Eski Eşyalara Duyduğu Hayranlığı Meslek Haline Getirdi
Kayseri’de yaşayan Osman Yıldırım (81), eski eşyalara duyduğu hayranlığı meslek haline getirdi.
Yıldırım, ilerlemiş yaşına rağmen kullanımdan kalkmış antika eşyaları alıp satmaya devam ediyor.
Gaz lambası, ıbrık, tedavülken kalkmış paralar, semaver, kahve değirmeni, şamdan, tespih, insan ve hayvan figürü, el terazisi, köstekli saat, radyo, eski halı ve daha neler neler… Ait olduğu dönemde revaçta olan bu eşyaların günümüzdeki ortak özelliği, günlük hayatta kullanımda olmaması. Ancak antikacılık mesleği sayesinde bunların da hala parasal bir karşılığı bulunuyor. Özellikle şark köşesi oluşturmak isteyenler ve yabancı turistler antikacıların yolunu tutuyor. Bu nedenle sayıları azalsa da antikacılığı aşk düzeyinde seven insanlar eski eşyaları alıp satmaya devam ediyor. Bunlardan birisi de 81 yaşındaki Kayserili Osman Yıldırım. Mobilya işinden emekli olan Yıldırım, çocukluk hevesiyle başladığı eski eşya alıp satma işini dükkan açarak kurumsal hale getirmiş. Yıldırım’a ait Vezir Hanı’ndaki antika dükkanınki eski eşyaların maddi değerini, ait olduğu dönem belirliyor. Eşya ne kadar eskiyse fiyat o kadar artıyor. Yakın tarihli bir eşya 2 liradan satılırken, 700 yıl öncesine ait olduğu sanılan metal Meryem Ana figürü ise 2 bin liradan alıcı bekliyor.
Antikacılığın eskiden olduğu kadar ilgi görmediğini belirten Osman Yıldırım, bu eşyaların yabancıların daha fazla ilgisini çektiğini söylüyor. Yıldırım, yabancı dil bilmiyor ama turistlerle yazışarak ve işaretlerle anlaşıyor. Yabancıların Türkler gibi pazarlık yapmaya başladıklarını aktaran Yıldırım, bu durumdan şikayetçi. “Nerede eski bir eşya görsem almak istiyorum” diyen Yıldırım, çocukları ve çevresindekilerin telkinlerine rağmen bu işi bırakamadığını ifade ediyor. Bunun kendisi için bir yaşam tarzı haline geldiğini anlatan Yıldırım, “Yeni olmayan ne varsa almaya veya satmaya çalışıyorum. Son nefesime kadar da bu işi yapacağım.” diyor.
Antika eşyaları inceleyen Fransız Philippe ve Abnel Belleil çifti de, Türklerin zengin bir geçmişe sahip olduğunu dile getirerek bu zenginliği korudukları için onlara hayran olduklarını söyledi.
Gaz lambası, ıbrık, tedavülken kalkmış paralar, semaver, kahve değirmeni, şamdan, tespih, insan ve hayvan figürü, el terazisi, köstekli saat, radyo, eski halı ve daha neler neler… Ait olduğu dönemde revaçta olan bu eşyaların günümüzdeki ortak özelliği, günlük hayatta kullanımda olmaması. Ancak antikacılık mesleği sayesinde bunların da hala parasal bir karşılığı bulunuyor. Özellikle şark köşesi oluşturmak isteyenler ve yabancı turistler antikacıların yolunu tutuyor. Bu nedenle sayıları azalsa da antikacılığı aşk düzeyinde seven insanlar eski eşyaları alıp satmaya devam ediyor. Bunlardan birisi de 81 yaşındaki Kayserili Osman Yıldırım. Mobilya işinden emekli olan Yıldırım, çocukluk hevesiyle başladığı eski eşya alıp satma işini dükkan açarak kurumsal hale getirmiş. Yıldırım’a ait Vezir Hanı’ndaki antika dükkanınki eski eşyaların maddi değerini, ait olduğu dönem belirliyor. Eşya ne kadar eskiyse fiyat o kadar artıyor. Yakın tarihli bir eşya 2 liradan satılırken, 700 yıl öncesine ait olduğu sanılan metal Meryem Ana figürü ise 2 bin liradan alıcı bekliyor.
Antikacılığın eskiden olduğu kadar ilgi görmediğini belirten Osman Yıldırım, bu eşyaların yabancıların daha fazla ilgisini çektiğini söylüyor. Yıldırım, yabancı dil bilmiyor ama turistlerle yazışarak ve işaretlerle anlaşıyor. Yabancıların Türkler gibi pazarlık yapmaya başladıklarını aktaran Yıldırım, bu durumdan şikayetçi. “Nerede eski bir eşya görsem almak istiyorum” diyen Yıldırım, çocukları ve çevresindekilerin telkinlerine rağmen bu işi bırakamadığını ifade ediyor. Bunun kendisi için bir yaşam tarzı haline geldiğini anlatan Yıldırım, “Yeni olmayan ne varsa almaya veya satmaya çalışıyorum. Son nefesime kadar da bu işi yapacağım.” diyor.
Antika eşyaları inceleyen Fransız Philippe ve Abnel Belleil çifti de, Türklerin zengin bir geçmişe sahip olduğunu dile getirerek bu zenginliği korudukları için onlara hayran olduklarını söyledi.