İçişleri Bakanlığından 76 Sayfalık DEAŞ Raporu
İçişleri Bakanlığı, Türkiye’nin DEAŞ terör örgütüyle mücadelesi hakkında bir rapor yayımladı. Raporda, Türkiye’de DEAŞ terör örgütünce 10 canlı bomba, 1 bombalı saldırı, 3 silahlı saldırı olmak üzere 14 önemli terör saldırısının gerçekleştirildiği, saldırılarda toplam 304 kişinin hayatını kaybettiği, 62’si polis ve 7’si asker olmak üzere toplam bin 338 kişinin de yaralandığı belirtildi.
İçişleri Bakanlığı, Türkiye’nin DEAŞ ile mücadelesi hakkında bir rapor yayımladı. Raporda, DEAŞ terör örgütünün ortaya çıkışına, DEAŞ’ın sapkın din anlayışına, Türkiye’nin DEAŞ’ı 2013 yılında terör örgütü olarak tanımasına, DEAŞ’ın öne çıkan eylem biçimleri ve propaganda yöntemlerine, DEAŞ’ın Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılara ve Türkiye’nin DEAŞ terör örgütü ile mücadelesine yer verildi.
DEAŞ’ın, öne çıkan eylem biçimleri ve propaganda yöntemleri ile ilgili raporda şunlar yer aldı:
“Terör örgütünün kendi hakimiyet alanlarında gerçekleştirdiği terörist eylemleri ile bu alan dışındaki eylemleri mahiyeti itibariyle birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu kapsamda (sözde) etki alanı içinde infaz adı altında acımasız öldürme yöntemleri kullanılmaktadır. Öne çıkan infaz biçimlerine örnek olarak kafa kesme, yakma, belirli bir yükseklikten aşağıya atma verilebilir. Bu eylem biçiminde kurbanlar; sözde İslam Devleti kanunlara karşı gelenler, ’kafirler’, ’mürtetler’, ’esirler’ (yabancı işçi, asker, gazeteci) ve ’ajanlardan’ oluşmaktadır. Örgüt çoğunlukla bahse konu infazlara ait görüntü kayıtlarını internet ortamına aktararak propagandasını gerçekleştirmektedir. DEAŞ terör örgütünün, hakimiyet alanı dışındaki topraklarda öne çıkan eylem biçimi silahlı/ bombalı saldırılar/intihar eylemleridir. Örgüt, üyeleri vasıtasıyla dünyanın pek çok yerinde masum sivilleri ve güvenlik güçlerini hedef alan onlarca saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıların bir bölümü ’yalnız kurt’ eylemleridir. DEAŞ’ın eski sözcüsü Ebu Muhammed el-Adnani, 2014 yılında yalnız kurt saldırılarını teşvik ederek örgüt sempatizanlarına “kimseden izin almalarına gerek olmadığını ve en küçük saldırının bile kabul göreceğini” ifade etmiştir. DEAŞ’ın yalnız kurt saldırılarında aradığı en önemli hususlardan biri, saldırganların kamuya açık şekilde örgüte bağlılık yemini etmesidir.
Örgütün Türkçe propaganda yayınlarından Konstantiniyye Dergisinin 3. sayısında (Eylül- 2015) intihar eylemlerinden “istişhadi eylem” (şehadet/şehitlik eylemi) olarak söz edilerek, İslam dininin terörist eylemlere (sözde) cevaz verdiği, bu eylemlerin faziletinin olduğu yönünde algı oluşturulmaya çalışılmıştır. DEAŞ terör örgütü, internet medya kullanımı terör eylemlerine ait ses ve görüntü içerikli propaganda paylaşımlarıyla sınırlı değildir. Örgüt özellikle sosyal medyadaki hesaplar (facebook, twitter, instagram) ve mobil uygulamalar (Whatsapp, Telegram) üzerinden örgüt içi iletişimi sağlamaya ve kendisine militan devşirmeye çalışmaktadır. DEAŞ’ın Türkiye’deki eylem sorumlularından H.A.D. mahkemeye verdiği ifadede bu hususa işaret etmiştir. DEAŞ’ın sosyal medyayı en etkili kullanan terör örgütü olduğu ifade edilmektedir. Amerikan Brookings Enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporda yalnızca 2014 yılının son üç ayında yapılan sayıma göre DEAŞ terör örgütü ile ilişkili Twitter hesaplarının sayısının 46 bin ile 90 bin arasında olabileceği kaydedilmektedir.”
TÜRKİYE’DE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ SALDIRILAR
DEAŞ terör örgütünün Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılara yönelik ise şu bilgilere yer verildi:
“Türkiye’de DEAŞ terör örgütünce 14 önemli terör saldırısı gerçekleştirilmiş (10 canlı bomba, 1 bombalı saldırı, 3 silahlı saldırı), 10’u polis ve 1’i asker olmak üzere toplam 304 kişi hayatını kaybetmiş, 62’si polis ve 7’si asker olmak üzere toplam 1.338 kişi yaralanmıştır.
DEAŞ’ın daha çok Irak’ta hükümet ve müttefiklere karşı gerçekleştirilen saldırılar olmak üzere, 2014 yılında Suriye’de gerçekleştirdiği intihar saldırıları incelendiğinde, toplam 47 intihar saldırısı örgütle ilişkilendirilebilmiştir. Bu saldırıların 38’i bomba yüklü araçlar ile gerçekleştirilmiştir. DEAŞ’ın Türkiye’ye yönelik intihar saldırıları birçok sivil vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açmıştır. DEAŞ’ın gerçekleştirdiği intihar saldırılarıyla ülkelerin sosyal fay hatlarını hedef aldığı görülmektedir. DEAŞ’ın benzer şekilde Türkiye’de düzenlediği intihar saldırılarıyla da Türk toplumunun fay hatlarını harekete geçirme amacında olduğu görülmektedir. DEAŞ mensubu yabancı terörist savaşçıların ülkemizde gerçekleştirdiği intihar saldırılarının üçü İstanbul’da, diğer beşi ise Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Gaziantep’te gerçekleşmiştir. Saldırıların yaşandığı dönemlere bakıldığında örgütün hedef tespit etme ve o dönemin hassasiyetlerine uygun hedef seçme yeteneğinin yüksek olduğu görülmektedir. İntihar saldırılarının cihat ve şehitlik gibi dini kavramlar kullanılarak yorumlanması DEAŞ açısından dini meşrulaştırma arayışını yansıtmaktadır. Kutsal metinler, hadisler, dini otoriteler ve fakihlerin oluşturduğu dini evren, terör örgütleri tarafından motivasyon ve meşrulaştırma kaynağı olarak kullanılmaktadır. Bu dini kavramların kapsamları terör örgütlerinin istekleri doğrultusunda genişletilip daraltılarak intihar eylemcilerinin kararlılıkları pekiştirilmektedir. Kullanılan bu kavramları ve dayanaklarını irdelemek, terör örgütlerinin araçlarını anlamak açısından önem kazanmaktadır.”
Türkiye’nin 2011 sonrası Suriye’de meydana gelen istikrarsızlık sonrası bölgede yuvalanan başta DEAŞ olmak üzere diğer terör örgütlerinin ve rejim güçlerinin zulmünden kaçarak sığınan 3 milyonu aşkın Suriyeliye ve 200 bini aşkın Iraklıya ev sahipliği yaptığı ve bu güne kadar 25 milyar doların üzerinde harcama yapıldığı belirtildi.
TÜRKİYE’NİN DEAŞ TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MÜCADELESİ
DEAŞ terör örgütü ile mücadelenin en önemli kısmını önleme faaliyetlerinin oluşturduğu, bu kapsamda yapılan çalışmalar hakkında şu bilgiler verildi:
“Türkiye bu kapsamda ülke içerisinde topluma yönelik sürdürülen bilgilendirme faaliyetlerine ek olarak DEAŞ terör örgütüne katılmak amacıyla transit olarak ülkeden geçenlere karşı da mücadele etmektedir. Arap Baharının devamı olarak Suriye’deki muhaliflerin, demokratik taleplerini toplumsal gösterilerle duyurmak istemesi üzerine rejim güçleri tarafından aşırı güç kullanılmış ve Suriye iç savaşı patlak vermiştir. Bu iç savaş ortamını fırsat bilen terör örgütleri sosyal medyayı da kullanarak dünya genelinde örgütlerine katılım için çağrılarda bulunmuşlardır. Bu konuda en başarılı örgütlerden biri, maalesef DEAŞ terör örgütüdür. Örgüte, dünyanın değişik bölgelerinden sayıları binlerle ifade edilebilecek katılımlar gerçekleşmiştir. Artan Yabancı Terörist Savaşçılar sorunu nedeniyle 2014 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan 2178 sayılı kararda; YTS tanımlaması ve YTS’lerle mücadelede iş birliği çağrısı yapılmıştır. 2178 sayılı kararda; YTS, ‘kendi adlarına vatandaşlığında olduğu ya da yerleşik olduğu devletten başka bir devlete, terörist eylemleri işlemek, katılmak, hazırlamak, planlamak ya da terör eğitimi almak ya da eğitim vermek amacıyla çatışma bölgelerine seyahat eden bireyler olarak’ tanımlanmıştır. Yabancı Terörist Savaşçılar gözlemlendiğinde sorunlu aile yapısına sahip oldukları, toplumda azınlık konumunda bulundukları, eğitim seviyelerinin düşük olduğu, uzlaşmaya kapalı oldukları, radikalleşmelerinin öncesinde dini eğilimlerinin düşük olduğu, selefi dünya görüşüne sahip oldukları, hızlı ve kolay radikalleştikleri görülmektedir.”
Yabancı terörist savaşçıların Türkiye ‘den çatışma bölgelerine geçişi ile ilgili olarak da “Dünyanın birçok bölgesinden DEAŞ’a katılmaya gelen yabancı terörist savaşçıların (YTS), Türkiye üzerinden geçerek çatışma bölgelerine ulaşmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu kişiler genellikle havayolu ile İstanbul (Sabiha Gökçen ve Atatürk Havalimanları) ve Antalya üzerinden Türkiye’ye giriş yapmaktadır. Ayrıca bazılarının Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden (Edirne, Ardahan, Artvin) karayolu ile Türkiye’ye geldiği anlaşılmaktadır. Çok az olmakla beraber bir kısım YTS’nin ise deniz yolu (İzmir ve İçel) ile geldiği ve Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmaya çalıştığı görülmektedir. Türkiye’ye gelen bu kişilerin karayolu veya havayolunu kullanarak çatışma bölgelerine yakın olan illere (Gaziantep, Hatay, Adana, Şanlıurfa) gitmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. Elde edilen bilgilerden Türkiye içerisindeki seyahatlerde özellikle karayolunun tercih edildiği ortaya çıkmıştır. Çatışma bölgelerine ulaşmaya çalışan YTS’lerin Türkiye’den geçerken yakalanma ihtimallerine karşı alternatif güzergahlar kullandıkları bilinmektedir. Bazı durumlarda bu kişilerin Türkiye’de turistik/iş amaçlı bulunduklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır. DEAŞ militanlarının da içinde bulunduğu YTS’lerle mücadelede, ilk etapta uluslararası alanda işlevsel ve hızlı bir istihbarat işbirliğinin temin edilmesinin şart olduğu görülmektedir. Aynı zamanda sorunun bulunduğu yerde çözülmesi kaynak ülkelerin, Suriye’deki çatışma bölgelerine giderek daha da radikalleşme durumu bulunan unsurlara yönelik ülkeden ayrılmalarını önleyici tedbirler almalarının gerekli olduğu bilinmektedir. Suriye’ye intikal eden şahısların, genellikle illegal yollardan bölgeye geçiş yapmaları ve sahte dokümanlar kullanabilmeleri nedeniyle tespitlerinde güçlükler yaşanabilmektedir. Bu durum uluslararası işbirliğini ve kaynak ülkelerin gerekli tedbirleri almasının önemini ortaya koymaktadır. YTS’lerin Türkiye’den geçerken yakalanma ihtimallerine karşı alternatif güzergahlar kullandıkları bilinmektedir. Bazı durumlarda bu kişilerin Türkiye’de turistik/iş amaçlı bulunduklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır” bilgisi verildi.
YTS’LERLE MÜCADELEDE ATILAN SOMUT ADIMLAR
Yabancı Terörist Savaşçılarla mücadelede atılan adımlar ise şöyle sıralandı:
“Türkiye yabancı terörist savaşçılar ile mücadelede hem ülke içerisinde hem de uluslararası alanda en üst düzeyde mücadele ve işbirliğini ortaya koymuş, DEAŞ’ı 2013 yılında bakanlar kurulu kararıyla terör örgütü olarak kabul etmiştir. Bu örgütün ülkemizde eleman kazanmaya yönelik faaliyetleri başta olmak üzere, sınırlarımızın çatışma bölgelerine yakın olmasından kaynaklanan (transit ülke) geçişlere karşı etkin tedbirler almıştır. DEAŞ terör örgütü ile iltisaki ve irtibatı olduğu belirlenen 12 dernek kapatılarak faaliyetlerine son verilmiştir. DEAŞ terör örgütü ile mücadele kapsamında; Örgütün sosyal medya aracılığı ile propaganda yapmasını ve müzahir kitle oluşturularak eleman kazanmasını engellemek amacıyla 2 bin 564 sosyal medya (facebook, twitter, vb) hesabı kapatılarak adli işlem süreci başlatılmıştır. 3 bin 840’ı yabancı uyruklu olmak üzere 9 bin 350 YTS gözaltına alınmış, bin 337’si yabancı uyruklu 3 bin 69 kişi tutuklanmıştır. 2014 Nisan ayında hazırlanan Yabancı Terörist Savaşçılar konulu İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile hava ve kara hudut kapıları ile otogarlarda görevli Risk Analiz Grupları oluşturulmuştur. YTS’lerin gerek Türkiye’den çatışma bölgelerine geçişleri, gerekse ülkelerine geri dönüşleri esnasında ortaya çıkarabilecekleri güvenlik tehdidinin önüne geçmek amacıyla otogar, kara, deniz ve hava hudut kapıları ile halkın yoğun olarak bulunduğu yerler olmak üzere 33 ilde 66 noktada Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki TEM/ İSTİHBARAT/KOM birimlerinden oluşan ekipler marifetiyle Risk Analiz Birimleri görevini ifa etmektedir. Şüphelenilen kişilere Türkiye’ye geliş amacı, nerede kalacağı, yanında taşıdığı para miktarı, dönüş bileti alıp almadığı, daha önce Türkiye’ye ya da Ortadoğu ülkelerine gidip gitmediği gibi sorular yöneltilmektedir. Söz konusu görüşmeler sonunda DEAŞ ile bağlantılı olabileceği değerlendirilen kişilerin ülkeye girmesine izin verilmemekte ve bunlar geldikleri ülkeye geri gönderilmektedir. Terörist faaliyetlere yönelik özellikle Terörle Mücadele ve İstihbarat birimlerinden oluşan Risk Analiz Birimleri tarafından tespit edilerek yakalanan YTS’ler, ‘Terör Örgütüne Üye Olmak’ suçundan adli işlem yapılmak üzere Cumhuriyet Başsavcılıklarına sevk edilmektedir. Cumhuriyet Başsavcılıklarınca adli işlem yapılması uygun bulunmayanlar ya da adli işlemler neticesi serbest bırakılan şahıslar ise sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi Müdürlüklerine teslim edilmektedir. Risk analiz grupları tarafından 07 Haziran 2017’ye kadar; Türkiye’ye giriş yapmak isteyen yaklaşık 17 bin 500 yabancı şüpheli şahıs kontrol edilmiş, bunlardan 10 bin 232’si özel mülakata tabi tutulmuş ve 4 bin 550’si hakkında ise geri gönderme (inad)/sınır dışı (deport) işlemleri uygulanmıştır. Ayrıca bölgeye farklı saiklerle (insani yardım vb.) de geçişler yapılabilmektedir. Bu bağlamda, ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçtikleri belirtilen şahısların radikal faaliyetlerle bağlantılarının bulunup bulunmadığının sorgulanması ve söz konusu şahısların seyahatlerinin engellenmesinin, kaynağında (kendi ülkesinde) başlaması gerekmektedir. Nitekim son dönemde bazı Avrupa ülkelerinin, radikal faaliyetlerde bulunmak ve ardından geri dönerek ülke içinde terörist saldırı gerçekleştirmek niyetinde olduklarından şüphelendikleri bazı unsurların ülkelerinden ayrılarak Türkiye’ye gidişlerine engel olduğu görülmektedir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 16.06.2017 tarihli istatistiki verilerine göre, 2011 yılından itibaren 4 bin 957 yabancı uyruklu şahsın çatışma bölgelerine gitmeye çalışırken sınır illerinde yakalanan/sınır dışı edilen yabancılar listesinde yer aldığı tespit edilmiştir. 53 bin 781 yabancı uyruklu şahsın uluslararası terörizmle bağlantılı oldukları ve çatışma bölgelerine geçebileceği şüphesiyle haklarında yurda giriş yasağı kararı alındığı görülmektedir.”
Risk analiz birimlerine ek olarak illegal sınır geçişlerinin engellenmesi amacıyla sınır bölgelerinde devriye hizmetlerinin arttırıldığı ve bu kapsamda yapılan çalışmalara ilişkin, “Fiziki engellerin ve güvenlik teknolojilerinin modernizasyonu devam etmektedir. 911 kilometrelik Suriye sınırının mevcut fiziki güvenlik tedbirlerinin yanında Hatay, Reyhanlı, Suriye sınırında 32 kilometrelik alanda duvar ve dikenli tel yapımı, Ağrı, Iğdır, İran sınırında 144 kilometrelik duvar ve güvenlik yol yapım çalışmaları devam etmekte olup Ekim 2017 itibariyle tamamlanacaktır” denildi. Ayrıca, yürütülen istihbari çalışma ve yapılan operasyonlarla 2016 yılında 22 önemli terör eyleminin engellendiği belirtildi.
Uluslararası terörizmle bağlantılı olan ve Suriye’deki çatışma bölgelerine geçeceği bildirilen yabancılar hakkında Türkiye tarafından vatandaşlarına en fazla giriş yasağı konulan ülkeler ise şöyle:
“Tunus, Suudi Arabistan, Kazakistan, Fransa, Rusya ve Belçika’dır. En fazla vatandaşı çatışma bölgelerine gitmeye çalışırken Suriye’ye sınır illerinde yakalanan/sınır dışı edilen ülkeler ise Rusya, Fransa, İran, Libya ve Azerbaycan.”
Fırat Kalkanı operasyonundan sonra Cerablus bölgesine 44 bin 106 ve diğer alanlara da 145 binin üzerinde Suriyeli’nin geri dönüş yaptığı ifade edildi. Fırat Kalkanı operasyonuna yönelik verilen bilgiler şu şekilde:
“Türkiye Cumhuriyetinin sınır güvenliğini sağlamak, DEAŞ terör örgütünün ülkemize yönelik tehdit ve saldırılarını önlemek, yerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerine imkan vermek ve Harekatın gerçekleştirildiği bölgede huzur ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla başlatılan ve yürütülen Fırat Kalkanı Harekatı 7 (216 gün) sürmüş, 29 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında sona erdiği duyurulmuştur. Harekat kapsamında; Cerablus, Rai, Dabık, Kabasin, El Bab gibi yüksek önemi haiz yerleşim yerleri DEAŞ terör örgütünden arındırılmıştır. Harekat sonucu; 71 Türk askeri şehit düşmüş, 2 bin 647’si ölü olmak üzere 3 bin 60 DEAŞ terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir. DEAŞ terör örgütü, Fırat Kalkanı Harekatı ile Dabık, El Bab, Rai, Cerablus başta olmak üzere kayda değer toprak ve Yabancı terörist savaşçıların Suriye’ye girişinin büyük oranda engellenmesi ve düzenlenen başarılı operasyonlar neticesinde eleman kaybına uğramıştır. Güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği başarılı operasyonlar ve Fırat Kalkanı Harekatı sebebiyle Türkiye, DEAŞ terör örgütü lideri Ebubekir el-Bağdadi ve terör örgütünün yayınlarınca sürekli olarak hedef gösterilmiştir. Terör örgütü yayınlarınca, Türkiye’deki devlet erkanı, asker, polis başta olmak üzere kamu görevlileri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları daima DEAŞ mensuplarının hedefi haline getirilmiştir.”
(İlker Turak / İHA)
Kaynak: İHA
DEAŞ’ın, öne çıkan eylem biçimleri ve propaganda yöntemleri ile ilgili raporda şunlar yer aldı:
“Terör örgütünün kendi hakimiyet alanlarında gerçekleştirdiği terörist eylemleri ile bu alan dışındaki eylemleri mahiyeti itibariyle birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu kapsamda (sözde) etki alanı içinde infaz adı altında acımasız öldürme yöntemleri kullanılmaktadır. Öne çıkan infaz biçimlerine örnek olarak kafa kesme, yakma, belirli bir yükseklikten aşağıya atma verilebilir. Bu eylem biçiminde kurbanlar; sözde İslam Devleti kanunlara karşı gelenler, ’kafirler’, ’mürtetler’, ’esirler’ (yabancı işçi, asker, gazeteci) ve ’ajanlardan’ oluşmaktadır. Örgüt çoğunlukla bahse konu infazlara ait görüntü kayıtlarını internet ortamına aktararak propagandasını gerçekleştirmektedir. DEAŞ terör örgütünün, hakimiyet alanı dışındaki topraklarda öne çıkan eylem biçimi silahlı/ bombalı saldırılar/intihar eylemleridir. Örgüt, üyeleri vasıtasıyla dünyanın pek çok yerinde masum sivilleri ve güvenlik güçlerini hedef alan onlarca saldırı gerçekleştirmiştir. Bu saldırıların bir bölümü ’yalnız kurt’ eylemleridir. DEAŞ’ın eski sözcüsü Ebu Muhammed el-Adnani, 2014 yılında yalnız kurt saldırılarını teşvik ederek örgüt sempatizanlarına “kimseden izin almalarına gerek olmadığını ve en küçük saldırının bile kabul göreceğini” ifade etmiştir. DEAŞ’ın yalnız kurt saldırılarında aradığı en önemli hususlardan biri, saldırganların kamuya açık şekilde örgüte bağlılık yemini etmesidir.
Örgütün Türkçe propaganda yayınlarından Konstantiniyye Dergisinin 3. sayısında (Eylül- 2015) intihar eylemlerinden “istişhadi eylem” (şehadet/şehitlik eylemi) olarak söz edilerek, İslam dininin terörist eylemlere (sözde) cevaz verdiği, bu eylemlerin faziletinin olduğu yönünde algı oluşturulmaya çalışılmıştır. DEAŞ terör örgütü, internet medya kullanımı terör eylemlerine ait ses ve görüntü içerikli propaganda paylaşımlarıyla sınırlı değildir. Örgüt özellikle sosyal medyadaki hesaplar (facebook, twitter, instagram) ve mobil uygulamalar (Whatsapp, Telegram) üzerinden örgüt içi iletişimi sağlamaya ve kendisine militan devşirmeye çalışmaktadır. DEAŞ’ın Türkiye’deki eylem sorumlularından H.A.D. mahkemeye verdiği ifadede bu hususa işaret etmiştir. DEAŞ’ın sosyal medyayı en etkili kullanan terör örgütü olduğu ifade edilmektedir. Amerikan Brookings Enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporda yalnızca 2014 yılının son üç ayında yapılan sayıma göre DEAŞ terör örgütü ile ilişkili Twitter hesaplarının sayısının 46 bin ile 90 bin arasında olabileceği kaydedilmektedir.”
TÜRKİYE’DE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ SALDIRILAR
DEAŞ terör örgütünün Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırılara yönelik ise şu bilgilere yer verildi:
“Türkiye’de DEAŞ terör örgütünce 14 önemli terör saldırısı gerçekleştirilmiş (10 canlı bomba, 1 bombalı saldırı, 3 silahlı saldırı), 10’u polis ve 1’i asker olmak üzere toplam 304 kişi hayatını kaybetmiş, 62’si polis ve 7’si asker olmak üzere toplam 1.338 kişi yaralanmıştır.
DEAŞ’ın daha çok Irak’ta hükümet ve müttefiklere karşı gerçekleştirilen saldırılar olmak üzere, 2014 yılında Suriye’de gerçekleştirdiği intihar saldırıları incelendiğinde, toplam 47 intihar saldırısı örgütle ilişkilendirilebilmiştir. Bu saldırıların 38’i bomba yüklü araçlar ile gerçekleştirilmiştir. DEAŞ’ın Türkiye’ye yönelik intihar saldırıları birçok sivil vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açmıştır. DEAŞ’ın gerçekleştirdiği intihar saldırılarıyla ülkelerin sosyal fay hatlarını hedef aldığı görülmektedir. DEAŞ’ın benzer şekilde Türkiye’de düzenlediği intihar saldırılarıyla da Türk toplumunun fay hatlarını harekete geçirme amacında olduğu görülmektedir. DEAŞ mensubu yabancı terörist savaşçıların ülkemizde gerçekleştirdiği intihar saldırılarının üçü İstanbul’da, diğer beşi ise Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Gaziantep’te gerçekleşmiştir. Saldırıların yaşandığı dönemlere bakıldığında örgütün hedef tespit etme ve o dönemin hassasiyetlerine uygun hedef seçme yeteneğinin yüksek olduğu görülmektedir. İntihar saldırılarının cihat ve şehitlik gibi dini kavramlar kullanılarak yorumlanması DEAŞ açısından dini meşrulaştırma arayışını yansıtmaktadır. Kutsal metinler, hadisler, dini otoriteler ve fakihlerin oluşturduğu dini evren, terör örgütleri tarafından motivasyon ve meşrulaştırma kaynağı olarak kullanılmaktadır. Bu dini kavramların kapsamları terör örgütlerinin istekleri doğrultusunda genişletilip daraltılarak intihar eylemcilerinin kararlılıkları pekiştirilmektedir. Kullanılan bu kavramları ve dayanaklarını irdelemek, terör örgütlerinin araçlarını anlamak açısından önem kazanmaktadır.”
Türkiye’nin 2011 sonrası Suriye’de meydana gelen istikrarsızlık sonrası bölgede yuvalanan başta DEAŞ olmak üzere diğer terör örgütlerinin ve rejim güçlerinin zulmünden kaçarak sığınan 3 milyonu aşkın Suriyeliye ve 200 bini aşkın Iraklıya ev sahipliği yaptığı ve bu güne kadar 25 milyar doların üzerinde harcama yapıldığı belirtildi.
TÜRKİYE’NİN DEAŞ TERÖR ÖRGÜTÜ İLE MÜCADELESİ
DEAŞ terör örgütü ile mücadelenin en önemli kısmını önleme faaliyetlerinin oluşturduğu, bu kapsamda yapılan çalışmalar hakkında şu bilgiler verildi:
“Türkiye bu kapsamda ülke içerisinde topluma yönelik sürdürülen bilgilendirme faaliyetlerine ek olarak DEAŞ terör örgütüne katılmak amacıyla transit olarak ülkeden geçenlere karşı da mücadele etmektedir. Arap Baharının devamı olarak Suriye’deki muhaliflerin, demokratik taleplerini toplumsal gösterilerle duyurmak istemesi üzerine rejim güçleri tarafından aşırı güç kullanılmış ve Suriye iç savaşı patlak vermiştir. Bu iç savaş ortamını fırsat bilen terör örgütleri sosyal medyayı da kullanarak dünya genelinde örgütlerine katılım için çağrılarda bulunmuşlardır. Bu konuda en başarılı örgütlerden biri, maalesef DEAŞ terör örgütüdür. Örgüte, dünyanın değişik bölgelerinden sayıları binlerle ifade edilebilecek katılımlar gerçekleşmiştir. Artan Yabancı Terörist Savaşçılar sorunu nedeniyle 2014 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan 2178 sayılı kararda; YTS tanımlaması ve YTS’lerle mücadelede iş birliği çağrısı yapılmıştır. 2178 sayılı kararda; YTS, ‘kendi adlarına vatandaşlığında olduğu ya da yerleşik olduğu devletten başka bir devlete, terörist eylemleri işlemek, katılmak, hazırlamak, planlamak ya da terör eğitimi almak ya da eğitim vermek amacıyla çatışma bölgelerine seyahat eden bireyler olarak’ tanımlanmıştır. Yabancı Terörist Savaşçılar gözlemlendiğinde sorunlu aile yapısına sahip oldukları, toplumda azınlık konumunda bulundukları, eğitim seviyelerinin düşük olduğu, uzlaşmaya kapalı oldukları, radikalleşmelerinin öncesinde dini eğilimlerinin düşük olduğu, selefi dünya görüşüne sahip oldukları, hızlı ve kolay radikalleştikleri görülmektedir.”
Yabancı terörist savaşçıların Türkiye ‘den çatışma bölgelerine geçişi ile ilgili olarak da “Dünyanın birçok bölgesinden DEAŞ’a katılmaya gelen yabancı terörist savaşçıların (YTS), Türkiye üzerinden geçerek çatışma bölgelerine ulaşmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu kişiler genellikle havayolu ile İstanbul (Sabiha Gökçen ve Atatürk Havalimanları) ve Antalya üzerinden Türkiye’ye giriş yapmaktadır. Ayrıca bazılarının Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden (Edirne, Ardahan, Artvin) karayolu ile Türkiye’ye geldiği anlaşılmaktadır. Çok az olmakla beraber bir kısım YTS’nin ise deniz yolu (İzmir ve İçel) ile geldiği ve Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmaya çalıştığı görülmektedir. Türkiye’ye gelen bu kişilerin karayolu veya havayolunu kullanarak çatışma bölgelerine yakın olan illere (Gaziantep, Hatay, Adana, Şanlıurfa) gitmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. Elde edilen bilgilerden Türkiye içerisindeki seyahatlerde özellikle karayolunun tercih edildiği ortaya çıkmıştır. Çatışma bölgelerine ulaşmaya çalışan YTS’lerin Türkiye’den geçerken yakalanma ihtimallerine karşı alternatif güzergahlar kullandıkları bilinmektedir. Bazı durumlarda bu kişilerin Türkiye’de turistik/iş amaçlı bulunduklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır. DEAŞ militanlarının da içinde bulunduğu YTS’lerle mücadelede, ilk etapta uluslararası alanda işlevsel ve hızlı bir istihbarat işbirliğinin temin edilmesinin şart olduğu görülmektedir. Aynı zamanda sorunun bulunduğu yerde çözülmesi kaynak ülkelerin, Suriye’deki çatışma bölgelerine giderek daha da radikalleşme durumu bulunan unsurlara yönelik ülkeden ayrılmalarını önleyici tedbirler almalarının gerekli olduğu bilinmektedir. Suriye’ye intikal eden şahısların, genellikle illegal yollardan bölgeye geçiş yapmaları ve sahte dokümanlar kullanabilmeleri nedeniyle tespitlerinde güçlükler yaşanabilmektedir. Bu durum uluslararası işbirliğini ve kaynak ülkelerin gerekli tedbirleri almasının önemini ortaya koymaktadır. YTS’lerin Türkiye’den geçerken yakalanma ihtimallerine karşı alternatif güzergahlar kullandıkları bilinmektedir. Bazı durumlarda bu kişilerin Türkiye’de turistik/iş amaçlı bulunduklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır” bilgisi verildi.
YTS’LERLE MÜCADELEDE ATILAN SOMUT ADIMLAR
Yabancı Terörist Savaşçılarla mücadelede atılan adımlar ise şöyle sıralandı:
“Türkiye yabancı terörist savaşçılar ile mücadelede hem ülke içerisinde hem de uluslararası alanda en üst düzeyde mücadele ve işbirliğini ortaya koymuş, DEAŞ’ı 2013 yılında bakanlar kurulu kararıyla terör örgütü olarak kabul etmiştir. Bu örgütün ülkemizde eleman kazanmaya yönelik faaliyetleri başta olmak üzere, sınırlarımızın çatışma bölgelerine yakın olmasından kaynaklanan (transit ülke) geçişlere karşı etkin tedbirler almıştır. DEAŞ terör örgütü ile iltisaki ve irtibatı olduğu belirlenen 12 dernek kapatılarak faaliyetlerine son verilmiştir. DEAŞ terör örgütü ile mücadele kapsamında; Örgütün sosyal medya aracılığı ile propaganda yapmasını ve müzahir kitle oluşturularak eleman kazanmasını engellemek amacıyla 2 bin 564 sosyal medya (facebook, twitter, vb) hesabı kapatılarak adli işlem süreci başlatılmıştır. 3 bin 840’ı yabancı uyruklu olmak üzere 9 bin 350 YTS gözaltına alınmış, bin 337’si yabancı uyruklu 3 bin 69 kişi tutuklanmıştır. 2014 Nisan ayında hazırlanan Yabancı Terörist Savaşçılar konulu İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile hava ve kara hudut kapıları ile otogarlarda görevli Risk Analiz Grupları oluşturulmuştur. YTS’lerin gerek Türkiye’den çatışma bölgelerine geçişleri, gerekse ülkelerine geri dönüşleri esnasında ortaya çıkarabilecekleri güvenlik tehdidinin önüne geçmek amacıyla otogar, kara, deniz ve hava hudut kapıları ile halkın yoğun olarak bulunduğu yerler olmak üzere 33 ilde 66 noktada Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki TEM/ İSTİHBARAT/KOM birimlerinden oluşan ekipler marifetiyle Risk Analiz Birimleri görevini ifa etmektedir. Şüphelenilen kişilere Türkiye’ye geliş amacı, nerede kalacağı, yanında taşıdığı para miktarı, dönüş bileti alıp almadığı, daha önce Türkiye’ye ya da Ortadoğu ülkelerine gidip gitmediği gibi sorular yöneltilmektedir. Söz konusu görüşmeler sonunda DEAŞ ile bağlantılı olabileceği değerlendirilen kişilerin ülkeye girmesine izin verilmemekte ve bunlar geldikleri ülkeye geri gönderilmektedir. Terörist faaliyetlere yönelik özellikle Terörle Mücadele ve İstihbarat birimlerinden oluşan Risk Analiz Birimleri tarafından tespit edilerek yakalanan YTS’ler, ‘Terör Örgütüne Üye Olmak’ suçundan adli işlem yapılmak üzere Cumhuriyet Başsavcılıklarına sevk edilmektedir. Cumhuriyet Başsavcılıklarınca adli işlem yapılması uygun bulunmayanlar ya da adli işlemler neticesi serbest bırakılan şahıslar ise sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi Müdürlüklerine teslim edilmektedir. Risk analiz grupları tarafından 07 Haziran 2017’ye kadar; Türkiye’ye giriş yapmak isteyen yaklaşık 17 bin 500 yabancı şüpheli şahıs kontrol edilmiş, bunlardan 10 bin 232’si özel mülakata tabi tutulmuş ve 4 bin 550’si hakkında ise geri gönderme (inad)/sınır dışı (deport) işlemleri uygulanmıştır. Ayrıca bölgeye farklı saiklerle (insani yardım vb.) de geçişler yapılabilmektedir. Bu bağlamda, ülkemiz üzerinden Suriye’ye geçtikleri belirtilen şahısların radikal faaliyetlerle bağlantılarının bulunup bulunmadığının sorgulanması ve söz konusu şahısların seyahatlerinin engellenmesinin, kaynağında (kendi ülkesinde) başlaması gerekmektedir. Nitekim son dönemde bazı Avrupa ülkelerinin, radikal faaliyetlerde bulunmak ve ardından geri dönerek ülke içinde terörist saldırı gerçekleştirmek niyetinde olduklarından şüphelendikleri bazı unsurların ülkelerinden ayrılarak Türkiye’ye gidişlerine engel olduğu görülmektedir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 16.06.2017 tarihli istatistiki verilerine göre, 2011 yılından itibaren 4 bin 957 yabancı uyruklu şahsın çatışma bölgelerine gitmeye çalışırken sınır illerinde yakalanan/sınır dışı edilen yabancılar listesinde yer aldığı tespit edilmiştir. 53 bin 781 yabancı uyruklu şahsın uluslararası terörizmle bağlantılı oldukları ve çatışma bölgelerine geçebileceği şüphesiyle haklarında yurda giriş yasağı kararı alındığı görülmektedir.”
Risk analiz birimlerine ek olarak illegal sınır geçişlerinin engellenmesi amacıyla sınır bölgelerinde devriye hizmetlerinin arttırıldığı ve bu kapsamda yapılan çalışmalara ilişkin, “Fiziki engellerin ve güvenlik teknolojilerinin modernizasyonu devam etmektedir. 911 kilometrelik Suriye sınırının mevcut fiziki güvenlik tedbirlerinin yanında Hatay, Reyhanlı, Suriye sınırında 32 kilometrelik alanda duvar ve dikenli tel yapımı, Ağrı, Iğdır, İran sınırında 144 kilometrelik duvar ve güvenlik yol yapım çalışmaları devam etmekte olup Ekim 2017 itibariyle tamamlanacaktır” denildi. Ayrıca, yürütülen istihbari çalışma ve yapılan operasyonlarla 2016 yılında 22 önemli terör eyleminin engellendiği belirtildi.
Uluslararası terörizmle bağlantılı olan ve Suriye’deki çatışma bölgelerine geçeceği bildirilen yabancılar hakkında Türkiye tarafından vatandaşlarına en fazla giriş yasağı konulan ülkeler ise şöyle:
“Tunus, Suudi Arabistan, Kazakistan, Fransa, Rusya ve Belçika’dır. En fazla vatandaşı çatışma bölgelerine gitmeye çalışırken Suriye’ye sınır illerinde yakalanan/sınır dışı edilen ülkeler ise Rusya, Fransa, İran, Libya ve Azerbaycan.”
Fırat Kalkanı operasyonundan sonra Cerablus bölgesine 44 bin 106 ve diğer alanlara da 145 binin üzerinde Suriyeli’nin geri dönüş yaptığı ifade edildi. Fırat Kalkanı operasyonuna yönelik verilen bilgiler şu şekilde:
“Türkiye Cumhuriyetinin sınır güvenliğini sağlamak, DEAŞ terör örgütünün ülkemize yönelik tehdit ve saldırılarını önlemek, yerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerine imkan vermek ve Harekatın gerçekleştirildiği bölgede huzur ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla başlatılan ve yürütülen Fırat Kalkanı Harekatı 7 (216 gün) sürmüş, 29 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında sona erdiği duyurulmuştur. Harekat kapsamında; Cerablus, Rai, Dabık, Kabasin, El Bab gibi yüksek önemi haiz yerleşim yerleri DEAŞ terör örgütünden arındırılmıştır. Harekat sonucu; 71 Türk askeri şehit düşmüş, 2 bin 647’si ölü olmak üzere 3 bin 60 DEAŞ terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir. DEAŞ terör örgütü, Fırat Kalkanı Harekatı ile Dabık, El Bab, Rai, Cerablus başta olmak üzere kayda değer toprak ve Yabancı terörist savaşçıların Suriye’ye girişinin büyük oranda engellenmesi ve düzenlenen başarılı operasyonlar neticesinde eleman kaybına uğramıştır. Güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği başarılı operasyonlar ve Fırat Kalkanı Harekatı sebebiyle Türkiye, DEAŞ terör örgütü lideri Ebubekir el-Bağdadi ve terör örgütünün yayınlarınca sürekli olarak hedef gösterilmiştir. Terör örgütü yayınlarınca, Türkiye’deki devlet erkanı, asker, polis başta olmak üzere kamu görevlileri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları daima DEAŞ mensuplarının hedefi haline getirilmiştir.”
(İlker Turak / İHA)