Tbmm'nin Mağdur Hakları Raporu (2)

Maruz kaldığı şiddet suçları veya cinsel suçlar nedeniyle yaşadığı yerden ayrılmak zorunda kalıp işini veya eğitim gördüğü kurumu bırakmak zorunda kalan mağdurlar için, gittiği yerde iş veya eğitim olanağı sağlanması gerektiği belirtildi.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan Mağdur Haklarını İnceleme Alt Komisyonu Raporu, komisyonda kabul edildi.
Raporda, özellikle maruz kaldığı şiddet suçları veya cinsel suçlar nedeniyle yaşadığı yerden ayrılmak zorunda kalıp işini veya eğitim gördüğü kurumu bırakmak zorunda kalan mağdurlar için, gittiği yerde muadili iş veya eğitim olanağı sağlanması gerektiği ifade edildi.
Mağdurlara yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi için, nüfusu yüz binin üzerinde olan ya da ağır ceza merkezlerinin kurulu olduğu yerlerdeki belediyelerin, bina, araç, çalışan desteği sağlaması ile mağdurların barınmalarına yönelik fiziki mekanlar tahsis etmesine yönelik düzenlemeler de yapılabileceği belirtildi.

-"Hükümlüye tanınan istihdam olanağı mağdura da tanınsın"

Raporda, hükümlülerin kamu kurumlarında yüzde 2 oranında çalışma zorunluluğu olduğu, ancak suç mağdurlarının iş imkanı edinmesine olanak sağlayan bu yönde bir zorunluluk olmadığı ifade edildi. Bu soruna da "Bir suç nedeniyle mağdur olmuş kişinin suç sonrası yaşadığı ekonomik sıkıntıları azaltmak adına, özellikle ağır ceza suçlarından mağdur olup da sakatlanmış yani çalışamaz duruma gelen bireyler ile ölen kişilerin eş veya çocuklarından ekonomik sıkıntı çekenler öncelikli olmak üzere, mağdurlar için de benzer bir zorunluluğun hem kamu hem de özel işyerleri açısından öngörülmesi uygun olacaktır" şeklinde çözüm önerisi getirildi.

Ayrıca, mağdur olan kişilerin, mağduriyeti nedeniyle çalışamayacak hale gelmesi halinde, ücretsiz veya ücretli izinli sayılmalarına, dolayısıyla mağduriyetleri nedeniyle işlerini kaybetmelerinin önüne geçilmesine yönelik düzenleme de yapılması istendi.

-Mağdurun güvenliğinin sağlanması

Özellikle şiddet suçlarında, mağdurun güvenliğinin sağlanmasının büyük önem taşıdığı anlatılan raporda, mağdurun yargılamaya katılabilmesi, mağduriyetini anlatabilmesi ve hayatını idame ettirebilmesi için güvenliğinin sağlanması gerektiği kaydedildi.
Tanık Koruma Kanunu ile sayılan suçların yargılamasında tanık olarak dinlenen kişilere koruma sağlandığı anımsatılan raporda, "Bu kanun kapsamına tanık olarak dinlenen mağdurlar da girmektedir. Ancak tanık olarak
dinlenmeyen mağdurların korunmasını içeren herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle mağdurun failden korunmasına ilişkin yasal düzenleme yapılmalıdır. Bu konuda mağdura ilişkin soruşturmayı yürüten savcı ve davayı gören mahkeme olayı daha iyi bileceğinden, bu savcı ve mahkemeye mağdurun güvenliğini sağlama konusunda karar alma yetkisi verilmelidir" ifadelerine yer verildi.


-"Mağdurun zararları için devlet fon oluştursun"

Mağdurun suç nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi, ikincil mağduriyetler yaşamaması için büyük önem taşıdığı belirtilen raporda, bu nedenle mağdurun zararının sosyal devlet ilkesi gereğince devlet tarafından bir fon oluşturularak giderilmesi, daha sonra bu miktarın failden alınması konusunda yasal düzenleme yapılması önerildi.
Türkiye'de faile hükmedilen adli para cezalarının devlet hazinesine geçtiği, bu durumun, suçun mağdurunun devlet olduğu yönündeki eski ceza hukuku anlayışının bir yansıması olduğunun altı çizildi. Günümüzde artık bu anlayışın terk edildiği ve bir suçun mağdurunun öncelikli olarak işlenen suç nedeniyle doğrudan zarar gören kişi olduğu anlayışının egemen olduğu kaydedilen raporda, "Bu anlayışa uygun olarak faile hükmedilen adli para cezasının mağdura yararı dokunacak şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle faillere verilen adli para cezalarının bir kısmının mağdurlara verilmesi uygun olacaktır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Uygulamada mağdurun açmış olduğu tazminat davasının sonuçlanması için ceza davasının sonucunun beklendiği belirtilen raporda, "Bir ceza davasının sonuçlanması da Yargıtay aşaması ile birlikte ortalama 5 yıl sürdüğünden, mağdurun zararını tazmin etmesi uzun yılları bulabilmektedir. Bu nedenle hukuk mahkemesi hakiminin gerekli araştırmaları yaparak ceza davasının sonucunu beklemesine gerek kalmayacak şekilde davaya bakmasına imkan sağlayacak yasal düzenleme yapılmalıdır" denildi.

-"Polis memurları sempatik, rahatlatıcı olmalı"

Mağdurların suç sonrasında karşılaştıkları ilk mercinin kolluk güçleri olduğu, ancak uygulamada çoğunlukla polis memurlarının mağdurlara yeterli hassasiyetle yaklaşmamaları nedeniyle mağdurların manevi açıdan zarar gördükleri ifade edildi.
Bu nedenle polis memurları kendilerine başvuran mağdurlarla ilgilenirken sempatik, yapıcı ve rahatlatıcı davranacak şekilde eğitilmesi gerektiği belirtilen raporda, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün koordinasyonunda, polislere yönelik mağdur hakları konusunda eğitim programları hazırlanması önerildi.
Ayrıca polis memurlarının uymak zorunda olduğu Mağdur Hakları Kılavuzu oluşturulması, mağdurlarla ilgilenen kolluk birimlerinin diğer birimlerden ayrılması ve mağdur hakları konusunda uzmanlaşması gerektiği vurgulandı.

-"Cinsel istismarı sürekli hale getirene özel sicil"

Raporda, adliye binalarında dava sürecinde karşı karşıya gelmek zorunda kalan fail ile mağdur ve bunların yakınları arasında arbedeye ve hakarete varacak düzeyde gerginlik yaşandığına işaret edildi.
Bu durumun önüne geçebilmek için, ceza yargılamasının gerekli kıldığı durumlardaki ilişki saklı olmak üzere, adliye binası içerisinde fail ile mağdur arasında teması önleyecek güvenlik tedbirleri alınması ve mağdurlar için ayrı bekleme alanları oluşturulması gerektiği belirtildi.
Raporda, Türkiye'de suç mağdurları ile ilgili çalışan sivil toplum kuruluşlarının sayısının az olduğu, var olan sivil toplum kuruluşlarının daha çok spesifik suç türleri üzerinde çalıştığı, fail ile mağdur uzlaşmasını sağlama yönünde bir faaliyette bulunmadığı ifade edildi. Bu yönde faaliyette bulunacak sivil toplum kuruluşlarının oluşmasının teşvik edilmesi önerildi.
Raporda ayrıca, cinsel saldırı veya cinsel istismar suçlarını işlemeyi sürekli hale getiren kişilerin, ceza infaz kurumundan tahliyeleri sonrası benzer nitelikte suç işleme riskinin diğer bireylere oranla daha yüksek olması nedeniyle, bunların özel bir sicile kaydedilmesi ve bu sicilin okullar ve öğrenci yurtlarının toplu olarak bulunduğu kurumların yöneticileri ve o bölgedeki kolluk görevlilerine açık hale getirilmesi istendi.

-"Mağdurların sayısı yok"

Komisyonun, Adalet Bakanlığı'ndan, Türkiye'de suç mağduru olan kişilerin sayılarının talep edildiği ancak UYAP sisteminden mağdurlara ilişkin sağlıklı veri elde edilemediğinden istatiki bilgi sunulamayacağının anlaşıldığını vurgulandı.
Raporda, Türkiye'de sanık sayısına ilişkin kayıtların sağlıklı bir şekilde tutulmasına karşılık mağdurlara ilişkin kayıtların tutulmadığı, bu durumun, mağdur sayısının tespit edilmesini zorlaştırdığı kaydedildi.

-"Mobese kayıtları mağduru etkiliyor"

Medyada mağdurlar ile ilgili haber yapılırken özen gösterilmesi gereken ayrıntılara da değinilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Mağdurların onur ve saygınlığına zarar vermeyecek şekilde yapılmalı ve mağdura karşı hassas davranmaya özen gösterilmelidir. Bu çerçevede mağdurun kimliğinin gizlenmesi ve fotoğraflarının, görüntüsünün yayınlanmaması büyük önem taşımaktadır. Bu özellikle cinsel suçlarda ve şiddet suçlarında önem arz etmektedir. Medyada mağdura karşı işlenen suçların sürekli olarak gösterilmesinin suç işlenmesini sıradan hale getirebileceği ve mağdura karşı duyarsızlık yaratabileceği tehlikesi unutulmamalıdır.
Özellikle televizyon kanallarında ana haber bülteninden sonra yayınlanan mobese kayıtları, bedensel zarar gören mağdurun, mağdurun ölmesi halinde suçtan zarar görenlerin olayı tekrar tekrar yaşamasına ve psikolojisinin etkilenmesine neden olmaktadır. Bu ikincil mağduriyetleri ortadan kaldırmak için özellikle bedensel zarar getiren suçlara ilişkin mobese kayıtlarının yayınlanmaması konusunda yasal düzenleme yapılmalıdır."
Raporda, ceza ve ceza muhakemesi hukuku alanındaki akademik çalışmalar incelendiğinde, akademik camianın daha çok, suçluluk ve fail üzerinde yoğunlaştığı, mağdur hakları alanına pek fazla yönelmediğinin görüldüğü belirtildi.

-"Mağdurun mahkeme masraflarını sanık karşılasın"

Raporda ayrıca, suç mağdurlarının her türlü tedavi ve psikolojik terapi hizmetlerinin mutlaka ücretsiz karşılanması ve öncelikli olması önerildi.
Dava için mağdurların mahkemeye geliş gidişleri, yol masrafları, konaklama giderleri, yargılama için yaptıkları her türlü belgeli harcama yargılama masrafı olarak kabul edilmesi, devlet tarafından karşılanması ve bu giderler yargılama masrafı olarak ileride sanıktan tahsil edilebilmesi gerektiği dile getirildi.

Hukuk davası açarken yatırılmak zorunda olan gider avanslarının yüksek olduğuna işaret edilen raporda, bu düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesi istendi.

-"Alo mağdur hattı" kurulsun

Raporda, mağdurların acil durumlarda ulaşabileceği ve sadece mağdurlar için hizmet veren bir "Alo Mağdur Hattı" kurulması, ayrıca mağdur hakları konusunda, mağdurların bilgi sahibi olabileceği bir web sitesi oluşturulması önerildi.
Trafik kazalarının önlenmesi konusunda da gerekli tedbirler alınması istenen raporda, "Bu çerçevede, ehliyet alan kişilerin psikolojik durumunun da test edilmesi, bisiklet yolları yapılması, trafik kurallarına uyulması konusundaki kamu spotlarının yaygınlaştırılması, trafik kazalarına ilişkin kamera kayıtlarının medyada kazaları normal şekilde gösterecek sıklıkta yayınlanmaması, bedensel zarara yol açan kayıtların ise hiç yayınlanmaması, okullarda eğitim programlarına trafik kuralları ile ilgili dersler eklenmesi hususları değerlendirilmelidir" ifadelerine yer verildi.


-"İkincil bir mağduriyet"

Raporda, mağdurların, açtığı ceza ve hukuk davalarının uzun sürmesi ve bazı savcı ve hakimlerin, kendilerine karşı zaman zaman anlayışsız tutum takınmaları nedeniyle, ikincil bir mağduriyet yaşandığı ve adalete olan güvenlerinin sarsıldığına işaret edildi.
Bu konuya ilişkin, "Öyle ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan adil yargılanma hakkı, bugüne kadar hep faile tanınmış ve mağduru kapsamayan bir hak olarak yorumlanmıştır. Oysa mağdurların da maddede yer aldığı gibi davasının yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakları vardır. Bu nedenle savcı ve hakimlerin adil yargılanma hakkının mağdurları da kapsadığını gözeterek, bağımsız ve tarafsız bir şekilde mağdurların haklarına saygı göstermesi ve davalarını makul bir sürede tamamlaması gerekmektedir. Savcı ve hakimlerin bu tutumu mağdurların adalete olan inancını artıracaktır" tespitinde bulunuldu.

-"Avrupa standartlarına ulaşamadık"

Mağdur Haklarını İnceleme Alt Komisyon Başkanı AK Parti İzmir Milletvekili Hamza Dağ, bir yıldır yürütülen çalışmalar sonucunda, mağdur haklarına ilişkin detaylı bir rapor hazırladıklarını, rapordaki önerilerin yasal düzenlemelerde yer alması, kurum ve kuruluşlarca uygulanması halinde bu konuda önemli bir adım atılmış olacağını ifade etti.

Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, konuşmasında, gösteri ve yürüyüşlerde yaşanan sorunlara değindi. Üstün, "Gösteri yapma ve gösteriye müdahale konusunda Avrupa standartlarına ulaşamadık. Gösteri ve yürüyüş hakkı ile buna müdahale yöntemlerinin masaya yatırılması gerekiyor" diye konuştu.

CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün, emniyet müdürlükleri, karakollar ve cezaevlerinin, insan hakkı ihlallerinin en fazla yaşandığı yerler olduğuna dikkati çekti. Partisinin oluşturduğu Cezaevlerinin İnceleme Komisyonu'nun, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'ndan çok daha fazla bu konunun üzerine eğildiğini belirten Aygün, bu konudaki çalışmaların artırılmasın istedi.
Ayhan Sefer Üstün ise cezaevlerindeki uygulamalarla ilgili, "Okyanusu geçtik derede boğuluyoruz" dedi.

Üstün, cezaevlerinde insan hakkı ihlallerini önleyen kanunular olmasına rağmen, cezaevleri müdürlerinin farklı uygulamaları nedeniyle bu konuda sıkıntılar yaşandığını ifade etti.

Üstün, sorunun çözümü için cezaevi yöneticilerinin daha eğitimli olması gerektiğine dikkati çekti.
CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, adalet kavramının öne çıkarılması gerektiğini belirterek, "Özellikle hukukla çok fazla oynanmamalı. Hakimler ideolojik saflara tabi tutulmamalı" diye konuştu.

Konuşmaların ardından rapor, oy birliği ile kabul edildi.
(Bitti)
Kaynak: AA