Başbakan Yıldırım Açıklaması (3)
'Merkez Bankası her aklına estiğinde toplanıp faizle oynayamıyor. Ayda bir toplantı yapıyor, kararını veriyor ama araç bu değil ki zaten. Araçlardan birisi. Demek ki konuştular, düşündüler, taşındılar, böyle bir sinyal vermenin doğru olacağına karar verdiler. Prensip olarak faizlerin artırılmasından yana değiliz' 'Beklenen yıllık 3 civarındaki büyüme oranı bizi tatmin edecek bir büyüme oranı değil. Türkiye'nin 4,5'un altındaki bir büyümeyle hedeflerini tutturması zor. Mutlaka 4,5 ve üzerinde olmalı. İdeal olanı 5'in de üzerinde olması lazım ama bu özel bir şey. Biz gerçi beğenmiyoruz bu büyümeyi de dünya ortalamasının da üstünde' 'Bu alçak FETÖ, 15 Temmuz'da altın vuruşunu yapamadığı için bu sefer bütün gücüyle 'Türkiye'de acaba ekonomiyi nasıl bozarız, algıyı nasıl bozarız, yabancıyı nasıl ifsat ederiz, onların Türkiye hakkındaki kanaatlerini nasıl değiştiririz' diye müthiş bir operasyon yapıyor' 'Ne kadar titiz olursak olalım olağanüstü hal algısı yurt dışında satın alınmış durumda. Bunu kabul etmemiz lazım'
Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, TRT 1 ve TRT Haber ortak canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Piyasada dalgalanmaların olabileceğini, önemli olanın dalgalı denizlerde dümen tutturmak, rotadan çıkmamak ve gemiyi selametle limana bağlamak olduğunu ifade eden Yıldırım, bunu bağlayabilecek bir ekibin olduğunu söyledi.
Ekonomiye ilişkin gerekli tedbirleri aldıklarını, kuru laf söylemediklerini, yan gelip yatmadıklarını, gece gündüz çalıştıklarını vurgulayan Yıldırım, 'Amacımız herhangi bir darboğaz yaşanmasın, panik havası oluşmasın, vatandaşlarımız normal yaşamlarını devam ettirsin.' ifadelerini kullandı.
- 'Prensip olarak faizlerin artırılmasından yana değiliz'
Merkez Bankasının faiz artırımının ardından dolarda bir düşüş olduğu ancak Avrupa Parlamentosunun (AP) Türkiye hakkındaki kararı açıklandıktan sonra yeniden bir tırmanış yaşandığının hatırlatılması üzerine Yıldırım, Merkez Bankasının bu hareketlenmeyi AP'nin kararına bağladığını, durumu öyle izah ettiğini belirtti.
Bugün alınan kararın sonuçlarını hemen bugün beklemenin gerçekçi olmayacağını, durumun takip edileceğini anlatan Yıldırım, 'Bu araç bir seferliğine kullanıldı artık bundan sonra 1 ay boyunca böyle bir araç yok. Merkez Bankası her aklına estiğinde toplanıp faizle oynayamıyor. Ayda bir toplantı yapıyor, kararını veriyor ama araç bu değil ki zaten. Araçlardan birisi. Demek ki konuştular, düşündüler, taşındılar böyle bir sinyal vermenin doğru olacağına karar verdiler. Prensip olarak faizlerin artırılmasından yana değiliz. Başta Cumhurbaşkanımız ve biz olmak üzere faiz artırmanın ekonominin büyümesine değil küçülmesine, paranın maliyetinin artmasına neden olduğunu biliyoruz. Para maliyeti artınca ne olacak? Para, kredi olarak yatırıma, üretime daha az gidecek ve ülke ekonomisi büyümede yavaşlamaya mecbur kalacak.' diye konuştu.
- '15 Temmuz'un ekonomik maliyeti henüz ortaya çıkmadı'
'Yılın üçüncü çeyreği dediğimiz 3 aylık dilimde Türkiye ekonomisi uzun dönemden sonra ilk kez küçülecek gibi gözüküyor. Eldeki veriler Türkiye ekonomisinin darbenin yaşandığı dönemde küçüldüğüne işaret ediyor. Son 3 ayda bir kıpırdanma olacak ama yine de büyüme Türkiye'nin iddiasını sürdürecek bir perspektife oturmuyor gözüküyor. Darbenin maliyeti ve yansımaları konusunda tespitiniz nedir?' sorusunu Yıldırım, şöyle yanıtladı:
'Bu çok doğru bir tespit. Üçüncü çeyrek büyüme tahminleri bizim düşündüğümüzün çok altında. Tabii bunun yıllık büyümeye de olumsuz katkısı olacak. Beklenen yıllık 3 civarındaki büyüme oranı bizi tatmin edecek bir büyüme oranı değil. Türkiye'nin 4,5'un altındaki bir büyümeyle hedeflerini tutturması zor. Mutlaka 4,5 ve üzerinde olmalı. İdeal olanı 5'in de üzerinde olması lazım ama bu özel bir şey. Biz gerçi beğenmiyoruz bu büyümeyi de dünya ortalamasının da üstünde. O da ayrı bir mesele. Eğer dünya ile yaşıyorsak ona bakınca Avrupa'nın çok üzerinde, dünya ortalamasının da üzerinde. Bizi kesmez. Biz alışmışız, son 14 yıldır ortalama 4,7 büyümüşüz üst üste. Bu büyüme tabii ki bizi mutsuz ediyor. Aslında daha yüksek hedeflemiştik ama 14 yıl içinde üç sefer irili ufaklı kriz yaşadık.'
Yıldırım, 15 Temmuz'un ülkeye ekonomik maliyetinin henüz tam ortaya çıkmadığını, darbe girişiminin maliyetinin yıllar sonra anlaşılacağını dile getirdi.
- 'Olağanüstü hal ilan etmek zorunda kaldık'
Darbenin maliyetini anlamak için çok uzağa gitmeye gerek olmadığını vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:
'1960 darbesi olmuş, 1959'da kişi başı milli gelir 583 dolarmış. Darbe olur olmaz 359 dolara gerilemiş. 1961'de 194 dolara gerilemiş. Üçte ikisi gitmiş. 1980'e gelelim. 1979'da, bin 860 dolar kişi başı milli gelir. 1980'de 'küt' diye bin 518 dolar. 82'de bin 360 dolar, 84'te bin 195 dolar. 1985'te tekrar hafif toparlanıyor, bin 320 dolar. Görüyorsunuz yani bu da darbeden aşağı bir şey değil. Bunun bir hasarı olacak ve yıllara sarih olarak da kendini gösterecek. Onu bilmemiz lazım. Tabii darbenin verdiği maddi ve manevi zararları da ayrıca hesap edersek çok ciddi anlamda ülkemize bir maliyeti oldu. Maliyet ne? Biz olağanüstü hal ilan etmek zorunda kaldık. Biz olağanüstü hali kendimize ilan ettik, iş alemine, normal yaşama bunun bir etkisi yok ama bu algı, maalesef bu alçak örgüt...'
- 'FETÖ müthiş bir operasyon yapıyor'
Yıldırım, 'Piyasada, '600'ün üzerinde şirket kayyuma devredildi, Türkiye'de sermaye güvenliği yok. Türkiye yatırım yapılabilir bir ülke değil' şeklinde özellikle küresel sermaye bağlantılı değerlendirmeler var. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?' sorusuna karşılık, şunları kaydetti:
'Bu kısmen maksadına da ulaştı. Standard and Poor's ilk hamleyi yaptı, onun arkasından Moody's geldi. Moody's'den sonra bu dalgalanma Amerikan seçimleriyle birleşince dalga boyu da büyüdü.
Bu alçak FETÖ, 15 Temmuz'da altın vuruşunu yapamadığı için bu sefer bütün gücüyle 'Türkiye'de acaba ekonomiyi nasıl bozarız, algıyı nasıl bozarız, yabancıyı nasıl ifsat ederiz, onların Türkiye hakkındaki kanaatlerini nasıl değiştiririz' diye müthiş bir operasyon yapıyor. Büyük paralar hem de. Parayı nereden aldılar? Bizim garip gureba, öğretmenden, memur ve esnaftan. Maalesef şimdi bu paraları Türkiye'nin geleceğini olumsuzlaştırmak, itibarını kötüleştirmek için aymaz bir şekilde kullanıyor ve bu konuda her türlü hainliği yapmaktan geri kalmıyorlar.'
Sermaye ve özel sektöre mesajının sorulması üzerine Yıldırım, 15 Temmuz'dan sonra ilk günlerde şirket yönetimlerine ilişkin kayyum kararlarını mahkemelerin vermeye başladığını, bazı yanlışların olduğunu, bunu hemen gördüklerini dile getirdi.
- 'Olağanüstü hal algısı yurt dışında satın alınmış durumda'
Şirket ortaklarından birinin örgüt mensubu olması nedeniyle bütün şirketin suçlandığını ve şirketin elinin kolunun bağlandığını anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
'Bunu değiştirdik. Bir tane örgüt mensubu ortak varsa bunu ayıralım, şirketi cezalandırmayalım, asıl suçluyu cezalandıralım ve şirket çalışmaya devam etsin. Sonra atanan kayyumlar işlerinin ehli değil, hangi kıstaslara göre atanıyor belli değil. Bunu bir kanun hükmünde kararname ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devrettik. 'TMSF doğal kayyum' dedik. Bütün mahkemeler, TMSF'yi kayyum olarak atayacak. TMSF bu işin ehli. Tasfiye edilecek şirketleri, zor duruma düşmüş şirketleri ihya eden, ihya olmuyorsa ıslah edip elden çıkaran çok derin tecrübesi olan bir kuruluşumuz. Yıllardan beri bunu yapıyor ve ekonomimize de çok şey kazandırdı. Dolayısıyla bu şirketler artık TMSF elinde iflah olur, yaşamaya devam eder. Öyle bir şey ki siz bir şirkete çek vermişiniz, mal vermişiniz 'Vay siz de FETÖ'cüsünüz' diye sizin de yakanıza yapışıyor. Bunları ayıklamaya çalışıyoruz.
Bunlar ilk günlerden kalan şeyler. İlk günlerde bazı bilgi kirlilikleri, yanlış uygulamalar oldu. Bunu kabul ediyoruz ama şunu da görelim, hatalarımızdan öğreniyoruz. Biz de bu süreci daha önce yaşamadık ki. Bir hata görüyor onu düzeltiyoruz, başka bir hata olunca onu da düzeltiyoruz ama duyarsız değiliz. Ne kadar titiz olursak olalım olağanüstü hal algısı yurt dışında satın alınmış durumda. Bunu kabul etmemiz lazım.'
(Sürecek)