Prof. Dr. Özersay, Kıbrıs Müzakerelerini Yeniden Masaya Yatırdı

Kıbrıs Müzakereleri “47 Yıllık Kıbrıs Müzakerelerinin Anlamı” konulu söyleşide yeniden masaya yatırıldı. Panelin sunumunu yapan Prof. Dr. Kudret Özersay, “Kıbrıs sorunu ile ilgili bir adım atılacaksa güvenlik konseyinin bir rol üstlenmesi gerekiyor. Ama güvenlik konseyinin iki ana aktörü arasında böyle bir ayrışma var. Bu bir realite” dedi.

Kıbrıs Türk tarafının eski Başmüzakerecisi Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kudret Özersay, “47 Yıllık Kıbrıs Müzakerelerinin Anlamı” konulu söyleşi programına katıldı.

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi’nde düzenlenen panele KKTC İstanbul Başkonsolosu Fahri Yönlüer, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Başkanı Zehra Bilge Eray, Modacı Barbaros Şansal ve birçok davetli katıldı.

Panelin sunumunu Prof. Dr. Kudret Özersay’ın yaptığı söyleşide Kıbrıs Müzakereleri yeniden ele alındı.

2004 müzakereleri ile bugünkü müzakereler arasındaki farklar, yaşanan sorunlar ve tarafların görüşleriyle ilgili bir sunum yapan Özeray, “Lefkoşa’dan baktığınızda dünyanın merkezi olarak kendimizi görebiliriz ama öyle değil maalesef. Bu gün Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında belki Gürcistan’dan başlayan sonra Ukrayna ile davam eden şimdi de Suriye ile neredeyse tamamlanan bir fay hattı kırılması var. Kıbrıs sorunu ile ilgili bir adım atılacaksa güvenlik konseyinin bir rol üstlenmesi gerekiyor. Ama güvenlik konseyinin iki ana aktörü arasında böyle bir ayrışma var. Bu bir realite” dedi.

2004 müzakereleri ile bugünkü müzakere sürecinde yaşanan farklılıklara değinen Özeray, “Avrupa Birliği’nin kendi içinde iki temel problem karşımızda duruyor. 2004’ten farklı bu… Ciddi bir ekonomik bunalımla karşı karşıyadır. Bir ikincisi de göçmen meselesidir. Özellikle Suriye krizinin tetiklediği göçmen sorunuyla ilgili olarak Avrupa Birliği kendi kendisiyle kavga ediyor şuan. Sen aldın, ben daha fazla aldım, sen sınır çekmiştin vs İç uyum ve harmoni AB’nin içerisinde pek görülmüyor. Dolayısıyla bugün için uluslararası toplum ve uluslararası aktörler Kıbrıs’ta kapsamlı çözümü destekliyor olsa dahi, kapsamlı çözümü desteklediklerini söyleseler dahi burada sürükleyici koordineli bir inisiyatif üstlenmelerini beklemek gerçek politikle pek fazla örtülmüyor” diye konuştu.

DOĞALGAZ KONUSU

Prof. Dr. Kudret Özersay, geçmiş müzakerelerde doğalgazın bu oranda önemli bir konu olmadığına dikkat çekerek “Bugün için Kıbrıs Rum tarafının özellikle Mısır’da bulunan son kaynaklarla birlikte biraz hevesinin arttığı ve bölgedeki diğer aktörlerin özellikle uluslararası şirketlerin bu bölgeye ilişkin ilgisinin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla bu bölgede doğalgazın nasıl şekilleneceği ve tarafların pozisyonlarına ve taleplerine nasıl yansıyacağını bence doğru okumak lazımdır. Çünkü daha geçen yıl şahsımın görevde olduğu bir dönemde Kıbrıs Rum Lideri şunu diyebilmişti ‘doğalgaz meselesi konusunda eğer Türk tarafı ısrarcı olursa biz bu süreci devam ettirmeyiz. Siz bu doğalgaz konusunda adım atarsanız bende müzakereleri askıla alırım’ dedi.

Sayın Anastasiadis geçtiğimiz yıl doğalgazdan dolayı müzakereleri askıya aldı. Ondan sonra ne oldu ama mesela şimdi doğalgazla müzakereler birbirinden ayrı şeylerdir diye bir yaklaşım var. Doğalgaz ayrı, Kıbrıs müzakereleri ayrıdır. Biz Kıbrıs müzakerelerine devam edelim ama bende diğer taraftan doğalgaz faaliyetlerime devam edeyim diye bir yaklaşım var. Bu bir çelişkidir Rum tarafı açısından ama bir gerçekliktir” şeklinde konuştu.

“İKİ KESİMLİLİK MUHAFAZA EDİLMELİ”

Kıbrıs’ta Rum Kesimi ve Türk tarafı ile ilgili olarak İkametle ilgili düzenleme yapılabileceğini ifade eden Özersay, “Sınırlama koyabilirsiniz ve bu saf bir toplum yaratmak anlamına gelmez. İnsan hakları açısından baktığımızda, çoğulcu demokrasi açısından baktığımızda, 21. Yüzyıl değerlerine baktığımızda belli bir miktar Kıbrıslı Rum’un kalmak istiyorlarsa ikametine izin verebilirsiniz ama asıl müzakere işte o noktadadır. Rakamların bir tanesi uygulamaya aldığınızda Annan Planı’nda yüzde 20 olarak alınmıştı. Yani 300 bin olarak alırsanız Kıbrıs Türk nüfusunu Annan Planı kabul edilmiş olsaydı 60 bin civarında Kıbrıslı Rum Kıbrıs’ın Kuzey’inde ikamet kurabilecekti. Hani saf Kuzey Kıbrıs… Arı bir toplum yaratmaya çalışmıyoruz olmamalı da zaten ama iki kesimlilik muhafaza edilmeli, bir sınırı olmalı bunun. Aksi halde tabela kurucu devletine dönüşür. Sayın Anastasiadis 4 ‘özgürlük bizim kırmızı çizgimizdir’ demesi ‘iki kesimlilik olmayacaktır’ demesiyle eşdeğerdir” diye konuştu.

Kaynak: İHA