen Kıral, şunları kaydetti:
"Bir başka önemli neden hükümet tarafından hazırlanan Yeni Ekonomik Program'da (YEP) yer alan makro tahminlerin yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından büyük ölçüde gerçekçi bulunmasıdır. Bu noktada, ağırlıklı ortalama faiz oranlarının düşüş trendinin önündeki en büyük risk enflasyon beklentilerindeki bozulmadır. Söz konusu bozulmaya karşın, hükümetimizin uygulamaya başladığı enflasyonla mücadele programı önemli bir araç olup, ilerleyen dönemde söz konusu programın sonuçlarını izliyor olacağız."
Halis Kıral, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırmaya devam etmesi ve jeopolitik gelişmelerin de faiz oranlarının aşağı gelmesinde bariyer oluşturduğunu belirtti.
- "Kredi faizlerinde düşüş bir süre daha devam edebilir"
QNB Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı ise Amerikalı Pastör Andrew Brunson'un serbest bırakılmasıyla birlikte ABD ile ilişkilerde azalan gerilimin piyasaya büyük bir rahatlama getirdiğini söyledi.
Bu çerçevede Türk lirasının sert biçimde değer kazandığını ve büyük bir belirsizliğin de ortadan kalktığını belirten Kanlı, ayrıca enflasyonda en kötünün geride kaldığı düşüncesinin de piyasada ağırlık kazandığını ifade etti.
Kanlı, bunun tahvil faizlerine olduğu gibi kredi faizlerine de daha sınırlı olmakla birlikte yansımasının bekleneceğini dile getirdi.
Bu düşüşün bir süre daha devam edebileceğini tahmin eden Kanlı, şunları kaydetti:
"Ancak enflasyonda belirgin bir düşüş görene kadar kredi faizlerinde aşağı yönün sınırlı olduğunu düşünüyorum. Bankaların kaynak yaratmakta zorlanması da kredi faizlerinin düşmesinin önünde engel teşkil ediyor. Ancak, ülke risk priminde beklenmedik yeni bir artış olmazsa, enflasyondaki düşüşle birlikte gelecek yılın ortalarına doğru bir miktar daha düşüşün gerçekleşebileceğini düşünüyorum."