'Uluslararası Toplum Suriye Konusunda Türkiye’yi Yalnız Bıraktı'
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Kadın Platformu tarafından düzenlenen 'Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye'nin Mülteci-Sığınmacı Politikası’ başlıklı çalıştayın sonuç bildirgesi yayımlandı.
Uluslararası alanda yük paylaşımı konusunda Türkiye’nin yaptığı muhtelif çağrılara uluslararası toplumun yeterli derecede duyarlılık göstermediği ve Türkiye’nin Suriye kriziyle adeta başbaşa bırakıldığı vurgulanan bildirgede, "Dışişleri Bakanlığı, AFAD, TBMM İnsan Hakları Kurulu katılımcıları, Suriye’den gelen göç hareketi ve muhtemel dalgalara karşı hazırlıklı olduklarını vurgulamışlardır. Sivil toplum kuruluşlarınca kamplardaki şeffaflığın arttırılması yönünde talepler dile getirilmiştir." denildi.
Ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok toplantıya ev sahipliği yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Kadın Platformu, ‘Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye'nin Mülteci-Sığınmacı Politikası’ başlıklı bir çalıştay düzenledi.
Rixos Otel’de düzenlenen çalıştayda özellikle Suriye’de yaşanan olaylardan sonra Türkiye’ye gelen Suriyelilerle birlikte daha çok gündeme taşınan mülteci- sığınmacı meselesinin, devlet ve sivil toplum nezdinde mevcut durum analizi yapılıp sorunlar tespit edilerek çözüme yönelik adımlar tartışıldı. Birleşmiş Milletler'in (BM) Ekonomik ve Sosyal Konseyi'nde (ECOSOC) Genel Danışmanlık Statüsünde olan GYV’nin düzenlediği ve BM Mülteci Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor’ın da konuşma yaptığı çalıştaya, ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok STK temsilcisi, bürokrat, gazeteci, akademisyen ve yabancı misyon temsilcileri müzakereci veya konuşmacı olarak katıldı.
Açılış konuşmasını GYV Başkanı Mustafa Yeşil’in yaptığı çalıştayda 3 oturumda 13 sunum yapıldı. Çalıştayın sonunda 12 maddelik bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Türkiye göç veren bir ülke iken bilahare transit ülke ve ardından da hedef ülke haline geldiği belirtilen sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin göç yapısının karmaşık olması sebebiyle Türkiye’de bulunan yabancıları çeşitli gruplara ayırmak gerektiği belirtildi. Bu gruplar içerisinde düzenli göçmenler, düzensiz göçmenler ve uluslarası korumaya ihtiyacı olanları birbirinden ayırmak gerektiği vurgulanan bildirge de, bunların sahip olacağı hakların yanı sıra Türkiye’nin de yükümlülüklerinin belirlenmesi açısından önem taşıdığı hatırlatıldı.
Sonuç bildirgesinde şu açıklamalara yer verildi:
-Göç ve ilticayı yürüten birim, il emniyet müdürlüklerine bağlı yabancılar şubeleri olmakla beraber 6458 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle beraber sivil ve daha profesyonel br grubun bu işi yürüteceği; ve YUK ile kabul edilen Göç İdaresi Genel Müdürlüğü merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatındaki sivil personel ile göç ve ilticanın yönetilmesinin insan hakları açısından daha duyarlı bir yaklaşım olduğu ifade edilmiş.
-Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun AİHM kararları, AB müktesebatı çerçevesinde hazırlanmış olması uluslararası kuruluşlar, insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları, ve hükümetler arası örgütler tarafından memnuniyetle karşılanmış.
-Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilere gerek kamplarda, gerekse kamp dışında sunulan hizmetler ve yapılan muameleler konusunda uluslararası örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de dahil olmak üzere memnuniyetlerini ifade etmişlerdir. Özellikle de 1951 yılından beri sığınma alanında dünya genelinde faaliyetler yürüten BMMYK’ın kamplarla ilgili memnuniyetini dile getirmesi ve Suriyelilere Türkiye yeterli derece koruma sağladığı için bu alanı kapsam dışında tutması da anlamlı.
-11 Nisan 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu sivil toplum kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, akademisyenler, kamu kurumları katılımıyla hazırlanan, hazırlık süreci şeffaf bir şekilde yürütülen, AIHM kararları, AB göç ve iltica müktesebatı dikkate alınarak hazırlanan bir yasa olarak bu alanda çalışan her kesimce olumlu karşılanmış.
-Uluslararası alanda yük paylaşımı konusunda Türkiye’nin yaptığı muhtelif çağrılara uluslararası toplum yeterli derecede duyarlılık göstermemiş ve Türkiye, Suriye kriziyle adeta başbaşa bırakılmış.
-Dışişleri Bakanlığı, AFAD, TBMM İnsan Hakları Kurulu katılımcıları, Suriye’den gelen göç hareketi ve muhtemel dalgalara karşı hazırlıklı olduklarını vurgulamış.
-Sivil toplum kuruluşlarınca kamplardaki şeffaflığın arttırılması yönünde talepler dile getirilmiş.
-Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu bütün kesimlerce olumlu karşılanmaktadır. Katılımcı bir anlayışla hazırlandığı kabul edilmekle beraber, aynı bakış açısının kanunun uygulanması sırasında da gösterilmesine ve insan hakları odaklı olan niteliğinin gözden kaçırılmamasına dikkat çekilmiş.
-Göç ve iltica alanında Türkiye’de bazı üniversitelerde merkezler olmakla beraber, akademik çalışmaların ve bilimsel araştırma projelerinin artırılmasına ihtiyaç duyulmakta.
-Göç ve iltica alanında medyanın dili ve rolü, toplumsal algı ve hassasiyetler noktasında önem taşımakta.
Ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok toplantıya ev sahipliği yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Kadın Platformu, ‘Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye'nin Mülteci-Sığınmacı Politikası’ başlıklı bir çalıştay düzenledi.
Rixos Otel’de düzenlenen çalıştayda özellikle Suriye’de yaşanan olaylardan sonra Türkiye’ye gelen Suriyelilerle birlikte daha çok gündeme taşınan mülteci- sığınmacı meselesinin, devlet ve sivil toplum nezdinde mevcut durum analizi yapılıp sorunlar tespit edilerek çözüme yönelik adımlar tartışıldı. Birleşmiş Milletler'in (BM) Ekonomik ve Sosyal Konseyi'nde (ECOSOC) Genel Danışmanlık Statüsünde olan GYV’nin düzenlediği ve BM Mülteci Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Carol Batchelor’ın da konuşma yaptığı çalıştaya, ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok STK temsilcisi, bürokrat, gazeteci, akademisyen ve yabancı misyon temsilcileri müzakereci veya konuşmacı olarak katıldı.
Açılış konuşmasını GYV Başkanı Mustafa Yeşil’in yaptığı çalıştayda 3 oturumda 13 sunum yapıldı. Çalıştayın sonunda 12 maddelik bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Türkiye göç veren bir ülke iken bilahare transit ülke ve ardından da hedef ülke haline geldiği belirtilen sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin göç yapısının karmaşık olması sebebiyle Türkiye’de bulunan yabancıları çeşitli gruplara ayırmak gerektiği belirtildi. Bu gruplar içerisinde düzenli göçmenler, düzensiz göçmenler ve uluslarası korumaya ihtiyacı olanları birbirinden ayırmak gerektiği vurgulanan bildirge de, bunların sahip olacağı hakların yanı sıra Türkiye’nin de yükümlülüklerinin belirlenmesi açısından önem taşıdığı hatırlatıldı.
Sonuç bildirgesinde şu açıklamalara yer verildi:
-Göç ve ilticayı yürüten birim, il emniyet müdürlüklerine bağlı yabancılar şubeleri olmakla beraber 6458 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle beraber sivil ve daha profesyonel br grubun bu işi yürüteceği; ve YUK ile kabul edilen Göç İdaresi Genel Müdürlüğü merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatındaki sivil personel ile göç ve ilticanın yönetilmesinin insan hakları açısından daha duyarlı bir yaklaşım olduğu ifade edilmiş.
-Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun AİHM kararları, AB müktesebatı çerçevesinde hazırlanmış olması uluslararası kuruluşlar, insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları, ve hükümetler arası örgütler tarafından memnuniyetle karşılanmış.
-Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilere gerek kamplarda, gerekse kamp dışında sunulan hizmetler ve yapılan muameleler konusunda uluslararası örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de dahil olmak üzere memnuniyetlerini ifade etmişlerdir. Özellikle de 1951 yılından beri sığınma alanında dünya genelinde faaliyetler yürüten BMMYK’ın kamplarla ilgili memnuniyetini dile getirmesi ve Suriyelilere Türkiye yeterli derece koruma sağladığı için bu alanı kapsam dışında tutması da anlamlı.
-11 Nisan 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu sivil toplum kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, akademisyenler, kamu kurumları katılımıyla hazırlanan, hazırlık süreci şeffaf bir şekilde yürütülen, AIHM kararları, AB göç ve iltica müktesebatı dikkate alınarak hazırlanan bir yasa olarak bu alanda çalışan her kesimce olumlu karşılanmış.
-Uluslararası alanda yük paylaşımı konusunda Türkiye’nin yaptığı muhtelif çağrılara uluslararası toplum yeterli derecede duyarlılık göstermemiş ve Türkiye, Suriye kriziyle adeta başbaşa bırakılmış.
-Dışişleri Bakanlığı, AFAD, TBMM İnsan Hakları Kurulu katılımcıları, Suriye’den gelen göç hareketi ve muhtemel dalgalara karşı hazırlıklı olduklarını vurgulamış.
-Sivil toplum kuruluşlarınca kamplardaki şeffaflığın arttırılması yönünde talepler dile getirilmiş.
-Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu bütün kesimlerce olumlu karşılanmaktadır. Katılımcı bir anlayışla hazırlandığı kabul edilmekle beraber, aynı bakış açısının kanunun uygulanması sırasında da gösterilmesine ve insan hakları odaklı olan niteliğinin gözden kaçırılmamasına dikkat çekilmiş.
-Göç ve iltica alanında Türkiye’de bazı üniversitelerde merkezler olmakla beraber, akademik çalışmaların ve bilimsel araştırma projelerinin artırılmasına ihtiyaç duyulmakta.
-Göç ve iltica alanında medyanın dili ve rolü, toplumsal algı ve hassasiyetler noktasında önem taşımakta.