Yaygın Kaygı Bozukluğuna Psikoterapi Tedavisi

Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikoloğu Yelda Öge , yaygın kaygı bozukluğunu, kişinin her an kötü bir şey olacakmış hissiyle beraber, bedensel belirtilerinde eşlik ettiği normal dışı tedirginlik ve korku hali olarak tanımlayarak tedavide psikoterapinin önemini vurguladı.

Yaygın Kaygı Bozukluğuna Psikoterapi Tedavisi

Yaygın kaygı bozukluğunda bireyin, kendisinin ya da yakınlarının başına her an kötü bir şey gelebileceğini veya kötü bir haber alabileceğini düşünerek endişe ettiğini aktaran Psikolog Yelda Öge, “Bireyin, günlük yaşamında karşılaştığı olaylar karşısında beklenenin üstünde bir kaygı düzeyi vardır. Zihni genellikle felaket senaryolarıyla meşguldür. Örneğin; anksiyete bozukluğu yaşayan bireyin, eşi eve yarım saat geç gelse, ‘kesin başına kötü bir şey geldi, kaza oldu' şeklinde olumsuz kaygı yaratan düşünceleri zihninde tekrar etmeye başlar. Olaylar karşısında hafif tedirginlik derecesinden yoğun panik derecesine kadar çeşitli yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Kişi belli bir yer ve duruma bağlı olmaksızın, her durumda az ya da çok miktarda kaygı yaşar. Bu yönüyle de yaygın kaygı bozukluğu panik bozukluktan ayrılır” dedi.

BELİRTİLER NELER
Yaygın kaygı bozukluğu olan bireyin uzun süreli, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşadığını dile getiren Öge, “Genellikle yoğun bir huzursuzluk, tetikte olma hali, çabuk yorulma, konsantre olamamak, unutkanlık, öfkelenmek, kas gerginliği, uykusuzluk gibi belirtiler görülür. Bu belirtiler kişinin günlük yaşamını olumsuz şekilde etkiler” dedi

Kaygı düzeyi yüksek olan kişilerin huzursuzluk ve kaygı hissinin yanı sıra, şiddetli baş ve mide ağrıları, bulantı hisleri, kas ağrıları, midede şişkinlik gibi şikâyetlerinin de olabileceğine değinen Öge, “Bu sebeple hastalar öncelikle durumun fizyolojik olduğunu düşünerek farklı hekimlere başvurabilirler” şeklinde konuştu.

SEBEPLERİ NELER
Kaygı bozukluğunda kalıtımsal faktörlerin rol oynamasıyla birlikte, çocukluk dönemindeki geçmiş yaşam deneyimlerinin de önemli rol oynadığını belirten Öge, “Bireylerin kendilerini her an tetikte hissetmeleri, yaygın kaygı halleri ve düşünsel şemalarının (felaket senaryoları) birbiriyle yakın ilişkisi vardır” diye konuştu.

TEDAVİSİ MÜMKÜN
Yaygın kaygı bozukluğunun tedavi edilmesi mümkün bir hastalık olduğunu kaydeden Öge sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaygın kaygı bozukluğu tedavi edilmediği takdirde kişide önemli bir kayba yol açar. Bireylerin ileriki dönemlerde var olan rahatsızlıklarına ek olarak depresyon ve rahatlatıcı etkisi bilindiği için alkol kullanımı da eşlik edebilir. Bu sebeple hastalığın başlangıcında tedavi edilmesi büyük önem taşır. Yaygın anksiyete bozukluğunda en etkili tedavi yöntemi ilaç ve psikoterapidir. Tedavi süresi uzundur. Terapiler kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için aktifleşmesine yardımcı olur. Terapi süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 8-12 seans arasında farklılıklar gösterir. Terapilerde danışan öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri hakkında eğitilmektedir. Bununla birlikte nefes egzersizleri, gevşeme egzersizleri ve stresle baş etme yöntemleri ile kişinin rahatlatılması sağlanır. Bireye çeşitli ödevler verilerek, kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşması sağlanır.”
Kaynak: İHA