Akil İnsanlar Heyeti Akdeniz Bölgesi Grubu Üyeleri, Antalya'da Turizm Sektörü Temsilcileriyle Bir Araya Geldi
Akil İnsanlar Heyeti Akdeniz Bölgesi Grubu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, akil insanlar olarak izahat yapmak veya nasihatte bulunmak için gelmediklerini belirterek, "Buraya sizleri dinlemek için geldik" dedi.
Mardan Otel'de turizm temsilcileriyle bir araya gelen Grup Başkanı Hisarcıklıoğlu ile üyeler Kadir İnanır, Tarık Çelenk, Lale Mansur, Nihal Bengisu Karaca, Şükrü Karatepe, Muhsin Kızılkaya, Öztürk Türkdoğan ve Hüseyin Yayman, basın toplantısı düzenledi.
Hisarcıklıoğlu, heyet olarak bölgede beşinci ziyareti Antalya'ya yaptıklarını belirterek, "Bugün ve yarın Antalya'da olacağız. Çok açık söylüyorum; her gittiğimiz yerde diyorlar. Aslında buraya bir şey söylemek için gelmedik, ne izahat ne de nasihat için buradayız. Buraya sizleri dinlemek için geldik" diye konuştu.
Temasları ile Antalyalıların ne düşündüğünü öğrenmeyi amaçladıklarını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
"Amacımız aldığımız görüşleri raporlayarak devletin ilgili kurumlarına iletmek. Biliyorsunuz, devletimiz yıllardır ülkemizin ayağına pranga olan sorunu çözmek için bir süreç başlattı. Devletin tüm kurumları bu sürecin içinde. Askeri, polisi, istihbaratı bu kritik süreçte yol alırken devlet, milletinin fikrini önemsiyor. Yani devletimiz diyor. Bu, aslında hem demokrasimiz hem de doğru işlerin yapılabilmesi açısından çok önemli. Bunu yaparken de nabzı en doğru şekilde tutmak istiyor. Onun için vatandaşın fikrini bir başka kanalla değil de sivil toplum vasıtasıyla soruyor. Bu manada hepimize büyük görev düşüyor. Ülkesini, bayrağını seven insanlar olarak hepimiz üzerimize düşeni yapmak durumundayız."
Antalya'da önce turizm sektörünün temsilcileriyle bir araya gelmeyi tercih ettiklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, çünkü Antalya denilince akla turizmin geldiğini, değişimlerden etkilenen ilk sektörün de turizm olduğunu söyledi.
Farklılıkları en hızlı kucaklayan sektörün de turizm olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "İki milyon nüfusu bulunan Antalya, her yıl nüfusunun yaklaşık 8 kat fazla insanı misafir ediyor. 15 milyonun üzerinde farklı insan bu şehirde buluşuyor. Bu süreçte turizme yıllarını vermiş insanların görüşleri çok önemli" dedi.
-"Barış denilen şeyi ise inşa etmek lazım"-
Yayman ise sorunun adına ne denirse denilsin, meseleyi "Türkiye'nin kendisiyle imtihanı Türkiye'nin demokrasisini büyütme imtihanı" olarak gördüklerini ifade ederek, sürecin ortak akılla değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Karaca da terör denilen sorunun en çok etkilediği iş kollarından birinin turizm olduğunu dile getirerek, "Bir yerde bir bomba patladığında ya da bir eylem yapıldığında bu, aynı zamanda sizin hayat alanınızın ortasında patlamış oluyor. Sürece ilişkin umudumuz tam" diye konuştu.
Mansur, Antalya'nın kendisi için çok özel bir yeri bulunduğunu dile getirerek, oyunculuğunda ilk ödülü burada aldığını söyledi.
Mansur, şunları kaydetti:
"Birçok insan soruyor, diye. 20 yıl önce daha beter haldeydik. Biz elimizden geleni yapalım. Savaş denilen şey çok kolay, bombalarsınız olur biter. Barış denilen şeyi ise inşa etmek lazım. Biz tuğlaları koyalım, bir kısmı yıkılsa bile bizden sonra devam edildiği anda birkaç tuğla üzerinden devam edilecek. Hiçbir şeye güvenmiyorum, benim de korkularım var ama yaptığım şeyin çok doğru olduğuna inanıyorum."
Kızılkaya da Türkiye'nin güneşin, suyun ve toprağın oldukça cömert davrandığı yeryüzünün ender coğrafyalarından biri olduğunu belirtti.
Doğanın, ülkenin gelişimi için hiçbir engel koymadığını dile getiren Kızılkaya, "Bizim kafamızda oluşturduğumuz barikatlar nedeniyle korkularımıza hapsolarak kendimizi bu müthiş bereketten mahrum bırakıyoruz. 110 günden beri memlekette siyasi meseleden dolayı insanlar ölmüyor en azından" dedi.
İnanır ise bir ülkede huzur olmadığı zaman turistin gelmeyeceğini, turizmcinin de yatırım yapmayacağını anlatarak, bu nedenle süreci en fazla turizm sektörünün desteklemesi gerektiğini kaydetti.
Antalya'ya 1970 yılında ilk geldiğinde 3 otel bulunduğuna işaret eden İnanır, "Şimdi bunu daha da büyütmek, dünyanın merkezi haline getirmeniz mümkün. Ellerimizi birleşelim ve barışa doğru son hızla gidelim" diye konuştu.
Muhabir: Leyla Ataman Koyuncuoğlu
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu
Kaynak: AA
Hisarcıklıoğlu, heyet olarak bölgede beşinci ziyareti Antalya'ya yaptıklarını belirterek, "Bugün ve yarın Antalya'da olacağız. Çok açık söylüyorum; her gittiğimiz yerde diyorlar. Aslında buraya bir şey söylemek için gelmedik, ne izahat ne de nasihat için buradayız. Buraya sizleri dinlemek için geldik" diye konuştu.
Temasları ile Antalyalıların ne düşündüğünü öğrenmeyi amaçladıklarını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:
"Amacımız aldığımız görüşleri raporlayarak devletin ilgili kurumlarına iletmek. Biliyorsunuz, devletimiz yıllardır ülkemizin ayağına pranga olan sorunu çözmek için bir süreç başlattı. Devletin tüm kurumları bu sürecin içinde. Askeri, polisi, istihbaratı bu kritik süreçte yol alırken devlet, milletinin fikrini önemsiyor. Yani devletimiz diyor. Bu, aslında hem demokrasimiz hem de doğru işlerin yapılabilmesi açısından çok önemli. Bunu yaparken de nabzı en doğru şekilde tutmak istiyor. Onun için vatandaşın fikrini bir başka kanalla değil de sivil toplum vasıtasıyla soruyor. Bu manada hepimize büyük görev düşüyor. Ülkesini, bayrağını seven insanlar olarak hepimiz üzerimize düşeni yapmak durumundayız."
Antalya'da önce turizm sektörünün temsilcileriyle bir araya gelmeyi tercih ettiklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, çünkü Antalya denilince akla turizmin geldiğini, değişimlerden etkilenen ilk sektörün de turizm olduğunu söyledi.
Farklılıkları en hızlı kucaklayan sektörün de turizm olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "İki milyon nüfusu bulunan Antalya, her yıl nüfusunun yaklaşık 8 kat fazla insanı misafir ediyor. 15 milyonun üzerinde farklı insan bu şehirde buluşuyor. Bu süreçte turizme yıllarını vermiş insanların görüşleri çok önemli" dedi.
-"Barış denilen şeyi ise inşa etmek lazım"-
Yayman ise sorunun adına ne denirse denilsin, meseleyi "Türkiye'nin kendisiyle imtihanı Türkiye'nin demokrasisini büyütme imtihanı" olarak gördüklerini ifade ederek, sürecin ortak akılla değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekti.
Karaca da terör denilen sorunun en çok etkilediği iş kollarından birinin turizm olduğunu dile getirerek, "Bir yerde bir bomba patladığında ya da bir eylem yapıldığında bu, aynı zamanda sizin hayat alanınızın ortasında patlamış oluyor. Sürece ilişkin umudumuz tam" diye konuştu.
Mansur, Antalya'nın kendisi için çok özel bir yeri bulunduğunu dile getirerek, oyunculuğunda ilk ödülü burada aldığını söyledi.
Mansur, şunları kaydetti:
"Birçok insan soruyor, diye. 20 yıl önce daha beter haldeydik. Biz elimizden geleni yapalım. Savaş denilen şey çok kolay, bombalarsınız olur biter. Barış denilen şeyi ise inşa etmek lazım. Biz tuğlaları koyalım, bir kısmı yıkılsa bile bizden sonra devam edildiği anda birkaç tuğla üzerinden devam edilecek. Hiçbir şeye güvenmiyorum, benim de korkularım var ama yaptığım şeyin çok doğru olduğuna inanıyorum."
Kızılkaya da Türkiye'nin güneşin, suyun ve toprağın oldukça cömert davrandığı yeryüzünün ender coğrafyalarından biri olduğunu belirtti.
Doğanın, ülkenin gelişimi için hiçbir engel koymadığını dile getiren Kızılkaya, "Bizim kafamızda oluşturduğumuz barikatlar nedeniyle korkularımıza hapsolarak kendimizi bu müthiş bereketten mahrum bırakıyoruz. 110 günden beri memlekette siyasi meseleden dolayı insanlar ölmüyor en azından" dedi.
İnanır ise bir ülkede huzur olmadığı zaman turistin gelmeyeceğini, turizmcinin de yatırım yapmayacağını anlatarak, bu nedenle süreci en fazla turizm sektörünün desteklemesi gerektiğini kaydetti.
Antalya'ya 1970 yılında ilk geldiğinde 3 otel bulunduğuna işaret eden İnanır, "Şimdi bunu daha da büyütmek, dünyanın merkezi haline getirmeniz mümkün. Ellerimizi birleşelim ve barışa doğru son hızla gidelim" diye konuştu.
Muhabir: Leyla Ataman Koyuncuoğlu
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu