AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ve Parti Sözcüsü Çelik Açıklaması (1)

'Kimsenin terör örgütleri konusunda herhangi bir terör örgütünü istisna tutan bir tutum içerisine girmemesi gerekir' 'Bu çerçevede 'DAEŞ denilen terör örgütüyle mücadele ediyor' diye YPG'nin terör örgütü vasfının dikkate alınmaması, doğrusunu söylemek gerekirse uluslararası toplum için, uluslararası toplumun terörle mücadele kararlılığı için son derece büyük bir kara delik ortaya çıkarmıştır, büyük bir zaaf ortaya çıkarmıştır'.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 'Kimsenin terör örgütleri konusunda herhangi bir terör örgütünü istisna tutan bir tutum içerisine girmemesi gerekir. Bu çerçevede 'DAEŞ denilen terör örgütüyle mücadele ediyor' diye YPG'nin terör örgütü vasfının dikkate alınmaması, doğrusunu söylemek gerekirse uluslararası toplum için, uluslararası toplumun terörle mücadele kararlılığı için son derece büyük bir kara delik ortaya çıkarmıştır, büyük bir zaaf ortaya çıkarmıştır' dedi.

Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, bu hafta itibarıyla çeşitli konuları MYK ve diğer ilgili kurullarında ele aldıklarını söyledi. Terörle mücadelede ülkenin güvenliği, vatanın birlik ve bütünlüğünü savunmak için canlarını feda eden şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine de sabır dileyen Çelik, 'Şehitlerimiz sayesinde bugün bu toprakları vatan kılabiliyorsak, bu toprak üzerinde huzur içerisinde yaşayabiliyorsak bu, şehitlerimizin gösterdiği büyük fedakarlık sayesindedir. Kendilerine ebediyen minnettar olacağız' diye konuştu.

Acı bir dönem geçirdiklerini ifade eden Çelik, Ankara'daki terör saldırısında pek çok şehit verildiğini, birçok vatandaşın da yaralandığını anımsattı.

Saldırıya ilişkin emniyet teşkilatının son derece süratli bir şekilde çalışmalarını yaptığını dile getiren Çelik, 'Büyük oranda da çeşitli kişilere ulaştılar, saldırganın kimliğinden bağlantılarına kadar. Görünen odur ki Suriye çerçevesindeki gelişmeler, Türkiye'nin Suriye'de koyduğu yüksek nitelikli prensipli tavır, birilerini ciddi bir şekilde tabii ki rahatsız ediyor. Bütün dünyanın Suriye'deki insanların acısına kayıtsız kaldığı bir dönemde Türkiye güçlü bir şekilde, tarihe geçecek şekilde Suriye'deki mazlum insanlara, ölüm tehlikesi karşısında topraklarımıza sığınan insanlara kapılarını açtı ve bunun neticesinde de bu insanları ülkemizde ağırlıyoruz' değerlendirmesinde bulundu.

- 'Uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge oluşturulsaydı bu insani kriz yaşanmayacaktı'

Geçmişte dile getirdikleri pek çok tezin bugün gecikmiş ve iş işten geçmiş olarak bazı Avrupalı liderler tarafından gündeme getirildiğine işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bu insani kriz ilk çıktığı zaman Türkiye olarak şunu söylemiştik, bizim sınırımızdan içeriye doğru 10 kilometrelik bir bölgede, Halep, Musul hattını dile getirmiştik, onu kapsayacak şekilde Suriye topraklarının içerisinde uçuşa yasak bölge, güvenli bölge oluşturulmasını söylemiştik. Uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge oluşturulsaydı, ölümden kaçan bu insanlar için güvenli bir alan meydana gelecekti. Bu alanın içerisinde de hiçbir şekilde saldırıya uğramayacakları için bu insani kriz, Suriye içerisindeki demografik değişim olmayacaktı ve neticede bugün hepimizin yüzleşmek zorunda kaldığı Akdeniz'deki insani dramlar ortaya çıkmayacaktı. Ama bu dikkate alınmadı, 'Bu nasıl gerçekleştirilecek, nasıl yapılacak' diye bir sürü teknik gerekçe öne sürüldü. En son gelinen noktada artık bu insanlar Akdeniz'e açılıp da bütün dünyanın gözü önünde, Aylan bebeğin olduğu gibi, onun sembolleştirdiği gibi büyük bir insanlık trajedisi ortaya çıkmaya başlayınca bu sefer Avrupa Birliği ülkeleri de bununla yakından ilgilenmeye başladılar.'

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in tampon bölge oluşturulmasının daha iyi olacağını söylediğini belirten Çelik, 'Fakat görüldüğü gibi kimsenin bu meseleye ilgi göstermediği zamanlarda, Türkiye insani gerekçelerle bu ilgisini gösterdi. Tarih boyunca da şimdi hatırladığımız pek çok yerde devletimiz bu ilgiyi gösterdiği için insanlığın parlak sayfalarına imza atmıştır' dedi.

Bugünlerin de geçeceğini dile getiren Çelik, kimin doğru davrandığını, insani prensiplere göre kimin ahlaki ve siyasi görevlerini yerine getirdiğinin daha iyi anlaşılacağını kaydetti.

Çelik, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile Macaristan Cumhurbaşkanı Viktor Orban'ın AB'nin politikalarına itiraz ettiklerini ve yüklerin eşit paylaşılması gerektiğini söylediklerini anımsatarak, 'Nihayetinde Avrupa'nın en doğudaki ülkelerinden olarak onlar da Türkiye kadar olmasa da Avrupa'nın diğer ülkelerine göre daha fazla etkileniyorlar bu krizden. Ama Türkiye tüm bu dönem boyunca hiçbir şekilde bu görüşlerini dile getirmenin ötesinde, insani yardım noktasında yapacaklarından geri adım atmadan son derece etkili bir şekilde ahlaki görevlerini yerine getirdi' diye konuştu.

Suriye'deki krizin sosyal ve siyasi bir krize dönüştükten sonra AB'den bu seslerin yükseldiğini vurgulayan Çelik, 'Bu yükün eşit paylaşılması gerekir. Hiçbir Avrupa Birliği kurumu ya da ülkesinin Türkiye'yi ya da Yunanistan'ı ya da Macaristan'ı bir insanların depolandığı yer olarak görmemesi, bunun insani niteliğinin farkına varması ve bu yükü eşit paylaşacak mekanizmaların ortaya çıkması için daha güçlü destek vermeleri gerekir' ifadelerini kullandı.

- 'Terör örgütünü istisna tutan bir tutum içerisine girilmemeli'

Suriye'den kaynaklı güvenlik problemlerinin Ankara'da karşı karşıya kalınan lanetli terör eylemlerini ortaya çıkardığına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:

'Ama her zaman söylediğimiz gibi eğer Ankara'da bu olabiliyorsa Avrupa'nın bütün başkentlerinde olabilir. Dolayısıyla kimsenin terör örgütleri konusunda herhangi bir terör örgütünü istisna tutan bir tutum içerisine girmemesi gerekir. Bu çerçevede 'DAEŞ denilen terör örgütüyle mücadele ediyor' diye YPG'nin terör örgütü vasfının dikkate alınmaması, doğrusunu söylemek gerekirse uluslararası toplum için, uluslararası toplumun terörle mücadele kararlılığı için son derece büyük bir kara delik ortaya çıkarmıştır, büyük bir zaaf ortaya çıkarmıştır. Eğer DAEŞ'le mücadele etmek tek başına meşruiyet için gerekiyorsa El Nusra da DAEŞ'le mücadele ediyor. Ama onun terör örgütü olması DAEŞ gibi bu son ateşkesin dışında tutulması şeklinde değerlendirme ortaya çıkıyor. Dolayısıyla biz ne DAEŞ ne El Nusra ne başka bir örgüt ne de YPG, bunların çeşitli stratejik analizlere göre, sahadaki çeşitli ittifaklara göre terör örgütlerinin tasnif edilmesinden yana değiliz. Terör örgütü terör örgütüdür. Bir terör örgütünün daha yakın tehlike arz eden bir başka terör örgütüyle mücadelesi söz konusuysa Batılı ülkeler açısından, buna göre onu meşru kabul ediyorlarsa bu geçmişte yaptıkları hataların tekrarıdır. Bu hataların aynısını ve çok daha fazlasını yakın zamanlarda hep beraber gördük, Afganistan'da yaptılar, başka yerlerde yaptılar. Ama bu hem kendilerinin aleyhine döndü hem de küresel güvenliği tehdit eden başka sorunlar ortaya çıkardı.'

Ömer Çelik, Türkiye'nin hassasiyetlerinin açık ve net bir şekilde anlaşılması gerektiğini vurgulayarak, 'Türkiye gibi önemli bir müttefikin terör örgütü kabul ettiği bir örgütün, terör örgütü kabul edilmemesinin müttefiklik kavramı içerisinde herhangi bir şekilde yerinin olmaması gerekir. Bu konuda net bir şekilde somut adımlar bekliyoruz' dedi.

(Sürecek)
Kaynak: AA