'Sosyal Medya Bireylerin Dikkatlerini Ve Zihinsel Yeteneklerini Etkiliyor'
Sosyal Medya Paneli, Haliç Üniversitesi Kağıthane Yerleşkesi’nde 25 Kasım’da gerçekleşti. Sosyal medya kullanımıyla bireysel ve toplumsal dönüşümlerin konu edildiği panelde, gazeteci-yazar Enser Aysever, 5 Harfliler’den Hazal Halavut, Suna Kafadar ve Haliç Üniversitesi Akademik Direktörü ve Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Adnan Çoban konuşmacı olarak yer aldı.
Sosyal medya paneli hakkında bilgi veren Haliç Üniversitesi Kulüpler Birliği Başkanı Ömer Rasim Şişman, panelde görsel ve yazılı medyanın sosyal medyadaki dönüşümünü ele alacaklarını belirtti.
‘SOSYAL MEDYADA ETİK ÖLÇÜLERİN OLUŞMASI İÇİN, EMEK VERMEMİZ GEREKİR’
Sosyal medyanın ifade özgürlüğünün bir parçası olduğunu ve yazılı ve görsel medyada ifade olanağı bulunmayanlar için bir fırsat sunduğunu belirten Enver Aysever, “Burada tek tehlikeli durum, öfkelenen biri ani tepki veriyor ya da başka biri kızgınlığının kaynağı farklıyken sosyal medyada başka bir yönde aktarıyor, bazen biri bilgiyi teyit etmiyor. Böyle bir filtre sorunu var, bu da hayata dâhil, hayatı böyle yaşıyoruz. Bu durumları gözeterek sosyal medyanın yanında durmalıyız. Sosyal medyada etik ölçülerinin oluşması için akademik çevreler, gazeteciler işbirliğiyle toplum pratiklerinden yola çıkarak yazılı olmayan kurallar ekseninde emek vermemiz gerekir” diye konuştu.
Dezenformasyon ve bilgi kirliliği açısından sosyal medyanın tehlikeli görülebileceğini ifade eden Aysever, bu durumun önüne geçmek için kuralların da yavaş yavaş oluştuğunu da kaydetti.
‘İLETİŞİMDEN BEKLENTİLER DE DEĞİŞTİ’
Sosyal medyanın iletişim paradigmasının değişim göstergesi olduğunu söyleyen Haliç Üniversitesi Akademik Direktörü ve Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Adnan Çoban, gündelik yaşamdaki etkilerini aktardı:
“Yeni kuşağın ihtiyaçları teknolojik araçların gelişimiyle iletişimin kolaylaşması doğrultusunda değişti. Değişen, iletişim araçlarının kullanımı ve iletişimden beklentiler oldu. Yeni kuşak uyaranları çabuk alıp harcamayı seviyor. Bu yaşam anlayışında uyaran sayısının çokluğu önem arz ediyor. Uzun süreli bir uyarana bağlı kalmaktan ziyade daha kısa sürede daha çok uyaran isteniyor, yeni kuşak uyaranların kalitesinden ziyade sayısına odaklanıyor. Bu durumun arka planında da akışkan modernite çağı olarak adlandırılan bir dönemde yaşıyoruz. Her şey çabuk değişiyor, çabuk gelişiyor. Değişen yaşam, bireylerin dikkat yeteneklerini, zihinsel becerilerini, hayata bakışlarını etkiliyor”.
Kaynak: İHA
‘SOSYAL MEDYADA ETİK ÖLÇÜLERİN OLUŞMASI İÇİN, EMEK VERMEMİZ GEREKİR’
Sosyal medyanın ifade özgürlüğünün bir parçası olduğunu ve yazılı ve görsel medyada ifade olanağı bulunmayanlar için bir fırsat sunduğunu belirten Enver Aysever, “Burada tek tehlikeli durum, öfkelenen biri ani tepki veriyor ya da başka biri kızgınlığının kaynağı farklıyken sosyal medyada başka bir yönde aktarıyor, bazen biri bilgiyi teyit etmiyor. Böyle bir filtre sorunu var, bu da hayata dâhil, hayatı böyle yaşıyoruz. Bu durumları gözeterek sosyal medyanın yanında durmalıyız. Sosyal medyada etik ölçülerinin oluşması için akademik çevreler, gazeteciler işbirliğiyle toplum pratiklerinden yola çıkarak yazılı olmayan kurallar ekseninde emek vermemiz gerekir” diye konuştu.
Dezenformasyon ve bilgi kirliliği açısından sosyal medyanın tehlikeli görülebileceğini ifade eden Aysever, bu durumun önüne geçmek için kuralların da yavaş yavaş oluştuğunu da kaydetti.
‘İLETİŞİMDEN BEKLENTİLER DE DEĞİŞTİ’
Sosyal medyanın iletişim paradigmasının değişim göstergesi olduğunu söyleyen Haliç Üniversitesi Akademik Direktörü ve Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Adnan Çoban, gündelik yaşamdaki etkilerini aktardı:
“Yeni kuşağın ihtiyaçları teknolojik araçların gelişimiyle iletişimin kolaylaşması doğrultusunda değişti. Değişen, iletişim araçlarının kullanımı ve iletişimden beklentiler oldu. Yeni kuşak uyaranları çabuk alıp harcamayı seviyor. Bu yaşam anlayışında uyaran sayısının çokluğu önem arz ediyor. Uzun süreli bir uyarana bağlı kalmaktan ziyade daha kısa sürede daha çok uyaran isteniyor, yeni kuşak uyaranların kalitesinden ziyade sayısına odaklanıyor. Bu durumun arka planında da akışkan modernite çağı olarak adlandırılan bir dönemde yaşıyoruz. Her şey çabuk değişiyor, çabuk gelişiyor. Değişen yaşam, bireylerin dikkat yeteneklerini, zihinsel becerilerini, hayata bakışlarını etkiliyor”.