Bakanlar Kurulu Toplantısı Sona Erdi

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yasa dışı dinlemelerle ilgili sayının artabileceğini belirterek, hayali bir örgüt üzerinden 2 bin 280 kişinin dinlendiğini belirtti.


Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın ardından basın toplantısı düzenleyen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Dinleme kayıtlarıyla ilgili bir soru üzerine Başbakan Yardımcısı Arınç, Bakanlar Kurulu’nda konu üzerinde görüşme yapıldığını söyledi.

Özellikle Adalet Bakanının konuyla ilgili bilgilerini hep beraber dinlediklerini ifade eden Arınç, “Üzücü bir olay. Bu olayla ilgili olarak da Türkiye kamuoyu fevkalade duyarlı. Bugün iki gazetede bir haber olarak yayınlanan birinci sayfadan ve hatta dinlenen kişilerin isim listelerinin de konuşulduğu bir gün geçirdik. Takip edebildiğimiz kadarıyla hem isimleri geçen kişilerden hem konuyla ilgili uzmanlardan televizyonlar bilgi aldılar. Sayın Adalet Bakanımızın bir konuşma yaptığını bilmiyorum. Ancak isimleri geçen bazı siyasetçilerin, yazarların ve sanatçıların hatta hiç ismi bile duyulmamış ve herhangi bir yerde geçmemiş bazı kişilerin isimleri bu dinleme sırasında bazen soyadları olmadan bazen bazı işaretler, rumuzlar vermek suretiyle veya tanınmasın diye bilinmesin diye farklı isimler kullanılmak suretiyle dinlenilmiş” dedi.

“HAYALİ ‘SELAM VE TEVHİT’ TERÖR ÖRGÜTÜ ADIYLA DİNLEMELER YAPILMIŞ”
Yasa dışı dinleme iddialarıyla ilgili olarak gazetecilere bilgi veren Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu konu üzerinde size kısaca bir not sunmak istiyorum. Tabi konu soruşturma kapsamı içerisindedir. Şuanda ortaya çıkabildiği kadarıyla maalesef üzücü bir gelişme şu bakımdan. Bildiğiniz gibi 17 Aralık sürecinden sonra bazı savcıların ve hakimlerin görev yerleri değiştirildi. İstanbul’da ise başka illere görevlendirildiler. Bunların isimleri de HSYK tarafından zaman zaman açıklandı. İlgi daire, özel yetkili mahkemelerde görevli olanların da bunların dışında kalan kapsam dışı kişilerin de bazı dosyaların el çektirildiği bazılarının görev mahallerinin değiştirildiğine karar verildiğini açıkladı.

Tabi dosyaları ellerinden almak başsavcıların görevi dahilindedir. Ama görev yerlerin değiştirilmesi HSYK’nın kendi takdirinde ve görevindedir. Bugünkü haberlerle ilgili olarak şöyle kısa bir bilgi verebilirim. İki savcının ismi geçiyor. Bildiğiniz kadarıyla. Cumhuriyet Savcısı Adem Özcan ve Adnan Çimen. Bunlar her ikisi de TMK 10. Maddesine göre yetkili savcılardır. Bir hayali ihbar üzerine 4 sayfalık ‘selam ve tevhit’ terör örgütüyle ilgili bir soruşturma başlatarak aldıkları hakim kararlarıyla bazı dinlemeler yapmışlar. Burada kapsamı, niteliği, şüphelilerin kimlikleri, çok sayıda kişi hakkında teknik ve fiziki takip kararları alınmış. Dosya ellerinden alındıktan sonra yerlerine gelen savcılar tarafından ortaya çıkarılmış. Böyle bir terör örgütünün olmadığı dosyanın incelemesinde de bir terör eylemi yada bir terör planlaması olmadığı görülmesine rağmen 3 yıldan buyana yani 2011’den buyana teknik ve fiziki takiple bir çok kişinin takip edilmesi sonunda dosyaya dahil edilen ve bir kısmı kamuoyunda tanınan kişiler olması sebebiyle farlılık arz eden, başsavcılarında haberi olmayan bu soruşturma her yönüyle dikkat çekmiş. Esas numarası 2011-762 bu sadece bir soruşturma dosyasıyla ilgili olan diğerleriyle üzerinde incelemeler devam etmektedir. Bu teslim hard disklerin incelenmesinde aynı zaman mahkeme kararı alınarak Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yaptığı tape dökümleriyle de bugün gazetedeler de bir kısmı yer alan bir olay ortaya çıkmış buluyor.”

“DİNLENENLERİN SAYISI ARTABİLİR”
Soruşturma kapsamında 107 klasörün bulunduğunu ve 107 klasörde 2 bin 280 kişinin telefon numaraları da dahil olma üzere dinlendiğinin anlaşıldığını ifade eden Arınç, “3 yıldan beri devam eden bu soruşturma konusunu sadece ilgili savcıların takibinde olduğu ve bunların bir ihbar mektubuna dayalı olarak herkesi dinledikleri bunların içerisinde bilim adamları, sanatçılar, yazarlar, siyasetçiler, siyasetçi yakınlarının bulunduğu ortaya çıkmış. Bu klasörlerin 125 klasöre de ulaşabileceği ve bu klasörlerle ismi bulunanların sayısının daha da artabileceği soruşturmayı yapan , incelemeyi yapan savcılar tarafından hakim kararıyla tapeleri yapılan incelemeleri sonunda da anlaşılabilecek” dedi.

“DİNLEME BİTMESİNE RAĞMEN DİNLEMEYE DEVAM ETMİŞLER”
Arınç, Anadolu Ajansı’nın (AA) santral telefonlarının dinlendiğinin de maalesef bir gerçek olduğunu belirterek, “Bu konuda bugün gazetelerde yazılı olan ve belki inceleme bittiği zaman Adalet Bakanımızın da yapacağı geniş bir açıklamayla kim, niçin, ne maksatla bu işlemleri yaptığını belki daha geniş bir şekilde kamuoyuna açıklaya bileceğiz. Şuanda sadece bu iki savcının uhdesinde bulunan bir dosyadan alabildiğimiz bilgileri size sunuyorum. Bunlar tamamen kanunsuz dinleme talepleri ve kararlarıdır. Demek ki savcı ve hakim birlikteliğiyle hayali bir örgütünün ilgisi ve ilintisi buluna bileceği şuanda 2 bin 280 kişi ve telefon numarası üzerinde 3 yıldan beri dinlemelerin yapıldığı ve bu dinlemelerinin bazılarının bugüne kadar geldiği bir kısmı hakkında da geçmişte dinleme bitmesine rağmen yine kanun gereğince herhangi bir bilgi verilmediği de ortaya çıkmış buluyor. Bana bağlı olarak çalışan bir AA’nın belki burada özellikle söylüyorum siz sorduğunuz için ama kişiden o kişinin yakınlarından ve bu konuya dahil edilen hemen hemen isimleri belli her şahıstan ayrıca özür dilenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“KILIÇDAROĞLU ÇOK MÜKEMMEL BİR AÇIKLAMA YAPMIŞ”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasa dışı dinlemelerle ilgili yaptığı açıklamaları da değerlendiren Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
“Peki bugün Sayın Kılıçdaroğlu çok mükemmel bir açıklama yapmış. Onun açısından söylüyorum. ‘Peki bunlar dinlenirken hükümet neredeydi?’ diye. Hükümet buradaydı. Ama bu dinlemeyi talep eden savcı ve dinleme kararı veren hakime bizim herhangi bir etki yapmamız ve bunlardan haberdar olmamız mümkün değil. Sizde çokça bahsediyor ve her yerde savunuyorsunuz ki; yasama, yürütme, yargı birbirlerinden bağımsız hareket eder. Yürütmenin herhangi bir sözünün bile yargıya bir müdahale olduğunu söyleyerek hükümeti eleştiriyorsunuz. Burada ortaya çıkan bir tek büyük gerçekte odur; HSYK kanundaki değişikliğin özellikle bugün ortaya çıkan bu gelişmeler karşısında ne kadar acil, ne kadar önemli ve ne kadar haklı olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştır. Bir taraftan MİT Kanunu ile ilgili tartışmaları bir tarafından internet tartışmaları, bir taraftan HSYK ile ilgili tartışmaları kimlerin daha çok yaptığını ve bundan kimlerin daha çok zarar görebileceklerini düşünerek yurt içinde ve yurt dışında ihbarlarda bulunduklarını dikkat ederseniz bugün ortaya çıkan gerçekler bu konuda birilerinin büyük bir telaş içerisinde olduklarını gösteriyor. HSYK anayasadaki maddesiyle olduğu gibi duruyor ama kanunda bir değişiklik yapılarak Adalet Bakanına bazı konularda biraz daha yetki verilmesinin bu ortaya çıkan gelişme konusunda ne kadar haklı olduğunu hepimiz anlaya biliyoruz. Şimdi düşünün; bir savcı hakkında veya kararı veren hakim hakkında böyle bir şey yapıldığını biz bugün öğrenmiş buluyoruz. Peki bu savcı hakkında bir inceleme başlatılmasını, bir soruşturma başlatılmasını biz isteye biliyor muyuz? Hayır. HSYK kendi içerisinde buna karar vermek durumunda. Meslek dayanışması ya da bir başka dayanışma sebebiyle HSYK bugüne kadar böyle bir karar vermedi. O zaman kurulun başkanı olan Adalet Bakanının böyle bir inceleme veya soruşturma bizzat kendisinin başlama kararı demek ki bugün yaşadığımız olaylar karşısında fevkalade önemlidir. Gerçi HSYK bugün bir açıklama yaparak bu olayla ilgili bir inceleme başlatacağını ifade etmiştir. Bunu hayırlı bir gelişme olarak görelim ama bugüne kadar bunların yapıldığından eğer haberler var ve kılları kıpırdamamışsa elbette bu işin sorumluluğunun dalga dalga kimlerin üzerinde kalacağını hepimiz göreceğiz.”

“BAŞBAKAN OBAMA İLE KIBRIS KONUSUNU GÖRÜŞTÜ”
Gazetecilerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Obama ile yaptığı telefon görüşmesini hatırlatması üzerine Arınç, “Başbakan bu konuda elbette konuştu.

Dışişleri Bakanı da konu hakkında ben daha toplantı başlamadan sormuştum, ondan aldığım bilgilerle şunu söyleyeyim. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler geçmişten bu yana düzeyli seviyeli ve dürüstlüğe iyi ilişkilere dayanan bir gelişim gösterdi. Ancak son zamanlarda Başkan Obama ile Sayın Başbakanımız arasında ilişkilerin soğuduğu, birbirlerini aramadıkları veya birbirlerine herhangi bir şekilde ulaşmadıkları ifade edilmişti. Şimdi 20 Şubat'ta böyle bir görüşme oldu, çok kapsamlı bir görüşmeydi. Ama aynı çevrelere bakarsanız sanki Obama başka şeylerden bahsetmiş veya başka gelişmeler sebebiyle endişelerini dile getirmişti. Hayır öyle değil. Konuşulan konu şüphesiz Kıbrıs'ta yeniden toplumlar arası görüşmelerin başlamasıdır. Suriye Mısır ile ilgili görüşmelerdir. Türkiye ile ABD ilişkilerinin bugün bölgemizde yaşanan olaylar sebebiyle Ukrayna'nın da konuşulduğunu söylemeliyim, Türkiye'nin ne kadar önemli bir dost ve müttefik haline geldiğini her iki taraf da teyit etmiştir. Çünkü çevremizde o kadar ülkede olağandışı gelişmeler yaşanıyor. Şu Ukrayna'nın haline bakın, Bosna Hersek'te yaşananlara bakın. Altımızda güneyimiz epey bir süreden beri gelişmeler yaşanıyor. Sayın Obama bu konuda Türkiye'ye güvendiklerini iyi ilişkilerinin devam edeceğini her zaman görüş birliği içinde olmayı fikirlerini birbirlerine rahatlıkla anlatmayı ifade etmişlerdir. Olumlu bir görüşmedir. Bugün Burns de Ankara'ya geldi. Müsteşar düzeyinde görüşmeler yaptı. Şüphesiz muhatabı ne dışişleri bakanımız ne de başbakanımızdır. Buradan da Bosna Hersek tarafına gideceklerini ifade ettiler. Üst düzey ziyaretler de ilgili bakan ziyaretleri de devam edecektir” diye konuştu.

“DARBE GİRİŞİMİ OLUP OLMADIĞINI ELBETTE YARGI BİLİR”
Bir gazetecinin, “Sahte örgüt davası dediniz. Sahte örgüt davasının bir darbe girişimi olduğunu düşünüyor musunuz? Bu tablo yargılanmalı mıdır? Hükümet olarak bu konuya nasıl dahil olacaksınız?” sorması üzerine ise Arınç, şunları söyledi:
“17 Aralık öncesinde ve sonrasında yaşananların sivil hükümetlere seçilmiş hükümetlere AK Parti hükümetine karşı bir darbe olduğunu sayın başbakan ifade ediyor. Bunun benim tekrarlama teyit etmeme herhalde ihtiyaçları yoktur. Burada yapılan işin bir darbe girişimi olup olmadığını elbette yargı bilir. Ancak şu haliyle bile bu izinsiz dinlemelerin ilgili ilgisiz herkes hakkında özel hayatı ile ilgili konuşmalarının bile takibe alınması bunların mutlaka birilerine karşı kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. Suç vasfını mahkemeler tayin eder eğer bir tahkikat açılıp da iddianame tanzim edilecekse savcıların bu konuda nasıl bir soruşturma yaptıklarını hep beraber göreceğiz.”

“107 KLASÖR VE 280 KİŞİNİN DİNLENDİĞİ ORTADA”
Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen yasa dışı dinlemelerle ilgili savcıların dinleme iddialarını yalanmasının hatırlatılması ve bu haberlerin çıkması hususunun Çankaya Köşkü’ndeki HSYK tasarısını etkileme amaçlı olduğu yönünde görüşlerin hatırlatılması üzerine Arınç, “Herkes her şeyi söyleyebilir. Bizim ilk incelememizde 107 klasör ve 2280 kişinin telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı. Bu Bir tek dosyayla ilgilidir. Eğer ellerinden dosya alınan diğer savcılar onları peşinen itham etmek istemiyorum ama buna benzer soruşturma dosyalarını bulundurmuş, 17 Aralık’ta farkına vardığımız gibi onların içerisinde de başka tabi savcı ve hakim olunca yasadışı dinlemelerden bahsetmemiz lazım. Talebe bağlı karara bağlı bir dinlemeden bahsediyoruz. Özel aygıtlarla yasadışı dinlemeleri şu anda elde etmiş değiliz. Bunların tapeleri karşıt yerlerden birbirine nazire yaparcasına yayınlanıyor. Bunların internet siteleri de gazeteleri de belli. Burada ortaya çıkan bir olay var bu konu üzerinde inceleme yapılıyor. Ama diğer dosyalar üzerinde de bu incelemeler yapılacaktır. Yasadışı durumlar tespit edilirse bu kişilerle ilgili yasal işlem yapılacaktır. Her iki savcının bunu reddetmesini olumlu görmek lazım. Ama onların reddetmesinin böyle ifşa edilen bir suçlama karşısında savunmaya yönelik olarak da düşünebiliriz. Siz daha naif düşünüyorsunuz, HSYK kanunu Cumhurbaşkanının önünde onu etkilemek için acaba gününü ve zamanını ayrıca düşünerek bunlar yayınlanmış olabilir mi. Herkes her şeyi düşünebilir ama ortada bir gerçek var” dedi.

“ESASTA VE ÖZDE AYRILMAYIZ”
Başka bir gazetecinin Fethullah Gülen cemaatine yönelik kendi üslubu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üslubu arasında farklar bulunduğunu sorması üzerine Arınç, şunları kaydetti:
“İyi ki bu soruyu bana soruyorsun. Doğrudur ben İngiltere’de faydalı temaslar yaptım. Ben bir siyasetçiyim ve AK Parti hükümetinin üyesiyim. Sayın Başbakanımızın yanında olma ve her yönüyle bu hükümeti savunmak durumundayım. Evet bazı konularda üslup farklılığımız olabilir. Ben bir başkasının üslubunu kendime benimseyerek konuşmak zorunda değilim. Esasta ve özde ayrılmayız ama bazen kelimeleri seçerek kullanırız bazen de iyi netice almak zorundayız. Seçimlerde benim amacım 1 oy daha fazla almaktır, seçimi kazanmaktır. Siyasetçi ütmekle meşgul olur kaybetmekle değil. Dolayısıyla o camianın binlerce, onbinlerce samimi insanına benim de o kişilere gönül açmam lazım. Onlar bizim arkadaşlarımız ama bugün öğrendiğim ve arkasının geleceğini de duyduğum bu olaylar sayın başbakanımızın bu konularda ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Onu da itiraf etmeliyim. Ama ben buna rağmen aynı kelimeleri konuşur muyum, aynı şekilde bu kitleye herhangi bir söz söyler miyim onları da bir kenara koymak lazım. Polislikten atılmış zamanında ABD'ye gönderilen bir kişinin kaçtığı söylenen biriyle görüşme yaptığı yönünde mesajları var. Suç örgütüyle irtibatlı olduğu, dedektör temin ettiği, kredi kartı borçlarının suç örgütü üyelerine ödettiği hakkındaki ithamlar. Suç örgütü tarafından kendisine Kıbrıs'ta otel rezervasyonu yaptırdığı, suç örgütü mensuplarından menfaat sağladığı. Başbakanımızın konutuna böcek koyduğu iddiasıyla hakkında soruşturma yapılan kişiden bahsediyorum. Emre Uslu'nun çok sevdiği ve birlikte olduğu kişiyle ilgili. Bu suçlar kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevi kötüye kullanmak ve suç örgütüne yardım etmek iddiasıyla başlatılan soruşturma sonucunda, disiplin yönünden yetkisini kendisine yada başkasına çıkar sağlamak amacıyla kin ve dostluk nedeniyle kullanmaktan dolayı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu'nca meslekten çıkarma cezası verilmiş ve 6 Ocak 2014’te polislikten çıkarılmış. Adli yönden silahlı çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 14.05.2013 tarihinde iddianamesiyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine açılan dava devam etmekte. Enteresan, son 2 yıl içerisinde 233 gün yurtiçi 275 gün yurtdışı olmak üzere toplam 508 gün rapor kullanmış. Son 3 yıl içerisinde de 23 kez yurt dışına çıkmış. Bu ve arkadaşlarının geçmişte özel olarak mesleki bilgi ve görgülerini arttırmak amacıyla kurslar, eğitim içi seminer görmek amacıyla ABD'ye gönderilmelerinden birbirlerine bağlılık içinde bazı görevleri ifa ettiklerinden dolayı bu işleri yaptıkları biliniyor. Ancak şunu da sormanız lazım, böyle bir insan şu kadar yurt dışına gidiyor şunu yapıyor da 4. sınıf ya da 3. sınıf emniyet müdürü ise, bunun başındakiler ne yapıyorlar? Görmüyorlar mı gördükleri halde ses mi çıkarmıyorlar, bilmiyorlar biliyorlar da kullanıyorlar mı şimdi onu araştırmak zorundayız. Emniyet Genel Müdürüne, Bakana kadar mesuliyeti olması gerekir. Son dinlemelerden de görülüyor ki, Ama sonradan öğreniyoruz ki bunların varlıklarına iyi niyetle bazen göz yumulmuş. 17 Aralık’ın onlarca şer tarafı var ama hayırlı tarafı da var her şeyin farkına varılmış durumda.”

“KORKMASINLAR, BİZ EV ÖDEVİMİZİ HER GÜN YAPIYORUZ”
Arınç, “Cumhurbaşkanı internet yasasını onayladıktan sonra bir AP milletvekili bir açıklama yaptı. Türkiye ile müzakerelerin bugüne kadar hiç olmadığı kadar askıya alınmaya yakın olduğunu söyledi.

AB ile ilişkilerimizde bir değişiklik söz konusu mu?” sorusuna, “Yani Türkiye’de yasama meclisinin yaptığı bir düzenlemeye Avrupa Parlamentosu’ndan bir milletvekili böyle tehditte bulunacak öyle mi? Böyle bir şey ne duyduk, duyarsak da cevabını veririz. Eleştiride bulunabilirsiniz ama ‘müzakereler dondurulacak’ diye kim kimin gözünü korkutacak? Bugüne kadar internet yasasında değişiklik yoktu da fasılları mı açtınız üst üste? 4 senedir biz neyi bekliyoruz? O zaman internet yasasında bir değişiklik de yoktu. Biz yaptığımız işleri, AB müktesebatına uygun yapıyoruz. Korkmasınlar, biz ev ödevimizi her gün yapıyoruz. AB üyeliği konusunda da istekliyiz. Kendileri bize koydukları engellemelerden bir an önce vazgeçerler diye ümit ediyoruz” yanıtını verdi.
Kaynak: İHA