Başbakan Erdoğan'ın Açıklaması
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyaset de iktidar da korkaklara göre bir yer değildir. Siyasetçi korkarsa, Başbakan, bakan, milletvekili, bürokrat korkarsa, o ülke ileriye doğru tek bir adım atamaz'' dedi.
Erdoğan, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği'nin Pendik Green Park Otel'de düzenlenen 5. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'yi diğer ülkelerden farklı kılan iki önemli göstergeyi de tekrar hatırlatmakta fayda gördüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Milli gelirin açıklanmasıyla birlikte Avrupa Birliği tanımlı borç stokumuzun milli gelire oranı da netleşmiş oldu. Bazen muhalefet çıkıyor 'borç şöyle arttı, böyle arttı' filan diyor. İnan bunlar ekonomi cehaletidir. Bir defa borcun artışı milli gelire göre hesaplanır. Bakın 2002 yılında, borç stoğunun milli gelire oranı neydi biliyor musunuz- Yüzde 74'tü. Yani, 100 liranın 74 lirası borçtu. Şu anda biz bu oranı nereye çektik- Yüzde 36'ya çektik. Üstelik, dünyada bu oranlar çok ciddi şekilde artarken, Japonya'da, ABD'de, İtalya'da yüzde 100'lerin üzerine çıkarken biz bu oranı düşürdük, Türkiye'nin borç yükünü azalttık. İkinci bir önemli gösterge de bizi krizlere, dalgalanmalara, şoklara karşı dirençli hale getiren Merkez Bankası rezervlerimiz olmuştur. Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi neydi 27,5 milyar dolardı. Bakın şimdi Merkez Bankamızın döviz rezervi 125 milyar dolara ulaştı. 27,5 milyar dolar nire 125 milyar dolar nire... Nereden nereye geldi.''
-''Veren el, alan elden hayırlıdır''-
Farklarının bundan ibaret olmadığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bakın şu anda, bir çok ülke, yüksek faiz oranlarıyla Uluslararası Para Fonu'ndan borç aldılar ya da almak için sırada bekliyorlar. Böyle bir tablo içinde, Türkiye, Uluslararası Para Fonu'na olan borcunu artık sıfırlama noktasına getirdi. Göreve geldik malum iktidar ve bizden önceki iktidarın kimlerden oluştuğunu biliyorsunuz ve o iktidardan devraldığımız IMF'ye borç 23,5 milyar dolardı. O zamanlar standby anlaşmaları da yapıyorduk malum ve biz arkadaşlar yılmadık, usanmadık. Dedik ki biz bu işi artık devamlı eriteceğiz. Ödedik, ödedik, ödedik şu anda bizim IMF'ye borcumuz 400 milyon dolar. Nereden nereye... Bu 400 milyon dolar ne biliyor musunuz- Son taksit. Şimdi mayıs ayında onu ödüyoruz ve defteri kapatıyoruz. Öte yandan, IMF şimdi bizden borç istiyor. Şimdi görüşmeler yapıyoruz. Anlaşabilirsek 5 milyar dolar biz borç vereceğiz. Veren el alan elden hayırlıdır.''
-Dış yardımlar-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, sadece IMF'e borç veren ülke konumunda olmadığını, dış yardımlarını da çok ciddi oranda artırdığını ifade ederek, ''2012 yılında, bir önceki yıla göre, dünyada dış yardımlarını en çok artıran ülke Türkiye olmuştur'' dedi.
2011 yılında, Türkiye'nin resmi yardımlarının 1 milyar 273 milyon dolar seviyesinde olduğunu anımsatan Erdoğan, ''2012 yılında Türkiye, yüzde 99'luk bir artışla, 2 milyar 532 milyon dolar resmi dış yardım gerçekleştirdi. ABD gibi, İngiltere gibi ülkeler dış yardımlarında, uluslararası operasyonlarında kısıntılara giderken Türkiye, dış yardımlarını artıran, hem de yüzde 99 oranında artıran bir ülke oldu'' diye konuştu.
Erdoğan, işadamlığının korkaklığı, ürkekliği, tereddütü, çekingenliği kaldıracak bir mevki olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Öyle meslekler vardır ki cesaret ister, yürek ister. İşadamlığı, yatırımcılık, girişimcilik, ihracatçılık hiç kuşkusuz aynen bu şekilde, cesaret isteyen, yürek isteyen bir mevkidir. Eğer korku varsa, büyüme olmaz. Korku varsa, yatırım olmaz. Korku, tereddüt varsa, risk alınmaz. İşadamı, iş dünyası ne kadar cesur olursa, ne kadar yürekli olursa, ne kadar girişken, ne kadar aktif, ne kadar heyecanlı olursa, risk alırsa başarı da o kadar yüksek olur. Aynı şey siyaset için de geçerlidir, aynı şey iktidar için de geçerlidir.''
-''Bürokratik oligarşi çok tehlikeli''-
Siyasetin de iktidarın da korkaklara göre bir yer olmadığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Siyasetçi korkarsa, Başbakan, bakan, milletvekili, bürokrat korkarsa, o ülke ileriye doğru tek bir adım atamaz. Onun için bürokratik oligarşi çok tehlikelidir. Çünkü bürokrat ürkektir, korkaktır. Taşın altına elini koymaz. Risk almaz, imza atmaz her şeyi dört dörtlük sağlama bağlayacak ondan sonra imza atacak. Siz siyasetçi olarak 'at buraya imzayı atmıyorsan ben atacağım' dediğiniz zaman tutuşuyor. Yapı budur. Bunlarla iş yürür mü- Yürümez. Onun için bu ülkede siyasetçinin aldığı riski veya alması gereken riski bürokrat almazsa bir yere varılmaz. İşte biz onu kıra kıra gidiyoruz. Peki bunu manasıyla başardınız mı- Hayır başaramadık. Birçok yerde hala önümüzde engeller var. Bunları aşmamız lazım. Aşamıyoruz. Çünkü alışkanlıklar çok derin.
Risk alınmazsa, girişken olunmazsa, aktif olunmazsa, heyecan, coşku,tutku, en önemlisi de aşk olmazsa o ülke ileriye doğru tek bir adım atamaz, yerinde sayar, hatta geriye gider. Türkiye olarak biz bunu çok acı tecrübelerle yaşadık. Korkular içinde, ürkek, çekingen, idarei maslahatçı bir siyaset ve hükümet anlayışı neticesinde, geçmişte ülke olarak, millet olarak çok ama çok ağır faturalar ödedik. Değişimden korktular, reformdan korktular, yatırımdan, üretimden korktular, en önemlisi özgürlükten korktular ve Türkiye'ye ağır bedeller ödettiler.''
Muhabir: Muharrem Aksakallı
Yayıncı: Berin Alpaslan Gökçe
Kaynak: AA
''Milli gelirin açıklanmasıyla birlikte Avrupa Birliği tanımlı borç stokumuzun milli gelire oranı da netleşmiş oldu. Bazen muhalefet çıkıyor 'borç şöyle arttı, böyle arttı' filan diyor. İnan bunlar ekonomi cehaletidir. Bir defa borcun artışı milli gelire göre hesaplanır. Bakın 2002 yılında, borç stoğunun milli gelire oranı neydi biliyor musunuz- Yüzde 74'tü. Yani, 100 liranın 74 lirası borçtu. Şu anda biz bu oranı nereye çektik- Yüzde 36'ya çektik. Üstelik, dünyada bu oranlar çok ciddi şekilde artarken, Japonya'da, ABD'de, İtalya'da yüzde 100'lerin üzerine çıkarken biz bu oranı düşürdük, Türkiye'nin borç yükünü azalttık. İkinci bir önemli gösterge de bizi krizlere, dalgalanmalara, şoklara karşı dirençli hale getiren Merkez Bankası rezervlerimiz olmuştur. Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi neydi 27,5 milyar dolardı. Bakın şimdi Merkez Bankamızın döviz rezervi 125 milyar dolara ulaştı. 27,5 milyar dolar nire 125 milyar dolar nire... Nereden nereye geldi.''
-''Veren el, alan elden hayırlıdır''-
Farklarının bundan ibaret olmadığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bakın şu anda, bir çok ülke, yüksek faiz oranlarıyla Uluslararası Para Fonu'ndan borç aldılar ya da almak için sırada bekliyorlar. Böyle bir tablo içinde, Türkiye, Uluslararası Para Fonu'na olan borcunu artık sıfırlama noktasına getirdi. Göreve geldik malum iktidar ve bizden önceki iktidarın kimlerden oluştuğunu biliyorsunuz ve o iktidardan devraldığımız IMF'ye borç 23,5 milyar dolardı. O zamanlar standby anlaşmaları da yapıyorduk malum ve biz arkadaşlar yılmadık, usanmadık. Dedik ki biz bu işi artık devamlı eriteceğiz. Ödedik, ödedik, ödedik şu anda bizim IMF'ye borcumuz 400 milyon dolar. Nereden nereye... Bu 400 milyon dolar ne biliyor musunuz- Son taksit. Şimdi mayıs ayında onu ödüyoruz ve defteri kapatıyoruz. Öte yandan, IMF şimdi bizden borç istiyor. Şimdi görüşmeler yapıyoruz. Anlaşabilirsek 5 milyar dolar biz borç vereceğiz. Veren el alan elden hayırlıdır.''
-Dış yardımlar-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, sadece IMF'e borç veren ülke konumunda olmadığını, dış yardımlarını da çok ciddi oranda artırdığını ifade ederek, ''2012 yılında, bir önceki yıla göre, dünyada dış yardımlarını en çok artıran ülke Türkiye olmuştur'' dedi.
2011 yılında, Türkiye'nin resmi yardımlarının 1 milyar 273 milyon dolar seviyesinde olduğunu anımsatan Erdoğan, ''2012 yılında Türkiye, yüzde 99'luk bir artışla, 2 milyar 532 milyon dolar resmi dış yardım gerçekleştirdi. ABD gibi, İngiltere gibi ülkeler dış yardımlarında, uluslararası operasyonlarında kısıntılara giderken Türkiye, dış yardımlarını artıran, hem de yüzde 99 oranında artıran bir ülke oldu'' diye konuştu.
Erdoğan, işadamlığının korkaklığı, ürkekliği, tereddütü, çekingenliği kaldıracak bir mevki olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Öyle meslekler vardır ki cesaret ister, yürek ister. İşadamlığı, yatırımcılık, girişimcilik, ihracatçılık hiç kuşkusuz aynen bu şekilde, cesaret isteyen, yürek isteyen bir mevkidir. Eğer korku varsa, büyüme olmaz. Korku varsa, yatırım olmaz. Korku, tereddüt varsa, risk alınmaz. İşadamı, iş dünyası ne kadar cesur olursa, ne kadar yürekli olursa, ne kadar girişken, ne kadar aktif, ne kadar heyecanlı olursa, risk alırsa başarı da o kadar yüksek olur. Aynı şey siyaset için de geçerlidir, aynı şey iktidar için de geçerlidir.''
-''Bürokratik oligarşi çok tehlikeli''-
Siyasetin de iktidarın da korkaklara göre bir yer olmadığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Siyasetçi korkarsa, Başbakan, bakan, milletvekili, bürokrat korkarsa, o ülke ileriye doğru tek bir adım atamaz. Onun için bürokratik oligarşi çok tehlikelidir. Çünkü bürokrat ürkektir, korkaktır. Taşın altına elini koymaz. Risk almaz, imza atmaz her şeyi dört dörtlük sağlama bağlayacak ondan sonra imza atacak. Siz siyasetçi olarak 'at buraya imzayı atmıyorsan ben atacağım' dediğiniz zaman tutuşuyor. Yapı budur. Bunlarla iş yürür mü- Yürümez. Onun için bu ülkede siyasetçinin aldığı riski veya alması gereken riski bürokrat almazsa bir yere varılmaz. İşte biz onu kıra kıra gidiyoruz. Peki bunu manasıyla başardınız mı- Hayır başaramadık. Birçok yerde hala önümüzde engeller var. Bunları aşmamız lazım. Aşamıyoruz. Çünkü alışkanlıklar çok derin.
Risk alınmazsa, girişken olunmazsa, aktif olunmazsa, heyecan, coşku,tutku, en önemlisi de aşk olmazsa o ülke ileriye doğru tek bir adım atamaz, yerinde sayar, hatta geriye gider. Türkiye olarak biz bunu çok acı tecrübelerle yaşadık. Korkular içinde, ürkek, çekingen, idarei maslahatçı bir siyaset ve hükümet anlayışı neticesinde, geçmişte ülke olarak, millet olarak çok ama çok ağır faturalar ödedik. Değişimden korktular, reformdan korktular, yatırımdan, üretimden korktular, en önemlisi özgürlükten korktular ve Türkiye'ye ağır bedeller ödettiler.''
Muhabir: Muharrem Aksakallı
Yayıncı: Berin Alpaslan Gökçe