HDP TBMM Grup Toplantısı
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Çözüm Süreci buzdolabına kaldırıldıktan sonra şiddetten başka bir şey üretilmedi. Yeniden bir sürecin başlangıcı sağlanabilir. Çözüm ve müzakere masası yeniden kurulursa yaşanan sorunların çözümü için çok önemli ve tarihsel bir kapı yeniden açılabilir" dedi.
Yüksedağ partisinin Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de insan haklarının her dönem çetin ve keskin bir mücadele alanı olduğunu, insan hakkı mücadelesi verenlerin yaşamlarını yitirmek zorunda kaldığını öne sürdü.
Tahir Elçi'nin buna bir örnek olduğunu savunan Yüksekdağ, Elçi'nin yaşamını yitirmesinin üzerinden 10 gün geçmesine rağmen bir gelişme yaşanmadığını ifade etti. Yüksekdağ, "Zorla, baskıyla, otoriteyle, şiddetle bir ülkeyi yönetmek marifet değil suçtur. Bugün bu salonda otururken Kürt kentlerinde gençler katlediliyor. Çok tarihsel bir kırılma anı yaşanıyor. Kürt halkı ve bütün Türkiye halkları, ölüm ve zor politikaları ile teslim alınmaya çalışılıyor" iddiasında bulundu.
"Direnmeye devam edeceğiz" ifadesini kullanan Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sıkıyönetim ilan edilen sokaklarda, zapt edilen meydanlarda, barışın ve demokrasi siyasetinin sözü olarak yürümekte ısrarlı ve kararlı davranacağız. İşte bu kararlılık, gücünü halkların mücadelesinden aldığı için asla kırılamaz. Seçimlerden sonra aradan geçen zamanda bırakalım siyasi istikrarı, istikrarsızlık alanı gittikçe genişledi. Bütün bir bölgede krizler tetikleyen, yaratan ve savaşı tetikleyen bir siyasi iktidar tablosu çizildi. Nerede istikrar? HDP, sizin tek başına iktidarınızı engelledi diye HDP'ye oy veren insanların verdiği oyu burnundan getirdiniz. Uygulamadığınız şiddet politikası kalmadı. Tek başına iktidarı sağlamış bir güç olarak Türkiye toplumuna huzuru ve barışı ne zaman getireceksiniz? AKP ve saray iktidarının bir istikrar güvencesi olmadığını söylemiştik."
Yüksekdağ, sokağa çıkma yasakları ile kent meydanlarının "abluka altına alındığını" iddia ederek, "Türkiye'nin adeta bölündüğünü" ileri sürdü. Yüksekdağ, "öz yönetim" talebinin, bölünme fobisine dönüştürüldüğünü savunarak,"Demokratik öz yönetim talebi yalanla, manipülasyon ile Türkiye kamuoyuna pompa ediliyor. Batı toplumu bu olmayan bölünme korkusu karşısında AKP'nin politikalarına razı ediliyor. Bu çok büyük ve tarihsel bir yalandır. Esas bölücülük işte budur" diye konuştu.
Sur ilçesinde yakılan Fatih Paşa (Kurşunlu) Camisi'nin fotoğrafları ile Suriye'de terör örgütü DAEŞ tarafından bombalanan Palmira kentinin fotoğraflarını gösteren Yüksekdağ, "İkisi arasında ne fark var? İŞİD, Palmira'yı bombaladığını kabul etti, itiraf etti. Kurşunlu Camisi'ni kim yaktı? Faili yok. Mahalledeki basın mensupları da dahil olmak üzere bütün görgü tanıklarının söylediği tek şey var. Kurşunlu Camisi'nin havadan bombalandığı yönündedir. Sur Mahallesi'ndeki gençlerin helikopteri yok. Kimin helikopteri var? Devletin" iddiasında bulundu.
- "Hükümet AB'ye vizenin kaldırılacağı ihtimaliyle övünüyor"
Sokağa çıkma yasağı kararlarını eleştiren Yüksekdağ, "301 sivil yaşamını yitirdi. Toplam 149 gün boyunca sokağa çıkma yasağı uygulandı. Ölümlerin çetelesini artık tutamıyoruz. Her gün her saat artıyor. Böyle bir gerçek yaşanırken, kimse kusura bakmasın hiçbir şey olmamış gibi davranmak bizim sergilemeyeceğimiz tutumdur. Hükümet gözümüzün içine bakarak, AB'ye vizenin kaldırılacağı ihtimaliyle övünüyor" şeklinde konuştu.
Hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesine değinen Yüksekdağ, şu ifadeleri kullandı:
"Hükümet şiddet ve savaş politikası yapıyor. Rus uçağı düşürüldü. Koskoca bir iktidarın şöyle bir gerekçesi olabilir mi? 'Benim hava sahamı ihlal etti ondan düşürdüm' gibi, bu kadar kritik bir tutum geliştirmesini izah etmeyecek bir yaklaşım olabilir mi? Biz Rus uçağının da neden düşürüldüğünü söyleyelim. Dış politikada sergilenen agresif tutumun iç siyasetle doğrudan ilgisi vardır. Bu bir başkanlık kampanyası siyasetidir. Büyük devlet, büyük lider imajını güçlendirmek için bu tip siyasi taktik ve manevralara ihtiyaç duyuyorlar. 'Dış güçlere meydan okuyan Türk hükümeti' imajı yaratarak, bölge liderliği sahte vizyonu üzerinden başkanlık kampanyası yürütüyorlar. İkinci nedeni ise Türkmenlerin savunması üzerine kurdular. Rus uçağının düşürüldüğü bölge IŞİD türevi örgütlerin barınma alanıdır. Orada Türkmenlerin korunması amacıyla geliştirilmiş bir savunma tutumu yoktur. IŞİD türevi örgütlere kalkan olunması, onların korunması vardır."
- "Barış süreci derhal yeniden başlatılmalı"
Musul'da Türk askerlerinin nöbet değişimine değinen Yüksekdağ, bunun güvenlik için yapılmadığını ileri sürdü. Yüksekdağ, Türkiye'nin bölgedeki kaosu derinleştirecek adımlar attığını iddia ederek, içte ve dışta hükümetin izlemesi gereken en önemli çizginin demokratik güçlerin desteklenmesi olacağını söyledi.
"Suriye Kürtlerini düşman gören zihniyetin terk edilmesi gerek" diyen Yüksekdağ, Suriye'de bulunan Kürtlerle tarihsel bir ittifak kurulması gerektiğini ifade etti.
Güvenlik ve savunmaya ayrılan payı da eleştiren Yüksedağ, "Halktan alınan vergiler savaşa yatırılıyor" görüşünü savundu. Yüksekdağ, şöyle devam etti:
"Her şey, barış ve çözüm sürecinin bitirilmesiyle başladı. Silahsız, şiddetsiz bir çözüme ramak kalmışken masanın devrilmesi, gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak çok daha geriye savurdu Türkiye'yi. O günden bu yana Türkiye halkları can ve mal kaybının yanı sıra ekonomik haklarını kaybediyor. O günden bu yana siyasi iktidar halen çözüm ve barış sürecini neden bitirdiği ve nasıl başlatacağına dair inandırıcı açıklama yapmıyor. 'İmralı ile görüşmeler devam ediyor. Çözüm ve barış sürecinin sahibi biziz. Biz bu süreci devam ettireceğiz' açıklamaları trajikomik ve kara mizah örneğidir. Çözüm Süreci buzdolabına kaldırıldıktan sonra şiddetten başka bir şey üretilmedi bu topraklarda. Yeniden bir sürecin başlangıcı sağlanabilir, çözüm ve müzakere masası yeniden kurulursa yaşanan sorunların çözümü için çok önemli ve tarihsel bir kapı yeniden açılabilir. Masayı, AKP ve saray iktidarı devirdi, onlar toplayacak. Artık yapıcı bir icraata geçmek için bu iktidar neyi bekliyor?"
Yüksekdağ, sürecin yeniden başlatılması gerektiğini dile getirerek, "Öcalan'a 5 Nisan'dan bu yana uygulanan tecrit kaldırılmalıdır. Bağımsız bir izleme heyeti eşliğinde olmalı. Kırılma noktası budur. İşte o nedenle süreç yeniden başlayacaksa olması gerektiği gibi başlamalıdır. Bağımsız bir gözlem heyeti eşliğinde müzakere masası yeniden kurulmalıdır" diye konuştu.
"Muhalif basın çalışanlarının" tutuklandığını savunan Yüksekdağ, bunun son örneğinin Can Dündar ve Erdem Gül olduğunu ifade etti.
Kaynak: AA
Tahir Elçi'nin buna bir örnek olduğunu savunan Yüksekdağ, Elçi'nin yaşamını yitirmesinin üzerinden 10 gün geçmesine rağmen bir gelişme yaşanmadığını ifade etti. Yüksekdağ, "Zorla, baskıyla, otoriteyle, şiddetle bir ülkeyi yönetmek marifet değil suçtur. Bugün bu salonda otururken Kürt kentlerinde gençler katlediliyor. Çok tarihsel bir kırılma anı yaşanıyor. Kürt halkı ve bütün Türkiye halkları, ölüm ve zor politikaları ile teslim alınmaya çalışılıyor" iddiasında bulundu.
"Direnmeye devam edeceğiz" ifadesini kullanan Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sıkıyönetim ilan edilen sokaklarda, zapt edilen meydanlarda, barışın ve demokrasi siyasetinin sözü olarak yürümekte ısrarlı ve kararlı davranacağız. İşte bu kararlılık, gücünü halkların mücadelesinden aldığı için asla kırılamaz. Seçimlerden sonra aradan geçen zamanda bırakalım siyasi istikrarı, istikrarsızlık alanı gittikçe genişledi. Bütün bir bölgede krizler tetikleyen, yaratan ve savaşı tetikleyen bir siyasi iktidar tablosu çizildi. Nerede istikrar? HDP, sizin tek başına iktidarınızı engelledi diye HDP'ye oy veren insanların verdiği oyu burnundan getirdiniz. Uygulamadığınız şiddet politikası kalmadı. Tek başına iktidarı sağlamış bir güç olarak Türkiye toplumuna huzuru ve barışı ne zaman getireceksiniz? AKP ve saray iktidarının bir istikrar güvencesi olmadığını söylemiştik."
Yüksekdağ, sokağa çıkma yasakları ile kent meydanlarının "abluka altına alındığını" iddia ederek, "Türkiye'nin adeta bölündüğünü" ileri sürdü. Yüksekdağ, "öz yönetim" talebinin, bölünme fobisine dönüştürüldüğünü savunarak,"Demokratik öz yönetim talebi yalanla, manipülasyon ile Türkiye kamuoyuna pompa ediliyor. Batı toplumu bu olmayan bölünme korkusu karşısında AKP'nin politikalarına razı ediliyor. Bu çok büyük ve tarihsel bir yalandır. Esas bölücülük işte budur" diye konuştu.
Sur ilçesinde yakılan Fatih Paşa (Kurşunlu) Camisi'nin fotoğrafları ile Suriye'de terör örgütü DAEŞ tarafından bombalanan Palmira kentinin fotoğraflarını gösteren Yüksekdağ, "İkisi arasında ne fark var? İŞİD, Palmira'yı bombaladığını kabul etti, itiraf etti. Kurşunlu Camisi'ni kim yaktı? Faili yok. Mahalledeki basın mensupları da dahil olmak üzere bütün görgü tanıklarının söylediği tek şey var. Kurşunlu Camisi'nin havadan bombalandığı yönündedir. Sur Mahallesi'ndeki gençlerin helikopteri yok. Kimin helikopteri var? Devletin" iddiasında bulundu.
- "Hükümet AB'ye vizenin kaldırılacağı ihtimaliyle övünüyor"
Sokağa çıkma yasağı kararlarını eleştiren Yüksekdağ, "301 sivil yaşamını yitirdi. Toplam 149 gün boyunca sokağa çıkma yasağı uygulandı. Ölümlerin çetelesini artık tutamıyoruz. Her gün her saat artıyor. Böyle bir gerçek yaşanırken, kimse kusura bakmasın hiçbir şey olmamış gibi davranmak bizim sergilemeyeceğimiz tutumdur. Hükümet gözümüzün içine bakarak, AB'ye vizenin kaldırılacağı ihtimaliyle övünüyor" şeklinde konuştu.
Hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesine değinen Yüksekdağ, şu ifadeleri kullandı:
"Hükümet şiddet ve savaş politikası yapıyor. Rus uçağı düşürüldü. Koskoca bir iktidarın şöyle bir gerekçesi olabilir mi? 'Benim hava sahamı ihlal etti ondan düşürdüm' gibi, bu kadar kritik bir tutum geliştirmesini izah etmeyecek bir yaklaşım olabilir mi? Biz Rus uçağının da neden düşürüldüğünü söyleyelim. Dış politikada sergilenen agresif tutumun iç siyasetle doğrudan ilgisi vardır. Bu bir başkanlık kampanyası siyasetidir. Büyük devlet, büyük lider imajını güçlendirmek için bu tip siyasi taktik ve manevralara ihtiyaç duyuyorlar. 'Dış güçlere meydan okuyan Türk hükümeti' imajı yaratarak, bölge liderliği sahte vizyonu üzerinden başkanlık kampanyası yürütüyorlar. İkinci nedeni ise Türkmenlerin savunması üzerine kurdular. Rus uçağının düşürüldüğü bölge IŞİD türevi örgütlerin barınma alanıdır. Orada Türkmenlerin korunması amacıyla geliştirilmiş bir savunma tutumu yoktur. IŞİD türevi örgütlere kalkan olunması, onların korunması vardır."
- "Barış süreci derhal yeniden başlatılmalı"
Musul'da Türk askerlerinin nöbet değişimine değinen Yüksekdağ, bunun güvenlik için yapılmadığını ileri sürdü. Yüksekdağ, Türkiye'nin bölgedeki kaosu derinleştirecek adımlar attığını iddia ederek, içte ve dışta hükümetin izlemesi gereken en önemli çizginin demokratik güçlerin desteklenmesi olacağını söyledi.
"Suriye Kürtlerini düşman gören zihniyetin terk edilmesi gerek" diyen Yüksekdağ, Suriye'de bulunan Kürtlerle tarihsel bir ittifak kurulması gerektiğini ifade etti.
Güvenlik ve savunmaya ayrılan payı da eleştiren Yüksedağ, "Halktan alınan vergiler savaşa yatırılıyor" görüşünü savundu. Yüksekdağ, şöyle devam etti:
"Her şey, barış ve çözüm sürecinin bitirilmesiyle başladı. Silahsız, şiddetsiz bir çözüme ramak kalmışken masanın devrilmesi, gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak çok daha geriye savurdu Türkiye'yi. O günden bu yana Türkiye halkları can ve mal kaybının yanı sıra ekonomik haklarını kaybediyor. O günden bu yana siyasi iktidar halen çözüm ve barış sürecini neden bitirdiği ve nasıl başlatacağına dair inandırıcı açıklama yapmıyor. 'İmralı ile görüşmeler devam ediyor. Çözüm ve barış sürecinin sahibi biziz. Biz bu süreci devam ettireceğiz' açıklamaları trajikomik ve kara mizah örneğidir. Çözüm Süreci buzdolabına kaldırıldıktan sonra şiddetten başka bir şey üretilmedi bu topraklarda. Yeniden bir sürecin başlangıcı sağlanabilir, çözüm ve müzakere masası yeniden kurulursa yaşanan sorunların çözümü için çok önemli ve tarihsel bir kapı yeniden açılabilir. Masayı, AKP ve saray iktidarı devirdi, onlar toplayacak. Artık yapıcı bir icraata geçmek için bu iktidar neyi bekliyor?"
Yüksekdağ, sürecin yeniden başlatılması gerektiğini dile getirerek, "Öcalan'a 5 Nisan'dan bu yana uygulanan tecrit kaldırılmalıdır. Bağımsız bir izleme heyeti eşliğinde olmalı. Kırılma noktası budur. İşte o nedenle süreç yeniden başlayacaksa olması gerektiği gibi başlamalıdır. Bağımsız bir gözlem heyeti eşliğinde müzakere masası yeniden kurulmalıdır" diye konuştu.
"Muhalif basın çalışanlarının" tutuklandığını savunan Yüksekdağ, bunun son örneğinin Can Dündar ve Erdem Gül olduğunu ifade etti.